'Büyük Güçler Müslüman Coğrafyalarda Soykırım Yapıyor'
TRT 6. Uluslararası Çocuk Medyası Konferansı kapsamında 'Türkiye'de Suriyeli Çocuk Olmak' kısa film yarışması finali ve ödül töreni gerçekleştirildi İranlı yönetmen Mecidi: 'Şüphesiz gençler ve çocuklar, her toplumun büyük milli yatırımlarındandır. Bugün ise çocukların hayalleri savaş ve şiddetle iç içe''Ben Müslüman bir sanatçı olarak, ABD başta olmak üzere büyük güçlerin Müslüman coğrafyalarda soykırım yaptığını söylemek istiyorum. Batı, bazı ülkelerde 'terörle mücadele' adıyla direkt savaşa girerken, bazı yerlerde de kendilerinin oluşturduğu grupların aracılığıyla savaşıyor. DEAŞ bu gruplardan biridir' 'UNICEF ve UNESCO gibi kurum ve oluşumlar, görevlerini çocukların ve kültürlerin savunması açısından iyi yapmıyor. Bu kurumların üzerinde siyasetin gölgesi var'
Yönetmen Mecidi, Grand Cevahir Otel'de, TRT 6. Uluslararası Çocuk Medyası Konferansı kapsamında düzenlenen "Türkiye'de Suriyeli Çocuk Olmak" kısa film yarışması finali ve ödül töreninde konuştu.
Mecidi, savaş, siyasal, kültürel ve ekonomik istikrarsızlıklardan doğan sonuçların çocukların ruhuna kalıcı hasarlar verdiğini söyledi.
Bir facia yaşandığını ve dünyanın gelecek yıllarda bu facianın büyük hasarlarıyla yüzleşmek zorunda kalacağını aktaran Mecidi, çocukların şiddet, korku, kimsesizlik ve istismar içinde büyüdüğünü dile getirdi.
Mecidi, savaş mağduru çocukların şefkat, güzellik ve sevginin tadını almadığına dikkati çekerek, "Onların tecrübe ettiği şey kan ve ateş oldu. Korkuyla ve vahşetle yaşayanların geleceğe nasıl bir faydası dokunabilir? Şüphesiz gençler ve çocuklar her toplumun büyük milli yatırımlarındandır. Bugün ise çocukların hayalleri savaş ve şiddetle iç içe." diye konuştu.
- "Sanal dünyanın tehlikesi savaşların ateşinden az değil"
İnsanlığın büyük bir aile gibi olduğunu belirten Mecidi, şöyle devam etti:
"Büyük şirketler kendi ceplerini doldurmak için sanal ortamın güzellikleriyle birlikte çocukların ruhunun ve psikolojisinin inceliklerini görmezden geliyor. Bugün sanal dünyanın tehlikesi savaşların ateşinden az değildir. Savaş nedeniyle insanların canı tehlikede oluyor, bu ortamda ise ruhu ve psikolojisi bozuluyor. Maalesef bugün, UNICEF ve UNESCO gibi kurum ve oluşumlar, görevlerini çocukların ve kültürlerin savunması açısından iyi yapmıyor. Bu kurumların üzerinde siyasetin gölgesi var."
Mecidi, Savaşların yüzde 90'ının Müslüman ülkelerde yaşandığının altını çizerek, "Ben Müslüman bir sanatçı olarak, ABD başta olmak üzere büyük güçlerin Müslüman coğrafyalarda soykırım yaptığını söylemek istiyorum. Batı, bazı ülkelerde 'terörle mücadele' adıyla direkt savaşa girerken, bazı yerlerde de kendilerinin oluşturduğu grupların aracılığıyla savaşıyor. DEAŞ bu gruplardan biridir. DEAŞ silah, para ve diğer olanaklarını nasıl ve kimlerden sağladı? Bunun gibi gruplar, İslam dünyasının yüzünü çirkin göstermeye çalışıyor." ifadelerini kullandı.
Gerçeklerin görmezden gelinemeyeceğini anlatan yönetmen Mecidi, şunları kaydetti:
"Sivil toplum kuruluşlarının zulme sessiz kalması, cinayetlere ortak olması demektir. 2003'te Afganistan'da İslamla alakası olmayan bir grup Buda heykellerini tahrip etti. BM başta olmak üzere birçok grup buna büyük tepki gösterdi. Bu, takdire şayan bir hareket ama bu kınamalar, benim gibi Müslümanlar için bugün önemini kaybetmiş durumda. Çünkü o gün heykelleri tahrip edilen Budistlerin, Myanmar'da Müslüman çocukları katletmesine, insanların diri diri ateşe atılmalarına, evlerinin yıkılmasına şahit oluyoruz. Bugün yapılan soykırımın boyutları Hitler ve Stalin'in yaptığı soykırımı gölgede bırakıyor. Bunların karşısında ise uluslararası camia ve Batı dünyası susuyor."
- Mecidi'den savaş konulu yeni film
Mecidi, Suriye'de de milyonlarca insanın evsiz kalıp göç ettiğine dikkati çekerek, "Binlerce çocuk ailelerini kaybetti ve göç sırasında Batı ülkelerinde kayboldu. Çocuklar oralarda cinsel istismara uğradı ve muhtemelen organları satıldı. Ne mutlu ki milyonlarca savaş mağduruna ve Suriyeli sığınmacıya ev sahipliği yapan bir ülkedeyim. Binlerce evsiz çocuk, devlet ve kamu kuruluşları tarafından barındırıldı ve onlara terapi verildi." değerlendirmesinde bulundu.
Savaş mağdurları için yapılan faaliyetlerin sevindirici olduğu anlatan Mecidi, "En önemlisi, farkındalık yaratmak için filmler yapılmalı. Ben payıma düşeni yapıp bir film çekeceğim ve bu trajedinin insani boyutunu ele alacağım. Bu platformlardan, çocuk hakları savunucularına ve insani çevrelere çağrım, geç kalmadan bu çocukların yardımına koşmak ve onların yaralarını sarmak olacaktır. Özellikle savaş mağduru ve işçi çocuklar konusunu işleme konusunda duyarlı davranmalarını istiyorum." dedi.
Mecidi, çocukların çok ince bir ruha sahip olduğuna vurgu yaparak, "Çocuklar maalesef bu modernist ve sanal ortamda çok zarar görüyor. Çocukları medyayla o kadar dolduruyoruz ki çevrelerine ve doğaya daha az vakit ayırıyorlar. Arkadaşlarından uzaklaştırıyoruz. Bu, büyük bir tehlike. Onun için çocuk dünyasını açıklayacak, onların fıtratına uygun eserlere ihtiyacımız var. Bu konuda ebeveynler de önemli bir rol üstleniyor. Aile, eğitim, okul, medya, toplum gibi birçok etken var ve bunları bir arada değerlendirmemiz gerekir." ifadelerini kullandı.
- "Her çocuğa karşı sorumluluğumuz var"
Özellikle sinemanın çocuklar üzerinde büyük etkisi olduğuna değinen Mecidi, şunları aktardı:
"Toplumun en önemli meselelerden biri çocuklar ve onların sıkıntılarıdır. Çocuklar ve gençler için yapılan yatırımlar büyük bir birikimdir. Bir milletin sermayesi çocuklar ve gençlerdir. Çocuklara ne kadar dikkat edersek gelecek dünyamız o kadar güzel olacaktır. Gelecek yıllarda dünya çok büyük bir krizle karşı karşıya kalacak. Bütün devletler bu sorunu engellemek için el ele vermeli. Bu olumsuz etkiler, çocukların zihninde yıllarca yaşayacak. 'Biz güvende olalım da başkası önemli değil' diyemeyiz. Her bir çocuğa karşı sorumluluklarımız var."
Programın moderatörü sinema eleştirmeni İhsan Kabil de İran sinemasının Müslüman coğrafyada çok etkili bir konuma geldiğini söyledi.
Mecid Mecidi'nin film yapmaya başladığı 1980'li yılların sonundan itibaren çok önemli filmlere imza attığına vurgu yapan Kabil, şöyle konuştu:
"'Baduk' filmiyle başlayarak, çocuğu özellikle merkeze alan bir dili tercih etti. Bununla da kalmadı, çocuğun içinde yaşadığı sosyal sorunları işlerken, toplumun en alt kesimlerini temsil etme yolunu tercih etti. Bunu yaparken de propagandist ve ideolojik bir yola tevessül etmedi. Son derece estetik bir dil kullanarak, o ciddi maddi terslikleri tasviye ederken, daha geniş manada, manevi bir atmosfer de çizdi."
- "Türkiye'de Suriyeli Çocuk Olmak"
Konferans kapsamında ayrıca "Türkiye'de Suriyeli Çocuk Olmak" konulu bir kısa film yarışması da düzenlendi.
Konuşmaların ardından yarışmada finale kalan 10 kısa filmin gösterimi ve izleyici oylaması yapıldı.
Oylamanın ardından "İzleyici Özel Ödülü"ne, "Haymatlos" adlı filmiyle Yiğit Karaca layık görüldü.
Yönetmen Derviş Zaim'in başkanlığında toplanan, İpek Tuzcuoğlu, Ahmet Edebali, Ahmet Tezcan ile Müslim Şahin'den oluşan jüri ise Serdar Altun'un "Dikenli Tel" filmine birincilik ödülü verdi.