Yabani Nerede, Onlar Orada
Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Yaban Hayatı Ekolojisi ve Yönetimi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şağdan Başkaya, meslek hayatının büyük bir bölümünü dağlarda geçiriyor. Öğrencilerine dersleri sınıf yerine çoğu zaman dağlarda anlatan, onlarla yaş kış dağlarda kamp yapan Başkaya, “Yaban hayvanlar arazide ise bizim de arazide olmamız gerekiyor” diyor.
Bölüm olarak derslerin sınıf ortamından ziyade arazide uygulamalı olarak göstermenin daha doğru olduğuna inandığını kaydeden Başkaya, bölüm olarak yaban hayvanları nerede ise kendilerinin orada olduğunu söylüyor.
Araziye sık sık çıktıklarını kaydeden Başkaya, “Yaban Hayatı Ekolojisi ve Yönetimi Bölümü olarak derslerin çoğunu arazide yapmaya gayret ediyoruz. Öyle de olması gerekiyor. Kendimizi bir nevi üniversitenin komando birliği gibi görüyoruz. Arazide olmamız gerekiyor. Eğer arazide değil isek öğrencilerin eğitimi yarımında da çok çok altında kalır. Çünkü yaban hayvanından bahsediyoruz? Öğrencilere ayıyı, yaban keçisini, geyiği, ur kekliği anlatıyorsunuz. Kitaptan ya da videodan seyretmeleri kendilerine ne kadar katkı sağlar ? Eğer yaban hayvanları arazide ise bizim de arazide olmamız gerekiyor. Biz de onun için oldukça sık bir şekilde araziye gitmeye çalışıyoruz. Devletin bize sağladığı imkanlarla sınırlı, biz de imkanları zorluyoruz. Araziye günü birlik olarak oldukça sık gidiyoruz. Gönül ister ki biz de yabancı ülkelerde olduğu gibi 2 hafta veya 1-3 ay arazide kalabilelim. Özellikle Doğu Karadeniz dağları, Kaçkarlar başta olmak üzere Ovit, Zigana Dağları en çok uğradığımız dağlar. Bu yılki eğitim öğretimde Şebinkarahisar, Alucra, Çamoluk, Sıvas sınırı dahil olmak üzere yaban keçilerinin peşine gittik” dedi.
Yaban hayvanlarından değil yıldırımlardan korkuyor
Öğrencilerle dağlarda çadır kurarak kamp yaptıkları zaman çok daha tedbirli olduklarını kaydeden Başkaya, “Öğrencilerle gittiğimizde çok tedbirli davranıyoruz. Ancak kendi araştırmalarımızda çok daha risk alabiliyoruz. Ancak öğrenci ile öyle bir riske hiçbir zaman girmiyoruz. Dolayısıyla yaban hayvanlarının peşinde koşturuyorsunuz. Açık alanda arazidesiniz. En büyük tehlike hep hayvanlar olarak bilinir ancak bu böyle değil. Bizim en çok tedirgin olduğumuz durumlar geçişlerde yıldırım çarpması. En büyük tehlike olarak yıldırım düşmesini görüyoruz. Hayvan saldırısı pek olmuyor. Yeter ki bize yakın olsunlar biz onları arıyoruz, biz onlara yaklaşmak istiyoruz. Onlar bizim gürültümüzden çekinirler oldukça sessiz davranarak onlara sokulmaya çalışıyoruz” diye konuştu.
Her hafta araziye çıktıklarını belirten öğrenciler ise derslerde teorik olarak gördüklerini dağlarda pratik olarak uyguladıklarını ifade ederlerken, onları doğal ortamda incelemenin çok farklı olduklarını kaydettiler.
Kaynak: İHA
Araziye sık sık çıktıklarını kaydeden Başkaya, “Yaban Hayatı Ekolojisi ve Yönetimi Bölümü olarak derslerin çoğunu arazide yapmaya gayret ediyoruz. Öyle de olması gerekiyor. Kendimizi bir nevi üniversitenin komando birliği gibi görüyoruz. Arazide olmamız gerekiyor. Eğer arazide değil isek öğrencilerin eğitimi yarımında da çok çok altında kalır. Çünkü yaban hayvanından bahsediyoruz? Öğrencilere ayıyı, yaban keçisini, geyiği, ur kekliği anlatıyorsunuz. Kitaptan ya da videodan seyretmeleri kendilerine ne kadar katkı sağlar ? Eğer yaban hayvanları arazide ise bizim de arazide olmamız gerekiyor. Biz de onun için oldukça sık bir şekilde araziye gitmeye çalışıyoruz. Devletin bize sağladığı imkanlarla sınırlı, biz de imkanları zorluyoruz. Araziye günü birlik olarak oldukça sık gidiyoruz. Gönül ister ki biz de yabancı ülkelerde olduğu gibi 2 hafta veya 1-3 ay arazide kalabilelim. Özellikle Doğu Karadeniz dağları, Kaçkarlar başta olmak üzere Ovit, Zigana Dağları en çok uğradığımız dağlar. Bu yılki eğitim öğretimde Şebinkarahisar, Alucra, Çamoluk, Sıvas sınırı dahil olmak üzere yaban keçilerinin peşine gittik” dedi.
Yaban hayvanlarından değil yıldırımlardan korkuyor
Öğrencilerle dağlarda çadır kurarak kamp yaptıkları zaman çok daha tedbirli olduklarını kaydeden Başkaya, “Öğrencilerle gittiğimizde çok tedbirli davranıyoruz. Ancak kendi araştırmalarımızda çok daha risk alabiliyoruz. Ancak öğrenci ile öyle bir riske hiçbir zaman girmiyoruz. Dolayısıyla yaban hayvanlarının peşinde koşturuyorsunuz. Açık alanda arazidesiniz. En büyük tehlike hep hayvanlar olarak bilinir ancak bu böyle değil. Bizim en çok tedirgin olduğumuz durumlar geçişlerde yıldırım çarpması. En büyük tehlike olarak yıldırım düşmesini görüyoruz. Hayvan saldırısı pek olmuyor. Yeter ki bize yakın olsunlar biz onları arıyoruz, biz onlara yaklaşmak istiyoruz. Onlar bizim gürültümüzden çekinirler oldukça sessiz davranarak onlara sokulmaya çalışıyoruz” diye konuştu.
Her hafta araziye çıktıklarını belirten öğrenciler ise derslerde teorik olarak gördüklerini dağlarda pratik olarak uyguladıklarını ifade ederlerken, onları doğal ortamda incelemenin çok farklı olduklarını kaydettiler.