Kabızlık Ve Tedavi Yöntemleri Hakkında Bilinmesi Gerekenler
Kabızlık ve doğru dışkılama alışkanlıkları hakkında bilgi veren Koru Ankara Hastanesi Gastroenteroloji Uzmanı Dr. Ufuk Avcıoğlu, kabızlığın bir hastalık değil, kişiden kişiye değişen ve farklı şekillerde yorumlanan subjektif ve yaygın bir şikayet olduğunu söyledi.
Kabızlık için pek çok faktörün katkıda bulunduğunu belirten Uzm. Dr. Ufuk Avcıoğlu, yaşlandıkça kabızlık sorununun daha sık ortaya çıktığını ve düzensiz dışkılama alışkanlığının zaman içerisinde kaçınılmaz olarak hemoroid, fissür gibi anal hastalıklara neden olduğunu ifade etti.
Bu şikayet ile gelen hastada muayenenin bir parçasının da rektal bölge muayenesi olduğunun altını çizen Koru Ankara Hastanesi Gastroenteroloji Uzmanı Dr. Ufuk Avcıoğlu, “Rektal muayene; kitle, darlık veya anormalliği hissetmek ve dışkıda kan olup olmadığını kontrol etmek için rektum içerisinin eldivenli parmak ile kontrol edilmesidir” dedi.
Çoğu kişinin kabızlık tedavisini evde kendi başına yaptığını anlatan Uzm. Dr. Ufuk Avcıoğlu, “Kabızlık yeni başlangıçtaysa, üç haftadan daha uzun süren kabızlığınız varsa, ailede kalın barsak kanseri öyküsü varsa, tuvalet kağıdında veya dışkıda kan görüyorsanız, kilo kaybı varsa, ateş varsa ve zayıflama öyküsü varsa mutlaka gastroenteroloji uzmanına başvurulmalıdır” diye uyardı.
Dünya sağlık örgütü kolon kanseri taraması amacıyla, hiçbir şikayeti olmasa bile 50-60-70 yaşlarında herkese birer kez kolonoskopi, arada kalan yıllarda da yılda bir kez dışkı da gizli kan tetkiki yapılmasını öneriyor.
Kabızlıkta tedavi yöntemleri
Kabızlık tedavisinin yemek alışkanlıklarını değiştirmek, lifi yüksek gıdalar tüketmek ve gerekirse laksatif ilaçlar kullanmayı içerdiğini belirten Uzm.Dr.Ufuk Avcıoğlu, “Bir sağlık kuruluşuna başvurmadan önce, evde bu tedaviler denenebilir. Ancak birkaç gün içinde bağırsak hareketi yoksa daha fazla yardım için bir sağlık kuruluşuna başvurmalıdır” diye vurguladı.
Uzm. Dr. Ufuk Avcıoğlu, “Yaşam tarzı değişiklikleri; bağırsak hareketleri en çok yemeklerden sonra aktive olur bu nedenle dışkılama için en uygun zaman yemekten hemen sonradır. Eğer bağırsak hareketleri ile ilgili vücut sinyalleri göz ardı edilirse, sinyaller zamanla zayıf ve güçsüz hale gelir ve dışkılama hissi giderek azalır. Sabah kafein içeren içecekler tüketmek barsak hareketlerini artırmak için yararlı olabilir. Ayrıca su içilmesine engel bir hastalık yok ise günde en az 2 litre sıvı tüketilmesi ve düzenli egzersiz yapılması da kabızlığın önlenmesi için yapılması gereken yaşam tarzı değişiklikleridir” şeklinde konuştu.
Diyetin lif içeriğinin artırılması ile kabızlık ortadan kaldırabileceğini veya rahatlatabileceğini söyleyen Koru Ankara Hastanesi Gastroenteroloji Uzmanı Uzm. Dr. Ufuk Avcıoğlu, “Diyet içeriğindeki lif için önerilen miktar günde 20-35 gramdır. Birçok meyve (turunçgiller, kuru erik, kayısı, şeftali), sebze (bezelye, fasulye, mercimek), bazı kahvaltılık tahıllar (yulaf, kepek) ve çerezler (badem, yer fıstığı) diyet lifi için mükemmel kaynaklardır ve kabızlık tedavisinde özellikle yararlı olabilir” dedi.
Uzm. Dr. Ufuk Avcıoğlu, “Ancak diyet içeriğindeki lifi çok artırırsak buda karında şişkinlik veya gaza neden olabilir. Bu nedenle dışkı daha sık ve yumuşak hale gelene kadar önce az miktarda lif ile başlayıp tedricen lif miktarını artırarak yan etkiler azaltılabilir” diye konuştu.
Bunlar yeterli olmazsa laksatif ilaçlar kullanılabileceğini vurgulayan Uzm. Dr.Ufuk Avcıoğlu, “Piyasada çok değişik isimleri olsa da etki mekanizması bakımından temelde üç çeşit laksatif ilaç vardır ve hangi laksatif ilacın sizin için uygun olduğuna doktorunuz tarafından karar verilmesi en doğru yaklaşımdır" dedi.
“Dışkı kitlesi oluşturan laksatifler, doğal veya ticari olarak hazırlanmış lif deriveridir” diyen Uzm. Dr. Ufuk Avcıoğlu, “Suyu emip dışkı kitlesini artırarak etkilerini gösterebilirler bu nedenle yetersiz su alımında etki gösteremezler. Özellikle yeterli lif içeren diyet alamayanlarda daha faydalıdır. Ancak gaz ve kramp oluşturabilirler bu nedenle düşük dozda başlanıp yavaş yavaş doz artırılmalıdır. Bazı ilaçlarla birlikte alındıklarında bu ilaçların etkinliğini azaltabilirler” şeklinde konuştu.
Hiperosmolar ve tuz içerikli laksatiflerin hacim oluşturan laksatiflere yanıt vermeyenlerde kullanılması gerektiğini söyleyen Avcıoğlu, “Polietilen glikol (PEG), zayıf emilen ya da emilmeyen şekerler ve salin laksatifler, az emil diklerinden içerikleri nedeniyle barsaktan su salınımına sebep olur ve böylece dışkı sıklığını arttırırlar. Genellikle iki haftadan kısa kullanımlarda güvenlidirler. Bu ajanların fazla kullanımı, böbrek ya da kalp yetmezliği olanlarda vücut minerallerinde veya sıvı dengesinde bozukluklara sebep olabilirler” dedi.
Dr. Avcıoğlu şunları söyledi:
“Stimülan laksatifler bisakodil, senna ve sodyum pikosülfat intestinal mukozadaki elektrolit transportunu değiştirerek etki gösterirler. Ayrıca intestinal motor aktiviteyi, kolondaki myenterik aktiviteyi ve peristaltik kontraksiyonları uyararak barsak hareketlerini tetiklemek suretiyle etki ederler. Her gün alınımı vücut mineral dengesini bozabilir. Bazı gözlemsel çalışmalarda uzun süreli kullanımlardan sonra kolon kanseri için bir risk faktörü olan melanozis kolinin geliştiği bildirilmiştir. Bu durum ilacın kesilmesinden sonra birkaç ay içinde normale döner."
Genellikle rektal yolla alınan laksatiflerin yani fitil ve lavmanın, ağız yolu ile alınan laksatiflere göre daha hızlı etki ettiğini ancak çoğu insanın mecbur kalmadıkça bu yolla ilaç almayı sevmediğini söyleyen Uzm.Dr.Ufuk Avcıoğlu, “Diğer tedavilere cevap vermeyen kabızlık hastalarında sodyum fosfat / biyofosfat içeren hazır ambalajlı lavman kitleri kullanılabilir. Ancak bunlar kalp ya da böbrek hastalığı olanlara tavsiye edilmez ve tekrarlayan kullanımlar için uygun değildirler.” dedi.
Biofeedback tedavisi ve probiyotik kullanımının şiddetli kronik kabızlığı olan bazı hastalarda faydalı olabilen destekleyici tedavi yaklaşımları olduğunun altını çizen Dr.Ufuk Avcıoğlu, “Lubiprostone (Amitiza)ve Linaclotide (Linzess) isimli ilaçlar son yıllarda yurt dışında kullanıma girmiş ancak ülkemizde henüz olmayan ilaçlardır. Pahalı olmaları ve uzun dönem yan etkilerinin tam tespit edilememiş olması nedeniyle diğer tedavilere yanıt vermeyen hastalarda kullanılması tavsiye edilir" diye konuştu.
Kabızlık tedavisinde yumuşatıcı laksatifler, doğal ürünler ve ev yapımı lavmanların çok tavsiye edilmediğine dikkati çeken Dr. Avcıoğlu, yumuşatıcı laksatiflerin yan etki riskinin daha fazla, etkisinin ise diğer tedavilerle aynı olduğunu söyledi.
Birçok doğal üründe olduğu gibi kabızlık için kullanılan doğal ürünlerde de ticari olarak temin edilebilen laksatiflerde bulunan aktif maddeler bulunduğunun altını çizen Uzm.Dr.Ufuk Avcıoğlu, “Bununla birlikte, bunların dozu ve saflığı dikkatli bir şekilde kontrol edilmez ve bu ürünler genel olarak tavsiye edilmez. Ev yapımı lavman preparatları bağırsak iç yüzeyi için son derece rahatsız edici olabilir ve bunlardan kaçınılmalıdır.” dedi.
Kaynak: İHA
Bu şikayet ile gelen hastada muayenenin bir parçasının da rektal bölge muayenesi olduğunun altını çizen Koru Ankara Hastanesi Gastroenteroloji Uzmanı Dr. Ufuk Avcıoğlu, “Rektal muayene; kitle, darlık veya anormalliği hissetmek ve dışkıda kan olup olmadığını kontrol etmek için rektum içerisinin eldivenli parmak ile kontrol edilmesidir” dedi.
Çoğu kişinin kabızlık tedavisini evde kendi başına yaptığını anlatan Uzm. Dr. Ufuk Avcıoğlu, “Kabızlık yeni başlangıçtaysa, üç haftadan daha uzun süren kabızlığınız varsa, ailede kalın barsak kanseri öyküsü varsa, tuvalet kağıdında veya dışkıda kan görüyorsanız, kilo kaybı varsa, ateş varsa ve zayıflama öyküsü varsa mutlaka gastroenteroloji uzmanına başvurulmalıdır” diye uyardı.
Dünya sağlık örgütü kolon kanseri taraması amacıyla, hiçbir şikayeti olmasa bile 50-60-70 yaşlarında herkese birer kez kolonoskopi, arada kalan yıllarda da yılda bir kez dışkı da gizli kan tetkiki yapılmasını öneriyor.
Kabızlıkta tedavi yöntemleri
Kabızlık tedavisinin yemek alışkanlıklarını değiştirmek, lifi yüksek gıdalar tüketmek ve gerekirse laksatif ilaçlar kullanmayı içerdiğini belirten Uzm.Dr.Ufuk Avcıoğlu, “Bir sağlık kuruluşuna başvurmadan önce, evde bu tedaviler denenebilir. Ancak birkaç gün içinde bağırsak hareketi yoksa daha fazla yardım için bir sağlık kuruluşuna başvurmalıdır” diye vurguladı.
Uzm. Dr. Ufuk Avcıoğlu, “Yaşam tarzı değişiklikleri; bağırsak hareketleri en çok yemeklerden sonra aktive olur bu nedenle dışkılama için en uygun zaman yemekten hemen sonradır. Eğer bağırsak hareketleri ile ilgili vücut sinyalleri göz ardı edilirse, sinyaller zamanla zayıf ve güçsüz hale gelir ve dışkılama hissi giderek azalır. Sabah kafein içeren içecekler tüketmek barsak hareketlerini artırmak için yararlı olabilir. Ayrıca su içilmesine engel bir hastalık yok ise günde en az 2 litre sıvı tüketilmesi ve düzenli egzersiz yapılması da kabızlığın önlenmesi için yapılması gereken yaşam tarzı değişiklikleridir” şeklinde konuştu.
Diyetin lif içeriğinin artırılması ile kabızlık ortadan kaldırabileceğini veya rahatlatabileceğini söyleyen Koru Ankara Hastanesi Gastroenteroloji Uzmanı Uzm. Dr. Ufuk Avcıoğlu, “Diyet içeriğindeki lif için önerilen miktar günde 20-35 gramdır. Birçok meyve (turunçgiller, kuru erik, kayısı, şeftali), sebze (bezelye, fasulye, mercimek), bazı kahvaltılık tahıllar (yulaf, kepek) ve çerezler (badem, yer fıstığı) diyet lifi için mükemmel kaynaklardır ve kabızlık tedavisinde özellikle yararlı olabilir” dedi.
Uzm. Dr. Ufuk Avcıoğlu, “Ancak diyet içeriğindeki lifi çok artırırsak buda karında şişkinlik veya gaza neden olabilir. Bu nedenle dışkı daha sık ve yumuşak hale gelene kadar önce az miktarda lif ile başlayıp tedricen lif miktarını artırarak yan etkiler azaltılabilir” diye konuştu.
Bunlar yeterli olmazsa laksatif ilaçlar kullanılabileceğini vurgulayan Uzm. Dr.Ufuk Avcıoğlu, “Piyasada çok değişik isimleri olsa da etki mekanizması bakımından temelde üç çeşit laksatif ilaç vardır ve hangi laksatif ilacın sizin için uygun olduğuna doktorunuz tarafından karar verilmesi en doğru yaklaşımdır" dedi.
“Dışkı kitlesi oluşturan laksatifler, doğal veya ticari olarak hazırlanmış lif deriveridir” diyen Uzm. Dr. Ufuk Avcıoğlu, “Suyu emip dışkı kitlesini artırarak etkilerini gösterebilirler bu nedenle yetersiz su alımında etki gösteremezler. Özellikle yeterli lif içeren diyet alamayanlarda daha faydalıdır. Ancak gaz ve kramp oluşturabilirler bu nedenle düşük dozda başlanıp yavaş yavaş doz artırılmalıdır. Bazı ilaçlarla birlikte alındıklarında bu ilaçların etkinliğini azaltabilirler” şeklinde konuştu.
Hiperosmolar ve tuz içerikli laksatiflerin hacim oluşturan laksatiflere yanıt vermeyenlerde kullanılması gerektiğini söyleyen Avcıoğlu, “Polietilen glikol (PEG), zayıf emilen ya da emilmeyen şekerler ve salin laksatifler, az emil diklerinden içerikleri nedeniyle barsaktan su salınımına sebep olur ve böylece dışkı sıklığını arttırırlar. Genellikle iki haftadan kısa kullanımlarda güvenlidirler. Bu ajanların fazla kullanımı, böbrek ya da kalp yetmezliği olanlarda vücut minerallerinde veya sıvı dengesinde bozukluklara sebep olabilirler” dedi.
Dr. Avcıoğlu şunları söyledi:
“Stimülan laksatifler bisakodil, senna ve sodyum pikosülfat intestinal mukozadaki elektrolit transportunu değiştirerek etki gösterirler. Ayrıca intestinal motor aktiviteyi, kolondaki myenterik aktiviteyi ve peristaltik kontraksiyonları uyararak barsak hareketlerini tetiklemek suretiyle etki ederler. Her gün alınımı vücut mineral dengesini bozabilir. Bazı gözlemsel çalışmalarda uzun süreli kullanımlardan sonra kolon kanseri için bir risk faktörü olan melanozis kolinin geliştiği bildirilmiştir. Bu durum ilacın kesilmesinden sonra birkaç ay içinde normale döner."
Genellikle rektal yolla alınan laksatiflerin yani fitil ve lavmanın, ağız yolu ile alınan laksatiflere göre daha hızlı etki ettiğini ancak çoğu insanın mecbur kalmadıkça bu yolla ilaç almayı sevmediğini söyleyen Uzm.Dr.Ufuk Avcıoğlu, “Diğer tedavilere cevap vermeyen kabızlık hastalarında sodyum fosfat / biyofosfat içeren hazır ambalajlı lavman kitleri kullanılabilir. Ancak bunlar kalp ya da böbrek hastalığı olanlara tavsiye edilmez ve tekrarlayan kullanımlar için uygun değildirler.” dedi.
Biofeedback tedavisi ve probiyotik kullanımının şiddetli kronik kabızlığı olan bazı hastalarda faydalı olabilen destekleyici tedavi yaklaşımları olduğunun altını çizen Dr.Ufuk Avcıoğlu, “Lubiprostone (Amitiza)ve Linaclotide (Linzess) isimli ilaçlar son yıllarda yurt dışında kullanıma girmiş ancak ülkemizde henüz olmayan ilaçlardır. Pahalı olmaları ve uzun dönem yan etkilerinin tam tespit edilememiş olması nedeniyle diğer tedavilere yanıt vermeyen hastalarda kullanılması tavsiye edilir" diye konuştu.
Kabızlık tedavisinde yumuşatıcı laksatifler, doğal ürünler ve ev yapımı lavmanların çok tavsiye edilmediğine dikkati çeken Dr. Avcıoğlu, yumuşatıcı laksatiflerin yan etki riskinin daha fazla, etkisinin ise diğer tedavilerle aynı olduğunu söyledi.
Birçok doğal üründe olduğu gibi kabızlık için kullanılan doğal ürünlerde de ticari olarak temin edilebilen laksatiflerde bulunan aktif maddeler bulunduğunun altını çizen Uzm.Dr.Ufuk Avcıoğlu, “Bununla birlikte, bunların dozu ve saflığı dikkatli bir şekilde kontrol edilmez ve bu ürünler genel olarak tavsiye edilmez. Ev yapımı lavman preparatları bağırsak iç yüzeyi için son derece rahatsız edici olabilir ve bunlardan kaçınılmalıdır.” dedi.