Bülent Arınç, Silivri İçin Daha Önce Vekillere Verilen Fezlekeleri Hatırlattı

Hükümet Sözcüsü ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, bugün Silivri'de yaşanan olaylarla ilgili CHP'yi sert bir dille eleşirdi.

Bülent Arınç, Bakanlar Kurulu sonrası düzenlediği basın toplantısına, Silivri'de bugün yaşananlara değinerek başladı ve geçmişte mahkemeleri etkilemeye çalışan milletvekilleri hakkında fezleke hazırlanarak dokunulmazlıklarının kaldırılmasının istendiğini hatırlattı. Arınç, Silivri'de yaşananların ise kat ve kat olarak daha vahim olduğunu dile getirdi ve Muharrem İnce ve Nur Serter gibi CHP'li vekillerin, mahkeme salonunda yaptıklarını anlattı.Başbakan Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında Başbakanlık Yeni Bina'da toplanan Bakanlar Kurulu sona erdi. Yaklaşık 2 buçuk saatlik toplantının ardından kameraların karşısına geçen Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, toplantıya ilişkin açıklamalarda bulundu. Arınç, "Maalesef yargı bugün baskına uğramıştır ve bu baskın sebebiyle görevini yapamaz hale gelmiş ve mahkeme ertelenmek zorunda kalmıştır. Bu konuyu çok üzücü buluyorum ve buna yol açan, özellikle milletvekillerini şiddetle kınıyorum." diye konuştu.

Anayasa'ya göre, mahkemelerin, millet adına yargı yetkisini kullandıklarını söyleyen Arınç, hakimlerin bağımsızlığını Anayasa'dan örnekler vererek hatırlatarak, şöyle dedi: "Öncelikle bilmeliyiz ki anayasamızda gerek 61 olsun, gerek 82 olsun, 3 erkten birisi yargının bağımsızlığıdır. Bu anayasamızın 9. maddesine göre yargı yetkisi Türk milleti adına bağımsız mahkemeler tarafından kullanılır. Bu mahkemeleri kabul etmeseniz, reddetseniz ve eleştirseniz bile anayasanın maddesi böyledir ve geçmişten bu yana bütün mahkemeler, milletimiz adına yargı yetkisini anayasadan aldıkları bu yetkiye dayanarak kullanmaktadırlar. Anayasa'nın 9. ve 138. maddeleri dikkate alındığında CHP'li vekillerin günler öncesinden hazırlık yaparak taşkınlıklara ön ayak olması bir kısım kuruluşların önderliğinde bir takım maksatları belli olan bizce bayraklarını taşıdıkları bir takım örgütlerin; Halkın Kurtuluş Partisi, Türkiye Gençlik Birliği, İşçi Partisi ile işbirliği yaparak mahkemelerin işlevsiz hale getirmeyi amaçlamaları ve buna uygun hareket etmeleri dikkatimizden kaçmıyor. Bugün mahkeme içerisinde cereyan eden olaylar basınımız tarafından da bütün gün televizyonlarda işlenmiş olabilir ama bu konu Türkiye için yargımız için geleceğimiz için önemlidir." "Mahkemelerin basılması, hakimlerin tehdit edilmesi ilk defa vuku bulmaktadır" diyen Arınç, geçmişte mahkemeleri etkilemeye çalışan milletvekilleri hakkında fezleke hazırlanarak dokunulmazlıklarının kaldırılmasının istendiğini hatırlattı. Arınç, Silivri'de yaşananların ise kat ve kat olarak daha vahim olduğunu dile getirdi."Muharrem İnce'nin adeta bir elebaşı gibi hareket etmek suretiyle 'bu mahkemeler faşisttir, bu mahkemeler Tayyip Erdoğan'ın mahkemeleridir' sözlerini bir kenara yazmamız gerekiyor." diyen Arınç, Muharrem İnce'nin mahkeme salonunda sarf ettiği sözlerini okudu. Muharrem İnce'nin, sık sık protesto amaçlı olarak alkış yaptırdığını anlatan Arınç, CHP İstanbul Milletvekili Nur Serter'in de "Hadi hadi Muharrem slogan" diyerek, slogan atılmasını istediğini kaydetti.

Mahkemenin ise bu durum karşısında güvenlik güçlerinin, taşkınlık yapanları dışarı çıkaralım teklifini olaylar çıkmaması amacıyla redettiğini ifade eden Arınç, şöyle devam etti: "Böyle bir olay ilk defa yaşanıyor. Bunun devam edeceği de görülüyor. Çünkü CHP'nin başta genel başkanı olmak üzere bu yargılamaların bitmesini istemediği, bu yargılamaları bahane ederek iktidarı ve mahkemeleri yıpratmaya çalıştığı, mahkemelerin arkasında iktidar gücünün bulunduğunu söyleyerek adeta bundan bir siyasi sonuç çıkarmaya çalıştığını hepimiz üzülerek görüyoruz. Yassıada mahkemeleri karşısında ağızlarını açmayanların bugün Silivri'de veya İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi'nde bazı görülen davalarda çatışmayı göze aldıkları, mahkeme salonu bastıkları üzüntü ile müşahade edilmektedir. Siyasi açıdan bunun mutlaka CHP'den bir götürüsü olacaktır, getirisi olmayacaktır. Basından ricamız, bugün yaşanın olaylar bir haberleştirilmeli ve bu olay karşısında basın tavrını bir kenarda mutlaka ifade etmelidir. Çünkü yargı yetkisini kullanamazsa, yargı görevini yapamazsa Türkiye'de bir sonuç almak ve Türkiye'nin demokratikleşmesi, Türkiye'nin aydınlanması da şüphesiz mümkün olmayacaktır. "