Bu Hareketi Cevapsız Bırakmak Kabul Edilemez

CHP Genel Başkan Yardımcısı Faruk Loğoğlu, Türk uçağının Suriye tarafından düşürülmesine ilişkin konuştu: Türkiye'nin bunu cevapsız bırakması, zamana yayması kabul edilemez. Objektif değerlendirmeyle savaş ihtimali görmüyorum ama 'sinekle uğraşmayız' diyen bir Başbakan da bana güven vermiyor, ne yapacağı belli olmuyor...

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Adana Milletvekili Faruk Loğoğlu, Akşam gazetesinden A.Rezzak Oral'ın Türk savaş uçağının düşmesiyle bir kez daha gündeme oturan Türkiye Suriye ilişkileri ve gelinen noktaya ilişkin sorularını yanıtladı. Baştan bu yana Suriye konusunda hükümetin otonom (tarafsız) bir politika izleyemediğini savunan emekli büyükelçi Loğoğlu dış güçlerin etkisinde kaldığını savundu.

- Geçtiğimiz yıl Eylül ayında CHP heyeti olarak Suriye'ye gidip temaslarda bulundunuz. O dönemle bugünün farkları neler?
Birincisi, bugün çok yaygın şekilde kendi halkına, kendi anlayışı doğrultusunda çok ağır silahlar kullanan, saldırılarda bulunan bir yönetim var. İkinci olarak sayısı çok artmış, silahlı mücadele anlamında askeri varlık gösteren bir muhalefet var. Üçüncü, bugün BM gözlemci heyeti ve uluslararası basın orada

- Bu tabloda AK Parti Hükümeti'nin izlediği bir Suriye politikası var...
Evet, bir politika var demek belki mümkün. Ama baştan aşağı yanlış bir politika. Suriye'deki çelişkilere, ihtilaf ve çatışmalara taraf olan bir Türkiye var. Oysa 'tarafsız' olmak gerekir; komşu olduğumuz ve orada ağırlığımızın kaybolmaması için. Tarafsızlığımızı da korumamız gerekir.

- Bunun uluslararası boyutu da yok mu?
O da ikinci husus; Türkiye'nin izlediği politika, uluslararası hukuk ve BM'nin bu konudaki anlayışına da taban tabana zıt. Uluslararası kurallar ve BM, 'Bir ülkenin rejimini değiştirme hakkını hiç kimseye vermemiştir. Üçüncü yanlış 'otonom' (tarafsız) bir politika izlemek yerine, dışa bağımlı, dış güçlerin etkisinde, yönlendirmesinde bir politika yürütmüştür.

- Bir de Suriyeli muhaliflere yönelik iddialar var...
Ben de oraya geliyordum zaten. Bir dördüncü yanlış, yabancı güçlerin yönlendirmesiyle Suriyeli muhaliflere silah yardımı yapıldığına yönelik önemli iddialar var.

- Sayın Kılıçdaroğlu 'misilleme' sözcüğü kullandı. Siz hükümetin söyleminde bir çarpıklık gözlemliyor musunuz?
Elbette. Baştan itibaren bu kadar yakın ilişkiler içinde olunan Suriye'ye bu ilişkilerimiz bozulduktan sonra Türkiye bu kez hep tehditkar söylemler kullanmıştır. Hatırlayınız Başbakan'ın söylemlerini; 'sabrımız tükendi', 'bıçak kemiğe dayandı', 'gereğini yaparız', 'Esed gidene kadar' 'Men dakka dukka' bir çırpıda aklıma gelenler.

SOMUT YAPTIRIM ÇIKMAZ
- Türk uçağının düşürülmesine ilişkin uluslararası girişimlerden bir sonuç çıkacağına inanıyor musunuz?
Savaş uçağı düşürmek gerekçesi ne olursa olsun çok ciddi bir olaydır. Türkiye'nin bunu cevapsız bırakması, zamana yayması kabul edilecek yaklaşım değildir. NATO ve BM Güvenlik Konseyi'nden somut askeri bir yaptırım yoluna gidileceği muhtemel değildir.

Yol haritası halkla paylaşılmalı
- Şimdi siyasettesiniz ama diplomat geçmişiniz var, siz bir savaş ihtimali görüyor musunuz?
Objektif bir değerlendirme ile bakarsak yok derim; ancak, daha dün 'sinekle uğraşmayız' diyen bir Başbakan'ın ne yapacağını bilemediğiniz için bana güven vermiyor diyebiliyorum. Yol haritasının önümüze konularak halkla paylaşılması ve işin her aşamasında TBMM'nin bilgisi ve rızası şartıyla hareket edilmesi gerekiyor.

Desteksiz söylemler inandırıcılığını kaybetti
- AKP'li Hüseyin Çelik, 'tabanımız Ordu Şam'a demez' diyor. Sizce vatandaşın hükümetin politikasına bakışı nasıl?
Bugün bu noktaya gelinmesinin tek sebebi hükümetin izlediği kriz politikası. Hep 'yüksek perdeden' ve hep 'tehdit savuran' söylemi kullanmıştır. Ama halk da yüksekten atan bu söylemi hiç bir zaman benimsememiştir. Halkın nezdinde artık bu 'desteksiz söylemlerin' inandırıcılığını kaybettiğini, bu anlayışa yönelik olarak halkın güveninin de giderek azaldığını gözlemliyoruz.