PKK Erkenekon'un müttefiki gibi çalışıyor - GÜNCEL

Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu (Usak) Genel Koordinatörü Sedat Laçiner, 2000'li yıllarda demokratikleşmede bir hayli yol alındığını belirterek, Türkiye'nin gizli ve kirli geçmişiyle yüzleştiğini söyledi. Laçiner, terör örgütü PKK'nın Ergenekon'un müttefiki gibi çalıştığını belirtti.



Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu (Usak) Genel Koordinatörü Sedat Laçiner, 2000'li yıllarda demokratikleşmede bir hayli yol alındığını belirterek, Türkiye'nin gizli ve kirli geçmişiyle yüzleştiğini söyledi. Laçiner, terör örgütü PKK'nın Ergenekon'un müttefiki gibi çalıştığını belirtti.

Gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunan Laçiner, "Artık kapalı kapılar yok. Eskiden gizli kapaklı cereyan eden kayırmalar, sahtecilikler, hukuku yok saymalar kameraların, gazetelerin, kısacası halkın gözü önünde yaşanıyor. Kimse kanmıyor. Mahkemeler ne karar alırsa alsın tüm karanlık güçler ortaya çıktı. İlginçtir, mahkemeler başladıktan sonra siyasi cinayetlerde de bir azalma gözleniyor. Hatta siyasi suikastların katilleri dahi artık yakalanabiliyor." dedi.
Darbeciler ve çetecilerin tüm tehditlerine rağmen Türk yargıçlar, savcılar, gazeteciler ve aydınların büyük bir sınavı cesaretle verdiğini dile getiren Laçiner, ölüm tehditleri, suçun karanlık yüzünün bazı cesur insanları korkutmadığını belirtti. Tüm bunlar olurken Türkiye'nin Güneydoğu gerçeğiyle de yüz yüze geldiğini anlatan Laçiner, "PKK'nın Ergenekon bağlantısı, kendi kirli emelleri için terörün devam etmesinde dahi yarar umacak kadar küçülmüş yetkililer bir bir ortaya çıkıyor. Aynı günah galerisinde kaçırılmış ve işkenceden geçirilmiş binlerce Kürt kökenli vatandaşımız da var. Ankara hatalarını gizlemiyor, aksine suçların mahkemelere taşınmasına yardımcı oluyor. Bu hükumetle birçok sorununuz olabilir, ancak şurası kesin ki son 8 yılda yaşananların normal şartlarda bu ülkede 80 yılda dahi yaşanması pek mümkün değildi. Mücadele sona ermiş değil. Yargı, canavarın kuyruğuna yapıştı, aydınlar, medya ve halk canavarı önce zaptetmeye, sonra da etkisiz hale getirmeye çalışıyor. Kısacası bu mücadele bitmedi, kısa sürede bitecek gibi de durmuyor. Hükümetin içinde dahi bazıları tüm bu yaşananlara 'fasa-fiso' diyebiliyor. Canavarın kolları uzun, AK Parti'den CHP’ye kadar toplumun hemen her kesimin kolları var." diye konuştu.
"BUGÜN KONUŞMAYAN KÜRDE TÜRKİYE’NİN İHTİYACI YOK"Demokratik, özgür ve güçlü Türkiye'nin oluşmasına terör ve terör sempatizanlarının engel olmaya çalıştığının altını çizen Laçiner, PKK'nın Ergenekon'un müttefiki gibi çalıştığını söyledi. Kuyruğundan yakalanmış Ergenekon canavarını bıraktırabilmek için saldırılarını en hassas zamanda ve en hassas yerden yaptığına dikkat çeken Laçiner, şöyle devam etti: "PKK'yı gerçekten iyi tanıyanlar için terör örgütünün bu çırpınışları hiç de garip gelmiyor. Çünkü onlara göre PKK hep aynı karakterdeydi ve doğasının gereğini yaptı. Ancak bu tabloda sessiz kalan, demokratik Türkiye için vermeleri gereken desteği vermeyen, hatta devletin geçmişteki hatalarından dolayı terör örgütüne yakın duran Kürtleri anlamakta zorlanıyorum. Geçmişte ne yaşamış olurlarsa olsunlar, hangi işkencelerden geçmiş olursa olsunlar bugünkü sessizliklerini meşrulaştıramazlar. Bugün konuşmayan Kürde Türkiye
’nin belki de hiçbir zaman ihtiyacı olmayacaktır."
Türkiye'nin gerek AB sürecinde, gerekse derin devlet mücadelesinde demokratikleşmesine altın değerinde artılar kattığını ifade eden Laçiner, bölgenin 1990'lar ile kıyaslanamayacak kadar iyi bir durumda olduğunu, PKK'nın bölgeye yeniden inince yatırımların önemli bir kısmının askıya alındığını kaydetti. Ekonomi ve sosyal yardımlar alanında yapılacak daha pek çok iş olduğunu dile getiren Laçiner, Kürt açılımını kolaylaştırma adına bu iki alanda yapılan işleri de küçümsemenin doğru olmadığını vurguladı.

"AÇILIMI BİTİREN DTP'NİN TAVRI OLDU"

Kürt açılımında kültürel ve kimlik alanında önemli adımlar atıldığını anlatan Laçiner, hükümetin girdiği sürecin tehlikelerinin pek de farkında olmadığını savundu. Demokratik bir sistemde gözetim, denetim ve sivil idareden yoksun bir güvenlik bürokrasisi kadar tehlikeli ikinci bir şey olamayacağının altını çizen Laçiner, bu risklere ek olarak eğer Kürt sorunu gibi bir meselede siyasi açılım aşamasına giriliyorsa güvenlik önlemlerini de en üst düzeye çıkarmak gerektiğini ifade etti.

"Kurulacak barış öylesine kırılgandır ki Batı'ya gelebilecek 10 şehit cenazesi her şeyi silbaştan yapabilir." diyen Laçiner, "Ülkemizde tartışmalar teknik bir akılla değil, ideolojik yapılıyor. En önemli hata ise zalim bir devlet ile etkili ve güçlü bir devletin karıştırılıyor olması. Ordu, polis ve istihbarat güçlü olunca zalim olur sanılıyor. Geçmişteki deneyimler bu konuda aydın refleksleri oluşturmuş. Bu nedenle Kürt sorununda da askerin güçlenmesi veya polisin daha etkili çalışması sanki sorunun silah yoluyla çözülmek istenmesi olarak algılanıyor. Bu hasta bakış açısı nedeniyle bazı aydınlar PKK'ya terör örgütü demekte dahi zorlanıyor. Açılım'ın içeriği ise muhatap alınmış olan DTP ile doldurulacaktı. Fakat DTP yan çizdi. 'Ben oyunda yokum' dedi. DTP'liler iradenin kendilerinde olmadığını, asıl muhatabın Öcalan olduğunu söyleyince hükümet tam anlamıyla ortada kaldı ve aslına bakarsanız açılım da, yani siyasi açılım da orada bitmiş oldu. Öcalan'ı muhatap alamayacak olan AK Parti'nin tek başına bir açılım yapması mümkün değildi. Kısacası açılımı bitiren DTP'nin kendisini yok sayması ve adres olarak PKK'nın elebaşısını göstermesi olmuştur." şeklinde konuştu.

Terör örgütü PKK'nın Ağustos 2009'da aldığı kararlarla açılımı kendisini tasfiye süreci olarak gördüğünü ve bu nedenle açılımı sona erdirmek için çalışacağını ilan ettiğini hatırlatan Laçiner, şöyle devam etti: "Sorun ne çocuklar, ne de taşlar. Sorun karşıda görüşülecek çözüm yanlısı bir iradenin olmayışı. Karşıda ciddi bir muhatap yok. Yapılması gereken PKK-BDP çizgisini belli bir noktaya zorlamaktır. Ayrıca tıpkı IRA ve ETA olaylarında olduğu gibi terör örgütü dışında sorunun muhataplarının ortaya çıkması gerekir. Bugün Kürtçü siyaset bir yana Kürt siyasetinde dahi PKK çizgisi dışında bir grup ortaya çıkmıyor. BDP'nin aldığı oy ortada. Belli ki Kürt çoğunluk PKK'yı destekliyor değil. Hatta belki de Kürtçü çoğunluk dahi PKK'nın eylemlerini onaylamıyor. Bu durumda Kürt çoğunluk neden sessiz? Kürtler çıkıp da devletten ne istediklerini neden söyleyemiyorlar? Batı'da derin çetelere karşı gösterilen cesaret doğuda PKK'ya karşı neden ortaya çıkmıyor? 'Taş atan çocuklara' verilen cezaların çokluğu konusunda çoğu kez haklı olarak devleti ve yargıyı suçlayanlar bu çocukları suça iten terör örgütünü neden eleştiremiyor? Sözün özü, eğer bir muhatap bulunamazsa Kürt sorununu tek başına çözmek pek de mümkün değildir. Bu noktada her Türk'e olduğu gibi her Kürde de büyük mesuliyetler düşmektedir."

Star Gazete