Soli Özel: ABD ile kriz aşılırken

ABD ile Türkiye arasındaki mini kriz bitme aşamasına geldi. Büyükelçisi Namık Tan Vaşington'a dönerken, Başbakan Erdoğan da büyük ihtimalle bugün nükleer zirvesine katılmak üzere ABD'ye gideceğini açıklayacak. Bir bilanço çıkarmakta yarar var.

Başbakan’ın ziyareti sırasında, Obama’ya, Türkiye’nin ABD’nin stratejik ortağı olmak istediğini söylediği biliniyor. Bu isteğin Türkiye’de ve ABD’de yol açtığı beklentilerse biraz farklı. ABD kendisi açısından önemli gördüğü konularda Türkiye’yi yanında görmek isterken, Türkiye daha eşitlikçi bir ilişkide kendi manevra alanına da sahip olmak istiyor. Her iki tarafın da bu farklı beklentiler nedeniyle bir kaza çıkmamasını engellemek üzere iletişimi açık tutmaya devam etmeleri gerekiyor.

Son kriz, biraz da bu beklentiler nedeniyle ortaya çıktı. ABD tarafı Ermenistan protokollerini hayata geçirme konusunda ayak sürdüğüne inandığı Başbakan’a bir uyarıda bulunmak üzere Komisyon’daki oylamaya son ana kadar müdahil olmadı. Türkiye’nin sert tepki vereceğini savunanlar, Başkan’ın dikkatini çektiğinde ise iş işten geçmişti.

Komisyon başkanı kendi prestijini de gözeterek aleyhte sonuç alınmasını sağladı. O noktada Türkiye büyükelçisini çekti. İstisnai durumlarda yapılacak bu türden bir hareketle, hoşnutsuzluğunu açıkça duyurmuş oldu. Bunun ötesindeki talepler ise gerçekçi değildi. Oylamayla ilgili üslup ise diplomatik olamadı.

Sonuçta Amerikan yürütme erkinin, yasamanın bir tasarrufuyla ilgili yazılı güvence vermesi olacak iş değildi. Gerçekleşmedi. Başkan’ın 24 Nisan mektubuyla ilgili “soykırım” sözcüğünün kullanılmayacağıyla ilgili garanti istenmesi de gerçekleşmeyen bir talep olarak kaldı. Ankara bu nedenle büyükelçiyi ancak mektuptan sonra gönderebileceğinin işaretini verdi. Erdoğan ise nükleer zirvesine gitmeyeceğini ima eden bir beyanda bulundu. Ancak anlaşılıyor ki hükümet Obama’nın Başbakan’ı aramasını veya en azından zirvede bir buluşmanın garantiye alınmasını sağlamaya uğraşıyordu. Bu da olmadı. Amerikan dışişleri bakanı Türk meslektaşını aradı ve taraflar meramlarını bu düzeyde birbirilerine anlattılar.

Bu noktadan sonra Ankara, herhalde ipi daha fazla germenin ters tepebileceğini de hesaplayarak, büyükelçiyi geri gönderme kararı aldı. Başbakan’ın kararının da zirveye katılma yönünde olacağı bekleniyor.

Buradan bazı sonuçlara varabiliriz. Ermenistan açılımının bugün vardığı kilitlenme iki taraf arasında sorun kaynağı olmayı sürdürecek. Buna karşılık Irak ve Afganistan’da ABD’nin Türkiye’ye duyduğu ihtiyaç sürdükçe, Ankara üzerinde aşırı baskı kurması mümkün değil. Buna bir de Başbakan’ın sert mizacını ekleyecek olursanız Amerikalılar ters tepecek hareketlerde bulunmaktan da kaçınacaktır.

Türk hükümetinin sürekli gerilim politikası izlemesinin Amerikan başkentinde yarattığı tedirginlik bu arada artıyor. Son dönemde İsrail karşıtı söylemden duyulan rahatsızlık da artıyor.

İki müttefik arasında yakın vadedeki en önemli mesele ise İran’a yönelik yaptırımlar olacak. ABD, Türkiye’nin çabalarının sonuç vermeyeceğine ve İran’ın Ankara’yı oyaladığına inanıyor. Türkiye’yi de artık yanlarında tavır almaya çağırıyorlar. Farklı ve haklı kaygıları