İğneci Korkusu Tarih Oluyor
A.Ü. Eczacılık Fakültesi'nde 'krem aşı' çalışması başlatıldı.
Anadolu Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Eczacılık Teknolojisi Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Yrd.Doç.Dr. Gülay Büyükköroğlu, aşının enjeksiyonla olan bağını koparmak ve kişilerin bir krem ile kendi kendilerini aşılayabilir hale gelmelerini sağlamak amacıyla çalışma başlattıklarını söyledi.
Yrd.Doç.Dr. Gülay Büyükköroğlu, krem aşı çalışması ile ilgili olarak hazırladıkları projelerine TÜBİTAK’ın da destek verdiğini belirtti. Aşılama işleminin gerçekleşmesi için eğitilmiş insanlara ihtiyaç duyulduğunu ifade eden Yrd.Doç.Dr. Büyükköroğlu bunun yanısıra aşı olmanın çoğu insanda korku ve panik durumu yarattığını kaydetti.
Son yıllarda DNA aşılarına olan ilginin arttığını belirten Yrd.Doç.Dr. Gülay Büyükköroğlu, hazırladıkları projeyle aşının enjeksiyonla olan bağını koparmayı ve kişilerinin bir krem ile kendi kendilerini aşılayabilir hale gelmelerini sağlamayı amaçladıklarını söyledi. Yrd.Doç.Dr. Büyükköroğlu, “DNA’nın bu sistemlerle taşınmasını sağlamak için katı lipid nano partiküllerin pozitif hale getirilmesi gerekliydi. Biz bunu yapmış durumdayız. Pozitif hale getirdiğimiz bu partikülleri negatif yüklü olan DNA ile birleştirdik. Gen taşıyıcı sistem olarak kullanılabileceğini gördük. Son yıllarda DNA aşılarına ilgi arttı. Biz de DNA aşısı geliştirmek amacı ile bu çalışmayı hazırladık ve katı lipid nano partiküllerinin deriden emiliminin mümkün olduğunu gördük” dedi.
DNA kullanırken invitro çalışmalarda partiküllerin ilaç taşıyıcılığını test etmek için yapay deri ya da insanlardan ve hayvanlardan elde edilmiş derilerin kullanıldığını belirten Yrd.Doç.Dr. Gülay Büyükköroğlu, kendilerinin bu çalışmalarında deri kullanmadıklarını söyledi. Yrd.Doç.Dr. Büyükköroğlu şunları kaydetti: “DNA ile çalışıyoruz ve derinin içerisinde de DNA çok fazla ve kullandığımız partikülde ne kadarının kana geçtiğinin tespit edilebilmesi oldukça zor. Deride de bazı enzimler var ve DNA’nın parçalanması mümkün. O yüzden genellikle kozmetik çalışmalarda bazı memranlar kullanılmakta. Biz de çalışmalarımızda bu yapay memranları kullandık. TÜBİTAK’ın da desteklediği bu projenin laboratuvar ortamındaki deneyleri tamamlandı. Laboratuvar koşullarında uygunluğun test edilmesi, hazırlanan her ilaç sisteminin canlılar üzerinde denenmeden önce ilk basamağıdır. Projenin bir sonraki aşamasında, hayvan ve insan deri dokusuna benzer ve kozmetik çalışmalarda yaygın olarak kullanılan yapay gözenekli zarlar kullanılarak DNA’nın hazırladığımız formülasyonlardan geçiş yapabildikleri belirlenmiştir. Bu aşamada insan ve hayvan deri kesitlerinin kullanılmama nedeni derinin formülasyonumuzdaki DNA’yı parçalayabilecek olmasıdır. Bundan sonraki aşamada, fare derileri üzerine formülasyonların sürülmesiyle aşılanmanın mümkün olup olmadığı araştırılacak.”
Yrd.Doç.Dr. Gülay Büyükköroğlu, krem aşı çalışması ile ilgili olarak hazırladıkları projelerine TÜBİTAK’ın da destek verdiğini belirtti. Aşılama işleminin gerçekleşmesi için eğitilmiş insanlara ihtiyaç duyulduğunu ifade eden Yrd.Doç.Dr. Büyükköroğlu bunun yanısıra aşı olmanın çoğu insanda korku ve panik durumu yarattığını kaydetti.
Son yıllarda DNA aşılarına olan ilginin arttığını belirten Yrd.Doç.Dr. Gülay Büyükköroğlu, hazırladıkları projeyle aşının enjeksiyonla olan bağını koparmayı ve kişilerinin bir krem ile kendi kendilerini aşılayabilir hale gelmelerini sağlamayı amaçladıklarını söyledi. Yrd.Doç.Dr. Büyükköroğlu, “DNA’nın bu sistemlerle taşınmasını sağlamak için katı lipid nano partiküllerin pozitif hale getirilmesi gerekliydi. Biz bunu yapmış durumdayız. Pozitif hale getirdiğimiz bu partikülleri negatif yüklü olan DNA ile birleştirdik. Gen taşıyıcı sistem olarak kullanılabileceğini gördük. Son yıllarda DNA aşılarına ilgi arttı. Biz de DNA aşısı geliştirmek amacı ile bu çalışmayı hazırladık ve katı lipid nano partiküllerinin deriden emiliminin mümkün olduğunu gördük” dedi.
DNA kullanırken invitro çalışmalarda partiküllerin ilaç taşıyıcılığını test etmek için yapay deri ya da insanlardan ve hayvanlardan elde edilmiş derilerin kullanıldığını belirten Yrd.Doç.Dr. Gülay Büyükköroğlu, kendilerinin bu çalışmalarında deri kullanmadıklarını söyledi. Yrd.Doç.Dr. Büyükköroğlu şunları kaydetti: “DNA ile çalışıyoruz ve derinin içerisinde de DNA çok fazla ve kullandığımız partikülde ne kadarının kana geçtiğinin tespit edilebilmesi oldukça zor. Deride de bazı enzimler var ve DNA’nın parçalanması mümkün. O yüzden genellikle kozmetik çalışmalarda bazı memranlar kullanılmakta. Biz de çalışmalarımızda bu yapay memranları kullandık. TÜBİTAK’ın da desteklediği bu projenin laboratuvar ortamındaki deneyleri tamamlandı. Laboratuvar koşullarında uygunluğun test edilmesi, hazırlanan her ilaç sisteminin canlılar üzerinde denenmeden önce ilk basamağıdır. Projenin bir sonraki aşamasında, hayvan ve insan deri dokusuna benzer ve kozmetik çalışmalarda yaygın olarak kullanılan yapay gözenekli zarlar kullanılarak DNA’nın hazırladığımız formülasyonlardan geçiş yapabildikleri belirlenmiştir. Bu aşamada insan ve hayvan deri kesitlerinin kullanılmama nedeni derinin formülasyonumuzdaki DNA’yı parçalayabilecek olmasıdır. Bundan sonraki aşamada, fare derileri üzerine formülasyonların sürülmesiyle aşılanmanın mümkün olup olmadığı araştırılacak.”