Depremin Önceden Haber Verilmesi Ancak 20 Yıl Sonra Mümkün İstanbul

Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürü Prof.

Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Mustafa Erdik, 'Şu anda erken uyarı sinyalini üretiyoruz. Ama onun dışında bu sinyalin nakli olsun, alındığı uçta sinyalle ilgili işlemlerin yapılmasıyla ilgili bir faaliyet yok. Biz sadece sinyalin doğru üretilmesinden sorumlu bir birimiz. Depremin vatandaşa önceden haber verilebilmesi ancak 20 yıl sonra yapılabilecek bir şey' dedi.
Kandilli Rasathanesi'ndeki 'Deprem ve Tsunami Erken Uyarı Uygulamaları Çalıştayı'nda verilen arada, gazetecilerin sorularını yanıtlayan Prof. Dr. Erdik, çalıştayda, gerek İstanbul'da, gerekse Türkiye'de deprem ve tsunami erken uyarı sisteminin yaygınlaştırılmasının ele alındığını söyledi.
Erdik, deprem ve tsunami erken uyarı sisteminin dünyada kullanılan bir sistem olduğunu belirterek, şunları söyledi:
'Bu alanda iki önemli konu var. Bir tanesi erken uyarı sinyalinin doğru olarak üretilmesi. İkincisi de bu sinyalin doğru olarak gerekli yerlere iletilmesi. Erken uyarı denilince; mutlaka depremden önce olması gerekmiyor. Deprem sonrasındaki hasarı ve deprem sonrasındaki can kaybı tahminlerini de anında vermek, gerek acil yardım ve kurtarma teşkilatlarının işini kolaylaştırıyor, gerekse afet ve acil müdahale sistemleriyle ilgili doğru adımların atılmasını sağlıyor. Bu konuda Türkiye'de büyük gelişmeler de var. Başbakanlığa bağlı Afet ve Acil Durum Yönetim Başkanlığı kuruldu. Bu çalışmaların halk düzeyine inmesi için bir deprem sonrasında veya bir tsunami sonrasında halkın doğru bir şekilde sevk edilmesi, acil yardımın doğru yapılması lazım.
Bu kapsamda GSM şirketlerine büyük rol düşüyor. Hepimiz telefonu her an cebimizde taşıyoruz. Her an bilgi almamız mümkün. Kaldı ki bir deprem sonrasında afetzedenin koordinatlarını almanız da mümkün. Gerek afet durum ve yönetimi, gerek yaralıların kurtarılması açısından, gerekse deprem sonrasında insanların yakınlarıyla haberleşmesi açısından çok büyük önem arz ediyor.'

-DEPREMİN BÜYÜKLÜĞÜNÜN VERİLMESİ YETERLİ DEĞİL-

Artık depremin sadece büyüklüğünün verilmesinin yeterli olmadığını belirten Erdik, 'Dünyanın gelişmiş ülkelerinde olduğu gibi depremden etkilenen bölgede kaç binada hasar olduğu, kaç binanın yıkıldığı, nerelerde ne kadar can kaybı var, ne kadar yaralı var, bunların ne ihtiyaçları var, ne kadar çadır ihtiyacı var, ne kadar acil barınma ve sağlık ihtiyacı var. Bunların bilinmesi ve devletin yetkili kurumlarına bildirilmesi gerekiyor. Rasathane böyle bir misyonla devletin ilgili kurumlarına bu bilgileri bildirmeye çalışacaktır' dedi.
Halka ulaşmanın da önemli olduğunu belirten Erdik, bunun da GSM şirketlerinin yardımıyla yapılabileceğine inandığını söyledi.
Türkiye'deki GSM şirketlerinin deprem olduktan sonra o bölgedeki baz istasyonlarının nasıl etkilendiğini hesaplayabildiğini bildiklerini anlatan Erdik, o baz istasyonlarındaki aboneye gerekli bilgi gittiği zaman, aboneden de durumu hakkında geri dönüşüm alınabileceğini anlattı.
Prof. Dr. Erdik, sistemin nasıl işlediği ve erken uyarının vatandaşların cep telefonlarına ne zaman ulaşabileceği konusuna da değinerek, 'O belki Türkiye'de 20 yıl sonra olacak bir şey. Depremin vatandaşa önceden haber verilebilmesi ancak 20 yıl sonra yapılabilecek bir şey. Çok daha yoğun istasyon ve cihaz dağılımına ihtiyaç duyuyor bu. Sistem şu an bilgisayardan bilgisayara çalışıyor. Gazın kesilmesi, elektriğin kesilmesi gibi...' diye konuştu.
Japonya'da da depremi önceden haber vermenin, ancak belli bölgelerde ve belli depremlerde söz konusu olabildiğini anlatan Erdik, 'Önemli olan konulardan bir tanesi, depremden sonra dakikalar içinde nerede, ne kadar hasar olduğunu ortaya çıkarmaktır. Mesela 1999 depreminde hiçbirimiz nerede ne kadar hasar olduğunu bilmiyorduk. Belki saatler, hatta günler sonra öğrenebildik' dedi.
Erdik, 'Erken bilgi de erken uyarının bir parçasıdır. Mutlaka depremden önce olması gerekmiyor. Depremden hemen sonra da erken bilgi verilebilir' görüşünü dile getirdi.
Türkiye'de, 250'nin üzerinde depremi izleyen cihaz bulunduğunu ifade eden Erdik, İstanbul'da çalışan, kuvvetli yer hareketi kayıt cihazının da 100'ün üzerinde olduğunu söyledi.
Erken uyarı istasyonlarının durumuna ilişkin de Erdik, 'Bu bilgisayardan bilgisayara olan bir sistem. İGDAŞ kendi sistemini kurmaya başladığı zaman, o cihazların içinde erken uyarı sistemini alabilecek kapasite olacak. Böylece cihaz bulunduğu yerdeki gazı kesecek. Marmaray'ın tüp sisteminde de erken uyarı sistemi alındıktan sonra, trafik durdurulacak. Bu sistem İstanbul'da 8 yıldır çalışıyor. Büyük bir deprem olmadı zaten. Büyük bir deprem olsa bile iletebileceğimiz bir makam yoktu. Bilgisayardan bilgisayara bir sistem olduğu için, alan bilgisayarın da ne yapacağını bilmesi lazım' dedi.
Sinyalin sadece çıkışının olmasının yeterli olmadığını, alıcı sistemin de bulunması gerektiğini dile getiren Erdik, İGDAŞ'ın ne zaman hazır olacağı konusunu bilmediğini de söyledi.
Erdik, 'Şu anda erken uyarı sinyalini üretiyoruz. Ama onun dışında bu sinyalin nakli olsun, alındığı uçta sinyalle ilgili işlemlerin yapılmasıyla ilgili bir faaliyetimiz yok. Biz sadece sinyalin doğru üretilmesinden sorumlu bir birimiz' diye konuştu.
Sinyali alacak sistemlerin de dışarıdan satın alınmadığını, TÜBİTAK tarafından yapıldığını söyleyen Erdik, 'Bunlar belli birikim meselesi. Düğmeye bastığınız zaman her şey olmuyor' dedi.
GSM operatörlerinden beklentilerine ilişkin de Erdik, 'Beklentimiz, özellikle bir deprem sonrasındaki acil yardımların, hasarların belirlenmesi ve yönetimi konusunda işbirliğine gitmek' diye konuştu.
    
    

05.10.2010 14:25:32