İSLAM'İ DEĞERLER İLE ALAY EDENLERE KARŞI TUTUMUMUZ NASIL OLMALI?

Ümit ÖZDEMİR

Ümit ÖZDEMİR

Bu mesele aslında uzun yıllardır ülkemizde tartışılan bir sorundur! Yani İslami değerler ile alay eden ve açıkça hakaret edenlerin karşısında Müslümanların ne yapması gerektiği sürekli tartışılan bir meseledir. 
 
Bu konuyu geçenlerde, ünlü bir akademisyen ilahiyatçı da sosyal medya hesabında hassas bir mesele üzerinden tekrar dile getirerek 'Diyanet İşleri Başkanlığına Bir Teklif' başlığıyla paylaştı. 
 
Paylaşımında İslam'i sembol ve değerlerle alay eden bazı isimleri de örnek gösterip bu insanların öldüklerinde cesetlerinin camilerimize getirilmemesini ve cenaze namazlarının da kılınmamasını teklif ederek tepkisini dile getirdi. Sonrasında da sosyal medya bu durum tekrar gündem oldu ve birileri hoca haklı derken, birileri de bundan rahatsızlık duyarak paylaşıma karşı çıktı. 
 
Bir insan inanmayabilir bu tamamen onun ile Allah arasında olan bir meseledir. Ancak şu bir hakikattır ki İslam ile alay edenlere karşı bir Müslümanın tepki göstermesi ve inancını da savunması ona Allah'ın bir emridir! Nitekim Kur'an-ı Kerim'de bu konu hakkında şöyle buyurulmaktadır: 
 
'..Allah'ın ayetlerinin inkar edildiğini yahut onların alaya alındığını işittiğiniz zaman, onlar başka bir söze geçmedikçe kendileriyle beraber oturmayın; aksi takdirde şüphesiz siz de onlar gibi olursunuz. Allah elbette münafıkların ve kafirlerin tamamını cehennemde bir araya getirecektir.' (Nisa, 140)
 
İslam'ı kabul etmeyen kişilerin bir kısmı bunu açıkça ifade ederken diğer bir kısmı da menfaatleri gereği durumlarını gizler, Müslümanlar arasında yaşar, sinsice onlara gerek maddi gerek manevi zarar vermeye çalışırlar. 
 
Böyle kişilerin Müslümanlara verdikleri zararlardan biri de dini inkar etmek, aleyhinde konuşmak, dinin kurallarını ve inananları alaya almaktır. Bu inkar, hakaret ve alay, açık veya kapalı bir şekilde devam ettiği sürece Müslümanların vazifesi de susmamak, bu duruma rıza göstermemek, evrensel manada ahlaki olmayan bu davranışı engellemektir. Eğer inananların gücü böyle bir tepki göstermeye yetmiyorsa da ayette belirtildiği gibi bulundukları meclisi ve beraberliği terketmeleridir. Çünkü beraberliğin devamında üç önemli tehlike vardır. Onlarıda şöyle sıralayabiliriz.
 
1) Bunu yapanların cesaretlerinin artması ve her seferinde daha ileri gitmeleri. 
 
2) Böyle bir davranış karşısında tepkisiz kalan Müslümanların da giderek bu duruma alışmaları, hatta etkilenmeleri ve kutsal değerlerine karşı zaafa uğramaları. 
 
3) Güçlerinin yettiği ölçüde tepki göstermedikleri, olup bitene razı oldukları için günahkar olmaları. 
 
Dolayısıyla ayette geçen “Aksi takdirde şüphesiz siz de onlar gibi olursunuz” şeklindeki ağır suçlama ve uyarı bir yandan inananların bu zararlı sonuçtan kurtulmalarını hedeflemektedir. Çünkü bir mecliste dine hakaret edildiği, alay edildiği halde hiçbir kimse tepki göstermiyorsa “orada olanların tamamının kafir olduğuna” hükmedilebilir. 
 
Özetle hocanın tepkisi haklı ve yerinde bir tepkiydi! Kaldı ki böyle insanların kendileri de zaten öldüğünde camiye götürülmek istemezler. Umarım başkanlık da hocanın bu teklifini dikkate alır da Müslümanlar, değerleriyle alay eden insanların cesetleriyle uğraşmak zorunda kalmazlar..