FRANSA VE ABD'NİN TERÖR SEVİCİLİĞİ

Mehmet Orhan

Mehmet Orhan

FRANSA VE ABD'NİN TERÖR SEVİCİLİĞİ
2016 ABD seçimlerine girilirken, başkan adaylarından Trump, seçim kampanyasında Hillary Cilinton'a karşı önemli bir koz kullanıyordu. Daha önce Hillary'nin de itiraf ettiği üzere, İŞİD ya da DEAŞ, Irak El Kaidesi olarak Bush döneminde, Hillary Clinton'un da büyük çabaları sonucu kurdurulmuştu. Trump tüm seçim kampanyası boyunca bunu kullandı.
ABD'nin 2003'te IRAK'a müdahale sebepleri arasında 2001'in 11 Eylül'ünde, İkiz Kulelere düzenlenen saldırı başı çekiyordu. Saldırıların arkasından ABD'ye göre El Kaide çıkmıştı. Ama hala konuşulan komplo teorileri arasında, ABD'nin İkiz Kuleler saldırısını bizzat planladığı ve bu saldırı bahane edilerek yeni bir dünya düzeni kurmayı amaçladığı iddiaları var. Aradan geçen 20 yıla rağmen kulelerde hayatını kaybedenlerden bin yüz kişinin kimliğinin hala tespit edilememiş olması şüphelerin merkezine oturan konuların başında. Bu saldırılardan İsrail'in de haberi olduğu ve Kulelerde hiç Yahudi ölmediği iddiaları ise doğru değil. Kulelerde 109 Yahudi'nin hayatını kaybettiği iddia ediliyor. Ama verilen bilgilerden hangisinin doğru hangisinin yanıltıcı olduğu ile ilgili tüm dünyanın kafası karışık.
Şimdi buna benzer bir konu Fransa'nın başını ağrıtıyor.
Fransa Çimento devi Lafarge'nin DEAŞ'a verdiği destek, Fransa Yargıtayı tarafından teyit edildi.
Fransa'nın istihbarat notlarında, Lafarge'nin Suriye'deki faaliyetlerini devam ettirebilmek için DEAŞ'a maddi destek sağladığı ortaya çıkmıştı. Fransa Yargıtay'ı bu resmi istihbarat notlarından yola çıkarak Lafarge'nin insanlığa karşı suç işleme iddiası ile yargılanabileceği açıkladı. Ancak yargılanacak olan sadece Lafarge mi? Fransız hükümetinin de bu konuda Lafarge ile işbirliği yaparak, İŞİD'e ya da DEAŞ'a destek sağlamış olacağı Fransa Yüksek Mahkemesi'nin önünde duruyor.
Amerika ve kimi Avrupa ülkelerinin, pek çok ülkede devirmek istedikleri yönetimlere karşı terör örgütlerini destekledikleri ve iç savaşları körükledikleri sır değil.
Ancak bu son olaylarla tescillenen bir gerçek var. Kapitalist dünya, devlet ve hükümet yöneticileri de dahil, ekonomik ve siyasi çıkarları uğruna, terör örgütlerini bile destekleyerek, perde arkasında insanlık suçu işlemekten asla çekinmiyorlar.
ABD'nin 1984'ten itibaren, bebek katili PKK'yı besleyip büyüttüğünü bilmeyen var mı? İsrail'in Kuzey Irak'ta bir yandan peşmergelere bir yandan PKK'lılara silahlı eğitim verdikleri fotoğraflarla belgelenmedi mi?
Yine 1990'lı yıllarda Fransa Cumhurbaşkanı'nın eşi Mitterand'ın PKK'lılara manevi evlat muamelesi yaptığı, PKK'lıları koruyup kolladığı sır mı? Sonrasında da Fransa'yı yönetenler aynı şekilde PKK'lı katillere sahip çıkmadı mı? Fransa Avrupa'da en çok PKK'lının yaşadığı birinci ülkedir.
Gelelim günümüze. ABD'nin terör örgütleri arasındaki son gözdesi YPG.
PKK'nın Suriye kolu olan ve Türkiye'den kaçan teröristleri de bünyesinde barındıran YPG'ye, göz göre göre onbinlerce tır silah gönderen ABD değil mi?
Sonuç: Hem terör örgütlerini yaratan, hem de onları düşman ilan ederek, İslam dünyasını terörize edenler aynı merkezlerdir. Kendi yarattıkları katiller üzerinden bir de İslam düşmanlığı yapmaları ve dünya kamuoyunun gözünde Müslümanları terörist olarak damgalamaları da alçaklığı tuzu biberidir.