'Türkiye, 2053 Yilina Kadar Yüzde 41 Emisyon Azaltma Taahhüdünü Verdi'
Çevre, Sehircilik ve Iklim Degisikligi Bakanligi Iklim Degisikligi Baskanligi Baskan Yardimcisi Dr. Tugba Dinçbas, “Türkiye’nin emisyonlarinin yaklasik yüzde 72’si enerji sektöründen kaynaklaniyor. Biz Türkiye Cumhuriyeti olarak, 2053 yilina kadar yüzde 41 emisyon azaltimi taahhüt ediyoruz. Net sifir emisyon vizyonu çerçevesinde Ekim ayi öncesi kendi taahhütlerimizi tamamlayip BM’ye sunmayi planliyoruz. Bu taahhüt alanlarinda tarim, ekonomi, enerji gibi ülkemiz açisindan son derece önemli alanlar bulunuyor” dedi.

INBUSINESS’in 2’nci Sürdürülebilir Yüzyil Zirvesi kamu, is ve sanat dünyasinin önemli temsilcilerin katilimiyla basladi.
Ilki geçen yil gerçeklestirilen Sürdürülebilir Yüzyil Zirvesi’nin bu yilki temasi ise ‘Hedefler ve Gerçekler’ olarak belirlendi. Zirvenin açilis konusmasini yapan INBUSINESS Dergisi Genel Yayin Yönetmeni ve Sabah Gazetesi Köse Yazari Hülya Güler, Esitsizlik, kuraklik, seller, orman yanginlari ve tüm bunlara bagli olarak gelisen iklim göçünün gezegenimizi yasamasi daha zor bir yere dönüstürdügünü ifade etti.
Güler, “Birlesmis Milletler’in belirledigi 17 sürdürülebilir kalkinma amacinin etrafinda birlesmemiz her zamankinden daha acil ve daha gerekli. Küresel isinmayi 1.5 derece ile sinirlandirmak hedefi hale bizim için hayati bir noktada. Bu sebeple sirketlere kurumlara ve bireylere büyük sorumluluklar düsüyor. Bugün ‘’degisim için’’ mottomuzla iklim degisikligi mücadelesinin topyekûn küresel bir mücadele olmasi gerektigine isaret ediyoruz” dedi.
“Türkiye, küresel emisyonun yüzde 1.2’sinden sorumlu”
Zirvenin özel oturumuna Çevre, Sehircilik ve Iklim Degisikligi Bakanligi Iklim Degisikligi Baskanligi Baskan Yardimcisi Dr. Tugba Dinçbas konuk oldu. Iklim degisikliginin bir çevre meselesiyle basladigina ancak daha sonrasinda ekonomi sistemine dönüstügüne dikkat çeken Dinçbas, Küreselde bütün finans akislari, teknoloji akislari bu sürece baglandi. Ama günümüzde çok baska noktadayiz. Iklim degisikligi artik bir güvenlik meselesi haline geldi. Su güvenligi, gida güvenligi ve göç gibi hususlar son derece gündemde” dedi.
Özellikle son yillarda küresel isinmanin fosil kaynakli ekonomi sonucu olarak karsimiza çiktigini belirten Dr. Tugba Dinçbas, “2023 yilinda isinmamiz 1.45 derece olarak ölçüldü ve son yillarin en sicak yillarindan biri olarak göze çarpiyor. Günümüzde Çin, emisyonlarin 1.3’ünü üreten ülke olarak birinci sirada yer aliyor. Fakat Türkiye sanayilesme dönemiyle beraber bakildigindaki tarihsel sorumlulukta 0.64 sorumlulugu olan bir ülke. Günümüzde ise yaklasik olarak yillik küresel emisyonun 1.2’sinden sorumlu. Dünyadaki dogal afetlerin büyük bölümü küresel isinmadan kaynaklaniyor. Bu da ekonomik olarak 4.5 milyon dolarin üzerinde bir hasara yol açiyor” seklinde konustu.
“Ülkemiz, 2053 yilina kadar yüzde 41 emisyon azaltma taahhüdünü verdi”
Türkiye’nin Paris Anlasmasi kapsaminda net zero taahhüdünde bulundugunu belirten Dinçbas, Türkiye’nin bu kapsamdaki çalismalari hakkinda su bilgileri verdi: “Türkiye’nin emisyonlarinin yaklasik yüzde 72’si enerji sektöründen kaynaklaniyor. Biz Türkiye Cumhuriyeti olarak, 2053 yilina kadar yüzde 41 emisyon azaltimi taahhüt ediyoruz. Net sifir emisyon vizyonu çerçevesinde Ekim ayi öncesi kendi taahhütlerimizi tamamlayip BM’ye sunmayi planliyoruz. Bu taahhüt alanlarinda tarim, ekonomi, enerji gibi ülkemiz açisindan son derece önemli alanlar bulunuyor” diye konustu.
Emisyon ticaret sistemi de kurduklarini ifade eden Dinçbas, “Bu sistemle sirketlerimize yol haritasi göstererek karbon emisyon salinimini azaltmayi planliyoruz. Bunun yolu da uyum stratejisi kapsaminda alt yapilarimizi güçlendirmekten geçiyor. 2100 yili Türkiye’nin iklim modelini çalismaya basladik. Çalistigimiz bu projeksiyonla ülkemizin gelecege yönelik yatirim, karar alma ve yönetim alaninda yol haritasi belirleyebilmesini saglayacagiz. Özetle iklim degisikligi; bir çevre meselesi degil, yesil dönüsümü tetikleyen, kentlerin daha dirençli hale gelmesini ve tarimin gelistirilmesi gibi birçok alani kapsiyor” ifadelerini kullandi.
“Ticaret yollarimizi gelistirip baglantisallik olusturmaliyiz”
2’nci Sürdürülebilir Yüzyil Zirvesi’nin özel oturumunda konusan Büyükelçi, Disisleri Bakan Yardimcisi ve AB Baskani Mehmet Kemal Bozay, “Küresel iklim mücadelesi bir varolus mücadelesidir. Bu mücadele bütüncül bir yaklasim sergilenmesi gererken kolektif bir mücadele olmalidir. Türkiye olarak bölgenin istikrarsizligina ragmen ayakta dimdik kamu politikalariyla güçlü sekilde durmamiz herkes için büyük önem tasiyor. Türkiye olarak bölgenin sömürgelestirilmemesi ve adil bir bölüsüm saglamak için elimizden geleni yapiyoruz. Bu mücadelede de Cumhurbaskanimizin hep dedigi gibi “Dünya 5’ten büyüktür” siariyla hareket ediyor, dis politikamizi da buna göre belirliyoruz” dedi.
Yesil dönüsüm aslinda ikiz dönüsüm anlamina geldigini vurgulayan Bozay, “Çünkü bunun içinde kentlerin dijital ikizlerinin olusturulmasi gibi unsurlar var. Ülke olarak bu yesil dönüsümün içinde hizla yer almaliyiz. Bu açidan da özel sektörler Ar-Ge ve inovasyona yatirim yapmali. Biz de devlet olarak üstümüze düseni yapip bu konuda sirketlerimizi tesvik etmeliyiz. Bunlarin yani sira ticaret yollarimizi gelistirip baglantisallik olusturmaliyiz. Bu sekilde alternatif yollarla ticareti daima canli tutabiliriz.”
Günün ilk paneli “Degisim için Isi Yeniden Tasarlamak” oturumu Escarus Direktörü Melis Bitlis moderatörlügünde gerçeklesti.
“Ülkemizde 45 milyon ton degerlendirebilir atik var”
Atiklarin ülke ekonomisine katki sunmasi için büyük çaba gösterdiklerini belirten ÇEVKO Vakfi Genel Sekreteri Mete Imer, “Biz de ülke olarak atik bakimindan zengin bir ülke sayiliriz. 110 milyon ton atik, 30 milyon ton tehlikeli atik, 45 milyon tonu ise degerlendirilebilir atik olarak belirtiliyor. Ayni zamanda Avrupa’dan önemli miktarda atik ithal ederek bunu ekonomiye kazandirmaya çalisiyoruz. Fakat sürdürülebilir olmak için atik ithalatini azaltip kendi atiklarimizi islememiz gerekiyor” dedi.
“Filomuzun yüzde 70’i elektrikli araçlardan olusuyor”
2030 yilina kadar karbon sifir olma hedefleri oldugunu ifade eden Koleksiyon Mobilya Yönetim Kurulu Baskan Vekili Doruk Malhan, “Koleksiyon Mobilya olarak yesil dönüsüme hazirlaniyoruz. Dogadan aldigimiz ve uzun ömürlü olmasi için ürettigimiz ürünlerle dünya kaynaklarini verimli ve israf etmeden kullanmayi esas aliyoruz. Gelecekte de hala iyi is yapmak istiyorsak önce iyi bir dünya yapmamiz gerekiyor. Su an filomuzun da yüzde 70’ini elektrikli araca dönüstürerek net sifir hedeflerimize dogru emin adimlar atiyoruz” diye konustu.
“Türkiye uluslararasi sürdürülebilirlik çalismalarini dünyada en hizli ve aktif yürüten ülkelerin basinda geliyor”
Panelde konusma yapan Ticaret Bakanligi Uluslararasi Anlasmalar ve Avrupa Birligi Genel Müdürlügü Genel Müdür Yardimcisi Bahar Güçlü de uluslararasi ticarette ilk kez ‘AB Sinirda Karbon Düzenlemesi’ ile karbon sinirlandirmasina yönelik uygulama baslattiklarini ifade etti.
Güçlü sözlerine söyle devam etti: “Ancak bunu sadece AB olarak görmemeliyiz zira Ingiltere, Kanada ve Avustralya gibi ülkeler de sinirda karbon düzenlemesi uygulamasina yönelik adimlar atiyorlar. Türkiye uluslararasi sürdürülebilirlik çalismalarini dünyada en hizli ve aktif yürüten ülkelerin basinda geliyor” dedi.
Bakanlik olarak 2021 yilinda yesil mutabakat planini hazirlamaya basladiklarini ifade eden Güçlü, “Sinirli karbon düzenleme mekanizmasi için de hala raporlama sürecindeyiz. Bunun en önemli sebebi bugün teknolojik olarak bu dönüsümü gerçeklestirecek gelisime sahip degiliz. Yesil dönüsümü saglamak ve bunu döngüsel ekonomiyle tamamlamak için özel sektör ve kamu olarak beraber çalisip kaynaklarin verimli kullanimini saglamaliyiz” dedi.
“Avrupa tekstildeki bizi görmezden gelebilecek bir konumda degil”
Panelde konusma yapan RE&UP CSO’su Ebru Küçük Güler ise söyle konustu: “Avrupa, tekstildeki üretim kalitemiz ve performansimizdan kaynakli bizi görmezden gelebilecek bir konumda degil. Aksine bize mecbur halde diyebilirim. Ancak sunu da kabul etmek gerekir ki AB; rekabetle is birliginin çizgisini çok iyi belirleyerek çok dogru bir ödül sistemi uyguluyor ve basarili sirketlerin yolunu açiyorlar. Geri dönüsüm bir zorunluluk degil tercih olmali ki yaptiginiz çalismalar sürdürülebilir olsun.”
“Dünya çimento üretiminde 5’inci siradayiz”
Panelde konusan bir baska isim olan Medcem Çimento Grubu CEO ve Yönetim Kurulu Üyesi Mehmet Ali Ceyhan ise söyle konustu: “Türkiye olarak dünyada en fazla çimento üreten 5’inci ülkeyiz. Çimento sektörü karbon emisyonunun yüzde 8’inden sorumlu, bu da sektör olarak sorumluluklarimin bilincinde hareket etmeliyiz. Sektör olarak özellikle kamu ile is birligi içinde çalismali ve çimento yerine kullanilabilecek atiklar konusunda adimlar atmaliyiz.”
“Yasanilabilir bir gelecek kurma fikrini katki saglamak için belgesel çekiyorum”
Zirvenin özel oturumuna katilan yönetmen, yapimci, oyuncu ve aktivist Engin Altan Düzyatan belgesel çekim süreçlerini anlatti. Düzyatan, “Yillardir Afrika’da dahil olmak üzere birçok ülkede fotograf çekimi gerçeklestirdim. Bu açidan özellikle Afrika’daki çocuklarin ve kadinlarin suya ulasmak için her gün kilometrelerce yürüdügünü ve birilerinin suya ulasamadigini görmek beni çok yaraladi. O andan itibaren bu konuyu herkese anlatmak ve göstermek için bir belgesel yolculuguna çiktik. Çünkü su kitliginin sadece Afrika’da degil tüm dünyada hayati bir önem haline geldigini görüyoruz. Bu Türkiye’de bile bir sorun olmaya basladi çünkü ülkemizde bile hala temiz suya ulasilamayan köyler var” diye konustu.
Belgesel için yola çikarken önce Ingiltere’deki laboratuvarlarla fikir alisverisinde bulundugunu söyleyen Düzyatan, “Bize burada söylenen temel unsur; Uzak Asya’da bir kirlilik sorunu olduguydu. Bu belgeseli çekmek bizim açimizdan da kolay olmadi. Zira Avrupa ve ABD’nin çöplerini yolladigi ülkelere röportaj yapmaya gittigimizde bize bu ülkelerin sirketleri büyük zorluklar çikardi. Ben belgesele basladigim zaman neredeyse dünyayi gezdik. O sebeple süreç biraz zaman aldi. Belgesel çekimi döneminde de özellikle mikro plastikleri inceledik ve burada gördügümüz sey bu plastiklerin dönüstürülemedigiydi. Su an suyu filtreleyerek aritan sistemler yavas yavas hayata geçse de ilk zamanlar bu plastikleri temizleyecek bir teknoloji de yoktu. Benim bu belgeseli çekme amacim toplumu bilinçlendirip daha yasanilabilir bir gelecek kurma fikrine sahip insanlar yetistirmekti. O yüzden çocuklarimizi atiklardan uzak tutacak bilinçte yetistirmemiz gerekiyor” dedi.
