ANALIZ - Karadeniz'de Artan Stratejik Rekabet Ve Sicak Savas Tehlikesi

Ingiltere ve ABD, “tam ve özgür Avrupa” söylemleriyle Karadeniz bölgesinin uluslararasi sisteme eklemlenmesini hedefliyor. Gürcistan ve Ukrayna örneginde oldugu gibi NATO da üyelik ya da isbirligi yoluyla bölgenin Bati sistemiyle bütünlesmesinde önemli bir rol üstleniyor Karadeniz havzasini hayati önemde stratejik bir alan olarak gören Rusya ise Neo/YeniAvrasyacilik politikasi geregi “yakin çevresinin” kontrolü de dahil olmak üzere hinterlandina Bati ülkelerinin nüfuzunu önlemeye çalisiyor Bölgedeki rekabetin giderek tehdit boyuna ulasip dünyayi yeni bir savasin esigine getirmemesi ve olaylarin mutedil bir sekilde diplomasiyle çözülmesi bölge istikrari için hayati önemde

ISTANBUL -GIRAY SAYNUR DERMAN- Karadeniz, tarihin her döneminde sayisiz medeniyete ve kavimlere ev sahipligi yapmis, ekonomi, ticaret ve ulasim basta olmak üzere pek çok açidan jeo-politik ve jeo-stratejik öneme sahip bir bölge olmustur. Dolayisiyla tarih boyunca Karadeniz küresel ve bölgesel güçlerin baslica rekabet alanlarindan biri olageldi. Soguk Savas sonrasi Karadeniz bölgesinden bahsederken, Karadeniz Ekonomik Isbirligi Örgütünün (KEI) yani sira yeni “Büyük Oyun”un etkisiyle “Genisletilmis Karadeniz” kavrami öne çikiyor. Soguk Savas sonrasinda Karadeniz'in güvenligini saglamak için bir yandan Avrupa Birligi (AB), NATO, Avrupa Güvenlik ve Isbirligi Teskilati (AGIT) gibi örgütlerin mekanizmalari çalistirilirken, bir yandan da KEI, Karadeniz Donanma Isbirligi Görev Grubu (BLACKSEAFOR), Karadeniz Uyum Harekati (KUH) gibi yeni yapilanmalar olusturuldu.

SSCB’nin dagilmasinin ardindan “yeni dünya düzenini” ilan ederek kendi hegemonyasini sürdürmeyi hedefleyen ABD, nüfuz edemedigi tek deniz olan Karadeniz’i “yasamsal çikar alani” olarak görmekte. Amerikan strateji belgeleriyle de örtüsen “Büyük Satranç Tahtasi” ve “Genisletilmis Karadeniz”in ana fikri; ABD hegemonyasina karsi potansiyel rakiplerin gerçek rakiplere dönüsmesinin ve bölgesel ittifaklarin olusmasinin engellenmesidir. NATO, üyelik ya da isbirligi yoluyla “tam ve özgür Avrupa”nin insasinda, baska bir deyisle bölgenin Bati sistemiyle bütünlesmesinde önemli bir rol oynuyor. ABD ve Ingiltere’ye göre, Karadeniz’i de kapsayan Avrupa-Atlantik bölgesinde güvenligi asil saglayan NATO’dur ve bu kapsamda Karadeniz bir NATO gölü haline getirilmelidir. NATO’nun yani sira yardim programlari ve “renkli devrimler” araciligiyla da ABD, Ingiltere ve diger NATO üyesi ülkeler bölgede Rus etkisini önlemeye çalismaktalar. “Bölgesel çatismalarin sona ermesi” ve “enerji güvenligi” söylemleri de esasen Rusya Federasyonu’nun denetimini sinirlamaya yöneliktir.

- Rusya Karadeniz'deki gücünü tahkim ediyor

Öte yandan Rusya için Karadeniz havzasi hayati bir çikar alani olarak günden güne artan bir önemi haiz. Boru hatlari güzergahi, enerji nakil hatlari transferi, askeri filosu, askeri üsleri, bölgesel güvenlik ve ticaret gibi pek çok konu da Rusya için Karadeniz’i stratejik bir bölge haline getiriyor. Rusya bir yandan “Karadeniz hakimiyetini” bir yandan da Karadeniz üzerinden Akdeniz’e çikis imkâni ve bogazlarin kontrolünü saglama firsati elde etmeyi hedefliyor. Zira Rusya’nin Kerç bogazi ve Azak denizinde varligini ve etkinligini artirmasi, Karadeniz havzasindaki askeri-politik güç dengesini tamamen degistirdi. Rusya’nin Karadeniz havzasini da içine alan bu bölgede agresif ve yayilmaci politikalar izlemesi bir anlamda NATO ve Bati nüfuzunun önüne set çekmis durumda. Rusya, tarihi imparatorluk stratejisiyle eski güçlü dönemlerinde oldugu gibi bölgede gövde gösterisi yaparak güç kontrolünü temin etmeye çalisiyor. Bu süreçte Rusya’nin Karadeniz filosu 25 bin askeri personel, 21 büyük savas gemisi, 7 denizalti ve 200 destek gemisine ulasmis durumda. Bölgeye donanma kuvvetlerinden 28 bin kisiden fazla ordu personeli gönderildi. Kirim’in 2014 yilinda ilhakindan sonra Sivastopol/Akyar’da bulunan Karadeniz Filosunu, S-400 hava savunma sistemleri, Kh-35U füzeleri, Su-24 ve Su-30SM savas uçaklari ve Ka-27/29 helikopterleri Kirim’a konuslandirildi. Rusya bir anlamda Neo/Yeni-Avrasyacilik politikasi geregi “yakin çevresinin” kontrolü de dahil olmak üzere hinterlandina Bati ülkelerinin nüfuzunu önlemeye çalisiyor.

2008 Rusya-Gürcistan Savasi, 2014 Rusya-Ukrayna-Donbass Krizi ve Kirim’in isgali ve akabinde ilhaki bu sebeple gerçeklesti. Rusya kendi kontrolündeki bölgede yer alan Gürcistan ve Ukrayna’nin NATO üyeligini engelleyerek, Karadeniz’de NATO’nun mutlak hâkim olmasinin bir anlamda önüne geçti. Rusya’nin günümüzde hakimiyet alanindaki kiyi seridi ciddi sekilde genisledi; hem donanmada saglanan modernizasyon ve büyüme hem de kara kuvvetlerinin tahkim edilmesiyle bölgede bariz bir üstünlük sagladi. Bölgede kizisan bu rekabet, Karadeniz'deki güvenlik algisini dönüstürürken dengeleri de oldukça hassas hale getirdi. Fakat Rusya’nin Karadeniz havzasini da içine alan bu bölgede agresif ve yayilmaci politikalar izlemesinin, NATO’nun ötesinde Çin, Suriye, Iran ve Türkiye gibi ülkelerle kurdugu bölgesel isbirligi alanlariyla ilgili baska sebepleri de bulunuyor. Bölgenin güçlü devletleri Türkiye ve Rusya, Karadeniz’deki güvenlik politikalarini yenileyerek müttefik hâline geldiler. ABD ve Ingiltere basta olmak üzere Batili ülkeler ise Rusya karsisinda yer aldilar. ABD ve Ingiltere ile Rusya’nin Soguk Savas sirasindaki rekabeti, Karadeniz’de yeni dönemde de devam ediyor.

- Ingiliz gemisi "Rusya'nin tepkisini test etti"

Yukarida bahsedilen strateji ve hayati çikar alanlarinin bir sonucu olarak Karadeniz son günlerde yeni bir gerginlige sahne oldu. 23 Haziran 2021 tarihinde Rusya Savunma Bakanligindan yapilan açiklamada, Ingiltere'ye ait "HMS Defender" savas gemisinin, Rusya tarafindan yasa disi olarak ilhak edilen Kirim'in güneybatisindaki Felenk'te siniri ihlal ettigi öne sürüldü. Bu nedenle, "Su-24M" savas uçaginin havalandirildigi belirtilen açiklamada, "Sinirlari koruyan Rus gemisi, 12.06 ve 12.08'de Ingiliz gemisine uyari atesi açti. Su-24M, 9 dakika sonra Defender gemisinin rotasina yönelik bombalama uyarisi yapti" denildi ve Karadeniz'de Kirim yakinlarindan geçmekte olan Ingiliz savas gemisini 20'den fazla Rus jeti ile iki sahil koruma gemisinin takibe aldigi bildirildi. Rusya’nin kara sularini ihlal ettigi gerekçesiyle Karadeniz'de Ingiliz donanmasina ait savas gemisi HMS Defender'a uyari atisi yaptigini bildirmesinin hemen akabinde Ingiliz yetkililer Rusya'nin açiklamasini yalanladi. Ingiltere Savunma Bakanligi tarafindan yapilan açiklamada herhangi bir uyari atisi yapilmadigi bildirildi. Kraliyet Donanmasi gemisinin, uluslararasi hukuka uygun olarak Ukrayna karasularindan zararsiz geçis yaptigi iddia edildi. Ayrica, geminin güzergahina bomba atildigi iddiasinin da kabul edilmedigi aktarildi. Ingiltere Savunma Bakani Ben Wallace, olayin Kirim sularinda gerçeklesmesi ve uluslararasi hukuk kurallarina göre de Kirim’in Ukrayna'ya ait kabul edilmesi sebebiyle uluslararasi hukuku savunmaktan çekinmeyeceklerini belirterek iddialari "Rus dezenformasyonu" seklinde niteledi. Rusya Savunma Bakanligi ise Londra'dan gemi mürettebatinin hareketlerini incelemesini talep etti. Ataseye, geminin Rus sinirlarini ihlal ettigi söylendi. Bakanlik ayrica, Ingiliz destroyerinin Karadeniz'deki "tehlikeli eylemini" Birlesmis Milletler (BM) sözlesmelerinin ihlali olarak tanimladi ve geminin rotasina yönelik bombalama uyarisinda bulundu. Moskova, konuyla ilgili Ingiltere Büyükelçisi'nin Disisleri Bakanligina çagrilacagini bildirdi.

Bu yasananlar, Rusya tarafindan kendi nüfuz bölgesindeki Karadeniz’de olasi bir NATO operasyonunun provasi olarak Rusya’nin tepkisinin sinandigini ve bir anlamada test edildigi seklinde algilandi.

- Bati'nin bölgeye nüfuz etme çabalari

Karadeniz’deki sularin isinmasi ve yükselen tansiyonla birlikte giderek artan hareketlilik sonrasi gözler Rusya Devlet Baskani Vladimir Putin’e çevrildi. Özellikle Ukrayna gerginligi boyunca asla geri atmayan bir lider olarak öne çikan Putin, Ingiltere’ye ait bir savas gemisinin Kirim’a yasadisi yollarla girdigini ve bunu Rus güçlerinin nasil tepki verecegini ayrintili olarak gözlemlemek için yaptigini, hatta daha da ileri giderek geminin ABD ile koordineli çalistigini belirtti. Putin, Rusya tarafindan ilhak edilen Kirim’in kara sularindaki eylemine iliskin, “Bu gemiyi batirsak bile, dünyanin Üçüncü Dünya Savasinin esiginde olacagini hayal etmek yine de zor olurdu” diyerek gerginligin boyutunu dünya kamuoyuna gösterdi.

Özetle, Ingiltere ve ABD “yeni dünya düzeni”, “tam ve özgür Avrupa” söylemleriyle Karadeniz bölgesinin uluslararasi kapitalist sisteme eklemlenmesini hedefliyor. Gürcistan ve Ukrayna örneginde oldugu gibi NATO da üyelik ya da isbirligi yoluyla bölgenin Bati sistemiyle bütünlesmesinde önemli bir rol üstleniyor. Rusya Federasyonu ise Karadeniz’de Montrö Antlasmasini her sekilde isleterek Karadeniz’in kendi nüfuz alanindan ve kontrolünden uzaklasip bir NATO gölü olmasini engelleyici strateji gelistiriyor, bir nevi büyük bir güç mücadelesi veriyor. Putin’in politikasi aslinda Petro’nun vasiyeti olan, tarihi sicak denizlere inme, kendi hükümranligi altindaki yakin çevresine nüfuz edilmesinin önüne geçme ve üstünlük kurma siyaseti üzerine kurulu. Karadeniz bölgesi önemli bir rekabet alani olmaya devam ediyor. Bu rekabetin giderek tehdit boyuna ulasip dünyayi yeni bir savasin esigine getirmemesi ve olaylarin mutedil bir sekilde diplomasiyle çözülmesi bölge istikrari için hayati önemde. Fakat Karadeniz’de sular oldukça isinmisa benziyor. Özellikle NATO Zirvesi’nde Rusya’nin birincil tehlike olarak tanimlanmasi da bu tezi dogrular nitelikte.

[Prof. Dr. Giray Saynur Derman Marmara Üniversitesi Iletisim Fakültesi ögretim üyesidir]
Kaynak: AA