AK Partili Heyet Şırnak'ta
AK Parti İstanbul Milletvekili Nurettin Nebati, “Kürt kanı dökmekten vazgeçin. Kim size lojistik destek veriyorsa, kim size uluslararası arenada destek veriyorsa bombalarınızı size emir verenlerin evinde patlatın” dedi.

1990’lı yıllarda buralarda beyaz Toros ile dolaşıp, faili meçhul cinayetler işleyenlerin partileri kapattığını anlatan Nebati, “Bize de, size de eziyet ettiler. Ama 1000 yıl sürecek dedikleri azapları 3 Kasım 2002 tarihinde milletin iradesi ile bir anda tepe taklak oldu. Unutuyoruz kardeşlerim, ‘Şu olağanüstü hal kalksa, DGM’ler kalksa, hapishanede çocuğumla Kürtçe konuşa bilsem, eşimle Kürtçe iletişim kurabilsem, arada da ismimi istediğim gibi koysam, nüfus cüzdanına da çocuğumun ismini istediğim gibi koysam’ deniliyordu. Şimdi uçaklar, yollar, başörtülü milletvekilleri, başörtülü bakanlar ve ‘Ben Kürdüm kardeşim var mı bir diyeceğin?’ diyebilecek cesarete sahip Kürt kardeşlerimiz var. ‘Ben bir Müslümanım, başımı da örterim, sakalımı da bırakırım, başı açık yürürüm diyen’ Müslümanlar. Yıllar sonra ‘Ben Aleviyim’ diyen, Tuncelili değil Dersimli Aleviler var” diye konuştu.
"HİÇ Mİ UTANMIYORSUNUZ?"
Çözüm sürecinin bir ülke için devletin yapabileceği en zor işlerden biri olduğunu kaydeden Nebati, “Önce demokratik açılım, milli birlik ve kardeşlik süreci, ardından da yıllarca insanların öldüğü şehitlerin geldiği coğrafyada çözüm süreci. Çözüm sürecinde 25 milletvekili arkadaşımla buraya geldiğimizde, barışın sembolü beyaz güvercinlerle karşılandık, halay çektik. Kürtçe dışında dil bilmeyen kadınlarımız zılgıt çekti. Kobani olaylarında tüm ülkeyi ayağa kaldırıp 52 insanın ölmesine sebep olanlara rağmen, çözüm süreci, çözüm süreci dedik. Bu ülke ölümü hak etmiyor, bombayı hak etmiyor diyerek, adeta dişlerini sıkan bir devlet. Ama ne oldu. Birilerinin maşası olanlar, kendi halklarının adına değil kendi milletinin kıblesine doğru yapacakları işleri değil, kendisine farklı kıble edinenlerin, kendisinin sırtını farklı yerlere dayayanların adeta oyun alanlarına dönüştürüldü. Cizre’de insanlar öldü. Cizre’de bombalar patladı. Cizre’de şehitler verdik. Cizre’de insanlar evlerini terk etmek zorunda kaldılar. Evlerini terk etmek zorunda kalanlar kimler? Bu coğrafyada yaşayan Kürtler. Bu coğrafyadaki Kürtler adına hak iddia edip hendekleri kazanalar, çukurları kazanlar kimler. Kim Kürt’ün hakkını koruyor. Kim Kürtlerin sorumluluğunu yerine getiriyor. O çukuru kazanlar, o çukura bombaları koyanlar, o bebek beşiklerine bombalı tuzakları koyanlar hiç mi bakıp, havaalanının üstünde yazan Şerafettin Elçi yazısından utanç duymadılar. Evladını yitirmiş Kürt babalarından hiç mi gocunmadılar? Yanlarındaki Suriye’de kimliklerini pasaportlarını alamayan, kendilerini ifade edemeyen Kürtlerden hiç mi utanmadılar? Irak’taki, İran’daki Kürtlerden hiç mi bir şey algılamadılar. İstanbul’da Türk ile evlenmiş, Konya’da Isparta’da Yörük ile nikah kıymış, Urfa’daki Arap ile eş olmuş anne olmuş Kürtlerden hiç mi utanmadılar? Beyaz Torosların dolaşıp bir gece vakti, bir evden birisini alıp götürünce, ‘Gelmeyeceğini biliyorum hiç olmazsa cesedini nereye gömüyorsunuz’ diyen annelerden hiç mi utanmadılar. Kimin adına çukur açıyorsunuz, kimin adına bomba patlatıyorsunuz? Allah’ı ve buradakileri şahit tutarım ki sizler Kürtler adına iş yapmıyorsunuz. Yeter artık düşün yakalarından 10 yıllardır çektikleri acılar yeter. Kürtleri rahat bırakın. Biz memleketimizde mutluyuz. Biz umutla geleceğe bakıyoruz. Biz bu ülkenin bir ferdiyiz. Gidin kim size talimat veriyorsa, talimat verdikleri yerlerde bombalarınızı patlatın. Kürt kanı dökmekten vazgeçin. Kim size lojistik destek veriyorsa, kim size uluslararası arena da destek veriyorsa, bombalarınızı gelip Kürtlerin başında patlatmayın, size emir verenlerin evinde patlatın. Onlar rahat yuvalarında, güzel mekanlarda yaşamını devam edecekler benim buradaki Kürt kardeşim onun bombalarıyla ölecek. Yok öyle yağma. Biz eski Türkiye değiliz biz yeni Tükiye’yiz. Biz dostumuzu, düşmanlarımızı iyi tanıyoruz” ifadelerinde bulundu.
Heyet daha sonra Şırnak Valiliği’ne geçip, burada Vali Ali İhsan Su ile görüştükten sonra, kentten ayrıldı.
