Erdoğan Almanya’dan Batı’yı Uyardı
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Almanya’dan Batı’yı uyararak, “Çıkarları zedeleniyor diye, Türkiye'nin büyümesini, güçlenmesini, ilerlemesini farklı şekillerde engellemeye, yavaşlatmaya, durdurmaya çalışanlar var.
İçeridekilere söylediğimizin aynısını, dışarıdaki bu kibir abidelerine de söylüyorum. Türkiye, artık eski Türkiye değil. Türkiye, o sizin bildiğiniz Türkiye değil artık. Köprünün altından çok sular geçti” dedi.
Başbakan Erdoğan Köln Lanxess Arena’da, Avrupalı Türk Demokratlar Birliği’nin (UETD) kuruluşunun 10. yıl dönümü etkinliğinde binlerce gurbetçiye hitap etti. Konuşmasına, gurbetçi vatandaşlara Türkiye’nin selamlarını ileterek başlayan Erdoğan, “Sanmayın ki sadece sizler gurbettesiniz. Sizlerin hasretiyle sizlerin özlemiyle inanın 10 yıllardır bizler de gurbeti içimizde yaşıyoruz. Sizin hasretiniz kadar bizler de içimizde hasret yaşıyoruz” dedi.
Erdoğan, Köln Arena’da yükselen tezahüratlar sebebiyle konuşmasına zaman zaman ara verdi.
“MİLLET OLARAK SİZLERE MİNNETTARIZ”
Gurbetçi vatandaşların çok büyük çileler çektiğini, sıkıntılara maruz kaldığını ancak direndiğini, tahammül ettiğini, sabrettiğini ifade eden Erdoğan, “Gurbeti kendiniz için sılaya tahvil ettiniz. Şunu bilin ki millet olarak sizlere minnettarız. Millet olarak her birinize tek tek müteşekkiriz. Milletçe her birinizle gurur duyuyor her birinizle iftihar ediyoruz. İşte bugün bir kez daha sabrınız için, dirayetiniz için, ahde vefanız için şahsım ülkem ve milletim için sizlere gerçekten teşekkür ediyorum. Emeğinizle, alın terinizle, vakarınızla 50 yılı geride bıraktığınız, geride onur ve gurur dolu bir 50 yıl bıraktığınız için her birinize teşekkür ediyorum. Rabbim sabrınızı, tahammülünüzü arttırsın. Hasretinizi hafifletsin. Sizleri de bizleri de muhafaza eylesin diye dua ediyorum” şeklinde konuştu.
“SOMA’DAKİ İHMALLERİ ORTAYA ÇIKARACAK HESABINI MUTLAKA SORACAĞIZ”
Konuşmasında, 301 kişinin hayatını kaybettiği Soma’daki maden faciasına değinen Başbakan Erdoğan, “Geçen hafta Salı günü bildiğiniz gibi Manisa’mızın Soma ilçesinde elim bir facia yaşadık. 301 canımızı, kardeşimizi o elim kazada hakka uğurladık. Bizim Türkiye’de hissettiğimiz acıyı sizler de burada hissettiniz. Bizim kadar, sizin kadar yeryüzündeki tüm dost ve kardeşlerimiz bu acıyı paylaştılar. Sizlere Soma faciasının ardından verdiğiniz maddi destekler için özellikle de yaptığınız dualar için çok çok teşekkür ediyorum. Yeryüzündeki tüm dost ve kardeşlerimize taziyeleri, temennileri, duaları için teşekkür ediyorum” dedi.
Soma’dan 10 kişilik bir heyetin ziyaretine geldiğini anlatan Erdoğan, “Onlarla oturduk dertleştik. Durum nedir, ne değildir. Onlar da madenciydi. Baretleriyle geldiler. Onlarla görüşmemin arkasından Sayın Merkel ile bir telefon görüşmesi yaptık. Kendisi başsağlığı ve destek mesajlarını iletti. Soma’daki madenlerle geleceğe yönelik ne gibi iş birliği yapabiliriz bunları konuştuk. Federal Almanya Cumhuriyeti’ne, Almanya hükümetine, başta Sayın Merkel olmak üzere tüm Alman makamlarına huzurlarınızda kendisine şükranlarımı ifade ediyorum” diye konuştu.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Soma’daki kazada ihmalleri mutlaka ortaya çıkaracaklarını ve hangi kademede olursa olsun bunun hesabını mutlaka soracaklarını vurgulayarak şunları söyledi:
“Şu anda hem idari hem adli soruşturmalar devam ediyor. Şehitlerimizin bizlere emaneti olan yetimlerine, ailelerine devlet olarak sahip çıkacak, acılarını hafifletmek adına ne gerekiyorsa yapacağız ve yapıyoruz. Şu anda AFAD adlı kuruluşumuz bu işle ilgili tek merkez olarak görevlendirilmiştir. Bu tür kazaların bu tür elim hadiselerin yaşanmaması için de her türlü tedbiri aldık. Ve çok daha yoğun tedbirler de alacağız.”
OKMEYDANI’NDAKİ EYLEMLER
Okmeydanı’nda yaşanan eylemlere işaret ederek, Türkiye’de bu elim facia yaşanırken ülke içerisinde bu ızdırabı duyamayanların da olduğuna dikkat çeken Erdoğan, “Bunlar Türkiye’nin büyük bir yekunu değildi aslında. Bunlar azınlık olan ama buradan nemalanmak isteyen kesimlerdi, illegal örgütlerdi. Maalesef baktık ki ana muhalefetin bazı milletvekilleri de bunlarla beraber bu eylemlere ortak oluyorlardı. Bununla da kalmadılar. Okmeydanı’nda illegal eylemlere girdiler. Ve orada 2 gencimiz öldü. Ölenlerden birinin kız kardeşi şöyle söylüyordu; ’Siz bu eylemleri yapmasaydınız benim kardeşim ölmeyecekti’” diye konuştu.
“BATI HÂLÂ POLİSİMİZE FATURA KESMEYE ÇALIŞIYOR”
Batı’nın, Okmeydanı’nda çıkan olaylarda halen Türk polisine fatura kesmeye çalıştığını dile getiren Erdoğan, “Biz burada Soma’yı andık. Ama diğerleri maalesef ortalığı terörize etmek suretiyle kan gölüne çevirdiler, 2 gencimizi öldürdüler. Batı hala polisimize fatura kesmeye çalışıyor. İki polisimiz atılan Molotof kokteylleriyle yandı. Hala tedavideler. Geçenlerde benzer bir şey Güney Doğu’da da oldu. Orada da bir polisimiz yandı hala yatıyor. Şimdi bütün bu terör eylemlerine karşı ne yapacaktı bizim polisimiz. Gel bizi yak yık mı diyecekti. Emniyet amirini nasıl dövüyorlar televizyonlarda belki izlediniz. Bunlar illegal örgütler. Bunlar toplumu terörize etmeye çalışanlar. Ortada bir şey yok. O semt benim semtim çok iyi bilirim oraları. Ama bunların görevi sürekli terör estirmek. Başaramayacaklar. Bu iş de çözülecek. Ama öyle ama böyle” ifadelerini kullandı.
ALMAN MEDYASINA ELEŞTİRİ
Almanya’daki bir kısım medyanın Soma faciasını kendiler için ranta dönüştürmek üzere Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’na farklı şekilde hakaret ettiklerini söyleyerek, Alman medyasını eleştiren Erdoğan, “Hele bir tane kendini bilmez derginin attığı başlık manidardı. Şahsımı cehenneme gönderiyordu. Nasıl biliyorsa cehennemin yolunu onu da anlamak mümkün değildi. Tabi iş sadece bu değil. İşin manidar olan yanı şu; ülkemdeki bazı medya ile bunların anında koordine olması çok anlamlıydı” dedi.
“SİZİN BU OYUNLARINIZ TUTMAZ”
Rant sağlamaya çalışanlara en güzel cevabı Türk milletinin 30 Mart’taki yerel seçimlerde verdiğini vurgulayan Erdoğan şunları söyledi:
“Almanya’da yarın Avrupa Parlamentosu’yla ilgili seçimler var. Tayyip Erdoğan’a saldırmakla buradan farklı yerlere oy devşiremezsiniz. Böyle bir şey olmaz. Veyahut da Türkiye’deki Gezi olaylarında hopladınız oturdunuz. 17 Aralık’ta hopladınız oturdunuz. 25 Aralık’ta hopladınız oturdunuz. Benim milletim size en güzel dersi 30 Mart’ta verdi. Eğer demokrasiye inancımız varsa, demokrasiye inanıyorsak, eğer sandığa inanıyorsak, sandıktan çıkan neticeye saygımız varsa o zaman Türk milletinin verdiği karara da saygınız olacak. Benim ülkemin halkının verdiği kararı bir yerlerin onaylamasına ihtiyacımız yok. Sadece milletimizin onayıdır asıl olan. Biz herhangi bir ülkedeki seçim sebebiyle oralara müdahale noktasına gidiyor muyuz? Dışarıdan izliyoruz arayıp tebrik ediyoruz. Yapmanız gereken Türk milletinin o sandıklarda çıkardığı neticeye saygı duymaktır. Ve Soma’da 301 şehidimizle alakalı bizim içimiz yanıyor, canımız yanıyor, birileri de kalkıp buradan onu suistimal etmeye çalışıyor. Aynen ülkemdekiler gibi. Sizin bu oyunlarınız tutmaz. Biz dertliyiz be. Bizim derdimiz var.”
Başbakan Erdoğan konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Bunlar benim o kömür ocaklarına giren kardeşlerime bidon kafalı dediler. Göbeğini kaşıyan adam dediler. Bunlar bir şey bilmez dediler. Ama onlar bir şey bildiklerini zannettiler. Şu anda Tayyip Erdoğan o kömür ocaklarının havasını bilir. Ben masada oturarak kömür ocağını tanımadım. Kömür ocağına indim. Ve kömür ocağının derinliklerinde 4 kilometre 5 kilometre gittik, orada kömür çıkarttım. Kömür çıkarttıktan sonra kömür madenindeki kardeşlerimle oturdum orada yemeğimizi de yedik. Ama bunlar boğazın o güzel sularına bakarak demlenenlerden. Benim enerji bakanım Soma’da bu ocaklara girdi. O da girdi oraya. O da orada çalışanlarla beraber iftar sofrasına oturdu. Siz kimlerle neyi değerlendiriyorsunuz ya? Batı bunu sen iyi anlaman lazım. Ülkemdekiler ne yazarsa yazsın ne çizerse çizsin 30 Mart’ta zaten cevaplarını aldılar. Bundan sonra da alacaklar.”
“ENTEGRASYONA DEVAM EDECEĞİZ, ASİMİLASYONA HAYIR”
Türkiye’de olduğu gibi yabancı ülkelerde de birlik olunması gerektiğinin mesajını veren Erdoğan, “Birlikten kuvvet doğar. Türkiye’de olduğu gibi burada da, merhum Hacı Bektaş Veli’nin deyimiyle; bir olacağız, iri olacağız, diri olacağız. Referansımız her zaman demokrasi olacak, hukuk olacak, barış olacak. Nefes alıp verdiğimiz her yerde uyumu savunduk. Uyumlu bir toplum olmak suretiyle geleceğe yürümeyi savunduk. Asimile olmadan özünden, öz kültüründen öz dilinden taviz vermeden entegrasyonu teşvik etmeyi savunduk" Entegrasyona devam edeceğiz” ifadelerinde bulundu.
Erdoğan, ancak bazı medya unsurlarının bunu Almanya’da farklı yerlere çektiklerini belirtti.
“Entegrasyon noktasında inanıyorum ki sizler hiçbir zaman zorluk çıkarmadınız” diyen Erdoğan, “Bundan sonra da çıkarmayacaksınız. Ama asimilasyona hayır. Çünkü biz dinimizden, dilimizden, kültürümüzden bunlardan taviz veremeyiz. Değişimden taviz veremeyiz” şeklinde konuştu.
Burada yaşayan vatandaşların varlığı ve başarılarının Türkiye ile Almanya’nın işbirliğine de çok olumlu şekilde yansıdığını ifade eden Başbakan Erdoğan, “AB sürecinde sizler sayesinde Almanya’nın çoğunlukla desteğini alıyoruz. Bu ilişkilerin büyümesi için, daha güvenli daha huzurlu ülkeler olması için her aşamada birlikte hareket etmeyi önemsiyoruz” dedi.
“YILLARCA SİYASİ TERCİHLERİMİZİ, DEĞERLERİMİZİ YOK SAYDILAR”
Türk halkının değerlerinin, siyasi tercihlerinin ve taleplerinin yıllarca yok sayıldığına dikkat çeken Başbakan Recep Tayyip Erdoğan şunları söyledi:
“Bizim dedelerimiz, babalarımız, bizler hep birlikte çok zor zamanlar yaşadık. Çok büyük acılara maruz kaldık. Büyük badireler atlattık. 10 yıllar boyunca siyasi tercihlerimiz, taleplerimiz hep yok sayıldı. 10 yıllar boyunca kimliklerimiz, değerlerimiz, inançlarımız tahkir edildi. Türk dediler, Kürt dediler aidiyetlerimizi yok saydılar. Laz dediler, Boşnak dediler, Çerkez dediler, Abaza dediler, Gürcü dediler, Alevi dediler, Sünni dediler değerlerimizi yok saydılar. Mütedeyyin dediler, başörtülü dediler, sakallı dediler, namaz kılıyor, oruç tutuyor dediler. Maneviyatımızı yok saydılar. Hüngür hüngür okulların kapısında ağlayan anneler, babalar bilirim. Okulların kapısından kovuldukları gibi üniversitede güvenlik güçleri tarafından başörtüleri başlarından söküp alınan yavrularımızı bilirim. İşçisin sen hep işçi kal dediler. Yoksulsun hep yoksul kal dediler. Senin başörtün var öyle mi? Senden ancak kapıcı olur dediler. Senden ancak hizmetçi olur dediler. Sen doktor olamazsın dediler. Sen öğretmen olamazsın dediler. Sen herhangi bir kurumda yönetici olamazsın dediler. Avukat olamazsın, parlamentoya giremezsin dediler. Ve parlamentoda ne dediler, atın şu kadını dışarı dediler. Nicelerinin varlığını dahi inkar ettiler. Sorunlarını reddettiler. Onları asimile etmek istediler. Bürokrasiye yaklaşma dediler. Sorunların için mücadele verme dediler.”
“NE ZAMAN Kİ ANADOLU’NUN NE ZAMANKİ MİLLETİN SESİ YÜKSELDİYSE DARBE YAPTILAR”
Başbakan Erdoğan konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Sandıkta kendi irademizle seçtiğimiz çok da sevdiğimiz merhum Adnan Menderes’i bir 27 Mayıs günü iktidardan indirdiler, idam ettiler. Bu unutulur mu? Adnan Menderes unutulmuyor. Fatin Rüştü Zorlu unutulmuyor. Hasan Polatkan unutulmuyor. Ama o kararı verenler unutuldu. Onları kimse hatırlamıyor. Onlar da hesabı o büyük hesap gününde verecekler. Öyle geçiştirmek yok. Ne zaman ki Anadolu’nun ne zamanki milletin sesi yükseldiyse darbe yaptılar. O sesleri susturmak istediler. İktidarları sınırladılar. Milli iradeye sınır çizdiler. Sandık her şey diyerek milletin tercihleri önüne engeller koydular. 3 Kasım 2002’de milletin bir kez daha sesini yükseltmesiyle göreve geldik. 12 yıl boyunca demokrasi için hukuk için milli irade için yoğun mücadele verdik. Sadece kendimiz için değil. Tüm garipler için. Yoksullar için, ihmal edilmiş, inkar edilmiş tüm kesimler için samimi mücadele verdik. Güzel ülkemizde darbe senaryoları hazırladılar, hepsini altüst ettik. Çetelerle tehdit ettiler boyun eğmedik. Tahrikler, provokasyonlar yaptılar, terörle üzerimize geldiler geri adım atmadık. Size cumhurbaşkanı seçtirmeyiz dediler. Bildirilerle tehdit ettiler. Millete gittik. Milletten güç aldık. Ve milli iradeyi Abdullah Gül kardeşimizi seçtirmek suretiyle tecelli ettirdik. Yetmedi, geçen yıl Gezi Olayları dediler. Ağacı, çevreyi, yeşili bahane ederek Türkiye’nin istiklaline, ekonomisine, birliğine, kardeşliğine kastettiler. Onlara da eyvallah demedik. Çünkü Cumhuriyet tarihinin yeşile önem veren bir iktidarı ne geldi ne gelir. 3 milyarı bulan fidan ve ağaç dikimiyle rekor üstüne rekorlar kıran bir çevreci iktidar var. 17 Aralık’ta yolsuzluk kılıfı altında seçilmiş hükümete darbe yapmak istediler. Geri adım atmadık, boynumuzu eğmedik. Türkiye’yi 30 Mart’ta sağ salim seçime götürdük. Ve orada da darbe gereken cevabı milletim verdi. Pensilvanya'da, uluslararası çevrelerin maşası olanlar, benim ülkemin istiklaline kastetti, kendi ülkesine ihanet etti, onlara fırsat tanımadık.”
“TÜRKİYE ARTIK ESKİ TÜRKİYE DEĞİL”
Türkiye'de, kendi tercihlerini, yaşam tarzlarını milletin tercih ve yaşam tarzlarının üzerinde gören, elit, seçkinci bir zümre olduğunu belirten Erdoğan, şunları kaydetti:
“Alışmışlar millete tepeden bakmaya. Alışmışlar millete kibirle bakmaya. Sandık yoluyla değil, demokrasi dışı yollarla millete hükmetmeye alışmışlar. Türkiye'ye, millete rağmen istedikleri gibi rota çizmeye alışmışlar. Biz, işte bu mütekebbirlere, bu kibir abidelerine, millete tepeden bakan bu elitlere 'dur' dedik. Ne dedik, 'Bu ülkede biz de varız' dedik. 'Biz milletiz' dedik. '77 milyon, bu ülkenin sahipleriyiz' dedik. Samimiyetle 'demokrasi' dedik, 'hukuk' dedik, 'özgürlük' dedik, en önemlisi de 'kardeşlik' dedik. 12 yıl boyunca tarihi nitelikte reformlar yaptık. 30 yıl boyunca nice canları aramızdan alan, nice şehitler verdiğimiz terör meselesini hamdolsun çözüm yoluna koyduk. Özgürlüklerin önündeki engelleri tek tek kaldırdık. Başörtüsünü, sadece üniversitelerde değil, kamuda dahi özgürlüğüne kavuşturduk. 77 milyonun kardeşliği için, birliği için, refahı ve huzuru için çok cesur adımlar attık. Artık benim başörtülü kızım okuluna gidebiliyor, Devlet dairelerinde çalışabiliyor. Allah'ın izniyle, milletimizin desteğiyle, bu adımları atmaya devam edeceğiz.”
İçeride, kendilerini milletten üstün gören, millete kibirle tepeden bakanlar olduğu gibi, zaman zaman dışarıda da böyle kibir abidelerinin olduğunu gördüklerini belirten Erdoğan, “Türkiye'ye tepeden bakmayı alışkanlık haline getirmiş olanlar var. Türkiye'ye parmak sallamayı, Türkiye'yi kendince tehdit etmeyi, terbiye etmeyi kendisine hak görenler var. Çıkarları zedeleniyor diye, Türkiye'nin büyümesini, güçlenmesini, ilerlemesini farklı şekillerde engellemeye, yavaşlatmaya, durdurmaya çalışanlar var. İçeridekilere söylediğimizin aynısını, dışarıdaki bu kibir abidelerine de söylüyorum. Türkiye, artık eski Türkiye değil. Türkiye, o sizin bildiğiniz Türkiye değil artık. Köprünün altından çok sular geçti” dedi.
Kaynak: İHA
Başbakan Erdoğan Köln Lanxess Arena’da, Avrupalı Türk Demokratlar Birliği’nin (UETD) kuruluşunun 10. yıl dönümü etkinliğinde binlerce gurbetçiye hitap etti. Konuşmasına, gurbetçi vatandaşlara Türkiye’nin selamlarını ileterek başlayan Erdoğan, “Sanmayın ki sadece sizler gurbettesiniz. Sizlerin hasretiyle sizlerin özlemiyle inanın 10 yıllardır bizler de gurbeti içimizde yaşıyoruz. Sizin hasretiniz kadar bizler de içimizde hasret yaşıyoruz” dedi.
Erdoğan, Köln Arena’da yükselen tezahüratlar sebebiyle konuşmasına zaman zaman ara verdi.
“MİLLET OLARAK SİZLERE MİNNETTARIZ”
Gurbetçi vatandaşların çok büyük çileler çektiğini, sıkıntılara maruz kaldığını ancak direndiğini, tahammül ettiğini, sabrettiğini ifade eden Erdoğan, “Gurbeti kendiniz için sılaya tahvil ettiniz. Şunu bilin ki millet olarak sizlere minnettarız. Millet olarak her birinize tek tek müteşekkiriz. Milletçe her birinizle gurur duyuyor her birinizle iftihar ediyoruz. İşte bugün bir kez daha sabrınız için, dirayetiniz için, ahde vefanız için şahsım ülkem ve milletim için sizlere gerçekten teşekkür ediyorum. Emeğinizle, alın terinizle, vakarınızla 50 yılı geride bıraktığınız, geride onur ve gurur dolu bir 50 yıl bıraktığınız için her birinize teşekkür ediyorum. Rabbim sabrınızı, tahammülünüzü arttırsın. Hasretinizi hafifletsin. Sizleri de bizleri de muhafaza eylesin diye dua ediyorum” şeklinde konuştu.
“SOMA’DAKİ İHMALLERİ ORTAYA ÇIKARACAK HESABINI MUTLAKA SORACAĞIZ”
Konuşmasında, 301 kişinin hayatını kaybettiği Soma’daki maden faciasına değinen Başbakan Erdoğan, “Geçen hafta Salı günü bildiğiniz gibi Manisa’mızın Soma ilçesinde elim bir facia yaşadık. 301 canımızı, kardeşimizi o elim kazada hakka uğurladık. Bizim Türkiye’de hissettiğimiz acıyı sizler de burada hissettiniz. Bizim kadar, sizin kadar yeryüzündeki tüm dost ve kardeşlerimiz bu acıyı paylaştılar. Sizlere Soma faciasının ardından verdiğiniz maddi destekler için özellikle de yaptığınız dualar için çok çok teşekkür ediyorum. Yeryüzündeki tüm dost ve kardeşlerimize taziyeleri, temennileri, duaları için teşekkür ediyorum” dedi.
Soma’dan 10 kişilik bir heyetin ziyaretine geldiğini anlatan Erdoğan, “Onlarla oturduk dertleştik. Durum nedir, ne değildir. Onlar da madenciydi. Baretleriyle geldiler. Onlarla görüşmemin arkasından Sayın Merkel ile bir telefon görüşmesi yaptık. Kendisi başsağlığı ve destek mesajlarını iletti. Soma’daki madenlerle geleceğe yönelik ne gibi iş birliği yapabiliriz bunları konuştuk. Federal Almanya Cumhuriyeti’ne, Almanya hükümetine, başta Sayın Merkel olmak üzere tüm Alman makamlarına huzurlarınızda kendisine şükranlarımı ifade ediyorum” diye konuştu.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Soma’daki kazada ihmalleri mutlaka ortaya çıkaracaklarını ve hangi kademede olursa olsun bunun hesabını mutlaka soracaklarını vurgulayarak şunları söyledi:
“Şu anda hem idari hem adli soruşturmalar devam ediyor. Şehitlerimizin bizlere emaneti olan yetimlerine, ailelerine devlet olarak sahip çıkacak, acılarını hafifletmek adına ne gerekiyorsa yapacağız ve yapıyoruz. Şu anda AFAD adlı kuruluşumuz bu işle ilgili tek merkez olarak görevlendirilmiştir. Bu tür kazaların bu tür elim hadiselerin yaşanmaması için de her türlü tedbiri aldık. Ve çok daha yoğun tedbirler de alacağız.”
OKMEYDANI’NDAKİ EYLEMLER
Okmeydanı’nda yaşanan eylemlere işaret ederek, Türkiye’de bu elim facia yaşanırken ülke içerisinde bu ızdırabı duyamayanların da olduğuna dikkat çeken Erdoğan, “Bunlar Türkiye’nin büyük bir yekunu değildi aslında. Bunlar azınlık olan ama buradan nemalanmak isteyen kesimlerdi, illegal örgütlerdi. Maalesef baktık ki ana muhalefetin bazı milletvekilleri de bunlarla beraber bu eylemlere ortak oluyorlardı. Bununla da kalmadılar. Okmeydanı’nda illegal eylemlere girdiler. Ve orada 2 gencimiz öldü. Ölenlerden birinin kız kardeşi şöyle söylüyordu; ’Siz bu eylemleri yapmasaydınız benim kardeşim ölmeyecekti’” diye konuştu.
“BATI HÂLÂ POLİSİMİZE FATURA KESMEYE ÇALIŞIYOR”
Batı’nın, Okmeydanı’nda çıkan olaylarda halen Türk polisine fatura kesmeye çalıştığını dile getiren Erdoğan, “Biz burada Soma’yı andık. Ama diğerleri maalesef ortalığı terörize etmek suretiyle kan gölüne çevirdiler, 2 gencimizi öldürdüler. Batı hala polisimize fatura kesmeye çalışıyor. İki polisimiz atılan Molotof kokteylleriyle yandı. Hala tedavideler. Geçenlerde benzer bir şey Güney Doğu’da da oldu. Orada da bir polisimiz yandı hala yatıyor. Şimdi bütün bu terör eylemlerine karşı ne yapacaktı bizim polisimiz. Gel bizi yak yık mı diyecekti. Emniyet amirini nasıl dövüyorlar televizyonlarda belki izlediniz. Bunlar illegal örgütler. Bunlar toplumu terörize etmeye çalışanlar. Ortada bir şey yok. O semt benim semtim çok iyi bilirim oraları. Ama bunların görevi sürekli terör estirmek. Başaramayacaklar. Bu iş de çözülecek. Ama öyle ama böyle” ifadelerini kullandı.
ALMAN MEDYASINA ELEŞTİRİ
Almanya’daki bir kısım medyanın Soma faciasını kendiler için ranta dönüştürmek üzere Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’na farklı şekilde hakaret ettiklerini söyleyerek, Alman medyasını eleştiren Erdoğan, “Hele bir tane kendini bilmez derginin attığı başlık manidardı. Şahsımı cehenneme gönderiyordu. Nasıl biliyorsa cehennemin yolunu onu da anlamak mümkün değildi. Tabi iş sadece bu değil. İşin manidar olan yanı şu; ülkemdeki bazı medya ile bunların anında koordine olması çok anlamlıydı” dedi.
“SİZİN BU OYUNLARINIZ TUTMAZ”
Rant sağlamaya çalışanlara en güzel cevabı Türk milletinin 30 Mart’taki yerel seçimlerde verdiğini vurgulayan Erdoğan şunları söyledi:
“Almanya’da yarın Avrupa Parlamentosu’yla ilgili seçimler var. Tayyip Erdoğan’a saldırmakla buradan farklı yerlere oy devşiremezsiniz. Böyle bir şey olmaz. Veyahut da Türkiye’deki Gezi olaylarında hopladınız oturdunuz. 17 Aralık’ta hopladınız oturdunuz. 25 Aralık’ta hopladınız oturdunuz. Benim milletim size en güzel dersi 30 Mart’ta verdi. Eğer demokrasiye inancımız varsa, demokrasiye inanıyorsak, eğer sandığa inanıyorsak, sandıktan çıkan neticeye saygımız varsa o zaman Türk milletinin verdiği karara da saygınız olacak. Benim ülkemin halkının verdiği kararı bir yerlerin onaylamasına ihtiyacımız yok. Sadece milletimizin onayıdır asıl olan. Biz herhangi bir ülkedeki seçim sebebiyle oralara müdahale noktasına gidiyor muyuz? Dışarıdan izliyoruz arayıp tebrik ediyoruz. Yapmanız gereken Türk milletinin o sandıklarda çıkardığı neticeye saygı duymaktır. Ve Soma’da 301 şehidimizle alakalı bizim içimiz yanıyor, canımız yanıyor, birileri de kalkıp buradan onu suistimal etmeye çalışıyor. Aynen ülkemdekiler gibi. Sizin bu oyunlarınız tutmaz. Biz dertliyiz be. Bizim derdimiz var.”
Başbakan Erdoğan konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Bunlar benim o kömür ocaklarına giren kardeşlerime bidon kafalı dediler. Göbeğini kaşıyan adam dediler. Bunlar bir şey bilmez dediler. Ama onlar bir şey bildiklerini zannettiler. Şu anda Tayyip Erdoğan o kömür ocaklarının havasını bilir. Ben masada oturarak kömür ocağını tanımadım. Kömür ocağına indim. Ve kömür ocağının derinliklerinde 4 kilometre 5 kilometre gittik, orada kömür çıkarttım. Kömür çıkarttıktan sonra kömür madenindeki kardeşlerimle oturdum orada yemeğimizi de yedik. Ama bunlar boğazın o güzel sularına bakarak demlenenlerden. Benim enerji bakanım Soma’da bu ocaklara girdi. O da girdi oraya. O da orada çalışanlarla beraber iftar sofrasına oturdu. Siz kimlerle neyi değerlendiriyorsunuz ya? Batı bunu sen iyi anlaman lazım. Ülkemdekiler ne yazarsa yazsın ne çizerse çizsin 30 Mart’ta zaten cevaplarını aldılar. Bundan sonra da alacaklar.”
“ENTEGRASYONA DEVAM EDECEĞİZ, ASİMİLASYONA HAYIR”
Türkiye’de olduğu gibi yabancı ülkelerde de birlik olunması gerektiğinin mesajını veren Erdoğan, “Birlikten kuvvet doğar. Türkiye’de olduğu gibi burada da, merhum Hacı Bektaş Veli’nin deyimiyle; bir olacağız, iri olacağız, diri olacağız. Referansımız her zaman demokrasi olacak, hukuk olacak, barış olacak. Nefes alıp verdiğimiz her yerde uyumu savunduk. Uyumlu bir toplum olmak suretiyle geleceğe yürümeyi savunduk. Asimile olmadan özünden, öz kültüründen öz dilinden taviz vermeden entegrasyonu teşvik etmeyi savunduk" Entegrasyona devam edeceğiz” ifadelerinde bulundu.
Erdoğan, ancak bazı medya unsurlarının bunu Almanya’da farklı yerlere çektiklerini belirtti.
“Entegrasyon noktasında inanıyorum ki sizler hiçbir zaman zorluk çıkarmadınız” diyen Erdoğan, “Bundan sonra da çıkarmayacaksınız. Ama asimilasyona hayır. Çünkü biz dinimizden, dilimizden, kültürümüzden bunlardan taviz veremeyiz. Değişimden taviz veremeyiz” şeklinde konuştu.
Burada yaşayan vatandaşların varlığı ve başarılarının Türkiye ile Almanya’nın işbirliğine de çok olumlu şekilde yansıdığını ifade eden Başbakan Erdoğan, “AB sürecinde sizler sayesinde Almanya’nın çoğunlukla desteğini alıyoruz. Bu ilişkilerin büyümesi için, daha güvenli daha huzurlu ülkeler olması için her aşamada birlikte hareket etmeyi önemsiyoruz” dedi.
“YILLARCA SİYASİ TERCİHLERİMİZİ, DEĞERLERİMİZİ YOK SAYDILAR”
Türk halkının değerlerinin, siyasi tercihlerinin ve taleplerinin yıllarca yok sayıldığına dikkat çeken Başbakan Recep Tayyip Erdoğan şunları söyledi:
“Bizim dedelerimiz, babalarımız, bizler hep birlikte çok zor zamanlar yaşadık. Çok büyük acılara maruz kaldık. Büyük badireler atlattık. 10 yıllar boyunca siyasi tercihlerimiz, taleplerimiz hep yok sayıldı. 10 yıllar boyunca kimliklerimiz, değerlerimiz, inançlarımız tahkir edildi. Türk dediler, Kürt dediler aidiyetlerimizi yok saydılar. Laz dediler, Boşnak dediler, Çerkez dediler, Abaza dediler, Gürcü dediler, Alevi dediler, Sünni dediler değerlerimizi yok saydılar. Mütedeyyin dediler, başörtülü dediler, sakallı dediler, namaz kılıyor, oruç tutuyor dediler. Maneviyatımızı yok saydılar. Hüngür hüngür okulların kapısında ağlayan anneler, babalar bilirim. Okulların kapısından kovuldukları gibi üniversitede güvenlik güçleri tarafından başörtüleri başlarından söküp alınan yavrularımızı bilirim. İşçisin sen hep işçi kal dediler. Yoksulsun hep yoksul kal dediler. Senin başörtün var öyle mi? Senden ancak kapıcı olur dediler. Senden ancak hizmetçi olur dediler. Sen doktor olamazsın dediler. Sen öğretmen olamazsın dediler. Sen herhangi bir kurumda yönetici olamazsın dediler. Avukat olamazsın, parlamentoya giremezsin dediler. Ve parlamentoda ne dediler, atın şu kadını dışarı dediler. Nicelerinin varlığını dahi inkar ettiler. Sorunlarını reddettiler. Onları asimile etmek istediler. Bürokrasiye yaklaşma dediler. Sorunların için mücadele verme dediler.”
“NE ZAMAN Kİ ANADOLU’NUN NE ZAMANKİ MİLLETİN SESİ YÜKSELDİYSE DARBE YAPTILAR”
Başbakan Erdoğan konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Sandıkta kendi irademizle seçtiğimiz çok da sevdiğimiz merhum Adnan Menderes’i bir 27 Mayıs günü iktidardan indirdiler, idam ettiler. Bu unutulur mu? Adnan Menderes unutulmuyor. Fatin Rüştü Zorlu unutulmuyor. Hasan Polatkan unutulmuyor. Ama o kararı verenler unutuldu. Onları kimse hatırlamıyor. Onlar da hesabı o büyük hesap gününde verecekler. Öyle geçiştirmek yok. Ne zaman ki Anadolu’nun ne zamanki milletin sesi yükseldiyse darbe yaptılar. O sesleri susturmak istediler. İktidarları sınırladılar. Milli iradeye sınır çizdiler. Sandık her şey diyerek milletin tercihleri önüne engeller koydular. 3 Kasım 2002’de milletin bir kez daha sesini yükseltmesiyle göreve geldik. 12 yıl boyunca demokrasi için hukuk için milli irade için yoğun mücadele verdik. Sadece kendimiz için değil. Tüm garipler için. Yoksullar için, ihmal edilmiş, inkar edilmiş tüm kesimler için samimi mücadele verdik. Güzel ülkemizde darbe senaryoları hazırladılar, hepsini altüst ettik. Çetelerle tehdit ettiler boyun eğmedik. Tahrikler, provokasyonlar yaptılar, terörle üzerimize geldiler geri adım atmadık. Size cumhurbaşkanı seçtirmeyiz dediler. Bildirilerle tehdit ettiler. Millete gittik. Milletten güç aldık. Ve milli iradeyi Abdullah Gül kardeşimizi seçtirmek suretiyle tecelli ettirdik. Yetmedi, geçen yıl Gezi Olayları dediler. Ağacı, çevreyi, yeşili bahane ederek Türkiye’nin istiklaline, ekonomisine, birliğine, kardeşliğine kastettiler. Onlara da eyvallah demedik. Çünkü Cumhuriyet tarihinin yeşile önem veren bir iktidarı ne geldi ne gelir. 3 milyarı bulan fidan ve ağaç dikimiyle rekor üstüne rekorlar kıran bir çevreci iktidar var. 17 Aralık’ta yolsuzluk kılıfı altında seçilmiş hükümete darbe yapmak istediler. Geri adım atmadık, boynumuzu eğmedik. Türkiye’yi 30 Mart’ta sağ salim seçime götürdük. Ve orada da darbe gereken cevabı milletim verdi. Pensilvanya'da, uluslararası çevrelerin maşası olanlar, benim ülkemin istiklaline kastetti, kendi ülkesine ihanet etti, onlara fırsat tanımadık.”
“TÜRKİYE ARTIK ESKİ TÜRKİYE DEĞİL”
Türkiye'de, kendi tercihlerini, yaşam tarzlarını milletin tercih ve yaşam tarzlarının üzerinde gören, elit, seçkinci bir zümre olduğunu belirten Erdoğan, şunları kaydetti:
“Alışmışlar millete tepeden bakmaya. Alışmışlar millete kibirle bakmaya. Sandık yoluyla değil, demokrasi dışı yollarla millete hükmetmeye alışmışlar. Türkiye'ye, millete rağmen istedikleri gibi rota çizmeye alışmışlar. Biz, işte bu mütekebbirlere, bu kibir abidelerine, millete tepeden bakan bu elitlere 'dur' dedik. Ne dedik, 'Bu ülkede biz de varız' dedik. 'Biz milletiz' dedik. '77 milyon, bu ülkenin sahipleriyiz' dedik. Samimiyetle 'demokrasi' dedik, 'hukuk' dedik, 'özgürlük' dedik, en önemlisi de 'kardeşlik' dedik. 12 yıl boyunca tarihi nitelikte reformlar yaptık. 30 yıl boyunca nice canları aramızdan alan, nice şehitler verdiğimiz terör meselesini hamdolsun çözüm yoluna koyduk. Özgürlüklerin önündeki engelleri tek tek kaldırdık. Başörtüsünü, sadece üniversitelerde değil, kamuda dahi özgürlüğüne kavuşturduk. 77 milyonun kardeşliği için, birliği için, refahı ve huzuru için çok cesur adımlar attık. Artık benim başörtülü kızım okuluna gidebiliyor, Devlet dairelerinde çalışabiliyor. Allah'ın izniyle, milletimizin desteğiyle, bu adımları atmaya devam edeceğiz.”
İçeride, kendilerini milletten üstün gören, millete kibirle tepeden bakanlar olduğu gibi, zaman zaman dışarıda da böyle kibir abidelerinin olduğunu gördüklerini belirten Erdoğan, “Türkiye'ye tepeden bakmayı alışkanlık haline getirmiş olanlar var. Türkiye'ye parmak sallamayı, Türkiye'yi kendince tehdit etmeyi, terbiye etmeyi kendisine hak görenler var. Çıkarları zedeleniyor diye, Türkiye'nin büyümesini, güçlenmesini, ilerlemesini farklı şekillerde engellemeye, yavaşlatmaya, durdurmaya çalışanlar var. İçeridekilere söylediğimizin aynısını, dışarıdaki bu kibir abidelerine de söylüyorum. Türkiye, artık eski Türkiye değil. Türkiye, o sizin bildiğiniz Türkiye değil artık. Köprünün altından çok sular geçti” dedi.