Erdoğan'dan Gazze mesajı

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Brezilya'da dünyaya seslendi: Gazze'deki sese kulak vermeyen dünyada barış inşa edilemez.

Erdoğan'dan Gazze mesajı
Başbakan Brezilya’dan dünyaya seslendi: İkiz Kuleler’de, Londra’da, İstanbul’da hayatını kaybedenler nasıl vicdanımızı kanattıysa, Gazze’dekiler de vicdanımızı sızlatıyor. Körü körüne bir Batı düşmanlığı ne kadar yanlışsa, İslami terörizmle yan yana anmak da İslamofobiya da o kadar yanlıştır.

Brezilya'da bulunan Başbakan Erdoğan, Medeniyetler İttifakı’nın Üçüncü Forumu’nda dünyaya seslendi. Rio kendinde yapılan forum’da Başbakan, özetle şöyle konuştu:

TARİHİ ZİRVE: Medeniyetlerin kutuplaşmasını, hatta çatışmasını tetikleyen, buna zemin hazırlayan bir zihniyet dalgasına şahit oluyoruz. Biz bugün, hem bu tehlikeye karşı durmak, hem de bu tehlikenin ortadan kaldırılmasının mümkün olduğunu tüm dünyaya göstermek için buradayız, Brezilya’dayız, Rio’dayız.

KURAN VE İNCİL: Dil, din, ırk, kültür, medeniyet farklılıkları insan olmanın gereği. Bu farklılıkları törpülemeye, bastırmaya, yok etmeye, düşmanlık ve ayrışma vesilesi haline getirmeye çalışmak, insanlığı ortadan kaldırmaya çalışmakla eş anlamlıdır. Dinlerin, medeniyetlerin ve kültürlerin ortaya koydukları farklılıkları yaşatmak, yine bu dinlerin ve medeniyetlerin ortak çağrısıdır. Kuran-ı Kerim’de Yüce Yaratıcı şu şekilde buyurur; ’Ey insanlar doğrusu biz, sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve birbirinizle tanışasınız diye sizi milletlere ve kabilelere ayırdık.’ İslam Peygamberi Hz. Muhammed der ki, ’Arabın Aceme, Acemin Araba üstünlüğü olmadığı gibi, kırmızının karaya, karanın kırmızıya üstünlüğü yoktur. Hiçbir milletin diğerine üstünlüğü yoktur’ İncil’de der ki; ’Eğer, yalnız sizi sevenleri severseniz, ödülünüz ne olabilir ki? Yalnız kardeşlerinize selam verirseniz, fazladan ne yapmış olursunuz ki’ Farklılıklara sahip olmak nasıl insaniyetin bir gereğiyse, bir arada yaşamak da sosyal varlık olarak insanlığın bir gereğidir. Bir arada yaşama ahlakı, insan oluşumuzun asli unsurlarından biridir.

4 KUTSAL KİTAP: İnsan, kendisine nasıl davranılmasını istiyorsa, başkalarına da öyle davranmalıdır. Büyük bilgin ve gönül insanı Mevlana’nın 13’üncü Yüzyıl’dan bugüne ışık tutan şu sözlerine dikkatlerinizi çekiyorum. Diyor ki Mevlana, ’Cömertlik ve yardımda akarsu gibi ol. Şefkat ve merhamette güneş gibi ol. Kusurları örtmede gece gibi ol. Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol. Tevazu ve alçak gönüllülükte toprak gibi ol. Hoşgörüde deniz gibi ol. Ya olduğun gibi görün, ya da göründüğün gibi ol’ Bir başka Türk ozanı, Şair Yunus Emre, 4 kutsal kitabın, yani Zebur, Tevrat, İncil ve Kur’an’ın ortak manasını, yine yüzyıllar öncesinden bugüne aktarıyor, ’Sen sana ne sanırsan, ayruğa da (başkasına) onu san dört kitabın manası, budur eğer var ise.

HAÇLI SEFERLERİNİN ETKİSİ: Haçlı Seferleri, evet, Doğu ile Batı’nın, Hıristiyanlar ile Müslümanların, Haçlılar ile Türklerin karşı karşıya geldikleri savaşlardır. Haçlı seferleri, aynı zamanda, tüm bu tarafların birbirini tanıdığı, birbiriyle iletişime geçtiği, birbiriyle ittifaklar kurduğu, en önemlisi de, çok yoğun bir şekilde bilim ve sanat noktasında alışverişte bulunduğu dönemlerdir. Bu karşılaşmalardan geriye, çatışmadan ziyade, kültürel alışverişlerin izi kalmıştır. Dillerimizdeki ortak kelimeler, bilim ve kültürümüzdeki ortak eserler, musikilerimizden yemek kültürümüze kadar birbirine benzeyen ortak unsurlar, hep bu karşılaşmaların bir sonucudur. Tarihi farklı okuyarak, tarihi bir savaşlar ve husumetler manzumesi şeklinde görerek, yeni nesillere de bu şekilde aktararak, yeryüzünün müreffeh geleceğine hizmet edemeyiz.

İSLAMİ TERÖR OLMAZ: İkiz kulelerde, Londra ve Madrid metrolarında, İstanbul’da hayatını kaybedenler nasıl vicdanımızı kanattıysa, kanatıyorsa, aynı şekilde Gazze’de hayatını kaybedenler de vicdanımızı sızlatıyor. Tarihi ön yargılardan ya da bugünkü birkaç kötü örnekten yola çıkarak, bütün bir kitleyi, bütün bir inanç grubunu, bir dinin ve medeniyetin bütün mensuplarını yargılamak, yaftalamak, son derece yanlıştır ve tehlikelidir. Her zaman söylüyorum: İslami terör olmaz. İslam ile terör kelimeleri, yan yana gelemeyecek kadar birbirine zıttır, birbirine karşıttır. NewYork, Madrid, Londra, İstanbul gibi şehirlere yönelik insanlık dışı saldırılar, bu şehirlere olduğu kadar, İslam’a da, Müslümanlara da, bu dinin özüne ve bu dinin mensuplarına da saldırıdır. Körü körüne bir Batı düşmanlığı ne kadar yanlışsa, anti semitizm ne kadar yanlışsa, İslamı terörizmle yan yana anmak da İslamofobiya da o kadar yanlıştır.

AYNI GÖZYAŞI: Bizim için İstanbul’un güvenliği, huzur ve refahı, New York’un, Bağdat’ın, Londra’nın, Mumbai’nin, Rio’nun güvenliğinden, huzurundan ve refahından ayrı düşünülemez. Bizim Gazze için, üç dinin kutsal şehri Kudüs için ortaya koyduğumuz tavır, her şeyin ötesinde adaleti, hakkaniyeti, vicdanı öne çıkaran bir tavırdır. Afganistan’da, Irak’ta çatışmalarda ölen çocuklara gözyaşı döktüğümüz gibi, Şili’de, Haiti’de depremde hayatını kaybeden çocuklar için de aynı şekilde gözyaşı döküyoruz. İkiz kulelerde, Londra ve Madrid metrolarında, İstanbul’da hayatını kaybedenler nasıl vicdanımızı kanattıysa, kanatıyorsa, aynı şekilde Gazze’de hayatını kaybedenler de vicdanımızı sızlatıyor. Biz Gazze’deki çocukların sesine kulak veriyoruz. O sese kulak vermeyen bir dünyada küresel barış ve adaletin inşa edilemeyeceğini söylüyoruz.

BİRLİKTE ÇÖZELİM: Gelin, bu dünyaya hep beraber sahip çıkalım. Dünyamızın acil sorunlarına hep birlikte çözüm bulalım. Fakirliğe karşı beraber mücadele edelim. Terörün her türüne karşı işbirliği yapalım. Dünyamızı bütün nükleer silahlardan arındıralım. Gelin, salgın hastalıklara karşı ele ele verelim. İnsan ve uyuşturucu kaçakçılığına son verelim. Bir Riolu ile İstanbulluyu, bir Tokyolu ile Bağdatlı’yı, bir New Yorklu ile Tahranlı’yı, bir Londralı ile Kahireli’yi aynı değerde tutalım. Onlararasında din, dil, renk, refah seviyesi diye hiçbir ayrım göstermeden hepsinebirden kucak açalım.

Dostum Lula, 14 saatlik Tahran’a barış için uçtu

Başbakan Erdoğan, konuşmasında dünyanın sadece Batı’dan, Doğu’dan, Güney’den ya da Kuzey’den ibaret olmadığını belirterek şöyle dedi:

- İnsanlık tarihi sadece bir kesimin yürüyüşü, sadece bir topluluğun hikayesi değildir. Medeniyetler tarihi, savaşların, çatışmaların, asimilasyonun değil, farklılıkların, zenginliklerin, etkileşimin tarihidir. Dünyanın kendi çıkarlarından ibaret olduğunu sananlar, çağımızın dinamik ruhunu doğru okuyamazlar. Bazıları tarihe, siyasete ve dünya olaylarına hala ’benmerkezci’ bir zaviyeden bakıyor, farklılıkları dışlıyor, doğrunun sadece kendi tekelinde olduğu iddia ediyorlar. O yüzden kendisi dışındaki toplum ve kültürleri hafife alıyor, onları ’geri’, ’gelişmemiş’ya da ’gelişmekte olan’gibi sıfatlarla tanımlıyorlar.

- Değerli dostum Başkan Sayın Lula ile birlikte Tahran’a biz bunun için gittik. Ben komşu olarak oradaydım. Lula, 14 saatlik mesafeden oraya uçarak geldi. Acaba niye biz Tahran’da buluştuk? Orada buluşmamızın tek sebebi vardı, o da dünya barışı içindi. Zira dünya barışını hiçbir zaman nükleer silahları yaymak suretiyle inşa edemeyiz. Tahran’da veya İran’da bir nükleer silahın olmasına yönelik konuşanlara baktığımızda veya olmamasını isteyenlere baktığımızda hepsinde silah var, nükleer silahlar var. Ama Brezilya Anayasası’na koymuş ’Hayır’ diyor. Biz ise zaten böyle bir derdimiz, böyle bir sıkıntımız yok. Bölgemizde de nükleer silahı istemiyoruz. Böyle bir şey istemiyoruz. Hadi bu konuda konuşanlar kendi ülkelerinden nükleer silahları kaldırsınlar ve insanlığın barışı için müjdeyi versinler. Mesele bu. Bunu yapabiliyor muyuz? Eğer bunu yaparsan az gerçekçi olduğunuza inanırız. Bizde bir söz var, ’Bal bal demekle, ağız tatlanmaz’ Balı yerseniz ağız tatlanır. Mesele budur. Yani yaşamadığınızı lütfen söylemeyiniz. Yaşadıklarınızı söyleyiniz ki tesiri olsun.

Vatan