HEDEF KARABAĞ

Mehmet Orhan

Mehmet Orhan

Ermenistan`ın durup dururken, Azerbaycan`a saldırması ve hemen ardından Ermenistan Başbakanı`nın, “Türkiye`nin Ermenistan`a saldırma ihtimaline karşı” dünya ülkelerine çağrıda bulunması tesadüf mü?
Bu çağrıların Türkiye`nin Yunanistan`la sorunlar yaşadığı döneme denk gelmesi sadece amaçsız bir tarih çakışması olarak değerlendirilebilir mi?
Türkiye, üç buçuk cephede mücadele verirken, Türkiye`yi dördüncü bir cepheye mi çekmeye çalışıyorlar?
İhtimaller çoğaltılabilir.
Türkiye, 15 Temmuz İşgal Girişimi`ni yaşayarak gördükten sonra, anlamıştır ki; Azdan az çoktan çok gidecektir… Ama akıllıca yol alınacaktır. Ne serçeye domdom kurşunu, ne de domuza saçma sıkılacaktır. Ne gereksiz kahramanlık sergilenecek ne de korkak ve çekingen olunacaktır. Yapılması gereken yapılacak, haklı adımlar atılacak. Haklılığa rağmen gelecek hamlelere de aynıyla mukabele edilecektir. Türkiye`nin, Suriye`de, Libya`da, Akdeniz`de yaptığı budur.
Azerbaycan`a üstünlük sağlayan, Türkiye`den aldığı silahlı insansız hava araçlarıdır. Ermeni lobisi, Türkiye`nin Azerbaycan`a silah sattığını dile getirince, Cumhurbaşkanı Erdoğan`ın verdiği yanıt tabir yerindeyse “cuk” diye oturmuştur; “Bizim Azerbaycan`a silah verdiğimizi söyleyenler yıllardır terör örgütü PKK/YPG`yi silahlarındıranlardır”. Öyle ya. YPG`ye 18 bin tır silah göndererek, burnumuzun dibinde bir terör devleti kurmaya kalkışanların, bağımsız bir devletin başka bağımsız bir devlete silah satmasına kim ne diyebilir?
Dışarda bunlar olurken, içerde yani Türkiye`de CHP ve İyi Parti`nin, Türkiye`nin komşuları ile kötü olduğu eleştirileri her fırsatta tekrarlanıyor. Muhalefet bu değerlendirmeyi, 70`li yılların Türkiye`sinden bakarak yapıyor olmalı. 70 sente muhtaç, terörle başı belada, tarımdan kazandığını silahlanmaya harcayan, sürekli savunmada, milli geliri bin 300 dolar olan bir Türkiye komşularıyla ne sorun yaşayabilirdi ki…
İşin aslına bakarsanız, Türkiye`nin, Türklerden başka ezeli dostu olmamıştır.
İttifak-müttefik hikaye.
Nasıl ki büyük devletlerin dostlukları ya da düşmanlıkları değil, “çıkarları” olursa, zamanının en büyük devletlerinden olan Osmanlı da çıkarlarına göre hareket etmiş.
Bir “Fetih Devleti” olan Osmanlı`nın, çok dostu olması bir yana, çok düşmanı olması doğaldır.
Bu nedenle, güçlü-büyük devlet geleneği olan ülkelerin hep büyük kalmaktan başka çıkar yolu yoktur. Küçülsen bile, “Bir gün büyüyüp yine başımıza bela olur” varsayımıyla gözler hep üzerinizdedir. Dikkatler sizdedir. Ve size dikkat kesilenler de hep tetiktedir.
Ne Rusya ne de Amerika dosttur. Biri diğerinin alternatifi olduğu için soğuk savaş döneminde Türkiye`nin başına doğrudan bir iş gelmemiştir. (Doğrudan diyorum. Çünkü dolaylı olarak Türkiye`nin başına sürekli çoraplar örülmüş ve bu şekilde kontrol edilmiştir. Darbeler, ambargolar, İMF, Dünya Bankası, hibeler, cezalandırmalar v.s)
Osmanlı çatırdamaya başladığında, bağımsızlık peşine düşerek, İngiliz ve Fransızlarla işbirliği yapan Araplar mı dostumuz?
İngiltere, Rusya ve Fransanın, siyasal ve askeri desteğiyle Omanlı`dan bağımsızlığını alan ilk ülke olan Yunanistan mı dostumuz?
Bizi soykırımla suçlayıp, burnumuzun dibine tehdit olarak yerleştirilen Ermenistan mı dostumuz?
Kabinesinin yarıdan fazlası İngiltere vatandaşı olan Irak mı, Şii imparatorluğu peşindeki İran mı dostumuz?
PKK`yı on yıllar boyunca besleyip büyüten Suriye mi yoksa dostumuz?
Görüldü ki, Türkiye`nin komşularıyla iyi ilişkiler içinde olması, Türkiye`nin içine kapanık, verilenle yetinen, sürekli dışa bağımlı, iddiasız ve hedefsiz bir ülke olmasına bağlı.
Türkiye kendi bölgesinde oyun kurucu olarak harekete geçtiğinde, çevresindeki kuklaları oynatan eller de harekete geçti. Yunanistan`ı dolduruşa getiren Fransa, Suriye`de üslenen koalisyon ortakları , Ermenistan`a kol-kanat geren Rusya, İsrail`in kutsal emirlerine amade ABD, her cephede Türkiye`nin karşısına geçti. Türkiye`ye komşu ya da yakın komşu ülkeleri, nasıl istiyorlarsa o şekilde konumlandırdılar ve konumlandırıyorlar.
Her fırsatta hiçbir ülkenin toprağında gözü olmadığını tekrarlayan Türkiye, yüzde 70`lere varan yerli savunma sanayiini ileri seviyelere taşıdığında, dünyanın en büyük yedi ekonomisinden biri haline geldiğinde dengeler değişecek ve Türkiye`ye düşmanlığa konumlandırılan zavallı ülkeler o zaman, gerçek düşmanlarına karşı Türkiye`nin dostluğuna sığınacaklardır.
Azerbaycan-Ermenistan konusuna gelince, Ermenistan, işgal ettiği Karabağ`ı terk etmeden bu savaş bitti denilemez. Eninde sonunda rüzgar eken Ermenistan için Fırtına biçmek kaçınılmaz olacaktır. Azerbaycan`ın nihai hedefi Karabağ`ı geri almaktır. Öyle ya da böyle Karabağ yeniden Türk toprağı olacaktır.