TRT BASKINI VE SİYASİ BARBARLIK

Latif Şimşek

Latif Şimşek

Levent Gök ve 25 CHP'linin, TRT Genel Müdürü Şenol Göka'nın odasını basmasını izlerken masayı yumruklamaktan kendimi alamadım. Tıpkı geçen hafta Dinamit'in canlı yayınında, Beyaz Tv Muhabiri Gençay Ünal'a ODTÜ'lülerin yumruk attığını izlerken masayı yumrukladığım gibi. TRT Genel Müdürü'nün sabrını ve ilkeli yaklaşımını tebrik etmemek mümkün değil. Bir bürokratın nezaketine ve devlet terbiyesine karşı izlediğim, siyasi barbarlığı kınamayı ise gazeteci olmaktan da öte bir insanlık gereği olarak görüyorum.

CHP'liler TRT'de yayınlanan bir belgeselde Atatürk'e ve İnönü'ye hakaret edildiği gerekçesiyle basmışlar makamı. Levent Gök'ün ve diğerlerinin gerekçesi bu. Sözkonusu  belgeseli merak edip ben de izledim. Belgeselde Atatürk'ün adı geçmiyor bile. Sadece, tarihin bir dönemine vurgu yapılıyor.

Sözkonusu CHP ve Atatürk olunca, insan CHP'lilerin Atatürk'e yaptıklarını hatırlamadan edemiyor. Levent Gök'ün kendi partisinin milletvekillerinin Atatürk'e yaptığı hakaretlerden haberinin olmaması mümkün değil. Ancak hakaret kendi partisinden gelince görmezden geliyor.

CHP'DE ATATÜRK'ÜN RESMİNE BİLE TAHAMMÜL YOK

En yenisinden başlayalım. CHP Milletvekili Aylin Nazlıaka'nın meclisteki odasından Atatürk'ün resmi indiriliyor. İddialar, Atatürk'ün resmini Aylin hanım'ın kendisinin indirdiği yolunda. Ancak Aylin Hanım, başka bir CHP'li vekilin resmi indirdiğini söylüyor. Ama ne hikmetse kendisi zan altında kalmasına rağmen, o milletvekilinin adını açıklamıyor. Üstelik Atatürk'ün resmine tahammül edemeyen vekil, “Artık yeni şeyler söylemek lazım” diyerek, Atatürk'ün eskidiğini vurguluyor. CHP Grup Başkan Vekili Engin Altay, CNN Türk'te bu olayı yalanlıyor. Ancak tam da o anda Muharrem İnce canlı yayına bağlanarak, “Evet Aylin Hanım'ın odasında Atatürk'ün resmi indirilmiştir” diyerek, iddiaları doğruluyor. Peki bununla bitiyor mu CHP'de Atatürk düşmanlığı. Elbette Hayır.

ATATÜRK'ÜN BEKÇİSİ DEĞİLİM

Tarih 3 Şubat 2011. Bu kez, dönemin CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Bursa Milletvekili Sena Kaleli Atatürk'ü hedef alıyor. Bursa'daki konuşmasında, CHP'lilerin gözünün içine bakarak, “Ben Atatürk'ün ve cumhuriyetin bekçisi değilim, olmak da istemiyorum” diyor. Salonu dolduran CHP'liler kulaklarına inanamıyor. Atatürk'ün kurduğu partinin yöneticisi, öyle dümdük, “Ben Atatürk'ün bekçisi değilim” diyor. CHP yönetimi bu sözlerin üstüne de bir bardak su içiyor. Bitiyor mu? Elbette bitmiyor.

“DERSİM KATLİAMINDAN ATATÜRK SORUMLU”

Hüseyin Aygün, CHP Tunceli milletvekiliydi. Hani şu, gündeme gelmek için kendini PKK'ya kaçırtıp sonra da “beni bıraktılar” diye asfaltın kenarında ortaya çıkan adam. Ya da, geçtiğimiz Ramazan'da tam iftar vakti , rakı kadehi ile resmini paylaşan, milletvekili müsveddesi. İşte bu adam CHP çatısı altında, “Dersim'de yapılan soykırımdır ve bundan Atatürk de sorumludur” diyerek, Atatürk'ü soykırımcı ilan etmişti. Kullandığı kelimeler tırnak içinde aynen şöyle: “'Dersim Katliamı bir soykırımdır ve sorumlusu CHP ile devlettir. Bu soykırımdan Atatürk de haberdardır'. CHP yöneticileri ise Hüseyin Aygün'ün Atatürk'e yaptığı hakaretlere bu kez bir bardak soğuk su değil ama bir duble buzlu rakı içerek kayıtsız kalmıştı. Atatürk'e hakaret eden parti içinden olunca, kılıçdaroğlu sislerin ardına saklanıp sus-pus oluyordu. Peki bitti mi? Hayır. CHP'liler Atatürk'e hakarete devam ediyor.

SEZGİN TANRIKULU ATATÜRK ADINA ÖZÜR DİLİYOR

Bu kez sahnede CHP'nin kıdemli Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu var. Tanrıkulu yine CNN ekranlarında Atatürk'ü en direkt olarak “soykırımcılık” la suçluyor. “Dersim'de yaşattığımız acılar için CHP adına Dersimlilerden özür diliyorum” diyor. Niye özür diliyor? Dersim harekatını kim yaptı? Hüseyin Aygün'ün deyimiyle, Dersim Katliamına Atatürk onay vermişti. Tanrıkulu işte bu iddiaların doğruluğunu teyit ettiği için özür diliyordu. Hüseyin Aygün ile aynı düşünceyi farklı bir cümleyle paylaşıyordu. Bitti mi? Elbette bitmedi. Benim hatırımdakilerden son bir CHP'li. Geçtiğimiz yıl CHP'ye transfer olan yeşil sosyalist Mehmet Bekaroğlu var. Kılıçdaroğlu, Bekaroğlu'nu CHP'ye genel Başkan Yardımcısı yaptığında, CHP'liler ayağa kalkmış, Bekaroğlu'nun bir konuşmasında Atatürk'e “Kefere” dediği iddialarını yüksek sesle dillendirmişlerdi.

LEVENT GÖK KILIÇDAROĞLU'NUN ODASINI BASMALI

Şimdi Levent Gök, Atatürk konusunda samimi ise TRT Genel Müdürü Şenol Bey'den önce Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun yakasına yapışmalı. “Sen nasıl Atatürk'e hakaret eden bunca milletvekilini, bunca parti yöneticisini Atatürk'ün partisinin çatısı altında tutarsın” diyebilmeli. Sonra, Aylin Nazlıaka'nın karşısına çıkmalı; “Odandan Atatürk'ün resmini indiren kim kardeşim? “Artık yeni şeyler söylemek lazım”, ne demek? Açıklamazsan, bu partide yerin yok” diyebilmeli. Tabii bunlar, TRT Genel Müdürü'nün odasını basıp, masaya dosya çarpmak ve bir bürokrata hakaret etmek kadar kolay değil. Bir de Sezgin Tanrıkulu'na posta koyabilmeli. “Ey Genel Başkan Yardımcım, sen Dersim için CHP adına nasıl özür dilersin. Sen kimsin ki Atatürk adına özür dilersin. Dersim'de katliam olduğunu söyleyip bunun vebalini CHP'ye nasıl yüklersin?” diyebilmeli. Mehmet Bekaroğlu'nu kenara çekip; “Kardeşim sen Atatürk'e kefere dedin mi? Dediysen ikile bu partiden” diyecek delikanlılığı da göstermeli.

“Atatürk'ün bekçisi değilim” diyen Sena Kaleli'yi görmezden gelen CHP yönetimi, Hüseyin Aygün'ü, Atatürk'e yaptığı hakaretten değil, bir CHP'li belediye ile ilgili yolsuzluk açıklamalarından disiplin kuruluna sevketti. Milletvekillerinin Atatürk'e yaptığı hakaretleri görmezden gelen, onları partiden atamayan CHP, Birgül Ayman Güler'i ise “Seçimde CHP Paralel Yapı ile birlikte hareket etti” sözünden dolayı cezalandırdı.

GAZETECİLER CEMİYETİ-BASIN KONSEYİ VAR MI?

TRT'ye CHP'nin yaptığı baskını ne Basın Konseyi gördü ne de Gazeteciler Cemiyeti. Çünkü onlar, sadece komünist, sosyalist ve paralel örgüt sempatizanı gazetecilerin temsilcileridir. Beyaz Tv muhabiri birkaç gün önce, ODTÜ'lü militanlar tarafından kameraların önünde yumruklandı. Tıs yok. Akit muhabiri birkaç ay önce bir araçla kaçırılıp komalık oluncaya kadar dövülüp yola atıldı. Yine tıs yok. Star Gazetesi Demirtaş tarafından hedef gösterildi ardından gazeteye bomba konuldu. Basın konseyi ve gazeteciler cemiyeti yine sessiz. Aynı konsey ve cemiyet, terör örgütü soruşturması kapsamında Ekrem Dumanlı gözaltına alınınca kıyameti kopardılar. Benim de kınadığım, Ahmet Hakan'a saldırı olayında dünyayı ayağa kaldırdılar. TRT Genel Müdürü Şenol Göka'ya makamında yapılan saldırıyı kınamak Basın Konseyi ve Gazeteciler Cemiyeti'nin öncelikli göreviydi. Beyaz Tv muhabirine yumruk atılması da öyle. Görevini yalnızca kendi yandaşı gazeteciler söz konusu olduğunda hatırlayan Konsey ve Cemiyetin meşruiyeti sorgulanmalıdır.