Kadınların Gizli Kabusu; Lipodem
Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Akgül, Lipodem hastalığının aslında bir damar hastalığı olduğunu belirterek, “Bir yağ hastalığı değildir. Yağlanma artışı ve yağlı bölgelerdeki ağrı/acı tamamen derinin altındaki yağ dokusunun yanında bulunan kılcal damarların bozulması sonucu gelişir. Bu hastalığa ayrıca, ağrı ve yağ artışı olduğu için Ağrılı Yağlanma Sendromu da denir” dedi.
İstanbul Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı, Gerontoloji Bölüm Başkanı, Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Akgül, kadınların gizli kabusu; Lipodem hakkında önemli bilgiler verdi, Prof. Dr. Ahmet Akgül, “Bacağınızda şişlik var. Hem de iki bacağınızda da. Aslında her şey ilk başta iyi gidiyordu. Vücut şekliniz iyi, beden imajınız güzel idi. Ama ne olduysa bacaklarınızın her ikisi birden şişmeye başladı.
Bu sorunun nedeni Lipodem hastalığıdır” diye konuştu.
Aslında insanda biriken yağ dokusunun ağrı ve acı yapmadığını anlatan Prof. Dr. Ahmet Akgül, “İşte ağrıyı yapan olay, cilt altında yağların arasında bulunan ince, kılcal damarcıkların bozulması, mikropsuz iltihaplanması ve ödemidir. Bu bozukluk damar etrafında bulunan sinir uçlarını rahatsız eder ve hastanın cildi bir yere dokununca ağrı ve acı hissi verir. Örneğin göbeğinizdeki yağlara dokunun acı veya ağrı var mı yok, ama yağlanmış bacağa dokunun ağrı ve acı var veya kolunuza dokunun yağlı yerlere acıyı hissedersiniz. İşte, esas olay yağlanma değil esas olay deri altı dolaşımın bozulması yani kılcal damar bozukluğudur” diye konuştu.
Bu hastalığın damar bozukluğuna bağlı olduğunun diğer bir göstergesi kendiliğinden oluşan morluklar olduğunu dile getiren Prof. Dr. Ahmet Akgül, “Lipodemi olan hasta en ufak bir çarpma veya travma sonrası beklentiden çok daha fazla deride morarma olur, bazen ise hiçbir yere çarpmadan da, kendiliğinden de morarmalar olmaktadır. Hasta bu kendiliğinden oluşan morarmalara zaten hiç anlam verememiştir. Gittiği doktorlar da “karaciğer hastalığı” düşünmüş, orada da bir hastalık bulamayınca “sende bir şey yok, geçer” demiştir. Aslında sorun, cilt altı kılcal damarlardaki hastalık sonucu kılcal damar kanamaları olmakta ve bu da deri üstüne “morarma” olarak yansımaktadır.
Hasta “anneminde bacakları zaten kalın, bu benim yapım” diyerek yıllarca hastalığı olduğunu bilmeden sıkıntılar çekmiştir. Aslında bu bir hastalıktır ve sıklıkla genetik de geçer. Yani hastanın yapısı böyle değildir. Annesinin yapısı da böyle değildir. Çünkü annesi de lipodem hastasıdır ama ne kendi ne de onu tedavi etmeye çalışanlar bilememektedir. Sonuçta lipodem hastalığı olan hastanın kız çocuğu da lipodem adayı olacaktır” şeklinde konuştu.
Prof. Dr. Ahmet Akgül, açıklamasını şöyle sürdürdü; “Erkeklerde de olur ama erkeklerin cilt altı yapısı ve yağ dağılımı farklıdır. Kılcal damarların yağ ile iletişimi daha farklıdır. Bu nedenle lipodem hastalığı büyük oranda kadınlarda görülür.
’Selülit hastalığı ile lipodem hastalığı aynı mıdır’
Selülit hastalığında da dikkat ederseniz çok zayıf insanlarda bile olur. Örneğin medyada gördüğünüz manken mesleğinde bulunan kişilerde de zaman zaman bu rahatsızlıkları görmektesiniz. Halbuki bu kişilerde rahatsız görünüme neden olacak yağ fazlalığı yoktur ama deri altı kılcal dolaşım bozukluğu olduğu için o bölgede (genellikle basen ve bacak arkaları) ciltte portakal kabuğu görünümü oluşur. Aslında mikropsuz ortaya çıkan bu selülit hastalığı, lipodem hastalığının ilk belirtilerindendir yani lipodem ile selülit hastalığı aynı sorunlardan başlayan hastalıklardır, yalnızca lipodem, selülitin çok daha ileri seviyesidir.
Peki, hastamızda sonuç olarak LİPODEM var, ne yapacağız, nasıl tedavi edeceğiz? Bu durumda 2 önemli soruya cevap vermemiz lazım?
Lipodem olan yerlerde yani bacak, kol veya basen için hasta estetik kaygılar taşıyor mu yoksa şikayeti yalnızca ağrı/acı, çabuk morarma gibi cilt altı damar hastalıkları mı? Yani 2 önemli sorun var: Yağ artışına bağlı sıkıntılar ve damar bozukluğuna bağlı sıkıntılar. Yağ artışı hem estetik sıkıntılara yol açmakta hem de hareket kısıtlaması yapmaktadır. Kılcal damar sorunları ise ağrı/acı ve morluklara neden olmaktadır.
Eğer hastada ciddi bir hareket sorunu yok ise ve estetik olarak da yağlanmadan dolayı çok kaygısı yok ise kılcal damar tedavileri yapılmalı ve hastanın ağrısı, acısı ve morarma sorunları ortadan kaldırılmalıdır. Yani cilt altı dolaşım bozukluğu tedavi edilmelidir. Bu durum genellikle yaşı daha ileri hastalarda karşımıza çıkmaktadır. Aynı zamanda selülit tedavisi için de uygulanmaktadır. Hastanın kılcal damarları tamir edilip, dolaşım artınca hasta damar diyeti ve egzersiz ile zaten yavaş da olsa yağları eritmeye de başlayacaktır. Ağrısı geçtiği için spor yapması daha da kolaylaşacak ve yağ erimesi başlayacaktır.
Kılcal damar tedavisi ve dolaşımı artırmak için hem cihazlar hem de iğne tedavileri yapmaktayız: Önce mikro düzeyde elektrik akımı üreten cihazlarda lipodemi olan bölgedeki cilt altı kılcal damarlar uyarılır. Daha sonra cilt altı dokuyu hareketlendirici cihaza sokulur. Sonra vakum tedavisi yapan cihaza girerek daralmış olan kılcal damarlar açılır ve böylece cilt altına gelen kan artmaya başlar. Hasta biyorezonansa alınır ve kılcal kan akımı artırılmak için enerji verilir. Bu arada hastanın kol damarından kan alınır ve onarıcı enzimler elde edilir ve oksijen birlikte cilt altına iğne ile verilir yani Oksiplazma tedavisi yapılır. Hastaya gerekirse soğuk lipoliz veya şekillendirme işlemleri de yapılabilir.
Bu işlemler yaklaşık 2 saat civarında sürer ve hastanın selülit/lipodem ağırlığına göre 2 günde bir, haftada 2 veya her gün bile yapılabilir.
Bu arada hastamıza damar diyeti ve her gün tempolu şekilde en az 40 dakika sürecek yürüyüş önermekteyiz. Hasta tüm spor çeşitlerini yapabilir ama halter kaldırma hariç.”
Kaynak: İHA
Bu sorunun nedeni Lipodem hastalığıdır” diye konuştu.
Aslında insanda biriken yağ dokusunun ağrı ve acı yapmadığını anlatan Prof. Dr. Ahmet Akgül, “İşte ağrıyı yapan olay, cilt altında yağların arasında bulunan ince, kılcal damarcıkların bozulması, mikropsuz iltihaplanması ve ödemidir. Bu bozukluk damar etrafında bulunan sinir uçlarını rahatsız eder ve hastanın cildi bir yere dokununca ağrı ve acı hissi verir. Örneğin göbeğinizdeki yağlara dokunun acı veya ağrı var mı yok, ama yağlanmış bacağa dokunun ağrı ve acı var veya kolunuza dokunun yağlı yerlere acıyı hissedersiniz. İşte, esas olay yağlanma değil esas olay deri altı dolaşımın bozulması yani kılcal damar bozukluğudur” diye konuştu.
Bu hastalığın damar bozukluğuna bağlı olduğunun diğer bir göstergesi kendiliğinden oluşan morluklar olduğunu dile getiren Prof. Dr. Ahmet Akgül, “Lipodemi olan hasta en ufak bir çarpma veya travma sonrası beklentiden çok daha fazla deride morarma olur, bazen ise hiçbir yere çarpmadan da, kendiliğinden de morarmalar olmaktadır. Hasta bu kendiliğinden oluşan morarmalara zaten hiç anlam verememiştir. Gittiği doktorlar da “karaciğer hastalığı” düşünmüş, orada da bir hastalık bulamayınca “sende bir şey yok, geçer” demiştir. Aslında sorun, cilt altı kılcal damarlardaki hastalık sonucu kılcal damar kanamaları olmakta ve bu da deri üstüne “morarma” olarak yansımaktadır.
Hasta “anneminde bacakları zaten kalın, bu benim yapım” diyerek yıllarca hastalığı olduğunu bilmeden sıkıntılar çekmiştir. Aslında bu bir hastalıktır ve sıklıkla genetik de geçer. Yani hastanın yapısı böyle değildir. Annesinin yapısı da böyle değildir. Çünkü annesi de lipodem hastasıdır ama ne kendi ne de onu tedavi etmeye çalışanlar bilememektedir. Sonuçta lipodem hastalığı olan hastanın kız çocuğu da lipodem adayı olacaktır” şeklinde konuştu.
Prof. Dr. Ahmet Akgül, açıklamasını şöyle sürdürdü; “Erkeklerde de olur ama erkeklerin cilt altı yapısı ve yağ dağılımı farklıdır. Kılcal damarların yağ ile iletişimi daha farklıdır. Bu nedenle lipodem hastalığı büyük oranda kadınlarda görülür.
’Selülit hastalığı ile lipodem hastalığı aynı mıdır’
Selülit hastalığında da dikkat ederseniz çok zayıf insanlarda bile olur. Örneğin medyada gördüğünüz manken mesleğinde bulunan kişilerde de zaman zaman bu rahatsızlıkları görmektesiniz. Halbuki bu kişilerde rahatsız görünüme neden olacak yağ fazlalığı yoktur ama deri altı kılcal dolaşım bozukluğu olduğu için o bölgede (genellikle basen ve bacak arkaları) ciltte portakal kabuğu görünümü oluşur. Aslında mikropsuz ortaya çıkan bu selülit hastalığı, lipodem hastalığının ilk belirtilerindendir yani lipodem ile selülit hastalığı aynı sorunlardan başlayan hastalıklardır, yalnızca lipodem, selülitin çok daha ileri seviyesidir.
Peki, hastamızda sonuç olarak LİPODEM var, ne yapacağız, nasıl tedavi edeceğiz? Bu durumda 2 önemli soruya cevap vermemiz lazım?
Lipodem olan yerlerde yani bacak, kol veya basen için hasta estetik kaygılar taşıyor mu yoksa şikayeti yalnızca ağrı/acı, çabuk morarma gibi cilt altı damar hastalıkları mı? Yani 2 önemli sorun var: Yağ artışına bağlı sıkıntılar ve damar bozukluğuna bağlı sıkıntılar. Yağ artışı hem estetik sıkıntılara yol açmakta hem de hareket kısıtlaması yapmaktadır. Kılcal damar sorunları ise ağrı/acı ve morluklara neden olmaktadır.
Eğer hastada ciddi bir hareket sorunu yok ise ve estetik olarak da yağlanmadan dolayı çok kaygısı yok ise kılcal damar tedavileri yapılmalı ve hastanın ağrısı, acısı ve morarma sorunları ortadan kaldırılmalıdır. Yani cilt altı dolaşım bozukluğu tedavi edilmelidir. Bu durum genellikle yaşı daha ileri hastalarda karşımıza çıkmaktadır. Aynı zamanda selülit tedavisi için de uygulanmaktadır. Hastanın kılcal damarları tamir edilip, dolaşım artınca hasta damar diyeti ve egzersiz ile zaten yavaş da olsa yağları eritmeye de başlayacaktır. Ağrısı geçtiği için spor yapması daha da kolaylaşacak ve yağ erimesi başlayacaktır.
Kılcal damar tedavisi ve dolaşımı artırmak için hem cihazlar hem de iğne tedavileri yapmaktayız: Önce mikro düzeyde elektrik akımı üreten cihazlarda lipodemi olan bölgedeki cilt altı kılcal damarlar uyarılır. Daha sonra cilt altı dokuyu hareketlendirici cihaza sokulur. Sonra vakum tedavisi yapan cihaza girerek daralmış olan kılcal damarlar açılır ve böylece cilt altına gelen kan artmaya başlar. Hasta biyorezonansa alınır ve kılcal kan akımı artırılmak için enerji verilir. Bu arada hastanın kol damarından kan alınır ve onarıcı enzimler elde edilir ve oksijen birlikte cilt altına iğne ile verilir yani Oksiplazma tedavisi yapılır. Hastaya gerekirse soğuk lipoliz veya şekillendirme işlemleri de yapılabilir.
Bu işlemler yaklaşık 2 saat civarında sürer ve hastanın selülit/lipodem ağırlığına göre 2 günde bir, haftada 2 veya her gün bile yapılabilir.
Bu arada hastamıza damar diyeti ve her gün tempolu şekilde en az 40 dakika sürecek yürüyüş önermekteyiz. Hasta tüm spor çeşitlerini yapabilir ama halter kaldırma hariç.”