ANALİZ - Çin-Hindistan Sınırında 'Statüko' Gerilimi
Çin, Hindistan ve Bhutan’ın çevrelediği stratejik dar bir boğazda başlayan gerginlik, Pekin yönetiminden gelen tehditlerle artarak devam ediyor Hindistan tarafı ise bu seferki anlaşmazlığın önceki sınır ihtilaflarından farkına dikkat çekerek, Çin’in bölgede ‘kabullenilmiş’ statükonun aleyhine girişimde bulunduğu iddiasını gündeme taşıyor Geniş sınır boyu, Himalayalar gibi zorlu coğrafi koşullar ve bunlara ilâve olarak yeni gelişen jeostratejik eğilimler ve ulusal güvenlik algısındaki farklılaşmalar, iki ülkenin sınır anlaşmazlığında giderek keskin söylemleri gündeme taşımasına neden oluyor.
MEHMET ÖZAY - Çin yönetiminin başta Güney Çin Denizi olmak üzere uluslararası sularda komşu ükelerle yaşadığı sınır anlaşmazlıkları, denizlerden sonra karada da ortaya çıktı.
Himalayalarda Çin, Hindistan ve Bhutan’ın çevrelediği stratejik dar bir boğazda başlayan gerginlik, Pekin yönetiminden gelen tehditlerle artarak devam ediyor. Son gelişmeye sebep, Çin ordusunun, bölgenin kendi halinde ülkesi Bhutan’ın da taraf olduğu sınır bölgesinde, haziran ayı başlarında yol inşa çalışmasına başlaması oldu.
Hindistan yönetimi Çin’in Doklam platosundaki varlığının bir uzantısı olarak söz konusu bölgedeki inşa faaliyetini, Hindistan ile Bhutan’ı birbirine bağlayan Siliguri koridorunu kesmeye matuf bir girişim olarak değerlendiriyor. Hindistan tarafı, bu seferki anlaşmazlığın önceki sınır ihtilaflarından farkına dikkat çekerek, Çin’in bölgede ‘kabullenilmiş’ statükonun aleyhine girişimde bulunduğu iddiasını gündeme taşıyor.
- Çin yönetiminden sert uyarılar
Üzerinde anlaşma tesis edilemeyen bu geniş sınır boyunun küçük ortağı Bhutan ise kritik bir konumda bulunuyor. Bhutan yönetiminin Çin’le herhangi bir siyasi ilişkisi bulunmazken, söz hakkı ve güvenlik konusunu Hindistan’a devretmiş durumda. Öyle ki haziran başında Çin ordusunun Bhutan’la sınır anlaşmazlığına konu olan bölgede başlattığı yol inşası karşısında Hindistan yönetimi ulusal güvenliğinin tehdit edildiği gerekçesiyle bir grup askerini Çin tarafına geçirerek bu gelişmeyi engellemek istedi. Buna karşılık Pekin yönetimi Hindistan askerlerinin Çin sınırına girmesini ‘istilâ’ olarak adlandırırken, tehdit içerikli açıklamalar da birbirini takip etti.
Çin dışişleri ve savunma bakanlıkları, Hindistan’ı sınırı ihlâl ettiği gerekçesiyle uyarırken, Hindistan birliklerinin bir an önce sınırın öte yakasına geçmesi konusunda çağrıda bulundu. Çin ordusundan yapılan açıklama sıradan bir çağrı olmanın ötesinde, birliklerin derhal çekilmemesi halinde Çin’in teritoryal egemenlik sahasını korumak için her yola başvurulacağının ifade edildiği tehditkâr bir üslup taşıyordu.
Son olarak Savunma Bakanlığı Sözcüsü Wu Qian bu kararlı yaklaşımı daha da güçlendirme adına, “Çin ordusunu sarsmak, bir dağı sarsmaktan daha zordur” diyerek, Hindistan tarafına niyetini gayet net ifade etti. Çin tarafının güç kullanımına matuf dozu yüksek bu uyarısını modern dönemde Hindistan’la yaşanan sınır anlaşmazlıkları çerçevesinde izah etmek isabetli olmaz. Bu yaklaşımı, 1 Ağustos’ta doksanıncı yılını kutlayacak olan Çin ordusu bakımından törenler öncesinde bir tür gövde gösterisi olarak yorumlamak da mümkün. Öte yandan bölgedeki Çin birliklerinin gerçek mermilerle gerçekleştirdiği tatbikat, Pekin yönetiminin bu tehditlerinden geri atmayacağının bir kanıtı hükmünde. Bu yaklaşımın bir savaş söylemi içerdiği de dikkate alınmalı.
- Değişen jeopolitik algılar
Hindistan ordusunun Pekin'den gelen bütün uyarılara karşın şu ana kadar geri adım atmaya yanaşmaması, gerginliğin devamı anlamı taşıyor. Bu gelişme bağlamında tehditkâr tavrın Hindistan’dan kaynaklandığı izlenimi uyanabilir. Ancak çok geniş olan sınır bölgesinde herhangi bir belirleyiciliğin olmaması, her an ciddi bir krize dönüşebilecek ihtilafların da zeminini oluşturuyor. Geçmişte iki ülkeyi zaman zaman karşı karşıya getiren bu temel sorun, taraflar arasında ‘güven arttırmayı amaçlayan’ 2013 tarihli anlaşmanın da arzu edilen amaca hizmet edip etmediğinin sorgulanmasına yol açıyor.
Geniş sınır boyu, Himalayalar gibi zorlu coğrafi koşullar ve bunlara ilâve olarak yeni gelişen jeostratejik eğilimler ve ulusal güvenlik algısındaki farklılaşmalar, iki ülkenin sınır anlaşmazlığında giderek keskin söylemleri gündeme taşımasına neden oluyor. Bu gelişmler, bugüne kadar sürdürülebilir olduğu gözlemlenen statükonun devamının ne kadar gerçekçi temellere dayandığı konusunu da şüpheli hale getiriyor.
Bugün Çin-Hindistan sınır anlaşmazlığına konu olan bölge, 1962 yılında yaşanan ve Hindistan’ın geri çekilmek zorunda kaldığı, yenilgi olarak da addedilebilecek şekilde sonuçlanmıştı. Çin dışişleri ve savunma bakanlıklarından yapılan açıklamalar ve Çin medyasında yer alan yorumlar işte bu 1962 çatışmasına atıfta bulunarak, bu defa Hindistan için sonucun çok daha ağır olacağı ihtarında bulunuyor. Ancak bugün farklı jeopolitik ve stratejik kaygıların belirleyici olduğunu, dolayısıyla Himalayalardaki sınır anlaşmazlığının farklı sonuçlar doğurabileceğini hesap etmek gerekir.
- Sınır anlaşmazlığı, dönemsel farklılaşmalar
Haziran ayının başlarında gündeme gelen sınır ihlali, aslında 2. Dünya Savaşı sonrasında Çin ve Hindistan’ın 3 bin 500 kilometre uzunluğundaki sınır hattı üzerinde yaşanan ihtilaflarda yeni bir evreye gelindiğini gösteriyor. Nitekim 1962 ve 1967 yıllarında meydana gelen çatışmaların ardından mevcut sorunların çözümünün geleceğe ertelenmesiyle, yani bir şekilde statükonun korunması kararıyla bugünlere gelindi.
Ancak bu son gelişme gösteriyor ki, Pekin yönetimi, Güney Çin Deniz’inden sonra şimdi de Himalayalarda inşa faaliyetine girişerek, bölgede statükonun değişmesi yönünde adım atıyor. En azından Hindistan yönetimi inşa faaliyetini bu şekilde yorumlayarak müdahale ihtiyacı hissediyor.
Bu gelişmeyi Çin ve Hindistan arasında tarihsel arka planı olan bir karşılaşmadan ibaret olarak değerlendirmek mümkün değil. Bu ay içerisinde Hindistan’ın ABD ve Japonya ile Hint Okyanusu'nda gerçekleştirdiği tatbikat, Çin’in küresel açılımı karşısında kritik su yollarında ‘güvenli seyir’ ve ‘uluslararası statükonun’ korunmasına matuf bir amaç da taşıyordu. Hindistan yönetimini bugün Himalayaların bir köşesinde bir bakıma önleyici tedbir almaya iten de Çin’in Güney Çin Denizi’nde sergilediği ve şu ana kadar da geri adım atma niyetinde olmadığı sivil ve askeri yapılanma gayretleri.
Krizin bu hafta Çin’de yapılacak BRISC toplantısı çerçevesinde güvenlik birimlerinin başlıca gündem maddelerinden biri olacağı kesin ancak iki tarafın da karşılıklı geri adım beklediği mevcut durumda çözüme yönelik mesafe alınıp alınamayacağı belirsiz.
Kaynak: AA
Himalayalarda Çin, Hindistan ve Bhutan’ın çevrelediği stratejik dar bir boğazda başlayan gerginlik, Pekin yönetiminden gelen tehditlerle artarak devam ediyor. Son gelişmeye sebep, Çin ordusunun, bölgenin kendi halinde ülkesi Bhutan’ın da taraf olduğu sınır bölgesinde, haziran ayı başlarında yol inşa çalışmasına başlaması oldu.
Hindistan yönetimi Çin’in Doklam platosundaki varlığının bir uzantısı olarak söz konusu bölgedeki inşa faaliyetini, Hindistan ile Bhutan’ı birbirine bağlayan Siliguri koridorunu kesmeye matuf bir girişim olarak değerlendiriyor. Hindistan tarafı, bu seferki anlaşmazlığın önceki sınır ihtilaflarından farkına dikkat çekerek, Çin’in bölgede ‘kabullenilmiş’ statükonun aleyhine girişimde bulunduğu iddiasını gündeme taşıyor.
- Çin yönetiminden sert uyarılar
Üzerinde anlaşma tesis edilemeyen bu geniş sınır boyunun küçük ortağı Bhutan ise kritik bir konumda bulunuyor. Bhutan yönetiminin Çin’le herhangi bir siyasi ilişkisi bulunmazken, söz hakkı ve güvenlik konusunu Hindistan’a devretmiş durumda. Öyle ki haziran başında Çin ordusunun Bhutan’la sınır anlaşmazlığına konu olan bölgede başlattığı yol inşası karşısında Hindistan yönetimi ulusal güvenliğinin tehdit edildiği gerekçesiyle bir grup askerini Çin tarafına geçirerek bu gelişmeyi engellemek istedi. Buna karşılık Pekin yönetimi Hindistan askerlerinin Çin sınırına girmesini ‘istilâ’ olarak adlandırırken, tehdit içerikli açıklamalar da birbirini takip etti.
Çin dışişleri ve savunma bakanlıkları, Hindistan’ı sınırı ihlâl ettiği gerekçesiyle uyarırken, Hindistan birliklerinin bir an önce sınırın öte yakasına geçmesi konusunda çağrıda bulundu. Çin ordusundan yapılan açıklama sıradan bir çağrı olmanın ötesinde, birliklerin derhal çekilmemesi halinde Çin’in teritoryal egemenlik sahasını korumak için her yola başvurulacağının ifade edildiği tehditkâr bir üslup taşıyordu.
Son olarak Savunma Bakanlığı Sözcüsü Wu Qian bu kararlı yaklaşımı daha da güçlendirme adına, “Çin ordusunu sarsmak, bir dağı sarsmaktan daha zordur” diyerek, Hindistan tarafına niyetini gayet net ifade etti. Çin tarafının güç kullanımına matuf dozu yüksek bu uyarısını modern dönemde Hindistan’la yaşanan sınır anlaşmazlıkları çerçevesinde izah etmek isabetli olmaz. Bu yaklaşımı, 1 Ağustos’ta doksanıncı yılını kutlayacak olan Çin ordusu bakımından törenler öncesinde bir tür gövde gösterisi olarak yorumlamak da mümkün. Öte yandan bölgedeki Çin birliklerinin gerçek mermilerle gerçekleştirdiği tatbikat, Pekin yönetiminin bu tehditlerinden geri atmayacağının bir kanıtı hükmünde. Bu yaklaşımın bir savaş söylemi içerdiği de dikkate alınmalı.
- Değişen jeopolitik algılar
Hindistan ordusunun Pekin'den gelen bütün uyarılara karşın şu ana kadar geri adım atmaya yanaşmaması, gerginliğin devamı anlamı taşıyor. Bu gelişme bağlamında tehditkâr tavrın Hindistan’dan kaynaklandığı izlenimi uyanabilir. Ancak çok geniş olan sınır bölgesinde herhangi bir belirleyiciliğin olmaması, her an ciddi bir krize dönüşebilecek ihtilafların da zeminini oluşturuyor. Geçmişte iki ülkeyi zaman zaman karşı karşıya getiren bu temel sorun, taraflar arasında ‘güven arttırmayı amaçlayan’ 2013 tarihli anlaşmanın da arzu edilen amaca hizmet edip etmediğinin sorgulanmasına yol açıyor.
Geniş sınır boyu, Himalayalar gibi zorlu coğrafi koşullar ve bunlara ilâve olarak yeni gelişen jeostratejik eğilimler ve ulusal güvenlik algısındaki farklılaşmalar, iki ülkenin sınır anlaşmazlığında giderek keskin söylemleri gündeme taşımasına neden oluyor. Bu gelişmler, bugüne kadar sürdürülebilir olduğu gözlemlenen statükonun devamının ne kadar gerçekçi temellere dayandığı konusunu da şüpheli hale getiriyor.
Bugün Çin-Hindistan sınır anlaşmazlığına konu olan bölge, 1962 yılında yaşanan ve Hindistan’ın geri çekilmek zorunda kaldığı, yenilgi olarak da addedilebilecek şekilde sonuçlanmıştı. Çin dışişleri ve savunma bakanlıklarından yapılan açıklamalar ve Çin medyasında yer alan yorumlar işte bu 1962 çatışmasına atıfta bulunarak, bu defa Hindistan için sonucun çok daha ağır olacağı ihtarında bulunuyor. Ancak bugün farklı jeopolitik ve stratejik kaygıların belirleyici olduğunu, dolayısıyla Himalayalardaki sınır anlaşmazlığının farklı sonuçlar doğurabileceğini hesap etmek gerekir.
- Sınır anlaşmazlığı, dönemsel farklılaşmalar
Haziran ayının başlarında gündeme gelen sınır ihlali, aslında 2. Dünya Savaşı sonrasında Çin ve Hindistan’ın 3 bin 500 kilometre uzunluğundaki sınır hattı üzerinde yaşanan ihtilaflarda yeni bir evreye gelindiğini gösteriyor. Nitekim 1962 ve 1967 yıllarında meydana gelen çatışmaların ardından mevcut sorunların çözümünün geleceğe ertelenmesiyle, yani bir şekilde statükonun korunması kararıyla bugünlere gelindi.
Ancak bu son gelişme gösteriyor ki, Pekin yönetimi, Güney Çin Deniz’inden sonra şimdi de Himalayalarda inşa faaliyetine girişerek, bölgede statükonun değişmesi yönünde adım atıyor. En azından Hindistan yönetimi inşa faaliyetini bu şekilde yorumlayarak müdahale ihtiyacı hissediyor.
Bu gelişmeyi Çin ve Hindistan arasında tarihsel arka planı olan bir karşılaşmadan ibaret olarak değerlendirmek mümkün değil. Bu ay içerisinde Hindistan’ın ABD ve Japonya ile Hint Okyanusu'nda gerçekleştirdiği tatbikat, Çin’in küresel açılımı karşısında kritik su yollarında ‘güvenli seyir’ ve ‘uluslararası statükonun’ korunmasına matuf bir amaç da taşıyordu. Hindistan yönetimini bugün Himalayaların bir köşesinde bir bakıma önleyici tedbir almaya iten de Çin’in Güney Çin Denizi’nde sergilediği ve şu ana kadar da geri adım atma niyetinde olmadığı sivil ve askeri yapılanma gayretleri.
Krizin bu hafta Çin’de yapılacak BRISC toplantısı çerçevesinde güvenlik birimlerinin başlıca gündem maddelerinden biri olacağı kesin ancak iki tarafın da karşılıklı geri adım beklediği mevcut durumda çözüme yönelik mesafe alınıp alınamayacağı belirsiz.