Mersin'deki Darbe Girişimi Davasına Devam Edildi
İçel’de Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) 15 Temmuz’daki darbe girişimine ilişkin 25’i tutuklu 29 şüphelinin yargılanmasına ikinci gün de devam edildi. Duruşmada, darbe gecesinde oldukça alkollü olduğu belirlenen, tutuklu eski tuğamiral Nejat Atilla Demirhan’ın makam şoförü sivil memur Ali Gül, darbe gecesinde kendisine MP5 silahla nöbet tutturulduğunu iddia ederken, o gece amiralin odasında “Ben sıkıyönetim komutanıyım” diye bağırdığını duyduğunu da öne sürdü.
FETÖ elebaşı Fetullah Gülen’in bir numaralı sanık olduğu, aralarında tutuklu eski tuğamiral Nejat Atilla Demirhan ve eski 3. sınıf emniyet müdürü Hasan Basri Dağdelen’in de bulunduğu 25’i tutuklu 29 şüphelinin yargılandığı davanın görülmesine bugün de devam edildi. İçel 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dün başlayan duruşmanın ikinci gününe, tutuklu ve tutuksuz sanıklar, avukatlar ve sanık yakınları katıldı.
İçel Cumhuriyet Başsavcı Vekili Ömer Faruk Güngör tarafından hazırlanan 462 sayfalık iddianame kapsamında, bugün dinlenen 8 sanıktan ikisi savunmalarını bir sonraki duruşmada yapmak için mahkeme heyetinden süre istedi.
“15 Temmuz akşamında tamamen Demirhan’ın talimatlarını uyguladım”
Yaklaşık 8 saat süren ikinci oturumda ilk savunmayı, darbe girişimi öncesinde Akdeniz Bölge ve Garnizon Komutanlığı’nda Harekat Şube Müdürü olarak görev yapan Kurmay Yüzbaşı Ali Gül yaptı. 15 Temmuz sonrasında ilk etapta tanıkken bir anda sanık olduğunu belirten Gül, FETÖ’cü olmadığını, hayatı boyunca da FETÖ ile hiçbir ilgisinin olmadığını savundu. 15 Temmuz akşamında tamamen Demirhan’ın talimatlarını uyguladığını söyleyen Gül, o gece evde uyurken birliğe gitme emri verildiğini, askerlik kuralı gereği gitmek zorunda kaldığını ifade etti.
Birlikte, kendisine sözde sıkıyönetim mesajının çıktısını alması emri verildiğini, ayrıca sıkıyönetim kanununun özetinin çıkarılmasının istendiğini belirten Gül, “Ben de çıkarıp Nejat Atilla Demirhan’a verdim. Bu direktifi ben hazırlamadım. Demirhan, sözde sıkıyönetim mesajını bizzat dikte ettirerek hazırlattı. Ben sadece daktilo ettim. Mesajın hazırlanmasından çekilmesine kadar tüm süreçlerde benim bir etkim ve tavsiyem olmamıştır. Mesajın yazılmasına ilişkin tüm suçlamaları reddediyorum” dedi.
Gül, o gece odada silahlı korumalar olduğunu, korktuğu için mesaj yazma işleminde bulunduğunu da dile getirdi. Başta Demirhan olmak üzere diğerleriyle de fikir birliği içinde olmadığını kaydeden Gül, iddianamede yer alan FETÖ/PDY örgütü üyesi olduğuna yönelik suçlamalara karşı da “Ne üyesiyim ne de sempatizanıyım. Beraatımı ve tahliyemi istiyorum” savunmasını yaptı.
Demirhan’ın emir astsubayı Hakan Öğüt ise savunmasında FETÖ terör örgütüyle herhangi bir irtibatının olmadığını ve darbe girişimi sırasında yıllık izinde Ankara’da olduğunu söyledi.
15 Temmuz akşamı Demirhan’ın kendisini arayarak İçel’e çağırdığını ve babasının arabasıyla yola çıktığını anlatan Öğüt, saat 04.30 sıralarında dönemin İçel Emniyet Müdürü Rahmi Baştuğ’un kendisini telefonla arayarak, Demirhan’ı teslim etmesini istediğini, kendisinin de yolda olduğunu söylediğini, Baştuğ’un ise evine gidip dinlenmesini salık verdiğini aktardı. İçel’e döndükten sonra 16 Temmuz’da saat 11.00 civarında karargaha gittiğini ve girer girmez de gözaltına alındığını belirten Öğüt, üzerine atılı suçları kabul etmediğini ifade etti.
Dağdelen, sağlık sorunlarını gerekçe göstererek, savunmasını bir sonraki duruşmaya bıraktı
Duruşmada daha sonra, davanın öne çıkan isimlerinden eski 3. sınıf emniyet müdürü Hasan Basri Dağdelen ifade verdi. Dağdelen, göz tansiyonu sorunu olduğunu, bu nedenle iddianameyi inceleyemediğini söyleyerek, savunmasını bir sonraki duruşmada yapmak için mahkeme başkanından süre istedi.
“Komutanı ikna eden, müzakere eden, çatışma çıkmasını engelleyen kişi benim”
Darbe girişimi öncesinde Akdeniz Bölge ve Garnizon Komutanlığı’nda Lojistik Şube Müdürü olan eski Deniz İkmal Binbaşı İlhan Tabur ise Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nda doktora yapan tek ikmal subayı olduğunu, geçmişte kendisine ’Balyozcu’ yaftası yakıştırıldığını, şimdi de ’FETÖ’cü’ dediklerini söyledi.
Buna yönelik hiçbir delil olmadığını belirten Tabur, bir terör örgütünden yargılanmaktan onurunun zedelendiğini dile getirdi. Atatürkçü, cumhuriyetçi ve sosyal demokrat biri olduğunu kaydeden Tabur, hayatı boyunca bir cemaatin içinde bulunmadığını, sempati dahi duymadığını savundu. Olay günü yıllık izinde olduğunu, İstanbul ve Ankara’da yaşananlardan haberdar olunca subay bilinciyle telefon görüşmeleri yaptığını anlattı. Demirhan dahil kendisini hiç kimsenin aramadığını, Garnizon’da kırmızı güvenlik alarmı ilan edildiğini öğrenince İçel’e döndüğünü aktaran Tabur, “Gece saat 01.00 civarında Komutanlığa gelince kapıda çok sayıda özel harekat polisini gördüm. Keşke beni içeriye almasalardı da başıma bunlar gelmeseydi. Ama durduran olmadı ve girdim. Komutanlıkta ben yokken olan olaylar nedeniyle suçlanıyorum ve 11 aydır tutukluyum” diye konuştu.
“‘Gerekirse vurun’ emri verilmiş olan amiral şu anda karşınızda yargılanıyorsa bu benim sayemdedir” diyen Tabur, doktorasında aldığı eğitimle Demirhan’ı teslim olması için müzakere yoluyla ikna edebileceğini düşünerek, komutanın odasına gidip konuştuğunu söyledi.
Çatışma çıkmasın, kan akmasın diyerek Demirhan’ı ikna etmeye çalıştığını ifade eden Tabur, Demirhan’ın “Tamam git haber ver, teslim olacağım. Kafamı toplamak istiyorum. Bana müsaade et” dediğini aktardı. Haberi vermek için çıktığı sırada bir anda içeriye girenlerin komutanı teslim aldığını belirten Tabur, “FETÖ’cü değilim. Komutanı ikna eden, müzakere eden, çatışma çıkmasını engelleyen kişi benim ama kumpaslara uğradım. Birinci değil, ikinci derece akrabalarımdan biri FETÖ’cü çıkarsa ben savunma yapmayı bırakacağım. Darbeye ilişkin hiçbir talimat almadım ve vermedim” ifadelerini kullandı.
Eski polisler İrfan Tellioğlu ile Koray Gün’ün daha sonra savunma yapmak için süre istedikleri duruşmada, eski polis memuru İsa Karabudak ile eski polis Mustafa Uyanık ise darbe girişimine ilişkin üzerlerine atılı suçları kabul etmediklerini dile getirdiler.
“Olay gecesi alkollüydüm. MP5 silahı bana verdiler”
Demirhan’ın makam şoförü sivil memur Kadir Nevzat Yontkan’ın duruşmada dile getirdiği iddialar ise dikkat çekti. Sanık ifadelerinde, darbe gecesinde oldukça alkollü olduğu belirtilen Yontkan da o gece fazla alkol aldığını, ne kadar içtiğini hatırlamadığını kabul etti. Birliğe çağrıldığı için gittiğini söyleyen Yontkan, Demirhan’ın koruması Seyhan Açar ile birlikte Kurmay Başkanı Tayfur Ergi’ye gittiklerini, Ergi’nin de Açar’a, arabadan MP5 görev silahını getirmesi emrini verdiğini anlattı. Açar’ın getirdiği silahı kendisine verdiklerini ve kapıda nöbet tutmasını istediklerini iddia eden Yontkan, “Ben kimseye silah doğrultmadım, kimseye dışarı çıkamazsınız, içeri giremezsiniz demedim. Benim böyle bir emir verme yetkim yok. Kurmay başkanımız da bana böyle bir emir vermedi. Bu silahla komutanı koruyup kollamadım. Böyle bir yetkim de yok” ifadelerini kullandı.
“‘Ben sıkıyönetim komutanıyım’ diye bağırdığını duydum”
Daha sonra kendisine nizamiye kapısına giderek, bir gün sonra Hasan Basri Dağdelen olduğunu öğrendiği kişiyi getirmesi emri verildiğini, Dağdelen’i makam odasına getirdikten sonra da arabadaki polis telsizini getirmesinin istendiğini iddia eden Yontkan, “Telsizi getirip verdim ve dışarıya çıktım. İçeriden komutanımın ‘ben sıkıyönetim komutanıyım’ diye bağırdığını duydum. Bunun üzerine sigara içme bahanesiyle silahı orada bırakıp aşağıya indim ve bir daha da binaya girmedim. Darbe girişimi olduğunu bahçede öğrendim. Seyhan Açar ile garaja gittik. Sabaha kadar da oradan çıkmadım” dedi.
Koruma aracındaki MP5 silahı ve bir tane de yanında bulunacak tabancayı kendisine zimmetlediklerini de öne süren Yontkan, söz konu zimmet emri yazısını da mahkeme heyetine sundu. Menfaati gereği bir süre emirleri yerine getirmeye çalıştığını iddia eden Yontkan, şunları söyledi:
“Fakat bunun bir terörist saldırısı olmadığını öğrenince uzaklaştım. Fiilen ve sözlü olarak hiçbir destekte bulunmadım. O gece herkeste silah vardı fakat Ekrem Albay geldiğinde, Türk Silahlı Kuvvetleri bir anda silahsız kuvvetler oldu. Herkes silahlarını sakladı. Emir aldığım için MP5 silahı taşıdım. Ben bir memurum ve bu silah neden bana verildi? Üzerime atılan suçları kabul etmiyorum.”
Duruşmanın üçüncü oturumuna yarın devam edilecek.
Kaynak: İHA
İçel Cumhuriyet Başsavcı Vekili Ömer Faruk Güngör tarafından hazırlanan 462 sayfalık iddianame kapsamında, bugün dinlenen 8 sanıktan ikisi savunmalarını bir sonraki duruşmada yapmak için mahkeme heyetinden süre istedi.
“15 Temmuz akşamında tamamen Demirhan’ın talimatlarını uyguladım”
Yaklaşık 8 saat süren ikinci oturumda ilk savunmayı, darbe girişimi öncesinde Akdeniz Bölge ve Garnizon Komutanlığı’nda Harekat Şube Müdürü olarak görev yapan Kurmay Yüzbaşı Ali Gül yaptı. 15 Temmuz sonrasında ilk etapta tanıkken bir anda sanık olduğunu belirten Gül, FETÖ’cü olmadığını, hayatı boyunca da FETÖ ile hiçbir ilgisinin olmadığını savundu. 15 Temmuz akşamında tamamen Demirhan’ın talimatlarını uyguladığını söyleyen Gül, o gece evde uyurken birliğe gitme emri verildiğini, askerlik kuralı gereği gitmek zorunda kaldığını ifade etti.
Birlikte, kendisine sözde sıkıyönetim mesajının çıktısını alması emri verildiğini, ayrıca sıkıyönetim kanununun özetinin çıkarılmasının istendiğini belirten Gül, “Ben de çıkarıp Nejat Atilla Demirhan’a verdim. Bu direktifi ben hazırlamadım. Demirhan, sözde sıkıyönetim mesajını bizzat dikte ettirerek hazırlattı. Ben sadece daktilo ettim. Mesajın hazırlanmasından çekilmesine kadar tüm süreçlerde benim bir etkim ve tavsiyem olmamıştır. Mesajın yazılmasına ilişkin tüm suçlamaları reddediyorum” dedi.
Gül, o gece odada silahlı korumalar olduğunu, korktuğu için mesaj yazma işleminde bulunduğunu da dile getirdi. Başta Demirhan olmak üzere diğerleriyle de fikir birliği içinde olmadığını kaydeden Gül, iddianamede yer alan FETÖ/PDY örgütü üyesi olduğuna yönelik suçlamalara karşı da “Ne üyesiyim ne de sempatizanıyım. Beraatımı ve tahliyemi istiyorum” savunmasını yaptı.
Demirhan’ın emir astsubayı Hakan Öğüt ise savunmasında FETÖ terör örgütüyle herhangi bir irtibatının olmadığını ve darbe girişimi sırasında yıllık izinde Ankara’da olduğunu söyledi.
15 Temmuz akşamı Demirhan’ın kendisini arayarak İçel’e çağırdığını ve babasının arabasıyla yola çıktığını anlatan Öğüt, saat 04.30 sıralarında dönemin İçel Emniyet Müdürü Rahmi Baştuğ’un kendisini telefonla arayarak, Demirhan’ı teslim etmesini istediğini, kendisinin de yolda olduğunu söylediğini, Baştuğ’un ise evine gidip dinlenmesini salık verdiğini aktardı. İçel’e döndükten sonra 16 Temmuz’da saat 11.00 civarında karargaha gittiğini ve girer girmez de gözaltına alındığını belirten Öğüt, üzerine atılı suçları kabul etmediğini ifade etti.
Dağdelen, sağlık sorunlarını gerekçe göstererek, savunmasını bir sonraki duruşmaya bıraktı
Duruşmada daha sonra, davanın öne çıkan isimlerinden eski 3. sınıf emniyet müdürü Hasan Basri Dağdelen ifade verdi. Dağdelen, göz tansiyonu sorunu olduğunu, bu nedenle iddianameyi inceleyemediğini söyleyerek, savunmasını bir sonraki duruşmada yapmak için mahkeme başkanından süre istedi.
“Komutanı ikna eden, müzakere eden, çatışma çıkmasını engelleyen kişi benim”
Darbe girişimi öncesinde Akdeniz Bölge ve Garnizon Komutanlığı’nda Lojistik Şube Müdürü olan eski Deniz İkmal Binbaşı İlhan Tabur ise Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nda doktora yapan tek ikmal subayı olduğunu, geçmişte kendisine ’Balyozcu’ yaftası yakıştırıldığını, şimdi de ’FETÖ’cü’ dediklerini söyledi.
Buna yönelik hiçbir delil olmadığını belirten Tabur, bir terör örgütünden yargılanmaktan onurunun zedelendiğini dile getirdi. Atatürkçü, cumhuriyetçi ve sosyal demokrat biri olduğunu kaydeden Tabur, hayatı boyunca bir cemaatin içinde bulunmadığını, sempati dahi duymadığını savundu. Olay günü yıllık izinde olduğunu, İstanbul ve Ankara’da yaşananlardan haberdar olunca subay bilinciyle telefon görüşmeleri yaptığını anlattı. Demirhan dahil kendisini hiç kimsenin aramadığını, Garnizon’da kırmızı güvenlik alarmı ilan edildiğini öğrenince İçel’e döndüğünü aktaran Tabur, “Gece saat 01.00 civarında Komutanlığa gelince kapıda çok sayıda özel harekat polisini gördüm. Keşke beni içeriye almasalardı da başıma bunlar gelmeseydi. Ama durduran olmadı ve girdim. Komutanlıkta ben yokken olan olaylar nedeniyle suçlanıyorum ve 11 aydır tutukluyum” diye konuştu.
“‘Gerekirse vurun’ emri verilmiş olan amiral şu anda karşınızda yargılanıyorsa bu benim sayemdedir” diyen Tabur, doktorasında aldığı eğitimle Demirhan’ı teslim olması için müzakere yoluyla ikna edebileceğini düşünerek, komutanın odasına gidip konuştuğunu söyledi.
Çatışma çıkmasın, kan akmasın diyerek Demirhan’ı ikna etmeye çalıştığını ifade eden Tabur, Demirhan’ın “Tamam git haber ver, teslim olacağım. Kafamı toplamak istiyorum. Bana müsaade et” dediğini aktardı. Haberi vermek için çıktığı sırada bir anda içeriye girenlerin komutanı teslim aldığını belirten Tabur, “FETÖ’cü değilim. Komutanı ikna eden, müzakere eden, çatışma çıkmasını engelleyen kişi benim ama kumpaslara uğradım. Birinci değil, ikinci derece akrabalarımdan biri FETÖ’cü çıkarsa ben savunma yapmayı bırakacağım. Darbeye ilişkin hiçbir talimat almadım ve vermedim” ifadelerini kullandı.
Eski polisler İrfan Tellioğlu ile Koray Gün’ün daha sonra savunma yapmak için süre istedikleri duruşmada, eski polis memuru İsa Karabudak ile eski polis Mustafa Uyanık ise darbe girişimine ilişkin üzerlerine atılı suçları kabul etmediklerini dile getirdiler.
“Olay gecesi alkollüydüm. MP5 silahı bana verdiler”
Demirhan’ın makam şoförü sivil memur Kadir Nevzat Yontkan’ın duruşmada dile getirdiği iddialar ise dikkat çekti. Sanık ifadelerinde, darbe gecesinde oldukça alkollü olduğu belirtilen Yontkan da o gece fazla alkol aldığını, ne kadar içtiğini hatırlamadığını kabul etti. Birliğe çağrıldığı için gittiğini söyleyen Yontkan, Demirhan’ın koruması Seyhan Açar ile birlikte Kurmay Başkanı Tayfur Ergi’ye gittiklerini, Ergi’nin de Açar’a, arabadan MP5 görev silahını getirmesi emrini verdiğini anlattı. Açar’ın getirdiği silahı kendisine verdiklerini ve kapıda nöbet tutmasını istediklerini iddia eden Yontkan, “Ben kimseye silah doğrultmadım, kimseye dışarı çıkamazsınız, içeri giremezsiniz demedim. Benim böyle bir emir verme yetkim yok. Kurmay başkanımız da bana böyle bir emir vermedi. Bu silahla komutanı koruyup kollamadım. Böyle bir yetkim de yok” ifadelerini kullandı.
“‘Ben sıkıyönetim komutanıyım’ diye bağırdığını duydum”
Daha sonra kendisine nizamiye kapısına giderek, bir gün sonra Hasan Basri Dağdelen olduğunu öğrendiği kişiyi getirmesi emri verildiğini, Dağdelen’i makam odasına getirdikten sonra da arabadaki polis telsizini getirmesinin istendiğini iddia eden Yontkan, “Telsizi getirip verdim ve dışarıya çıktım. İçeriden komutanımın ‘ben sıkıyönetim komutanıyım’ diye bağırdığını duydum. Bunun üzerine sigara içme bahanesiyle silahı orada bırakıp aşağıya indim ve bir daha da binaya girmedim. Darbe girişimi olduğunu bahçede öğrendim. Seyhan Açar ile garaja gittik. Sabaha kadar da oradan çıkmadım” dedi.
Koruma aracındaki MP5 silahı ve bir tane de yanında bulunacak tabancayı kendisine zimmetlediklerini de öne süren Yontkan, söz konu zimmet emri yazısını da mahkeme heyetine sundu. Menfaati gereği bir süre emirleri yerine getirmeye çalıştığını iddia eden Yontkan, şunları söyledi:
“Fakat bunun bir terörist saldırısı olmadığını öğrenince uzaklaştım. Fiilen ve sözlü olarak hiçbir destekte bulunmadım. O gece herkeste silah vardı fakat Ekrem Albay geldiğinde, Türk Silahlı Kuvvetleri bir anda silahsız kuvvetler oldu. Herkes silahlarını sakladı. Emir aldığım için MP5 silahı taşıdım. Ben bir memurum ve bu silah neden bana verildi? Üzerime atılan suçları kabul etmiyorum.”
Duruşmanın üçüncü oturumuna yarın devam edilecek.