TBMM Genel Kurulu

Başbakan Yardımcısı Türkeş: 'Medeniyeti ve demokrasiyi hakkıyla temsil ettiğini söyleyen ülkelerin gözlerinin önünde, Avrupa'da, Srebrenitsa'da bu soykırımın yaşanmış olmasının ayıbı bütün bu kuruluşlara ve ülkeleredir' 'Aradan 21 yıl geçmesine rağmen vahşetin boyutu o kadar büyük ve vahimdir ki hala öldürülenlerin kimlikleri tespit edilmeye, yakınlarını kaybedenlerin acıları bir nebze olsun dindirilmeye ve hiç değilse bir mezar taşına kavuşturulmaya çalışılıyor. 8 bin 372 olarak ifade edilse de öldürülen Müslüman Boşnak sayısı hala tam olarak bilinemezken aradan geçen bunca zaman içinde kaybedilen eşlerinden, çocuklarından bir haber bekleyen acılı Bosna Hersek vatandaşları, bekleyişlerini sürdürüyor' 'Alman Federal Meclisinde 1915 olaylarıyla alakalı alınan karar ise tam bir kara mizah örneğidir. Adeta 'Bizden önce de bu ayıp işlenmişti, tarihteki ilk örnek biz değiliz' dercesine alınan bu yanlı karar, umuyoruz yeni hataların yapılmasına zemin oluşturmaz'

Başbakan Yardımcısı Tuğrul Türkeş, 'Medeniyeti ve demokrasiyi hakkıyla temsil ettiğini söyleyen ülkelerin gözlerinin önünde, Avrupa'da, Srebrenitsa'da bu soykırımın yaşanmış olmasının ayıbı bütün bu kuruluşlara ve ülkeleredir' dedi.

TBMM Genel Kurulu, Başkanvekili Pervin Buldan başkanlığında toplandı.

Türkeş, Bosna Hersek'in Srebrenitsa kentinde yaşanan soykırımın 21. yılı nedeniyle hükümet adına yaptığı konuşmada, 21 yıl önce Avrupa'nın ortasında, Srebnenitsa'da bir insanlık dramı ve vahşet yaşandığına dikkati çekti.

Srebrenitsa'da,11 Temmuz 1995'te büyük bir insanlık ayıbı yaşandığını belirten Türkeş, 'Yüzyılımızın en büyük insanlık ayıbı burada gerçekleşti. Masum insanları korumak için görevlendirilmiş olan BM Barış Gücü'nün Komutanı Thom Karremans, bilemediğimiz bir nedenden, belki de bir dini dayanışma duygusuyla kendisine sığınan 25 bin Boşnak Müslüman ve şehri silahsızlandırıp Sırplara teslim etti. Bundan cesaret bulan Sırp lider Radovan Karadziç ve kasap Mladiç, sistematik olarak 12 yaş üzeri bütün erkekleri katletti.' dedi.

Türkeş, şöyle devam etti:

'Srebrenitsa'da 8 bin 372 Boşnak Müslüman katledildi. Lahey Mahkemeleri, bunu soykırım olarak tarif ve kabul etti. Burada zaman zaman gözden kaçan bir detayı da dikkatinize sunmak isterim. O da Balkanların çoğu yerinde ve Avrupa'da olduğu üzere öldürülenlere Müslüman Boşnak yerine Türkler denmesidir. Maalesef oralarda genel algı da bu doğrultudadır. Aradan 21 yıl geçmesine rağmen vahşetin boyutu o kadar büyük ve vahimdir ki hala öldürülenlerin kimlikleri tespit edilmeye, yakınlarını kaybedenlerin acıları bir nebze olsun dindirilmeye ve hiç değilse bir mezar taşına kavuşturulmaya çalışılıyor. 8 bin 372 olarak ifade edilse de öldürülen Müslüman Boşnak sayısı hala tam olarak bilinemezken aradan geçen bunca zaman içinde kaybedilen eşlerinden, çocuklarından bir haber bekleyen acılı Bosna Hersek vatandaşları, bekleyişlerini sürdürüyor. Bu yıl dahi daha kimliği yeni tespit edilen 127 kişi mezarına, katledildikten 22 yıl sonra kavuştu. Bu arada Boşnak kadınların maruz kaldığı alçakça muameleler de en az bu katliam kadar iç yakıcıdır.'

BM'nin, dünyadaki birçok ihtilaf noktasına barış gücü gönderdiğini anımsatan Türkeş, 'Bu birliklerin barış ve huzuru temin etmesi gerekirken Srebrenitsa örneğinde olduğu gibi oradaki bir yetkilinin veya sorumluların siyasi tercihleri ve inançlarıyla maalesef yanlı ve yanlış kararlar alınmaktadır. Keza Sudan'da aynı milleti, farklı dinlere mensup diye ikiye bölen zihniyetle Kıbrıs'taki iki farklı milletin beraber yaşamasında ısrar eden de aynı yönetim kademeleridir.' değerlendirmesinde bulundu.

Başbakan Yardımcısı Türkeş, 'NATO, AB ülkeleri veya ABD'ye yaklaştığı üslup ile kurulduğundan bu yana ikinci büyük silahlı güce sahip olan Türkiye'ye ve Türkiye'nin problemlerine acaba aynı hassasiyetle davranmakta mıdır?' ifadesini kullandı.

Srebrenitsa'da katliamlar yapılırken BM Barış Gücü Komutanı Thom Karremans Bosnalı Müslümanları, Sırplara sattığında NATO'nun olay yeri üzerinden 3-5 jet uçurmanın ötesinde hiçbir faaliyet yapmadığının artık resmi belgelerle de sabit olduğunu aktaran Türkeş, şunları söyledi:

'Burada bir dini karşıtlık veya düşmanlık arayışı içinde konuşmuyorum. Sadece dikkatinize sunmak istediğim, 21. yüzyılın bu ilk çeyreğinde dünyada yaşanan olaylarda demokrasi havariliği yapan, gelişmişliği ve medeniyeti temsil ettiğini iddia eden yapıların bazen ne kadar yanlı olduğuna dikkatinizi çekmektir. Çok uluslu kuruluşların 21. yüzyıla göre uygulanabilir ve gerçek kriterler üzerinden fonksiyon icra etmeleri gerekmektedir. 21. yüzyılın medeniyetini ayakta tutan 3 temel sütun vardır. Bunlar ifade özgürlüğü, hukukun üstünlüğü ve demokrasidir ama bunlardan da önde gelen İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin en temel maddesi olan yaşama hakkıdır.

Medeniyeti ve demokrasiyi hakkıyla temsil ettiğini söyleyen ülkelerin gözlerinin önünde, Avrupa'da, Srebrenitsa'da bu soykırımın yaşanmış olmasının ayıbı bütün bu kuruluşlara ve ülkeleredir. İnsanlar dili, dini, ırkı nedeniyle saldırıya maruz kalıyor ise dünyanın hiçbir yerinde gerçekten insan hakları, hukukun üstünlüğü veya ifade özgürlüğü olduğundan bahsetmek mümkün değildir.'

-'Batı'daki dostlarımızın ve müttefiklerimizin düştüğü hataya düşmeyeceğim'

Konuşmasında Batı'daki ülkelerin düştüğü hataya düşmeyeceğini dile getiren Türkeş, konuşmasını şöyle devam etti:

'Yani, mesela, Norveç'in Utoyo Adası'nda çoğu mülteci 77 kişiyi öldüren Breivik'i Hristiyan bir katil olarak tarif etmeyeceğim. Keza, Hollandalı komutan Thom Karremans'ı ülkesi sebebiyle Hristiyan bir katliam destekçisi veya Karadziç ve Mladiç'i de Hristiyan soykırımcılar olarak da tarif etmemek gerektiğine inanıyorum ama gerçek şudur ki 21. yüzyılda dünyanın her yerinde bangır bangır bağırarak İslami terörden bahsedilirken ne gariptir ki mağduriyetlerin çok büyük bir ekseriyeti Müslüman ülkelerinde veya Müslüman topluluklarında yaşanmaktadır.'

İslam'ın, barış ve hoşgörü dini olduğuna ve şiddet ihtiva etmediğine dikkati çeken Türkeş, tarikat ve mezheplerin iyiyi, doğruyu, güzeli bulmak için arayışları düzenleyen yollar olduğunu dile getirdi.

Türkeş, 'Bunları göre göre bugünün dünyasında uluslararası yayın kuruluşlarında, batıda, doğuda, her yerde bir dini terör örgütünden bahsederken görülmesi gereken terörden gerçekten kimin zarar gördüğüdür. 'İslami terör' diyerek yüce dinimizi terörle yan yana getirmeye çalışanlar, bu terör örgütlerinin verdiği bütün zararın Müslümanlara olduğu gerçeğini gözardı ediyor. Dünyanın ve özellikle Batı medyasının da artık bağnazlığı bir yana bırakması gerekmektedir.' diye konuştu.

-'İslamafobi ve yabancı düşmanlığı dikkat çekici boyutta'

Batı'da gelişen İslamafobi ve yabancı düşmanlığının da dikkat çekici boyutta olduğunu belirten Türkeş, Almanya'da döner satan Türklere saldırılar yapılırken aynı işi yapan Yunanlara dokunulmamasına işaret etti.

Son Avrupa Parlamentosu seçimlerinde aşırı sağcı, ırkçı partilerdeki oy artışının üzerinde de mutlaka durulması gerektiğini vurgulayan Türkeş, 'Bütün bunlar yaşanırken geçtiğimiz ay Alman Federal Meclisinde 1915 olaylarıyla alakalı alınan karar ise tam bir kara mizah örneğidir. Adeta 'Bizden önce de bu ayıp işlenmişti, tarihteki ilk örnek biz değiliz' dercesine alınan bu yanlı karar, umuyoruz yeni hataların yapılmasına zemin oluşturmaz.' dedi.

İngiltere'nin, AB'den ayrılmak için yaptığı referandum neticesinde konuşulan konuların başında Balkanların güvenliğinin geldiğini aktaran Türkeş, 'Umuyorum ve diliyorum ki bütün ülkelerin ve özellikle Avrupa ülkelerinin liderleri, bu yeni dalga üzerinde sörf yapmak yerine tehlikeyi görürler ve gerekli adımları atarlar.' diye konuştu.

Başbakan Yardımcısı Türkeş, şu değerlendirmeyi yaptı:

'En önemli insan hakkı, tüm insanların hiçbir ayrım gözetmeksizin yalnızca insan oluşlarından dolayı eşit, özgür ve onurlu yaşama hakkına sahip olmasıdır. Herkes cinsiyet, ırk, renk, din, dil, yaş, tabiiyet, düşünce farkı, ulusal veya toplumsal köken, zenginlik gibi farklar olmaksınız kanun karşısında eşittir. Bu vesileyle, Bosna-Hersek halkına ve Balkanlarda katliamlarla karşılaşmış, etnik temizliğe maruz kalmış, acılar yaşamış tüm milletlere bir kez daha acılarını paylaştığımızı ve daima yanlarında olduğumuzu hatırlatıyorum. Srebrenitsa'da hayatını kaybetmiş, halen kimlikleri bile belirlenememiş, bulunamamış tüm mazlumları rahmetle anıyorum, yakınlarını kaybedenlere ve arayanlara Allah'tan sabır diliyorum. Bu vesileyle de başta büyük devlet adamı Aliya İzetbegoviç olmak üzere ebediyete intikal eden tüm kahramanlarını da saygıyla anıyor, 'Bosna size emanettir' sözünü hatırladığımızı tekrar ediyorum.'

Bugünün aynı zamanda Türk Dil Kurumu'nun kuruluşunun 84. yılı olduğunu ifade eden Türkeş, 'Bugüne kadar Türk Dil Kurumu, güzel Türkçemize birçok katkılarda bulunmuştur. Bundan sonra da bu doğrultuda çalışmalarını sürdürmeye devam edecektir. Zaten de etmektedir.' dedi.

-Milletvekilleri yakalarına Srebrenitsa çiçeği taktı

Genel Kurulda, gündem dışı söz alan AK Parti Bursa Milletvekili Hakan Çavuşoğlu ise Srebrenitsa'daki soykırımın bir utanç kaynağı olduğunu belirtti.

Uluslararası toplumun Boşnaklara yönelik bu soykırıma tepkisiz kaldığını anlatan Çavuşoğlu, 'Nitekim Batı'nın bugün Suriye ve diğer İslam coğrafyasında yaşananlara ilişkin tutumu da Srebrenitsa'daki tutumundan farklı değildir. Değerler silsilesi üzerine bina edildiği söylenen AB ve BM gibi kuruluşlar, dün Bosna'da, bugün Suriye'de olduğu gibi kendi değerlerini aşındırmaya devam ettikçe tarih sahnesinden silinmeleri ve iflas etmeleri mukadderdir.' diye konuştu.

Çavuşoğlu, 'Bu soykırımın unutulmaması ve benzeri olayların tekrar yaşanmaması için Srebrenitsa annelerinin acılarından ve gözyaşlarından ilmek ilmek dokuyarak ördükleri bu çiçeği bugün milletvekilleri olarak yakamızda bulunduracak olmamız onlara yaşadıkları acıları bir nebze olsun unutturacaktır.' ifadesini kullandı.

Genel Kurulda milletvekillerinin, yakalarına Srebrenitsa çiçeği taktıkları gözlendi.

Öte yandan, Türkeş'in konuşması üzerine söz alan muhalefet partilerinin grup başkanvekilleri, İçtüzük uyarınca bu konuyla ilgili 10'ar dakika söz talebinde bulundu.

Başkanvekili Buldan, bunun üzerine usul tartışması açtı.
Kaynak: AA