Başbakan Davutoğlu Açıklaması (3)

'Türkiye'nin demokratik standartlardan geri adım atacağı gibi bir kanaati yaymaya çalışanlar açıkçası terörle mücadelemizi istismar etmek isteyenlerdir. Kesinlikle demokratik standartlardan vazgeçmeyiz, insan hak ve özgürlüklerinden vazgeçmeyiz ama terör ve terörist bu anlamda eğer yeni boyutlar kazanmışsa onları da tanımlarız' 'Biz mülteciler sorununu istismar ederek bir şey yapmak niyetinde olmadık. Mültecilere ne yaptığımız zaten belli. Nasıl insani bir yöntemle onlara davrandığımıza dünya alem şahit. Dolayısıyla bu konuda kimsenin şüphesi olmasın. Öte taraftan Türkiye'yi bir açık göçmen hapishanesi haline getirecek hiçbir teklife de pabucu bırakmayız. Bunu da herkesin bilmesi lazım' 'Bazı söylentiler, özellikle sosyal medya üzerinden halkı kaosa veya karamsarlığa düşürecek şekilde yapılan yayınlara da kimsenin itibar etmemesi gerekir'

Başbakan Ahmet Davutoğlu, 'Türkiye'nin demokratik standartlardan geri adım atacağı gibi bir kanaati yaymaya çalışanlar açıkçası terörle mücadelemizi istismar etmek isteyenlerdir. Kesinlikle demokratik standartlardan vazgeçmeyiz, insan hak ve özgürlüklerinden vazgeçmeyiz ama terör ve terörist bu anlamda eğer yeni boyutlar kazanmışsa onları da tanımlarız' dedi.

Davutoğlu, Brüksel'e hareketinden önce Esenboğa Havalimanı'nda açıklamalarda bulundu, basın mensuplarının sorularını yanıtladı.

'AB'nin alacağı Suriyeli sayısı 72 binle sınırlı, verilecek 3 milyar avro ve yeni fasıllar konusunda somut taahhüdün olmayışı dikkat çekiyor ki AB liderlerinde de olumsuz yönde bazı açıklamalar var. Siz bunları nasıl değerlendiriyorsunuz? Paketin tamamının kabul olacağını düşünüyor musunuz? Olmazsa yeni önerileriniz var mı?' sorusu üzerine Davutoğlu, dokunulmazlıkların kaldırılması konusunda muhalefete yaptıkları öneriyi hatırlatarak, dün akşam kamuoyunun AK Parti'nin tutumunu merak ettiğini, ancak partisinin hamlesinden sonra muhalefetin telaşa düştüğünü belirtti.

Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

'Geçen zirveye giderken de Avrupa kamuoyundaki genel hava Türkiye'ye baskı yapılması gerektiği konusunda bir havaydı. Bizim salona, Avrupa Birliği ile yapacağımız zirveye, sanki üzerine düşeni yapmamış bir ülke gibi girmemizi tahayyül eden Avrupalı taraflar vardı. Sayın Merkel ya da bu konuda gerçekten çaba sarf eden liderleri kasdetmiyorum. Bunu fırsat bilip Türkiye'nin üzerine gelinsin diye bekleyenler vardı. Yine Avrupa'da Türkiye aleyhtarı faaliyet yapan bazı çevreler, paralel unsurların da etkisiyle, fırsat bu fırsat Türkiye'yi köşeye sıkıştıralım diye başka konuları, ilgisiz konuları gündemin merkezine oturtmaya çalıştılar. Ama biz götürdüğümüz açık, net, dürüst teklifle oyunun tüm kuralını değiştirdik. Gündemini değiştirdik ve olması gereken doğru parametreleri ortaya koyduk. Bakın o günden bu güne Avrupa, Türkiye'nin üzerine düşeni yapmadığı gibi bir kanaati değil, Türkiye'nin götürdüğü teklifi tartışıyor. Aynen şimdi muhalefetin bizim bugün getirdiğimiz teklifi tartışması gibi. Biz yollar tıkandığında yolları açmak için siyaset yapıyoruz. Biz herkesin 'Burada artık gidecek bir yer kalmadı' dediği yerde 'Daha gidecek yol var, yer var' demek için özgün fikirler geliştiriyoruz. Bugün Sayın Merkel ile Sayın Rutte ile 6 saatlik görüşmemizde bu teklifleri kendisine verdim, geçen pazar akşamı ve gece boyu bunu müzakere ettik. Ertesi gün de Avrupa liderlerine bunu anlattım. Sonra da Avrupa liderleri yaklaşık 8-9 saat süren kendi aralarındaki toplantılarda bunu ele aldılar, ayrıca da bizimle ikili görüşmeler yaptılar.'

-'En doğru kararı alacağız'

Bu teklifin şimdi masada olduğuna, ayrıca bu teklifin kendi iç dinamiği bulunduğuna dikkati çeken Davutoğlu, 'Biz mülteciler sorununu istismar ederek bir şey yapmak niyetinde olmadık. Mültecilere ne yaptığımız zaten belli. Nasıl insani bir yöntemle onlara davrandığımıza dünya alem şahit. Dolayısıyla bu konuda kimsenin şüphesi olmasın. Öte taraftan Türkiye'yi bir açık göçmen hapishanesi haline getirecek hiçbir teklife de pabucu bırakmayız. Bunu da herkesin bilmesi lazım' dedi.

Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinin önünün açacak hamleler gerektiğini de dile getiren Başbakan Davutoğlu, şöyle konuştu:

'Bunları bir paket haline getirdiğimizde ilettiğimiz teklif ortaya çıktı. Ege Denizi'ni illegal göçlerin seyrettiği bir deniz olmaktan çıkarmak için, oradaki insan kaçakçılarını engelleyecek ve bundan elde edilecek kazançları ortadan kaldıracak şekilde, Türkiye'nin buradaki göçmenleri alması, yani bundan sonra geçmiş göçmenlerle ilgili Avrupa'dan hiçbir sorumluluğumuz yok geri almak için, bunun karşılığında düzenli göç ile aynı sayıda göçmenin Avrupa'ya gitmesi. Mekanizma bu. Bunun için de vize serbestliğinin haziran ayına çekilmesi, 3 milyar ek kaynak, önümüzdeki 3 sene içinde 3 artı 3 şeklinde tahsis edilmesi, bunlar da dediğim gibi zaten doğal olarak yapılması gereken hususlar ve yeni fasıllar açarak AB-Türkiye ilişkilerinin ivme kazandığının gösterilmesi. Bu konularda tabii Avrupa için de bazı zorluklar olduğunu görüyoruz. Avrupa'nın tüm bunları yerine getirmesinde bir takım zorluklar var. Fasılların açılmasından diğer hususlara kadar. Bunu da samimiyetle Sayın Merkel ile pazar günü telefonla görüştüğümüzde konuştuk. Sayın Tusk ile geldiğinde konuştuk. Biz bu zorlukların farkındayız ama onların da bizim zorluklarımızı anlaması ve birlikte bir yol yürümemiz lazım. Şimdi bu yaptığımız teklifleri kendi aralarında 1 haftadır, 10 gündür değerlendiriyorlar, bu sefer gittiğimizde tekrar onların kanaatlerini alacağız, bizim kanaatlerimizi paylaşacağız. Ümit ederiz iyi bir netice hasıl olur. Türkiye için de Avrupa Birliği için de mülteciler için de uluslararası toplum bağlamında da en doğru kararları alacağımızı ümit ediyoruz.'

-' İkinci bir ülke yok'

'Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bir açıklaması vardı, terör ve teröristin tanımı yeniden yapılmalı dedi. Bu konuda görüşmeler yapılması gerektiğini ve ceza kanununun da değişmesi gerektiğini ifade etti. AK Parti içinde terörün, teröristin tanımının değişmesine ilişkin bir yasa hazırlığı, böyle bir çalışma var mı?' sorusuna karşılık Davutoğlu, Türkiye'nin bir hususiyetinin bulunduğunu ve bu anlamda belkide dünyada ikinci bir ülke bulunmadığını vurguladı.

Davutoğlu, 'Terörü en yakın tehdit olarak yaşayan, aynı zamanda da demokratik hukuk devletini yaşatan tek ülke Türkiye. Yani Fransa'da terör gözlendi ama Fransa en azından sınırları itibarıyla teröre ve terör tehdidine komşu değil. Ya da terör tehdidine komşu ülkeler var ama yoğun terör tehdidi yaşayan ülkeler var ama onlar da demokratik ülkeler değil. Başka ikinci bir ülke göremezsiniz ki hem terörle bu kadar yakından ve içeriden mücadele ediyor, hem de demokratik hukuk devleti kurallarını yaşatıyor. AK Parti iktidarlarının alameti farikası, terörle mücadele ederken özgürlüklerden fedakarlık etmemesidir. Yine AK Parti iktidarlarının alameti farikası özgürlükleri korurken güvenlikten fedakarlık yapmamasıdır' diye konuştu.

Davutoğlu, şöyle devam etti:

'Şimdi biz bu çok yönlü terör tehdidiyle karşı karşıya kaldığımız bir durumda ki bizim açımızdan da bu terör tehdidi yeni boyutlar taşıyor. Neden? Eskiden, diyelim 5 sene önce, terörle mücadele ederken sadece Irak sınırındaki boşlukla mücadele ediyorduk, şimdi Suriye sınırı da var. Yine daha önceki dönemlerde terörle mücadele ederken PKK bölücü terör örgütü ağırlıklı mücadele ediyorduk. Şimdi DEAŞ var. Tekrar hortlatılan ve daha da arttırılmaya çalışılan DHKP-C ve işte Kandil'de 10 terör örgütünü bir araya getiren gizli bazı eller, güçler var. 10 terör örgütü PKK ile birlikte Türkiye'ye savaş ilan ettiler. Bu gizli ellerin arka plandaki bir takım zihinlerin piyonları olanlar, bugün Türkiye'de kaosu derinleştirmek istiyor. Buna karşı biz tüm bu süreçte 4 seçim yaptık. Son derece objektif, özgürlüklerin yaşandığı, eleştiri kültürünün hakim olduğu 4 seçim yaptık. Mahalli seçimler, Cumhurbaşkanlığı seçimleri ve 2 genel seçim. Burada da ne demokratik standartlardan fedakarlık ettik, ne de terörle mücadeleden. Yeni boyutlar dolayısıyla son Bakanlar Kurulumuzda da alınması gereken ek tedbirler bağlamında ne gerekiyorsa terörle mücadele için arkadaşlarıma da söyledim, 'gerekli çalışmaları yapın' dedim. Çünkü yeni bir takım boyutlar var. Ama şundan herkesin emin olması lazım. Bu vurgulardan hareketle Türkiye'nin demokratik standartlardan geri adım atacağı gibi bir kanaati yaymaya çalışanlar açıkçası terörle mücadelemizi istismar etmek isteyenlerdir. Kesinlikle demokratik standartlardan vazgeçmeyiz, insan hak ve özgürlüklerinden vazgeçmeyiz ama terör ve terörist bu anlamda eğer yeni boyutlar kazanmışa onları da tanımlarız. Yani bundan 6-7 ay önce Fransa, doğrudan bir terör tehdidiyle muhatap olmamasına rağmen, terörü yoğun bir şekilde yaşamış bir ülke olarak, Paris 3 ay olağanüstü hal ile idare edilecek denseydi kimse ihtimal vermezdi. Bakınız biz tüm bu yoğun çabalarımıza ve tehditlere rağmen herhangi bir olağanüstü tedbir, tabii birçok tedbir alıyoruz ama günlük hayatı etkilemeyecek şekilde bunları uygulamaya çalışıyoruz. Yeni boyutlar gerektiğinde bu tedbirler alınır. Hiçbir şekilde Türkiye olarak 'sıkıyönetim', 'olağanüstü hal' gibi böyle şeyler bizim şu anda düşündüğümüz hususlar değil o anlamda anlaşılmasın. Esas itibarıyla Paris'te dahi bazı yeni tedbirler alınma ihtiyacı söz konusu olmuşsa Türkiye de değişen şartlar ve farklı boyutlar olduğunda bunları demokratik hak ve özgürlükleri zedelemeden bu tedbirleri almakta da tereddüt etmeyiz. 'Bu tedbirler Fransa'da alındığı zaman demokratik hak ve özgürlüklerden sapma olmuyor da Türkiye'de bazı tedbirler alındığında oluyor' gibi bir yaklaşım da çifte standart anlamı taşır. Hiçbir şekilde demokratik hak ve özgürlüklerden taviz vermeyiz ama halkımızın güvenliği de aynı ölçüde ve hatta daha önemlidir. Çünkü halkın güvenliğinin olmadığı yerde özgürlüklerin kullanılması alanı da daralır.'

- 'Teröre karşı en büyük güç halkın omuz omuza vermesidir'

Bugün Başkent'teki terör saldırısının gerçekleştirildiği alana gittiğini acıyı, hüznü bir kez daha yaşadığını ve bölgedeki esnafı ziyaret ettiğini anımsatan Davutoğlu, 'Gördüğüm husus, bir özellik, bir kere daha milletimle iftihar ettim. Evet acı bir olay yaşadık ama hayatı bundan sonra omuz omuza birlikte bu terörle mücadele etmenin yanında hayatı normal şekilde sürdürme kararlılığında olmalıyız. Bütün esnaflarımızın tepkisi buydu. Nihayet teröre karşı en büyük güç halkın omuz omuza vermesidir. Teröre vurulabilecek en büyük darbe de kritik zamanlarda, panik oluşturulmak istenen zamanlarda paniğe düşmeden, kaosa, karamsarlığa kapılmadan makul, rasyonel bir tavır gösterebilmektir' ifadelerini kullandı.

Başbakan Davutoğlu, bugün bu tavra ihtiyaç olduğunu vurgulayarak, şöyle konuştu:

'Bazı söylentiler, özellikle sosyal medya üzerinden halkı kaosa veya karamsarlığa düşürecek şekilde yapılan yayınlara da kimsenin itibar etmemesi gerekir. Efendim 'Şurada şu tehlike varmış', 'Gizli bir toplantıda şu konuşulmuş', 'Şöyle riskler varmış', 'Kimse sokağa çıkmasın' gibi böyle bir hava yayılmaya çalışılan ciddi bir sosyal medya manipülasyonu da var. Bütün vatandaşlarımızın bu konuda kendinden emin ama tabii ki alınacak güvenlik tedbirleri konusunda da hiç tereddüde düşmeksizin alacağımızdan da emin olarak günlük hayatı sürdürmeleri teröre verilebilecek en güçlü cevaptır. Hep beraber omuz omuza bu terör belasının üstesinden geleceğiz. Ben halkımızın basiretine, cesaretine ve bu ülkeye bağlılığına güveniyorum, en büyük gücümüz de yasalardan değil, halkımızın bu iradesinden bu duyarlılığından gelir. Yasalar buna güç katar, bunu tahkim eder. Ama son günlerde yayılmaya çalışılan söylentilere hiçbir şekilde itibar etmemek gerekir. Terörle mücadele edeceğiz, uluslararası standartlarda en etkin mücadeleyi sürdüreceğiz, uluslararası standartlarda da demokratik hak ve özgürlükleri sonuna kadar koruyacağız.'

(Bitti)
Kaynak: AA