'Böcek'te İkinci İddianame (2)

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca, "Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın çalışma ofisine başbakanlığı döneminde dinleme cihazı konulmasına ilişkin 11 sanık hakkında hazırlanan iddianamede, Başbakan'ın oturduğu yerlere dinleme cihazı yerleştirip dinlenmesinin, 'Fetullahçı Paralel Devlet Yapılanması Terör Örgütü'nün (FETÖ)' bilgisi ve iştiraki olmadan yapılamayacağı" öne sürüldü.

Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilen iddianamede, örgütlenmenin organize şekilde usulsüz dinlemeyi eskiden beri alışkanlık haline getirdiği, örgütü yöneten Gülen'in, kişisel sırları öğrenmeye özel merakı bulunduğu bildirildi.

Gülen'in, "en yakınındaki kişiler dahil herkesi dinletip, özel bilgiler elde ederek bunları zamanı geldikçe kullandığı" aktarılan iddianamede, "örgüt yöneticisinin bu zafiyetinin örgüt üyelerince de taklit edildiği" belirtildi.

İddianamede, örgütün amacını gerçekleştirmek için usulsüz dinlemeleri, kişilerin mahrem sırlarını öğrenip şantajda kullandığına yer verildi.

Örgütün bunu genel, mutat uygulama olarak yıllardır gerçekleştirdiğine işaret edilen iddianamede, devletin istihbari veya adli dinleme yapan birimlerinin suçların işlendiği tarihlerde bu yapının emrinde olduğu vurgulandı.

"FETÖ'nün dönemin Başbakan'ı (Erdoğan) dinlemek ve alacağı kararlarda etkili olmak, elde ettiği bilgileri dini görünümlü örgüt yararına kullanmak, yabancı ülkelere dinleme kayıtlarını vererek örgütün lehine kazanç sağlamak istediği" kaydedilen iddianamede, bu maksatla örgütün iktidardan uzaklaştırmak istediği Erdoğan'ı gizlice dinlemeyi kararlaştırdığı görüşüne yer verildi.

Bu amaçla Erdoğan'ın ikametgahlarına dinleme cihazı konulduğu hatırlatılan iddianamede, casusluk olayının ortaya çıkarılması üzerine örgütün amacından vazgeçmeyip diğer planını devreye soktuğu, örgüt üyelerinin o dönemde başbakan olan Cumhurbaşkanı Erdoğan ile devletin üst düzey yöneticilerinin kriptolu telefonlarını 2013'te Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB) üzerinden dinledikleri aktarıldı.

- "Bilgisi ve iştiraki olmadan"

Şüphelilerin, Başbakanlık Koruma Daire Başkanlığı, Emniyet İstihbarat Daire Başkanlığı, MİT ve TÜBİTAK arasında organize yapılanma oluşturduğu belirtilen iddianamede şunlara yer verildi:

"Mensubunun çokluğu, gizli hareket edebilme kabiliyeti ve dinleme kapasitesine göre yalnızca Fetullah Gülen'in kurumlar içerisindeki örgütlenmesinin böyle bir yapılanmayı oluşturup bu işi başarabileceği, devlet ve değişik kurumlarda en geniş ve en organize yapının bu örgütlenme olduğu, bu örgütlenmenin bilgisi ve iştiraki olmadan Başbakan'ın oturduğu yerlere dinleme cihazı yerleştirip dinlenmesinin imkansız olduğu, Türkiye'deki hiçbir örgütün ve yabancı hiçbir ülkenin bu yapının iştiraki ve iş birliği olmadan olayın genel gelişimine göre dinleme cihazı yerleştirip Başbakan'ın dinlenmesine imkan ve ihtimal bulunmadığı anlaşılmaktadır."

- "Yerli iş birlikçi olarak kullanıldılar"

Şüphelilerin, Erdoğan'ı dinleyip, konuşmalarını kaydetmelerinin çıkarlarına olmadığı ifade edilen iddianamede, bu işi gerçekleştirmenin kişisel çıkardan ziyade örgütlü yapının ve hizmet ettikleri istihbarat birimlerinin çıkarını korumayı ve yönlendirmeyi esas aldığı kaydedildi.

İddianamede, kişisel çıkar için organize ve örgütlü hareket edilmesinin mümkün olmadığı, suçun işlendiği tarihlerde yabancı ülkeler ve Fetullahçı yapılanmanın Türkiye'deki çıkarlarıyla ilgili dinleme olayını göze alıp gerçekleştirmesinin mümkün olduğu belirtilerek, şu değerlendirmelerde bulunuldu:

"Bu casusluk olayında hizmet hareketi mensubu Fetullahçı Terör Örgütü'nün üyeleri, şüphelilerin yerli iş birlikçi olarak kullanıldığı, buna göre dinlemeyle elde edilen bilgilerin ABD'de yaşayan şüpheli Hasan Akın'a aktarıldığı, onun da örgüt merkezine ulaştırdığı, örgüt merkezinin bu bilgileri ABD'de nereye verdiği ve karşılığında ne aldığının da olayın gelişiminden net olarak anlaşılabildiği..."

"Devletin, bu örgüte o tarihte çok güvendiği, ihanet etmeyecekleri varsayımıyla Emniyet Genel Müdürlüğünün birçok biriminin hizmet hareketi emrine terk edildiği" savunulan iddianamede, istihbarat, organize ve terör gibi kritik emniyet birimlerinde FETÖ üyesi olmayan kimsenin çalışmasına izin verilmediği bildirildi.

O günlerde bu yapı üyesi dışında hiç kimsenin Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesinde çalıştırılmadığı vurgulanan iddianamede, "17-25 Aralık 2013 ihanet girişimleri sonrası bu durumun defalarca dile getirildiği, Fetullahçı ekibin istihbarattan tasfiyesinin devletin istihbarat sağlamasında zafiyet oluşturduğunu örgütün basın yayın organlarının da ifade ettiği ve bu şekilde, olay tarihinde örgütün istihbarat birimini kontrol altında tuttuklarını kabul ve ikrar ettikleri" öne sürüldü.

Şüphelilerin işlediği olaydan sonra haziran 2014'te yakalandıkları anımsatılan iddianamede, "tutuklamaya sevk ve soruşturmanın her aşamasında FETÖ'nün şüphelileri sahiplendiği, basın-yayın üzerinden bu kişilerin masum olduğuna dair algı operasyonu yürüttükleri, şüphelileri suçsuz göstermek için ellerinden geleni yaptıkları" aktarıldı.

İddianamede, bu yolla FETÖ'nün casusluk olayı ile ilişkilendirilmesinin engellenmeye çalışıldığı ifade edildi.

- Askeri ve siyasi casusluk

İddianamenin, "askeri ve siyasi casusluk" kısmında ise siyasi ve askeri casusluğun tanımı yapılarak, şunlar kaydedildi:

"Gizli kalması lazım gelen malumata 'sır' dendiği, mevzunun mahiyetinin onun sır olup olmadığını tayin ettiği, bir ülkenin Başbakanı'nın çalışma odasının bir aydan fazla uzunca bir süre dinlenmesinin sırrın elde edilmesi için yeterli bir süre olduğu, devletin iç ve dış güvenliği, siyasal yararları, askeri birimlere verilen emirleri, yabancı devlet ve hükümet başkanları ile yapılan konuşmaları, devletin her türlü iç ve dış politikası ile ilgili görüşmeleri, çalışma odası ve çevresindeki bütün konuşma, sohbet ve telefonları dinlemek olayının bu bilgilere göre siyasi ve askeri casusluk suçunu oluşturduğu, suçun bütün unsurlarıyla gerçekleştiği anlaşılmıştır."

- "Ülkelerine ihanet ettikleri açık seçik anlaşılmakta"

Daha önce Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanan, haklarında mahkumiyet kararı verilen ve davası ayrılanlar ile çeşitli nedenlerle mahkumiyet hükmü kurulamayan şüphelilerin ortak özelliğinin "FETÖ üyeliği" olduğu savunulan iddianamede, şunlar bildirildi:

"Bu ortak özelliği taşıyan şüphelilerin, örgütün hedefi ve genel amaçlarına yönelik bu suçu işledikleri ve örgütün bir üyesi olarak ABD'de bu ülkedeki örgüt yöneticilerinden emir alarak uyguladıkları, aralarında örgütlü bir bağ bulunduğu, genel olarak bu örgüt mensuplarının yönetici veya abilerinin emrini ilahi bir buyruk gibi kabul ederek uyguladıkları, Fetullah Gülen ve örgüt yöneticisinden gelen emirleri uygulamayı imani bir gereklilik sayan örgüt üyelerinin dinleme cihazlarını örgüt adına yerleştirip bir süre siyasi casusluk maksadıyla Başbakan'ı dinledikleri, ülkelerine ihanet ettikleri açık seçik anlaşılmaktadır."

(Bitti)

Kaynak: AA