Davutoğlu, Bm İnsan Hakları Konseyinde Konuştu
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, "Uluslararası kamuoyu, Suriye'ye insani yardım amacıyla giriş için uygun bir ortam kurmalıdır" dedi.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Cenevre'de katıldığı Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Konseyinde yaptığı konuşmada Suriye ve Filistin meseleleri üzerine önemli açıklamalarda bulundu. Suriyeli insanların gelecekleri için verdikleri mücadelede destek ve dayanışmaya ihtiyaçları olduğunu söyleyen Davutoğlu, "Şu an onların ihtiyacı olan şey daha fazla şefkat konuşması ve sadece verilen sözler değil, etkili ve gerçek bir destek. İnsan Hakları Konseyi'nin ana hedefi insan hakkı ve özgürlüklerini korumak ve desteklemektir. Bu ana hedefler ayrım gözetmeksizin el üstünde tutulmalıdır" dedi.
Davutoğlu, konseye iki girişimi üzerine alması için seslenmek istediğini ifade ederek şöyle konuştu: "İlk olarak, Uluslararası kamuoyu tüm Suriye'ye insani yardım amacıyla giriş için uygun bir ortam kurmalıdır. P5'in farklı politik görüşleri olabilir fakat ortak insani değer yargıları etrafında birleşmek zorunludur. İnsani yardım için girişe mani olmak anlaşılmaz bir durum. BM Güvenlik Konseyi bu insani giriş kararlılığını benimsemeli ve bunu savunanlar için önlemler almalıdır.
İkinci olarak, Savaş zamanında bile kurallar vardır. İnsani organizasyonların desteklendiği Cenevre bu gerçeğin son derece farkındadır. Bugün rejim Suriyelilere karşı ayrım farketmeksizin bombalamalar ve SCUD saldırıları ile merhametsiz bir savaş başlatmıştır. Biz Suriye rejimi tarafından insanlara karşı işlenen bu suçlara bir son vermek için verilen çabalara katılmalıyız. Suç işleyen hiç kimsenin cezasız kalmayacağından emin olmalıyız." FİLİSTİN SORUNU Davutoğlu, oturumdaki konuşmasında ayrıca İsrail işgali altındaki Filistinlilerin acılarına da odaklanılması gerektiğini söyledi.
İsrail işgali altındaki Filistin meselesinin Birleşmiş Milletler kurulduğundan beri tüm insanlığın kanayan yarası olduğunu ifade eden Bakan Davutoğlu, şunları söyledi: "Bugün işgalci güç kendini tüm uluslararası insan haklarının ve insan hakları kanunlarının üzerinde sayıyor ve esas olarak Filistinlilere 3 ana yolla zarar veriyor: toprak, insan ve onur.
İlk olarak, 1967 yılından itibaren Filistinlilerin topraklarını sistematik olarak işgal ederek Filistinlileri ata topraklarından mahrum eden yerleşimler yasa dışıdır. Keşif Heyeti tarafından geçen yıl hazırlanan rapora göre bu topraklarda yarım milyon yasa dışı yerleşimci vardır. Biz raporun da belirttiği gibi iki devletin yan yana barış ve güvenlik içinde yaşaması vizyonunu yıkan bu durumu 'ürpertici bir ilhak' olarak kınıyoruz. İsrail anlaşmazlığı çözmektense şeklini değiştirmeye çalışıyor. İroniktir ki İsrail kapsamlı ve kalıcı bir barış sağlanmadan güvenliğini hiçbir zaman için garantiye alamayacağını asla anlamıyor.
İkinci olarak, İnsanlar İsrail güvenlik güçlerinin elinden acı çekmektedir. Dünya 1948'den beri Filistinli mültecilerin komşum ülkelerde katlandığı durumlara tanıklık etmektedir. Fakat işgal edilen bölgelerde durum gittikçe kötüleşmiştir ve yaralamalar, keyfi tutuklamalar ve ayıplayıcı ayrımcılıklar günün sıralaması olmaktadır. Söylediğimiz gibi, binlerce Filistinli İsrail hapishanelerinde aylarca ve yıllarca tutularak hukuk sürecinden mahrum bırakılıyor.
Ve son olarak, Kudüs'ün doğusunu da içine alan işgal bölgelerinde her gün ve her meydanda sınanan şey insanın benlik saygısıdır. Bu sınamalar, mantar gibi çoğalan kontrol noktalarında, insanların evlerine yapılan baskınlarda, keyfi verilen askeri emirlerde ve Gazze'de toplu tutuklamalarda sınanmaktadır. Biz tekrar bu insanlık dışı, illegal müdahaleyi kınıyoruz. ve uluslararası kamuoyunu İsrail'in Filistinlilerin üzerindeki blokajı kaldırarak insan onuruna saygı duyması için İsrail'e karşı baskı yapmaya çağırıyoruz.
Biz Filistin devletinin bu yüce milletler ailesine katılmasıyla sesimizin daha yüksek çıkacağına inanıyoruz. Filistin Devleti güneşin altındaki haklı yerini almalıdır."
TEMEL İNSAN HAKLARI ÖNÜNDEKİ ENGELLER
Günümüzde ırkçılık, ırk ayrımcılığı, yabancı düşmanlığı ve İslamofobi'deki artışın temel insan hakları ve özgürlükler önündeki en önemli engeller olmaya devam ettiğini vurgulayan Davutoğlu, "Irkçılık ve yabancı düşmanlığı ile savaş her zamankinden daha önemli hale gelmiştir" ifadesini kullandı.
Ayrımcılığın kendi kendine son bulamayacağını, bununla mücadele edilmesi gerektiğini vurgulayan Davutoğlu, "Türkiye, hoşgörüsüzlükle mücadele konusundaki aktif ve yapıcı çabaların bir parçası olmaktan gurur duymaktadır" diye konuştu.
Türkiye ve İspanya'nın inisiyatifiyle başlatılan Medeniyetler İttifakı'na da değinen Davutoğlu, bu projenin kutuplaşma ve aşırılığın önüne geçilmesi için önemli bir güç olduğunu söyledi.
Kaynak: İHA
Davutoğlu, konseye iki girişimi üzerine alması için seslenmek istediğini ifade ederek şöyle konuştu: "İlk olarak, Uluslararası kamuoyu tüm Suriye'ye insani yardım amacıyla giriş için uygun bir ortam kurmalıdır. P5'in farklı politik görüşleri olabilir fakat ortak insani değer yargıları etrafında birleşmek zorunludur. İnsani yardım için girişe mani olmak anlaşılmaz bir durum. BM Güvenlik Konseyi bu insani giriş kararlılığını benimsemeli ve bunu savunanlar için önlemler almalıdır.
İkinci olarak, Savaş zamanında bile kurallar vardır. İnsani organizasyonların desteklendiği Cenevre bu gerçeğin son derece farkındadır. Bugün rejim Suriyelilere karşı ayrım farketmeksizin bombalamalar ve SCUD saldırıları ile merhametsiz bir savaş başlatmıştır. Biz Suriye rejimi tarafından insanlara karşı işlenen bu suçlara bir son vermek için verilen çabalara katılmalıyız. Suç işleyen hiç kimsenin cezasız kalmayacağından emin olmalıyız." FİLİSTİN SORUNU Davutoğlu, oturumdaki konuşmasında ayrıca İsrail işgali altındaki Filistinlilerin acılarına da odaklanılması gerektiğini söyledi.
İsrail işgali altındaki Filistin meselesinin Birleşmiş Milletler kurulduğundan beri tüm insanlığın kanayan yarası olduğunu ifade eden Bakan Davutoğlu, şunları söyledi: "Bugün işgalci güç kendini tüm uluslararası insan haklarının ve insan hakları kanunlarının üzerinde sayıyor ve esas olarak Filistinlilere 3 ana yolla zarar veriyor: toprak, insan ve onur.
İlk olarak, 1967 yılından itibaren Filistinlilerin topraklarını sistematik olarak işgal ederek Filistinlileri ata topraklarından mahrum eden yerleşimler yasa dışıdır. Keşif Heyeti tarafından geçen yıl hazırlanan rapora göre bu topraklarda yarım milyon yasa dışı yerleşimci vardır. Biz raporun da belirttiği gibi iki devletin yan yana barış ve güvenlik içinde yaşaması vizyonunu yıkan bu durumu 'ürpertici bir ilhak' olarak kınıyoruz. İsrail anlaşmazlığı çözmektense şeklini değiştirmeye çalışıyor. İroniktir ki İsrail kapsamlı ve kalıcı bir barış sağlanmadan güvenliğini hiçbir zaman için garantiye alamayacağını asla anlamıyor.
İkinci olarak, İnsanlar İsrail güvenlik güçlerinin elinden acı çekmektedir. Dünya 1948'den beri Filistinli mültecilerin komşum ülkelerde katlandığı durumlara tanıklık etmektedir. Fakat işgal edilen bölgelerde durum gittikçe kötüleşmiştir ve yaralamalar, keyfi tutuklamalar ve ayıplayıcı ayrımcılıklar günün sıralaması olmaktadır. Söylediğimiz gibi, binlerce Filistinli İsrail hapishanelerinde aylarca ve yıllarca tutularak hukuk sürecinden mahrum bırakılıyor.
Ve son olarak, Kudüs'ün doğusunu da içine alan işgal bölgelerinde her gün ve her meydanda sınanan şey insanın benlik saygısıdır. Bu sınamalar, mantar gibi çoğalan kontrol noktalarında, insanların evlerine yapılan baskınlarda, keyfi verilen askeri emirlerde ve Gazze'de toplu tutuklamalarda sınanmaktadır. Biz tekrar bu insanlık dışı, illegal müdahaleyi kınıyoruz. ve uluslararası kamuoyunu İsrail'in Filistinlilerin üzerindeki blokajı kaldırarak insan onuruna saygı duyması için İsrail'e karşı baskı yapmaya çağırıyoruz.
Biz Filistin devletinin bu yüce milletler ailesine katılmasıyla sesimizin daha yüksek çıkacağına inanıyoruz. Filistin Devleti güneşin altındaki haklı yerini almalıdır."
TEMEL İNSAN HAKLARI ÖNÜNDEKİ ENGELLER
Günümüzde ırkçılık, ırk ayrımcılığı, yabancı düşmanlığı ve İslamofobi'deki artışın temel insan hakları ve özgürlükler önündeki en önemli engeller olmaya devam ettiğini vurgulayan Davutoğlu, "Irkçılık ve yabancı düşmanlığı ile savaş her zamankinden daha önemli hale gelmiştir" ifadesini kullandı.
Ayrımcılığın kendi kendine son bulamayacağını, bununla mücadele edilmesi gerektiğini vurgulayan Davutoğlu, "Türkiye, hoşgörüsüzlükle mücadele konusundaki aktif ve yapıcı çabaların bir parçası olmaktan gurur duymaktadır" diye konuştu.
Türkiye ve İspanya'nın inisiyatifiyle başlatılan Medeniyetler İttifakı'na da değinen Davutoğlu, bu projenin kutuplaşma ve aşırılığın önüne geçilmesi için önemli bir güç olduğunu söyledi.