Karaca: RTÜK’ün İmaj Sorunu Var
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu(RTÜK) eski Başkanı Fatih Karaca, "RTÜK’ün bir imaj sorunu var.
Bizler kendimizi önce yayın kuruluşlarına, daha sonra da kamuoyuna anlatamıyoruz diye çok yakınmışızdır. Her ne kadar radyo televizyon yayıncılığından gelsem de, bu kuruluşların RTÜK’ten pek de haz ettiği söylenemez." dedi.
Zirve Üniversitesi tarafından düzenlenen 'İnternet-Basın Özgürlüğü ve Sınırları' konulu seminerde önemli açıklamalarda bulunan Karaca, geçmişte RTÜK başkanlığı yapmış bir kişi olarak zaman zaman kuruluşa uygulanan müeyyidelerden kendisinin de rahatsızlık duyduğunu ifade etti.
Karaca, "Ben de bunun doğru olmadığını düşünüyorum. Ama sonuçta bir gerçek var ki, eğer bir düzenleyici bir otorite olmazsa radyo televizyon yayıncılık alanında bundan anarşi doğar. Bütün dünyada bunun çok örnekleri var. Mutlaka ve mutlaka belli düzenlemelerin, ayarlamaların, yayın sonrası belli denetimlerin yapılma zorunluluğu var. Bugün kuvvetler ayrılığı dediğimiz, yasama, yürütme ve yargının ardından bugün medya adeta dördüncü bir kuvvet olarak yapılandırmıştır. Bunu kabul edelim. Her ne kadar son dönemde medyanın bu noktadaki hevesten biraz arındığı görülse de geçmişte bunu kabul edelim. Medya gruplar, radyo ve televizyon kuruluşları, gazeteler, hükümetler kurmuşlar ve devirmişlerdir. Türkiye’nin kaderinde çok önemli rol oynamışlardır." diye konuştu.
Birtakım demokrasi dışı süreçlerde aktif rol aldıklarını vurgulayan Karaca, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bunları kabul etmemiz lazım. Bunları da çok açıklıkla ifade etmek ve bu konuda insanların sorumluluğu varsa, bir özeleştiri yapma mecburiyetleri de söz konusudur. Dolayısıyla bu nokta içerisinde mutlaka RTÜK benzeri kuruluşlar, Avrupa’da, medeni dünyanın ülkelerinde olduğu gibi burada da olmalıdır. Toplumdaki birtakım dizilerin, sanki Türk toplumunun genel karakteri bu çerçevedeymiş gibi, birtakım yanlış örneklerle kamuoyuna farklı mesajlar verdiğinin de bilincindeyiz. Yöneticilerimizin çok büyük sorumlulukları var. Ama öbür taraftan bir başka denge var. Radyo televizyon kuruluşları sadece ve sadece reklam gelirleriyle ayakta duran kuruluşlardır. Reyting adına, daha çok izleniyoruz düşüncesiyle, belki toplum değerleriyle uyuşmayacak bu tip program ve dizilere çokça sarılıyorlar. Bunun ciddi bir sıkıntı oluşturuyor. Artık Türkiye’de reyting dediğimiz, ölçme ve izleme sistemi yepyeni bir şekilde, yepyeni bir kuruluş tarafından 1 Mayıs’ta hayata geçiriliyor. Umut ediyorum ki, geçmişteki sıkıntılardan uzak bir şekilde, gerçekten halkın beğenilerini, düşüncelerini, eğilimlerini tespit edebilecek başka seviyeli programların da yaşamasına imkân verecek bir ölçme izlemi sistemi ortaya çıkar. Dolayısıyla, reklam dengesi bakımından, reklam pastası bakımından, bir takım televizyonlar da mağdur olmaz ve ayakta kalabilecek gücü sağlarlar. Böylece toplumu tahrip edebilecek, birtakım yanlış yayınlardan da uzaklaşılmış olur diye temenni ediyorum."
"28 ŞUBAT'TA, RADYO VE TELEVİZYONLARA 'GÜVENLİK BELGESİ' İSİMLİ BİR BELGE VERİLMESİ İSTENDİ"
Öğrenciler tarafından gelen sorulara da cevap veren Fatih Karaca, 28 Şubat’ta kendilerini herhangi bir yaptırımın olup olmadığı yönündeki soruya, "28 Şubat sürecinde ben RTÜK Başkanvekiliydim. O dönem çok kendine has koşullar içerisindeydi. O dönem içerisinde başkan Orhan Oğuz ve ben görevlerimizden ayrılmak zorunda kaldık. O dönemde radyo televizyon kuruluşlarına güvenlik belgesi adı altında bir belge verilmesi isteniyordu. Biz bunun demokratik olmadığını, kuruluşlara güvenlik belgesi vermenin doğru olmadığını, ihaleye sokup kazandıktan sonra, anayasaya aykırı kanunlara aykırı bir yayın yapılırsa, o zaman gerekli yaptırımların yapılacağını ifade edip şu örneği de vermiştik. İnsanların ehliyet almasına engeller çıkaramazsınız, ama ehliyet alıp kurallara aykırı davranırsa, alkollü araba kullanırsa, o zaman ehliyetini elinden alırsınız mantığıyla biz o dönemde sesimizi çıkardık ama maalesef o dönem içerisinde yeterince sesimizi duyuramadık ve ben ve Orhan Oğuz hocam, görevlerimizden ayrılmak zorunda kaldık. Geçenlerde ele geçen bazı belgelerde de benim ve benimle beraber bazı üye arkadaşlarımızın da fişlendiği bilgisini öğrendik." bilgisini verdi. Oturum başkanlığını Prof. Dr. Adem Sözüer’in yaptığı seminerde Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi ve eski HSYK Üyesi Prof. Dr. Ahmet Gökçen, Telekomünikasyon İletişim Daire Başkanı Osman Nihat Şen de birer sunum yaptı .
Zirve Üniversitesi tarafından düzenlenen 'İnternet-Basın Özgürlüğü ve Sınırları' konulu seminerde önemli açıklamalarda bulunan Karaca, geçmişte RTÜK başkanlığı yapmış bir kişi olarak zaman zaman kuruluşa uygulanan müeyyidelerden kendisinin de rahatsızlık duyduğunu ifade etti.
Karaca, "Ben de bunun doğru olmadığını düşünüyorum. Ama sonuçta bir gerçek var ki, eğer bir düzenleyici bir otorite olmazsa radyo televizyon yayıncılık alanında bundan anarşi doğar. Bütün dünyada bunun çok örnekleri var. Mutlaka ve mutlaka belli düzenlemelerin, ayarlamaların, yayın sonrası belli denetimlerin yapılma zorunluluğu var. Bugün kuvvetler ayrılığı dediğimiz, yasama, yürütme ve yargının ardından bugün medya adeta dördüncü bir kuvvet olarak yapılandırmıştır. Bunu kabul edelim. Her ne kadar son dönemde medyanın bu noktadaki hevesten biraz arındığı görülse de geçmişte bunu kabul edelim. Medya gruplar, radyo ve televizyon kuruluşları, gazeteler, hükümetler kurmuşlar ve devirmişlerdir. Türkiye’nin kaderinde çok önemli rol oynamışlardır." diye konuştu.
Birtakım demokrasi dışı süreçlerde aktif rol aldıklarını vurgulayan Karaca, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bunları kabul etmemiz lazım. Bunları da çok açıklıkla ifade etmek ve bu konuda insanların sorumluluğu varsa, bir özeleştiri yapma mecburiyetleri de söz konusudur. Dolayısıyla bu nokta içerisinde mutlaka RTÜK benzeri kuruluşlar, Avrupa’da, medeni dünyanın ülkelerinde olduğu gibi burada da olmalıdır. Toplumdaki birtakım dizilerin, sanki Türk toplumunun genel karakteri bu çerçevedeymiş gibi, birtakım yanlış örneklerle kamuoyuna farklı mesajlar verdiğinin de bilincindeyiz. Yöneticilerimizin çok büyük sorumlulukları var. Ama öbür taraftan bir başka denge var. Radyo televizyon kuruluşları sadece ve sadece reklam gelirleriyle ayakta duran kuruluşlardır. Reyting adına, daha çok izleniyoruz düşüncesiyle, belki toplum değerleriyle uyuşmayacak bu tip program ve dizilere çokça sarılıyorlar. Bunun ciddi bir sıkıntı oluşturuyor. Artık Türkiye’de reyting dediğimiz, ölçme ve izleme sistemi yepyeni bir şekilde, yepyeni bir kuruluş tarafından 1 Mayıs’ta hayata geçiriliyor. Umut ediyorum ki, geçmişteki sıkıntılardan uzak bir şekilde, gerçekten halkın beğenilerini, düşüncelerini, eğilimlerini tespit edebilecek başka seviyeli programların da yaşamasına imkân verecek bir ölçme izlemi sistemi ortaya çıkar. Dolayısıyla, reklam dengesi bakımından, reklam pastası bakımından, bir takım televizyonlar da mağdur olmaz ve ayakta kalabilecek gücü sağlarlar. Böylece toplumu tahrip edebilecek, birtakım yanlış yayınlardan da uzaklaşılmış olur diye temenni ediyorum."
"28 ŞUBAT'TA, RADYO VE TELEVİZYONLARA 'GÜVENLİK BELGESİ' İSİMLİ BİR BELGE VERİLMESİ İSTENDİ"
Öğrenciler tarafından gelen sorulara da cevap veren Fatih Karaca, 28 Şubat’ta kendilerini herhangi bir yaptırımın olup olmadığı yönündeki soruya, "28 Şubat sürecinde ben RTÜK Başkanvekiliydim. O dönem çok kendine has koşullar içerisindeydi. O dönem içerisinde başkan Orhan Oğuz ve ben görevlerimizden ayrılmak zorunda kaldık. O dönemde radyo televizyon kuruluşlarına güvenlik belgesi adı altında bir belge verilmesi isteniyordu. Biz bunun demokratik olmadığını, kuruluşlara güvenlik belgesi vermenin doğru olmadığını, ihaleye sokup kazandıktan sonra, anayasaya aykırı kanunlara aykırı bir yayın yapılırsa, o zaman gerekli yaptırımların yapılacağını ifade edip şu örneği de vermiştik. İnsanların ehliyet almasına engeller çıkaramazsınız, ama ehliyet alıp kurallara aykırı davranırsa, alkollü araba kullanırsa, o zaman ehliyetini elinden alırsınız mantığıyla biz o dönemde sesimizi çıkardık ama maalesef o dönem içerisinde yeterince sesimizi duyuramadık ve ben ve Orhan Oğuz hocam, görevlerimizden ayrılmak zorunda kaldık. Geçenlerde ele geçen bazı belgelerde de benim ve benimle beraber bazı üye arkadaşlarımızın da fişlendiği bilgisini öğrendik." bilgisini verdi. Oturum başkanlığını Prof. Dr. Adem Sözüer’in yaptığı seminerde Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi ve eski HSYK Üyesi Prof. Dr. Ahmet Gökçen, Telekomünikasyon İletişim Daire Başkanı Osman Nihat Şen de birer sunum yaptı .