Çiçek: 'Bu plan değil, pilavdır'

'İrtica ile Mücadele Eylem Planı' iddialarıyla ilgili olarak haklarında dava açılan ve aralarında Yeditepe Üniversitesi kurucusu Bedrettin Dalan ile Albay Dursun Çiçek'in de bulunduğu 7 sanığın yargılandığı davanın üçüncü duruşması başladı. Savunmasında 'Bu plan değil, pilavdır. İftiradır' diyen Çiçek, 'Birileri benden onur intiharı beklemesi

"İrtica ile Mücadele Eylem Planı" iddialarıyla ilgili olarak haklarında dava açılan ve aralarında Yeditepe Üniversitesi kurucusu Bedrettin Dalan ile Albay Dursun Çiçek'in de bulunduğu 7 sanığın yargılandığı davanın üçüncü duruşması başladı. Savunmasında "Bu plan değil, pilavdır. İftiradır" diyen Çiçek, "Birileri benden onur intiharı beklemesin. Benim çok sevdiğim eşim, çocuklarım ve yakınlarım var. Daha çok hizmet edeceğim ülkem ve milletim var" dedi. Mahkeme başkanı Köksal Şengün tarafından sanık kürsüsüne çağrılan Dursun Çiçek savunmasına “Herkesi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Bu süreçle ilgili sadece ve sadece gerçekleri söyleyeceğime kutsal kitabımız, şerefim ve haysiyetim üzerine yemin ederim" diyerek başladı.

Ailesi ve özgeçmişiyle ilgili bilgiler veren Albay Çiçek, annesinin 6 yıldır kanser tedavisi gördüğünü belirterek. “Annemin bu durumdan haberi yok. Kendisine yurt dışında olduğumu söyledik" dedi.

"Kargalar bile güler"

Bir albayın bu planı hazırlayıp altına imza atmış olmasına kargaların bile güleceğini söyleyen Albay Çiçek, “Bu plan askeri terminolojiye uygun değildir. Planda AKP ve Fettullah Gülen ile ilgili iddialar dedikodudur. Biz de elhamdülillah Müslümanız. Bunarı bir kurmay albay söyledi diyenlerin anlını karışlarım" dedi.

Bu planın sadece bir albayın imzasıyla hazırlanamayacağını dile getiren Çiçek, “Emir komuta zinciri içerisinde Genel Kurmay Başkanının dahi imzası olur. Genelkurmay emriyle yazılmayan numarası imzası bulunmayan bir belge olabilir mi? Bu plan değil pilavdır. İftiradır" diye konuştu.

“Bu mu vicdan?"

Savunmasında zaman zaman sinirlendiği görülen Dursun Çiçek soruşturmayı yürüten savcıları da sert sözlerle eleştirdi. Çiçek, “TSK bin yıllık bir kurumdur. Onu bir çete gibi suçlayamazsınız. 30 Haziran’da ifade verdim. 1 Temmuz’da serbest bırakıldım. 1 Temmuz’da savcıyı şikayet ettim. İki sefer müşteki sıfatıyla ifade verdim. Bu savcı hakkında 13 suç tespit edilmiş. Adalet Bakanlığı’na şikayet ediyoruz. Beyefendi hala devam ediyor. Hala hakkımızda iddianame hazırlıyor. Bu mu hukuk? Bu mu vicdan? " diye konuştu. Çiçek, “Bu plan değil yargısız infaz ve iftira belgesi. Bana çektirilenlerin hesabını soracağım" diye konuştu.

"Taklit edilebilen bir imza"

Çiçek, sahte belge üzerinde tek gerçeğe yakın olan şeyin imzası olduğunu belirterek, "Çünkü taklit edilebilen bir imza. Ben imza özürlüyüm. En zayıf noktam bu. Ben de bunu kabul ediyorum. İmzam değişken ve taklit edilmesi kolay" dedi.

Çiçek, bir yıldır her hareketinin izlendiğini ve iddianamede 70'e yakın telefon görüşmesi kaydının bulunduğunu söyledi.

Kayıtlarda suç işlediğine dair en küçük bir kelimesi olmadığını vurgulayan Çiçek, "Bu kayıtlar, özel hayatın gizliliğinin ve iletişim hakkının ihlali anlamına geliyor. Eğer gerçeğin ortaya çıkmasına yardımcı olmayacak kayıtlar ise iddianameden çıkarılmasını talep ediyorum" dedi.

Savcının sadece suçladığını ve herhangi bir araştırmaya girmeden bir iddianame hazırladığını ileri süren Çiçek, şunları söyledi: "Sayfalar dolusu lehte delil var. Ama bunları dikkate almıyor, çünkü tertip bozulacak. İftiralarla iddianame hazırlayan, TSK'ya hakaret eden, yasalara aykırı davranan bir savcıyla karşı karşıyayız. Adalet Bakanlığı tarafından savcının 13 suç işlediği tespit edildi. Buna rağmen, hala savcı görevi başında. Bu nedenle suç duyurusunda bulunulmasını arz ediyoruz. Diğer girişimlerimizi yapıyoruz zaten. Savcı, Cumhuriyet savcısı mı, soruşturma savcısı mı, yoksa senaryo savcısı mı, bunu bilmek istiyoruz. Benim terör örgütü üyesi olduğumdan şüphe ediyormuş, tahminde bulunuyormuş. Ama delil yok, harıl harıl delil arıyor. Tutarsız bir savcıyla uğraşmak zorunda kalıyorum."

Çiçek, Türkiye'nin hukuk devleti olduğunu, masum bir insanın tutuklandığını ve bunun Türkiye'ye yakışmadığını kaydetti.

Terörist başı Abdullah Öcalan'la aynı maddeden yargılandığını ifade eden Çiçek, savunmasını şöyle sürdürdü: "Peki ne suç işledik, ne yaptık? İftiraya uğrayan bir insan yargılanıyor. Delilsiz değerlendirme yapılıyor. Şartlar eşit değil. O savcı, ben sanık. Biz gerçekleri ortaya koyuyoruz, ama onun dediği oluyor. Bir senedir mağdur ediliyorum. Savcı o kadar ileri gitti ki, 33 erin şehit edilmesiyle ilgili belge ve evrakları istiyor. Bana bir suç yüklemesi lazım ya. Bunların hesabını hukuken soracağım. Davayla ilgili olmayan birçok şeyi aralara serpiştiriyor. Beni terör örgütü üyesi yapacak ya. Sahte belgeler, komplolar, gizli tanıklar, adaleti kemiriyor, bitiriyor. İlk defa böyle bir savcı görüyorum. Biz delil koyuyoruz, elinin tersiyle atıyor. Ama gizli tanık ya da ihbar mektuplarına çarşaf çarşaf yer veriyor. Savcı tertibin bir parçası. Savcı, hukuk anlamında olayı kan davasına çeviriyor."

"İntihat etmemi kimse beklemesin"

Çiçek, 63 gündür tutuklu bulunduğunu ve adalete güvendiğini belirterek, "Cezaevinde yanımda bulunanlara, 'Adalete güvenin' diyorum. Ama bana 2'ye 1 tutuklu kalacaksın demelerinden zül duyuyorum. Ben de birileri gibi onur intiharı mı yapayım? Bunu benden kimse beklemesin" diye konuştu.

Duruşmayı izlemeye gelen teyzesinin türbanlı, eniştesinin de imam olduğunu aktaran Çiçek, "Biz Cumhuriyet çocuğuyuz. Biz kimsenin yaşam tarzıyla ilgilenmiyoruz, herkese saygı gösteriyoruz. Cuntaymış, darbeymiş... Başka kapıya, başka kapıya" dedi.

Genelkurmay Başkanlığında, Yargıtay'da, her yerde hesap vermeye hazır ve alnının açık olduğunu vurgulayan Çiçek, Dursun Çiçek vakasının Türk yargı sistemine kara leke olarak geçeceğini savundu.

Görevinin başında olması gerekirken cezaevinde olduğunu dile getiren Çiçek, "Gençler şehit olurken, biz burada atılan iftiraları temizlemeye çalışıyoruz. Bırakın işimizi yapalım. Bir saldırı olduğunda vicdan azabı duyarım. Askerleri, subayları sıfırlamaya çalışıyorlar" şeklinde konuştu.

Yalan makinesine bağlanmak

Çiçek, evrak ve belge niteliği olmayan, tarihi ve gönderildiği makamı içermeyen, içerik ve format olarak yetersiz, sahte ve taklit imzalı olduğu yasal delillerle kesinleşen 3 maddelik sahte bir plan ile tutuklandığını savunarak, bu plan ile cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'nin görevini yapmasını engellemenin mümkün olmadığını söyledi.

"Bundan sonra mağdur olmamak için vicdanınıza sığınıyorum" diyen Çiçek, şunları söyledi: "Sahte plan üzerindeki taklit imzanın bana ait olmadığına yüce mahkeme heyetini ve iddia makamını nasıl ikna edebilirim diye bir yıldır düşünüyorum. Yemin etmek, kutsal kitaba el basmak, yalan makinesine bağlanmak... Her şeye açığım. Ne yapmalıyım? Birileri benden onur intiharı beklemesin. Benim çok sevdiğim eşim, çocuklarım ve yakınlarım var. Daha çok hizmet edeceğim ülkem ve milletim var. Ben inancı gereği sonuna kadar mücadele azim ve kararlılığında olan bir insanım."

Bu davanın Yargıtay'daki İlhan Cihaner davasıyla birleştirilmesi gerektiğini ifade eden Çiçek, kendisi ve oğlu hakkındaki iftiraların, özel hayatın gizliliğini ihlal eden dinleme kayıtlarının iddianameden çıkarılmasını istedi.

Çiçek, gizli tanıklar hakkında suç duyurusunda bulunulmasını talep ederek, soruşturma savcıları hakkında da TSK'yı alenen aşağılama ve iftira gibi nedenlerle suç duyurusu yapılması talebinde bulundu.

Adalete güvendiği esas noktanın, yargıçların hukuka, kanuna ve vicdanına göre karar vermesi olduğunu ifade eden Çiçek, "Hakkımdaki hukuk ve vicdan dışı iddialara rağmen hukuk ve adaletin gereğinin yapılmasını bekleyen onurlu ve şerefli bir baba, bir eş, bir subay, kardeşiniz olarak hakkımda Anayasa'nın 19. maddesi ve Ceza Muhakemesi Kanununun ilgili hükümlerinin uygulanmasını ve tahliye kararı verilmesini istiyorum" diye konuştu.

Çiçek'in savunmasını yaklaşık 3,5 saatte tamamlamasının ardından, Mahkeme Heyeti Başkanı tarafından daha önce alınan ifadeleri okundu.

Çapraz sorgu

Kurmay Albay Dursun Çiçek daha sonra çapraz sorgusunda savcılar Mehmet Ali Pekgüzel ve Nihat Taşkın'ın sorularını yanıtladı.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada, Çiçek'in daha önce alınan ifadelerinin okunmasının ardından çapraz sorgusuna geçildi.

Savcı Pekgüzel'in, "Sahte olduğunu iddia ettiğiniz belgenin fotokopisi, hiç tanımadığınızı söylediğiniz sanık avukat Serdar Öztürk'ün bürosunda bulundu. Belge ve Serdar Öztürk ile ilgili ne gibi hukuku işlemler yaptınız" sorusuna Çiçek, "Belgeyi hazırlayanlar hakkında askeri savcılara ve soruşturma savcısına suç duyurusunda bulundum" yanıtını verdi.

Çiçek, belgeden haberi olmadığını ve görmediğini söylediği için sanık emekli subay Serdar Öztürk hakkında herhangi bir suç duyurusunda bulunmadığını ifade etti.

Pekgüzel'in, imzasını neden değiştirdiği yönündeki sorusuna karşılık Çiçek, "Sahte belge yayınlandıktan sonra imzam taklit edilebilir düşüncesiyle güvenlik derecesini geliştirmek gereği duydum. Taklidini zorlaştırmak için yaptım. Her ay farklı renkli kalemler kullandım. Aynı duruma düşmemek için yeni tedbirler aldım" diye konuştu.

Çiçek, belgenin yayınlandığı 12 Haziran 2009 tarihi itibariyle soruşturmanın başladığını, evrak dolapları ve bilgisayarların açılmadığını, Genelkurmay Bilgi Destek Dairesinde herhangi bir imha işlemi yapılmadığını söyledi.

Savcının, "Hasmınız var mı?" sorusuna Çiçek, "Ben insanları seven, bilgi ve sevginin paylaşıldıkça artacağını düşünenlerdenim. Bu nedenle hasmım yok" yanıtını verdi.

Pekgüzel'in, "Erzincan'a hiç gitmediğinizi söylediniz. Erzurum'daki dosyadaki sanıklardan tanıdığınız var mı?" sorusunu, "Tanıdığım yok" şeklinde yanıtlayan Çiçek, "2003'te bir tatil dönüşü Erzincan'da ordu evi bahçesinde mola verdik. Ondan sonra hiç yolum düşmedi" dedi.

Evi ve arabasının ne zaman arandığı ve özel bir bilgisayarı olup olmadığı sorulan Çiçek, "Olaydan 5 gün sonra arama yapıldı. 5 saat sürdü. 15 gün sonra, sahte belgeyle ilgili olarak bir bulgunun, delilin olmadığına dair tutanak verildi. Kendime ait özel bir bilgisayarım yok. Ancak iş yerinde maillerime bakamadığım için, evde kızımın bilgisayarında maillerime bakıyordum" şeklinde konuştu.

Çiçek, tutuklu sanık Ufuk Akkaya'yı da hiç tanımadığını belirterek, Akkaya'ya herhangi bir bilgi aktarmasının da söz konusu olmadığını söyledi.

Ara kararlar

Mahkeme heyeti tarafından alınan ara karalar, üye hakim Sedat Sami Haşıloğlu tarafından açıklandı.

Buna göre, Çiçek'in taleplerinin savunması alındıktan sonra değerlendirilmesine karar veren mahkeme heyeti, sanıkların tutukluluk hallerinin devamına karar vererek, duruşmayı 5 Temmuz Pazartesi gününe erteledi.

Ancak, Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün, tutuklu sanıklar Dursun Çiçek, Serdar Öztürk, Deniz Yıldırım ve Ufuk Akkaya'nın, "isnat olunan suçların vasıf ve mahiyeti, dosyaya yansıyan delil durumları, isnat olunan suçun vasfının değişme ihtimali, sanıkların sosyal konumları, sabit ikametgah sahibi olmaları, kaçma ve saklanma şüpheleri bulunmaması, delillerin bu aşamada saklanması ve yok edilmesi yönünde herhangi bir bilgi ve belgenin bulunmamasını" gerekçe göstererek, tahliye edilmeleri yönünde karşı oy kullandı.

Şengün, Çiçek'in ayrıca, savunmasındaki anlatımları da dikkate alındığında tahliye edilmesi gerektiğini belirtti.


CNN Türk