'İbrahim Tatlıses Kürt düşmanıdır'

Kürt sanatçı Şivan Perver, İbrahim Tatlıses'e Kürt düşmanı ilan etti.

'İbrahim Tatlıses Kürt düşmanıdır'
Kürtler'in sürgündeki sanatçısı Şivan Perver: Türkücü ve halk ozanı Şivan Perver, 34 yıldır sürgünde yaşayan bir Kürt sanatçısı... Türkiye’ye giriş yasağı çoktan kalktı ama provakasyonlardan çekindiği için Başbakan’ın davetine rağmen henüz doğduğu topraklara dönme zamanının gelmediğini belirtiyor.

Avusturya’da Cumhurbaşkanı Fischer, KDP lideri Mesut Barzani, AK Parti Milletvekili Dengir Mir Mehmet Fırat, BDP Milletvekili Aysel Tuğluk gibi isimlerin katıldığı Viyana konseriyle demokratik açılıma destek veren ünlü Kürt sanatçı, Habur’da PKK’dan ayrılanlara yapılan karşılama için şunları söylüyor: “Bu karşılama kamuoyunun güvenini sarsmayacak şekilde olabilirdi. İnsanların silahlarını bırakıp Türkiye halkı ile kucaklaşması sağlanabilirdi. Bu konuda sadece hükümet değil, DTP dahil birçok kesim büyük bir fırsatın önünü tıkadı.”

Vatan Gazetesi sordu, Şivan Perver ilginç açıklamalar yaptı. O röportaj

Türkiye’ye gelip gelmeyeceğiniz uzun süredir tartışılıyor. Başbakan Erdoğan’ın da davetine rağmen sizi hâlâ Türkiye’ye dönmekten alıkoyan sebep ne?

Bütün baskılara rağmen beni dinleyen halkımla buluşmak yıllardır en büyük özlemim... Sayın Başbakan’ın iyi niyetinden şüphem yok ama Türkiye’deki statükocu elit kesimin provokasyonlarına alet olmak istemeyişim, şu anda vatanıma geri dönmem için büyük bir engel...

Avusturya konserinizde, “Allah’ım bizi baskılardan kurtar” diye dua okudunuz. Kürtler üzerinde hâlâ nasıl baskılar var?

Sadece Kürtler değil, azınlıklar üstünde de bir baskı var. Türkiye’de halen sarı, kırmızı, yeşil renkleri sallayanlar hapis cezasına çarptırılıyor. Ahmet Türk, siyasi yasak alıyor ve çobanından milletvekiline kadar yüzlerce DTP’li hapis ve ceza alıyor. Hrant Dink, sokak ortasında öldürülüyor ve sanıklar mahkemeyi şova çeviriyor. Avrupa’da şarkılarda “Alleluya”yı söyleyene kimse şaşırmaz. Benim bu sözleri söylemem aynı içeriktedir, daha doğrusu bir sitemdir. Eğer yaratanımız bizi Kürt olarak yaratmışsa, böyle yaşamamız kadar doğal bir şey olamaz. Kürt halkı büyük baskılarla karşı karşıya... Yaratılmasının varlık nedenleri zorbalıkla elinden alınmak isteniyor. İnsani ve doğal hakları inkâr ediliyor. Bu şarkımda Allah’ın adaletini dile getirdim. İnançlı insanların bunu anlaması gerekir.

Kürtçe eğitim ve TV (TRT Şeş) konularında atılan adımlar sizce Kürt sorunu için büyük ilerleme mi, TRT Şeş’i izliyor musunuz?

Belki Türkiye şartlarına göre büyük ilerleme olarak görülebilir. Ancak bunlar henüz Kürt kültürünün tanınmasında daha ilk adımlar ve anayasal güvenceye de kavuşturulmalı. TRT Şeş’i zaman zaman fırsat bulduğumda seyrediyorum. Kürt dili ve kültürü açısından bir kazanım ancak TRT 6 halen sansürsüz bir yayın yapabilecek durumda değil. Mesela, halen benim birçok şarkım da bu kanalda yayınlanamayacak durumda...

Niçin “Şu anki Türkiye beni kaldıramaz” dediniz?

Egemen Bağış geçenlerde “Askeri bir anayasayla sadece asgari bir demokrasi olur” dedi. Bu lafa tamamen katılıyorum. Türkiye’de istikrarlı ve normal bir demokrasi eksikliğini hükümet dahil, kamuoyunun büyük çoğunluğu kabul ediyor. Türkiye’deki sorunların demokratik çerçevede çözülmesini engelleyen 1982 Anayasası halen yürürlükte... Bu anlayışın ürünü olarak statükocu güçler, Türkiye’de halen birçok kurumun içinde mevcut. Ve çok da güçlüler. Türkiye’de gerçek bir demokrasinin gelişmesini engelleyen bu güçlerin bana olumsuz yaklaşabilecekleri ile ilgili kaygılarımın olmasından daha normal bir şey olamaz. Yoksa, Türkiye’deki halk ile aramızda sevgiye dayanan, güzel bir ilişkinin sağlanabileceğine inanıyorum. Zaten ben de evrensel bir dil olan müziği kullanıyorum.

Diyarbakır’da 1 milyon kişilik bir konser planınız olduğu söyleniyor, bu konser ne zaman olacak?

Öyle bir projemiz var. Ancak, tam bunu kamuoyuna açıklamayı düşünürken bir bakıyorsun, Kürt halkının seçilmiş temsilcileri meclis dışına itiliyor, belediye başkanları kelepçelenip cezaevine atılıyor. Bu tür baskılar hükümetin demokratik açılım siyasetine gölge düşürüyor. Böyle bir durumda, on yıllardır sürgünde yaşayan bir sanatçı olarak gelmem doğru olmaz. Amacım sorunun çözümüne katkı sunmak... Kürt halkına artık baskıların sona ereceğini ve barış-kardeşlik ortamında yaşayabileceğimizi aktarmak isterim. Ama bunun için Kürtler’e baskıların kalkması ve devletin atacağı somut adımlarla güven vermesi gerekiyor. Viyana’da verdiğim konser aslında Kürt açılımının devam etmesi yönünde bir çağrı ve destekti. Sorunu çözebilecek güçleri yan yana getirip diyalog yolunu göstermek istedim. Umarım durumlar düzelir ve bu yıl Diyarbakır, İstanbul ve başka yerlerde sevenlerimle buluşurum..

AK Parti’nin “demokratik açılımını” nasıl değerlendiriyorsunuz?

AK Parti soruna mevcut statükonun dışında gerçekçi bir şekilde yaklaşmasına rağmen, varolan realiteyi aşabilecek bir reform sunamıyor. Halbuki, bu aşamadan sonra sorunu çözmekten başka çaresi yok. Bunun aksi, mevcut statükoya teslim olmaktır ki, hem Türkiye’ye, hem de AK Parti’ye kaybettirir.

Demokratik açılımda hükümetin hatası var mı?

Demokratik açılım sürecinde sorunun çözümüne karşı olan ‘şovenist’ kesimlerin hassasiyeti çok fazla göz önüne alındı. Ve açılım başka yönlere kaydı. Halbuki, yıllardır zulme maruz kalan 20 milyon Kürt’ün hassasiyeti göz önüne alınmalıydı.

PKK’dan ayrılanlar Habur’da binlerce kişiyle karşılanınca sokaklarda çatışmalar çıktı. Bu karşılama töreni doğru oldu mu?

Bu karşılama daha iyi hazırlanabilir ve kamuoyunun güvenini sarsmayacak bir şekilde yansıtılabilirdi. Maalesef, bu gelişme birçok kesim tarafından yanlış algılandı. İnsanların silahlarını bırakıp Türkiye halkı ile kucaklaşması sağlanabilirdi. Bu konuda sadece DTP değil, hükümet dahil birçok kesim büyük bir fırsatın önünü tıkadı. Bu çatışmalardan “zafer” elde edecek bir taraf yok... Savaşın kaybedenleri ve barışın kazananları vardır. Ama silahların susması ve annelerin gözyaşı dökmemesi hepimizin ortak kazancıdır. Hep beraber kazanmak icin barıştan korkmamamız gerekir.

Türkiye’de halen “yasaklı” şarkılarınız var mı?

Halen sorunlu şarkılarım var. “Kürdistan” kelimesi hâlâ sansürlü... Halbuki, bu bir coğrafyanın adı. Bu konuda gerek İran, gerekse de Irak hiçbir zaman kısıtlamaya gitmedi. Bu kelime Osmanlı’da da kabul görüyordu. Ama nedense, TC.’nin bu konuda hâlâ yersiz bir korkusu var. Ancak bu korkular Türkiye’yi kesinlikle bölmez.

Müzik kariyeriniz boyunca Sting, Paul Simon, Tom Jones gibi ünlü isimlerle düet yaptınız. Türkiye’de kimle düet yapmak istersiniz?

Türkiye’deki sanatçılar benimle yan yana gelmemeye ve resmi ideoloji ile barışık yaşamaya çalıştılar. Yanı başlarında yaşayan Kürt kardeşlerini görmezlikten gelerek başka yabancı sanatçılarla bir araya geldiler. Son dönemlerde bu konuda bir değişimi gözlemlemek mümkün... Mesela, Tarkan’ın Hasankeyf konusundaki tavrı çok insani ve demokratik... Onunla belki ileride bir araya gelir ve ortak bir konser de verebiliriz. Ayrıca, Sezen’in duruşunda da bir değişiklik görüyorum. Daha evvel bizimle ortak platformda konser vermeye yanaşmamıştı.

Hangi şarkınızın sözlerinde PKK propagandası yaptığınız için 34 yıldır Türkiye’ye girişiniz yasaklandı?

Şarkılarımda hiçbir zaman PKK dahil, hiçbir parti ve siyasi hareketin propagandasını yapmadım. Sadece Kürt toplumsal gerçekliğini ve Kürtlere yapılan baskıyı aktarmaya çalıştım. Maalesef statükocu devlet, Kürtlüğünden bahseden herkesi kamuoyunda terör, bölücülük ve PKK propagandasından yargılamaya ve cezaevlerine tıkmaya çalıştı. Şarkılarımı özgürce seslendirebilecek bir ortamın Türkiye’de halen mevcut olmadığı noktasında kaygılarım devam ediyor.

Bir sanatçı için “yasaklı” olarak anılmak nasıl bir duygu?

Sanatçı olarak baskıları esas alan bir sistemde “yasaklı olmak” hiç de o kadar önemli değil... Yasaklara karşı mücadele etmek ve halkımı aydınlatmak benim hem sanatçılık, hem de insani görevim. Eğer maddiyatı esas alsaydım, yasaklardan bir şekilde zarar görürdüm. Ama peynir ekmek ile karnımı doyuracak bir sanatçıyım. Dolayısıyla, yasaklı olmam bana bunları yaşatanların ayıbı... Eğer bu kesimlerde belli bir insani yaklaşım ve onur varsa, ben ve benim gibi insanlardan özür dilerler. Sadece yasağın kaldırılması yeterli değil. Geçmiş ile hesaplaşırken aynı zamanda geçmişte yaratılan tahribatların giderilmesi için de önlem alınmalı. Ancak o zaman samimiyeti görebiliriz.

Bir röportajınızda İbrahim Tatlıses"in Kürt düşmalığı yaptığını söylemiştiniz. Sizi bu düşünceye iten nedir?

İbrahim Tatlıses, Türk halkı için güzel sanat icra etti ama zaman zaman da Kürt sanatçılarına ve kültürüne ait şarkıları sanki daha önce başkalrı yapmamış gibi Türkçe olarak kullandı. Bu etik değildir. Bu konuda İbo"yu eleştirmekte hakkım. Umarım, bundan sonra bu tür hatalara düşmez.