AMERİKA-RUSYA TEK YUMURTA İKİZİ!

Rusya'dan başka ne beklenirdi ki!

Ya da Amerika'dan ne beklenmeyebilirdi ki?

İkisinin birbirinden hiç farkı yok!

Gün itibariyle el ele Ortadoğu'nun geleceğini karartmakla meşguller.

Amerika 2003'ten bu yana psikopatça bir şüphe uğruna Irak eksenli olarak Ortadoğu'yu kan gölüne çevirdi. Şimdi de Rusya, Suriye bahanesiyle ABD'nin açtığı kuyuya Müslüman kanı dökmekle meşgul. Cepheden de baksanız, profilden de inceleseniz, ikisi de aynı. İkisi de emperyalist, ikisi de faşist, ikisi de Müslüman düşmanı.

Birbirini sevmeyen tek yumurta ikizleri. Biri diğerinin semirmesini kıskanan kuzenler. Bıçak gırtlağına dayandığında sırt sırta verecek yakın akrabalar. Biri Katolik, diğeri Protestan… Aynı zamanda din kardeşleri. İkisi de Müslümanların dünyanın yönetimine ortak olmaması için kan dökmekten, can yakmaktan çekinmeyen Tapınak Şovalyesi.

Türkiye on kez uyarmasına rağmen sınırını ihlal eden Rus savaş uçağını vurdu. Onlar misilleme olarak Türkiye'den Suriyeli çocuklara yiyecek götüren yardım konvoyunu bombalayarak intikam aldı. Hiç şaşırmadım. Çünkü eli kanlı terör örgütü DEAŞ'ı lanetleyenlerin, söz konusu kendi ali menfaatleri olunca onlar kadar canileşeceğini biliyordum.

“Deli deliyi görünce sopasını saklarmış” ya… ABD'de Suriye'de karşısına Rusya çıkınca apar topar sopasını saklayıverdi. Türk sınırını ihlal eden Rus uçağının vurulması ABD'ye göre “Türkiye ve Rusya arasında bir meseleydi ve ABD'yi ilgilendirmezdi”.

Hem Türkiye'nin hem de tüm İslam aleminin bilmesi gerekiyor ki, Amerika da, Rusya da dostumuz değildir. Her ikisi de ayakları üzerinde durabilen Türkiye istemez. Hele hele Türkiye'nin bölgesel bir güç haline gelmesi ikisi için de korkulu bir ruyadır. Yani kontrol edilebilir, istendiğinde darbe, istendiğinde ayaklanma çıkarılabilir, iktidarıyla da muhalefetiyle de oynanabilir bir Türkiye ortak projeleridir.

DEAŞ'ın kafalarını keserek masum insanları öldürmesi, 2003'ten bu yana Irak'ta bir buçuk milyon müslümanın kanında parmağı olanları mazur gösterebilir mi? Suriye'de katledilen 250 bin canın hesabı kimden sorulacak peki? Nijerya'da katledilen binlerce çocuğun ölümünden sadece Bako Haram'ın mesul olduğunu söylemek mümkün mü?

Arakan'da, Burmalı Budistlerin işkenceyle öldürdüğü çocukların, tecavüz edilen kadınların acısı kime fatura edilecek? Söz konusu Müslümanlar olunca gözlerini kapatıp, kulaklarını tıkayan Hıristiyan dünyası silah kendilerine dönünce çılgınlaşıyor.

Peki biz İslam dünyasındaki sorunların çözümü için, sorunların çıban başı olan Batı dünyasından medet ummaya devam mı edeceğiz? Bu sorunun şimdilik cevabı çaresizliktir. Her biri Siyonistler ve misyonerler tarafından prangaya vurulmuş Müslüman ülkelerin, sırtlarındaki gübre çuvalını atması uzun zaman alacak gibi görünüyor.

Ama bir gün, bir gün mutlaka devran tersine dönecek. Cehaletten, yobazlıktan, zorbalıktan, kendilerini yöneten sözde krallardan, sultanlardan, darbecilerden kurtulan İslam Milletleri, önce haçlı seferlerini durduracak, ardından İslam ahlakı ve adaletiyle dünya yönetiminde söz sahibi olacaktır. O zaman İslam Milleti, Hristiyan dünyasında mezhep savaşlarını körüklemeyecek, onlara birbirlerini öldürmeleri için silah satmayacak, Hristiyan ya da Yahudi çocuklarını misket bombalarıyla plajlarda katletmeyecektir. Büyük Okyanusu aşarak, Türkiye'ye, ya da Mısır'a, ya da Filistin Devleti'ne sığınmaya gelen Hristiyan çocukları Ege kıyılarında ölüme terk edilmeyecektir. Nükleer ve kimyasal silahları olduğu yalanıyla, Yunanistan ya da Bulgaristan Müslümanlar tarafından işgal edilip, 10 yılda 2 milyon Hristiyanın katline sebebiyet verilmeyecektir. Her kime yapılırsa yapılsın, adaletsizlik karşısında “One Minute” denilecek, okyanuslarda insanlara yardım götüren gemileri vuranlar, aşağılık korsanlar gibi Marmara'nın Mavi sularına gömülecektir.

“Allah'ım sen dünyaya yardım et. Çılgınların, zavallıların vicdanına terk etme!”.