Kadınlardan İlginç Kürtaj Eylemi

Başbakan Recep Tayip Erdoğan ' ın, sezaryene karşı olduğunu belirterek, kürtajla ilgili de “Her kürtaj bir Uludere'dir. Bu milleti silmek için sinsice bir plandır” şeklindeki sözlerinin ardından Sağlık Bakanı Recep Akdağ ' dan, kürtaj ve sezaryen hakkında bir rapor hazırlamasını istediğini ve en yakın zamanda Kürtaj Yasasını çıkarılacağına ilişkin açıklamalardan sonra, Balıkesir ' in Ayvalık ilçesinde bir gurup kadın Başbakan Erdoğan ' a, yaptıkları basın açıklamasıyla tepki gösterdi.
Recep Akdağ Başbakan Cumhuriyet Avrupa Münevver 


İlçe merkezinde bulunan Cumhuriyet Meydanı ' nda; Ayvalık Kent Konseyi Kadın Meclisi, Bağımsız Kadın İnisiyatifi, KESK Bileşenleri, CHP İlçe Kadın Kolları yöneticileri, Emek, ÖDP, TKP ve Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Şubesi temsilcilerinden oluşan bir gurup kadın, Başbakan Erdoğan ' ın kürtaj ile ilgili açıklamalarına tepki gösterdi. Ellerinde, “Rahim Benim, Hayat Benim, Karar Benim ' , ' Kürtaj Cinayetse, Roboski Kürtajsa Roboski Cinayet mi? ' , ' Kürtaj Benim Seçimim, Cinayet Değil ' , ' Uludere ' de Öldürdük, Doğurturuz ' , ' Her Gün 5 Kadın Ölüyor, Başbakan Sen Bununla İlgilen ' , ' Başbakan Elini Bedenimizden Çek ' gibi yazılı dövizler taşıyan kadınlar, meydanda çember oluşturarak, bir basın açıklaması yaptı.
CHP Kadın Kolları yöneticilerinden Duygu Uğuz ' un seslendirdiği açıklama sırasında, kadınlara erkeklerin de destek verdiği gözlendi. Yapılan açıklamada, “İktidara geldikleri günden bugüne Başbakan ve AKP ' li bürokratlar tarafından kadınlar üzerine sarf edilen namus ve ahlak içerikli ifadelerden sonra kadınlar bir de katillikle suçlanıyor. Başbakan Erdoğan BM Nüfus Fonu ve Avrupa Parlamenterler Forumu tarafından düzenlenen Uluslararası Nüfus ve Kalkınma Konferansı'nda sezaryen doğumu ve kürtajı cinayet olarak tanımladı. Emeğin ücretini düşürmek için işsizler havuzu olmazsa olmaz bir faktördür. Dolayısıyla ' En az üç çocuk yapın ' , ' Kürtaj cinayettir ve bu milleti dünyadan silmektir ' gibi ifadeler öncelikle, emekçilerin sefalet koşullarında yaşaması pahasına büyümesiyle övünülen bir ekonominin devamını sağlamayı amaçlar” denildi.

“KADINLAR KULUÇKA MAKİNESİ DEĞİL”

Açıklamada, “Daha dün çoğu çocuk yaşta 34 kişinin yaşamını yitirdiği Uludere katliamının hesabını vermek yerine kürtaj ve sezaryen karşıtı açıklamaları ile karşımıza çıkan başbakan ' öldürdük parasını verdik ' anlayışının yanına ' öldürdük doğurturuz ' zihniyetini eklemektedir. Kadın erkek eşitliği hakkındaki görüşleri, politikaları vaaz ettiği çocuk sayılarıyla birlikte düşündüğümüzde kadınları kuluçka makinesine indirgeyen bu zihniyetin kadınları kendi bedenlerine sahip olma mücadelesini ve bu konudaki kazanımlarını yok etmek isteği açıktır.
Anne karnındaki bebeğin yaşama hakkı ile ilgili aynı hassasiyeti Başbakan ' ın polis tekmeleriyle eylem alanında iki aylık bebeğini düşüren 19 yaşındaki E.Ö. için göstermediği ise bilinmektedir. Anlaşılan odur ki kadının kendi bedeni üzerindeki söz sahibi olma hakkı meşru görülmezken polis tekmeleriyle kadınların doğmamış çocuklarını kaybetmesi normal sayılmaktadır. En acı olan da Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı ' nın Fatma Şahin ' in de bu açıklamalara onay verebilmesidir” ifadeleri yer aldı.

Türkiye ' de anne ölümlerini azaltan en önemli faktör aile planlaması yasası ve istenmeyen gebeliklerin sonlandırılmasına izin verilmesi olduğu vurgulanan açıklamada, “1983 yılında çıkarılan ve ailelere istenmeyen gebelikleri sonlandırma tercihi tanıyan 2827 sayılı Aile Planlaması yasası sayesinde düşük nedeniyle ölümlerde dikkat çekici düşüş sağlandı. Önceden anne ölüm hızı 100 bin canlı doğumda 250 iken bu yasalar sayesinde bu gün bu oran 100 bin canlı doğumda 28 ' lere düşürülmüştür. Dünyada kürtajın yasaklandığı ülkelerde kadınlar istenmeyen gebelikleri tıbbi olmayan sağlıksız koşullarda sonlandırmakta ve buna bağlı yüksek ölüm oranları görülmektedir. Üstelik de tecavüz, ensest, çocuk yaşta evlendirilme gibi trajedilerin ve buna bağlı gebeliklerin sıklıkla görüldüğü ve kadına şiddetin patlama yaşadığı bir ülkede, kürtaj hakkını tartıştırmak kadın cinayetlerine davetiye çıkarmaktır” cümleleri dikkat çekti.

Her şeyin ötesinde kadın bedeninin devlete değil, kadının kendisine ait olduğunun vurgulandığı açıklamada, Kürtajı gerekli gördüğü ya da tıbben gerekli olduğu durumlarda kürtaj yaptırma kararını kadının kendisi verecektir. Kadının başlıca rolü ucuz emek olarak piyasaya, ucuz can olarak savaşa gönderilecek çocuklar doğurmak ve yeniden üretim emeğini üstlenerek devletin bu harcamalarını düşük tutmaktır. Kendi biçtiği bu rolle uyum göstermeyen ve eve hapsolmayı reddeden her kadını ise iktidar ' sakıncalı ' ilan etmekte ve daha ileri giderek ' teröristlikle ' suçlayabilmektedir” denildi. Yapılan açıklamada, “Münevver Karabulut cinayetinin hemen arkasından katilleri yakalamak yerine ' kızını serbest bırakırsan ya davulcuya, ya zurnacıya ' diye açıklama yapılırken, Polise ve savcılığa başvuru yaptığı halde hiçbir tedbir alınmadığı için öldürülen Ayşe Paşalı gibi her gün 5 kadın babası, kocası, erkek kardeşi veya sevgilisi tarafından öldürülürken, Ülkemizde zaten 5 buçuk milyon çocuk gelin varken ve 4+4+4 yasasıyla çocuk gelin olma durumunun önü açılırken, sadece evli kadınlar şiddete karşı koruma altına alınırken, sadece eşi ölmüş kadınlara sembolik maaşlar bağlanırken, 100 bin kadına eğitim, bakım, istihdam ve güvence sağlamak yerine devlet tarafından vesika verilirken, Kim namuslu? Kim ahlaklı? Kim katil?” ifadeleri yer aldı.

KADINLARA DESTEK VERENLER DE TEPKİLİYDİ

Yaptıkları basın açıklamasının ardından, sessizce dağılan kadınlardan oluşan guruba destek verdiği gözlenen Egeçep Ayvalık Temsilcisi Halil Coşkun, kürtajın ana ile hekim arasında gerçekleşen diyaloğun sonunda gerçekleşebileceğini savunurken, Ayvalık Kent Konseyi Kadın Meclisi Başkanı Hatice Arga ise, istenmeyen hamilelik durumlarında, doğacak çocuğun geleceği ile ilgili ciddi kaygılar varsa, çocuk sokaklarda ve aç kalacaksa, o çocuğun doğmasını hiçbir ananın istememesinden daha doğal bir başka alternatifin olmadığını kaydettiği gözlendi.

Recep Akdağ Hakkında
Tıp Doktoru ve Öğretim Üyesi Prof. Dr.; Erzurum Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesini bitirdi. Aynı fakültede çocuk sağlığı ve hastalıkları alanında uzman oldu. Bir yıl süreyle Londra'da kan hastalıkları üzerine çalıştı. Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Araştırma Hastanesinde Başhekim Yardımcılığı, Satınalma Komisyonu Başkanlığı ve Tıp Dergisi Editör Yardımcılığı görevlerini yürüttü. Biyoteknoloji Uygulama ve Araştırma Merkezinde Müdür Yardımcı...
devamı
30 Mayıs 2012 Çarşamba günü yayınlandı