BU BİR NEŞET ERTAŞ YAZISI!
Yaşamak dedikleri bir şarkı ya da bir türkü olsaydı bana göre o, Neşet Ertaş'ın muhteşem sözlerinden oluşan Yalan dünya adlı türküsü olurdu… Neşet Ertaş benim gözümde bir dervişti. Derviş olmak için ille de bir mürşid'e bağlı olmak, ille de tarikat ehli olmak gerekmez. Kendine ait hayat bilgisiyle öyle arif-i billahlar var ki, işte Neşet Ertaş onlardan biriydi. İspatını isterseniz türkülerine bakın. Onun gibi, 'hep sen mi ağladın, hep sen mi yandın, ben de gülemedim yalan dünyada, sen beni gönlümce mutlu mu sandın, ömrümü boş yere çalan dünyadan' diyebilecek bir filozof henüz tanımadım ben.'Dünyayı gönlümce olacak sandım' diyebilecek cesarette kaç kişi vardır aramızda? 'Alamadım eyvah muradım kaldı, ben gidip ellere kalan dünyadan' demesi gibi göçtü gitti iki yıl önce bu yalan dünyadan.
Kendisiyle ilgili çıkan bir yazıda sosyoloji profesörü olarak nitelenmiş Neşet Ertaş. Onu anlatmak için daha doğru bir tabir seçilemezdi. Akademik kariyeri, mektebi, diploması yoktu ama o gerçek bir sosyologdu. Bir sözünde diyor ki, yokluk - varlık için 'Biz doğduğumuzdan beri yoksulduk, varlığı görmedik ki yoksulluktan şikayet edelim...' Şimdi bu sözlerin sahibine siz hiç'lik makamına erişmiş bir derviş demez misiniz?
'Ulan İstanbul' dizisinin en son yayınlanan bölümünde Servet Amca'nın (Zihni Göktay'ın canlandırdığı karakter) Brunei Sultanı'ndan lafa girip Neşet Ertaş ile tamamladığı ders niteliğinde bir diyalog vardı ki, beni benden aldı. Usta'nın 'Yolcu' isimli türküsü çalarken, Servet Amca'nın ettiği bir iki laf, zenginliği; para pul, makam mevki sahibi olmak zannedenlere atılmış bir tokattı. Yolcu isimli o muazzam türkünün sözlerinden yola çıkarak, en büyük zenginlik insanın içindedir, gönlündedir diyordu Servet Amca. O, bir yandan 'bu dünyada iz bırakmak lazım, beğenmediğin salyangoz bile iz bırakıyor' derken; benim aklıma Neşet Ertaş'ın gönüllerimizde bıraktığı iz geliyor. Sormak lazım arada onun gibi kendimize, 'hep yolcuyuz böyle gelir, böyle gideriz, dünya senin vatanın mı yurdun mu' diye.
O bir gönül adamıydı. İletişim kuramamaktan şikayet ettiğimiz, kavgaya, gürültüye meyilli hayatlarımız için her dinlediğimde beni alıp ruhumun derinliklerine götüren 'Gönül Dağı' türküsünde bize sırrı veriyor.
Bozkırın tezenesi, 'gönülden gönüle bir yol vardır bilinmez' diyerek insan olmanın formülünü ortaya koyuyor adeta. 'Kaç söz ustası bu kadar naif anlatır insana ait duyguları? 'Dost elinden gel olmazsa varılmaz, rızasız bahçenin gülü derilmez' diyebilen biri tanıdınız mı hiç hayatınızda?
En çok da onun uğruna türküler yaktığı Leyla'sını merak ettim. Leyla Ertaş'ı, Usta'nın mezarını ziyaret edip, hüngür hüngür ağlarken gördüm. Nasıl ağlamasın ki Leyla! 'Yazımı kışa çevirdin, bak gözümde yaşa Leylam, viran oldu evim yurdum ne söylesem boşa Leylam' diyen adamı kaybetmişti.
Aşkı böyle anlatan bir cümle hiç duydunuz mu? Leyla Ertaş da sanatçıydı, çocukları da olmasına rağmen bir arada kalamadılar. Neşet Ertaş'ın Leyla'sına yazdıkları, söyledikleri benim için hep en güzel kalacak.
Belki ilk defa duyacaksınız, Neşet Ertaş'ın yine Leylasına yazdığı 'Niye çattın kaşlarını, bilmiyorum suçlarımı' dediği plağına cevaben Leyla Ertaş'ın da 'Çatmadım ki kaşlarımı, biliyorum suçlarımı' dediği bir plağı var. Neşet Usta, 'Ben ölürsem saçlarını yolma gayri yolma leyli leyli' dese de, Leyla'sının mezarı başındaki gözyaşlarına bir bakın derim.
Dinlediğinizde beşeri bir aşkı anlatıyor gibi gözükse de içinde daha derin manalar barındıran onun nasıl bir arif olduğunu ortaya koyan 'Zorumuş Meğer' türküsü ise en sevdiğim diyebilirim. 'Derde düştüm, dermanımı aradım, derdimin dermanı yarimiş meğer, yari ararken yârden ıradım, yardan ayrı kalmak zorumuş meğer' diye başlar ve sonunda sizi mest eden sözlerle nokta koyar usta türküye. 'Turab olup yare varayım dedim, ayağına yüzüm süreyim dedim, o yârin sırrına ereyim dedi, arifler keşfeder sırımış meğer…'
Onun saza vuruşunu dünyanın neresinde olursanız olun tanırsınız, bilirsiniz. Zira, kimse saza onun dokunduğu gibi dokunamaz, sanki tezeneyi, saza değil de kalplerimize vurur usta. Saz çalarken geçtiği alemi, boyutu ise ancak o olup bilebilmek mümkün.
Ne diyelim, Bozkırın tezenesi öyle bir yazıya sığmaz. Yazdıklarım kifayetsiz onun söylediklerinin yanında.
O halde son sözü Servet amca söylesin; 'Gözümüzde iki damla yaş, nur içinde yat Neşet Ertaş...'
Yasal Sorumluluk
Sitemizde yayımlanan köşe yazıları ve yorumlar yazarların kendi görüşleridir.
Tüm hukuki ve cezai sorumluluk yazarlara aittir.
Site yönetimi bu içeriklerden dolayı sorumlu tutulamaz.
Tüm hukuki ve cezai sorumluluk yazarlara aittir.
Site yönetimi bu içeriklerden dolayı sorumlu tutulamaz.
Yazarın Önceki Yazısı
SAHİP OLMAK MI, AİT OLMAK MI?
SAHİP OLMAK MI, AİT OLMAK MI?
Yazarın Sonraki Yazısı
1+1 KAÇ EDER?
1+1 KAÇ EDER?

