Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı Çözüm Süreci İçin Milas'ta

Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, çözüm sürecinin AK Parti'nin kuruluş yıllarından bugüne bahsettiği demokratikleşmenin parçası olduğunu belirterek, ' Son 2 yılda siyasetimiz kamil manada gerçekleştirmiş gibi görünüyor ' dedi.
Başbakan Milli Eğitim Bakanı Yüksel Özden Nabi Avcı Milletvekili 


Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, çözüm sürecini anlatmak için Milas'a geldi. Bakan Avcı'nın katılımıyla Milas Belediye Evlendirme ve Toplantı Salonunda gerçekleşen etkilik öncesi geniş güvenlik önlemleri alındı. Vatandaşlar aranarak salona alındı.

Etkinliğin açılışında konuşan AK Parti Muğla Milletvekili Yüksel Özden, ' 10 yıldır bu ülkeyi yeni bir dönemin başlangıcına getiren daha önce konuşulamayan bir çok şeyleri konuşulur hale getiren, yapılamayanları yapan, her zaman söylüyoruz söyleyeceğiz. Milas Muğla, Milas Yatağan karayolu özellikle Milas çıkışındaki Boğayokuşu nedeni ile kimsenin göze alamadığı bir yoldu. Bu yolun ihalesi alınırken, konuşulurken, hep boğayokuşu hariç geri kalan kısmı diye konuşulurdu. Boğayokuşundaki dağın yerini değiştirdik, bir tepeyi bir taraftan aldık diğer bir tarafa götürdük. Fakat daha önemlisi yeni bir Türkiye inşa ediyoruz. Artık bugünün Türkiye'si 10 yıl öncenin Türkiye'si değil. 30 yıldır Türkiye'nin enerjisini yutan gencecik fidanlarını deviren anaları ağlatan, terör belasından kurtulmak için yeni bir döneme girdik ve tüm Türkiye ile birlikte bu süreci yönetmek istiyoruz ' dedi.

Pazar günü tüm programlarını iptal ederek kendisini dinlemeye gelen Milaslılara teşekkür ederek konuşmasına başlayan Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı da, ' Sadece 30 yıl önce değil daha geriye doğru belki 100 yıl -120 yıldır Türkiye'yi adeta bir iç kanamaya mahkum eden bu sorunla ilgili son dönemde başlatılan çalışmalar aslında tarihi itibariyle çok daha gerilere giden bir çalışmanın güncellenmiş halidir. Hatırlarsanız AK Parti'nin kuruluşundan itibaren gündeme getirdiği çok geniş kapsamlı bir demokratikleşme projesi vardı. Neydi bu projenin esası, bu projenin esası özü Türk siyasetine hakim olan bir çoklarımızın vesayet düzeni dedikleri yargıyı, yürütmeyi, yasamayı denetim altına alarak ve millet iradesini eksiksiz olarak icraata yansımasını, icraata hakim olmasını engelleyen bürokratik oligarşinin gücünü bertaraf etmek ve bütün bu anayasal kuvvetleri millete teslim etmek, milli iradeye teslim etmek. Demokratikleşme projemizin özü millet iradesini özgür kılmaktı. Bu bir gecede yapılacak bir iş değildi. Gençlerimiz belki hatırlamakta zorlanabilirler ama belli bir yaşın üstündeki kardeşlerim hatırlayacaktır. Türkiye'de yasama yürütme yargı birilerine vekaleten ve onların çizdikleri sınırlar içerisinde faaliyet gösteren kuvvetlerdi. AK Parti iktidarının 10 yılı işte bu vesayeti ortadan kaldırmak ve millet iradesini hayatın her alanına hakim kılma mücadelesi olarak da geçmiştir. Bu mücadelenin görünen kısımları vardır ama görünmeyen kısımları da vardır. Ama çok şükür bugün artık geçmişle kıyaslanamayacak ölçüde Milli irade siyaset hayatımıza da kuvvetler ayrılığıyla belirlenen diğer alanlara da millet adına diğer alanlara da büyük ölçüde hakim kılınmıştır.Ama yapılacak başka şeylerde vardır. Bu başka şeyleri de yapabilecek gücü ancak son 2 yılda siyasetimiz kamil manada gerçekleştirmiş gibi görünüyor. Sevgili milletvekilimizin de konuşmasında söylediği gibi Türkiye hangi konuya el atarsa atsın en ilgisiz alanlarda bile en makul çözümleri uygulamaya kalkıştığında karşısına bu sorun çıkıyor. Bu sorunu çözmeden Türkiye'yi bu anlamda rahatlatmadan, Türkiyenin problemlerini çözmek mümkün değildir. Onun için bu proje bu süreç belli bir bölgeye belli bir etnik gruba yönelik özel düzenlemeler anlamında hazırlanmış bir proje bir süreç değildir ' diye konuştu.

2005 yılında Başbakan Erdoğan'ın Diyarbakır'da söylediği ve çerçevesini çizdiği ilkenin o günden bugüne bu sürecin bütün aşamalarında ısrarla vurgulanan bir ilke olduğunun altını çizen Avcı, ' Neydi o ilke, 'Tek Bayrak, Tek Vatan, Tek Devlet, Tek Millet' 2005 yılında Diyarbakır da söylediğimiz bu sözü o günden bugüne Türkiye'nin her yerinde Çanakkale'de de, Muğla'da da, Eskişehir'de de, Diyarbakır'da da, Bitlis'te de söyledik söylemeye devam ediyoruz. Bunu burada tekrar hatırlatmamın özel bir sebebi de şu, son zamanlarda bu süreçle ilgili çok yaygın dezenformasyon çalışması yürütülüyor. Bizzat Başbakan tarafından, adalet bakanı tarafından, hükümet yetkilileri tarafından, parti yetkilileri tarafından ve bu konuda az çok bilgisi olan kamuoyu kanaat önderleri tarafından ısrarla aşılanmış olmasına rağmen vurgulanmasına rağmen bu süreç bir takım komplo teorilerine ve paranoyak kurgulara mahkum edilmek isteniyor. Buna benzer toplumsal sorunlarla karşılaşılan hiçbir ülkede olmadığı kadar şeffaf bir biçimde yürüyen bir süreç bile pek çok komplo teorisi imalatı ve dezenformasyonla gölgelenmiştir. Şimdi buradan bir kere daha sizlerle birlikte bugün bu konularla ilgili genel değerlendirmeleri sizlerin bu konuyla ilgili değerlendirmelerinizi sorunlarınızı önerilerinizi almak için böyle bir toplantı düzenledik ' şeklinde konuştu.

Bakan Avcı; kıyafet yönetmeliği ilgili soruya, ' Bakanlığımızın özel eğitim kurumlarda öğrencilerin kıyafetiyle ilgili yayınlamış olduğu bir hüküm var. Bu hükme göre velilerimizin yüzde 60 ' ı forma giyilmesi veya giyilmemesini tercih ederse o uygulanıyor. Benzer hükmün resmi okullarımızda da uygulanabilir diye düşünüyorum. Bunun için gerçek bir kamuoyu araştırması yapılması lazım. Ve sonuçlarına bakılması lazım. Şuanda böyle bir kamuoyu araştırması yaptırıyoruz ' diye cevap verdi.

Son günlerde tartışma konusu olan T.C. ibaresine de değinen Bakan Avcı, sözlerini şöyle tamamladı: “Geçtiğimiz yıllarda bir basın mensubu TC ibaresi bulunmayan bazı yerlerdeki tabelaların fotoğrafını çekmişti. Bu fotoğrafları çeken kişiye bizlerde Başbakanlık ve Genel Kurmay Başkanlığı ' nda TC yazısının olmadığını belirterek buraların fotoğraflarını çekerek kendisine ilettik. O zaman çekilen bu fotoğraflarla ilgili olarak bir haber yaptı. Ama belikli birileri bunu dosyalayıp yeniden gündeme getirme gereği duymuş. Sanki burada bir kasıt varmış gibi. Sanki birileri Türkiye Cumhuriyeti ' nin kısaltmasından rahatsız oluyormuş gibi. Sarıyer Devlet Hastanesi ' ne TC. Sarıyer Devlet Hastanesi yazsanız ne olur yazmasanız ne olur. Bunu bir hassasiyet konusu haline getirmek bize yakışmaz. Biz masa başında kurulmuş bir devlet değiliz. Devlet özgüvenimiz olacak. TC yazılmadığı zaman ' Eyvah devlet elden gidiyor ' diye düşünmemek lazım. Biz bu devleti sokakta bulmadık. TC yazılmıyor bakalım arkasından ne gelecek diyorlar. Birileri durmadan bu tarz komplo teorileri üretmeye devam edecek. Ama en azından böyle bir araya gelirsek, ne kadar çok birbirimizden doğruları dinler ve endişelerimizi ne kadar çok tartışıp, paylaşırsak sorun kalmaz '
15 Nisan 2013 Pazartesi günü yayınlandı