Mansur Yavaş'tan 'İddianame' Açıklaması
CHP’nin Ankara Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Mansur Yavaş, ’görevi kötüye kullanmak’ ve ’kişilerin huzur ve sükununu bozmak’ suçlamalarıyla kendisi hakkında hazırlanan iddianameye ilişkin konuştu. Jet hızıyla bir iddianame düzenlendiğini belirten Yavaş, "Bu iddianameyi düzenleyen savcının da KPSS soruşturmasından dolayı sıkıntılı olması, bu yöntemin nereden miras kaldığı hakkında fazlasıyla düşündürücüdür" dedi.
CHP’nin Ankara Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Mansur Yavaş, JW Marriot Otel’de düzenlediği basın toplantısında son günlerde hakkında çıkan iddialara cevap verdi. Hakkındaki iddialara değinen Yavaş, "Söz konusu iftiraların yeniden ortaya sürülmesi karşısında cevap vermek için birkaç gün beklememizin bir sebebi, bu kumpasın arkasında kimlerin olduğunu görmek ve onları teşhir etmekti. İkinci bir sebep ise, Türk Ceza Kanunu’nun 288. Maddesi gereğince ’devam eden bir yargılama hakkında davayı etkileyecek yazılı ve sözlü beyanda bulunulamaz. Bulunulursa adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs suçu’ oluşmakta ve bu suç basın yoluyla yapıldığı takdirde yarı oranında arttırılmaktadır. Bu nedenle basına yazılı veya sözlü açıklama yapmayı uygun görmedik. Hal böyleyken, gerek haberi yapan gazete ve bu gazete ve haberlere dayanarak kasıtlı olarak adil yargılamayı etkilemek isteyen başta Özhaseki ve Ömer Çelik olmak üzere haberi yapanlarla ilgili suç duyurusunda bulunacağız" ifadelerini kullandı.
"Yapılan bunca harcamaya ve kamu destekli büyük propagandaya rağmen, anket rakamları yine fark gösterdikçe, bu defa da duvarlara ’Her biji Mansur’ yazdırarak, bizim PKK’yla ittifak yaptığımız gibi alçakça bir algıya oynadılar" diyen Yavaş, "Görüldü ki duvarlara yazıyı yazan bir belediye çalışanıydı. Bunların hiçbirisi dertlerine çare olmayınca, başkan seçilmemiz durumunda mevcut belediye çalışanlarının işten çıkarılacağı, yerlerine 20 bin PKK’lının işe alınacağı yalanı devreye sokuldu. Bu komik ve adi yalan da çökecekti. Türkiye’de dağlarda toplam 700 PKK’lının kaldığı bizzat İçişleri Bakanının beyanıydı. Bu kadar yalan ve iftiraya rağmen, anketlere yansıyan fark bir türlü kapatılamayınca, yeni bir algı operasyonuna ihtiyaç vardı. Benim, şeffaflık ilkesi gereği mal beyanında bulunmam, ayrıca rakibimin de mal beyanında bulunmasını istemem, şu an içinde bulunduğumuz iftira kampanyasına sebep olmuştur. Mal beyanından kaçmak için sığınılan bu yöntem, asla bu talebimizden geri adım attırmayacaktır. Biz kendimizi bir hizmet yarışında görüp herkese saygı gösterirken, ilkeli, dürüst ve mertçe yarışmayı umarken, rakibimizin farkı kapatamamanın verdiği eziklikle bundan sonra hangi kumpaslara başvuracağı maalesef meçhuldür. Bunlara da şaşırmayacağımızı ama başımızın hep dik kalacağının bilinmesini isterim" şeklinde konuştu.
"Asıl mağdur olan benim"
Yavaş, "Siyasi tarihimizin en alçakça ve en ahlaksızca yürütülen kampanyasının özeti şudur, rakibimizin can simidi gibi sarıldığı bu şahıs, resmi evrakta sahtecilik ve şantaj suçlarından hapis cezası almış bir suçludur. Bu sahteci ve şantajcı şahıs avukatlığını yaptığım şirketin şahsıma yaptığı ödemeyi alıp kaçmış, buna karşılık şahsıma bırakmış olduğu senedi icraya vermemiz sonucunda bu şahsın senetteki imzasının da sahte olduğu ortaya çıkmıştır. Yani burada asıl mağdur olan benim" dedi.
Seçim uğruna bir sahteciye imkan vermenin bir utanç vesikası olduğunu belirten Yavaş, "Bu vesileyle, o imkanı verenlerin yüzlerine silemeyecekleri bir kara leke olarak yapışmıştır. Yakın tarihimizde, örtülü ödeneği dolandırmak için Başbakanları aldatanları görmüştük de, yargıdan kaçmak için siyasileri avuçlarının içine alan bir sahteciyi ve o sahteciden medet uman siyasetçileri ilk defa görmüş olduk. İddialarda adı geçen hükümlü sahtecinin ahlak seviyesinin nerelere vardığını, sizlere verdiğim dava dosyalarında kendi gözlerinizle görebilirsiniz. Siyasi rant uğruna sığınılan bu şahsın, burada ağzıma almaktan utanacağım suçların faili olduğu ortaya çıkmıştır. Bu dosyayı okuyan namuslu, ahlaklı, şerefli herhangi birinin, ar damarını yitirmemiş birinin, bu şahsın adını ağzına alması, onun iftiralarını yayması, onu referans olarak kullanması mümkün değildir. Özellikle çocuklar konusunda zerre kadar hassasiyet taşıyan birinin, bu şahsa sahip çıktıktan sonra kendi çocuklarının veya ülkemizin çocuklarının yüzüne bakması ahlakla açıklanamaz. Şayet o şahsı araştırmadan ilişkiye girdiyseler durum çok kötü. Eğer kendilerini kullanan bu şahsı, iddia ettikleri gibi gerçekten araştırdıysalar, bu çok daha kötü bir durum. Sahteci olduğu anlaşıldıktan sonra derhal ilişkilerini kesmeleri gereken bir şahısla, üstelik sicilini araştırdıktan sonra iş tutmaya devam etmek, acilen tutuklanması gereken birini televizyonlarda gezdirmek, hem adaletin yüzünü kızartmaktır, hem de siyaseti çamura bulamaktır" diye konuştu.
Geçmişte Ergenekon davalarında kullanılan itirafçılar gibi bu konuda da hükümlü bir sahteci üzerinden gidilerek, aynı yöntemle hareket edildiğini savunan Yavaş, "Bu şahsın şikayeti üzerine hakkımda Savcılık tarafından daha önce kovuşturmaya yer yok denmişken soruşturma savcısı değiştirilmiş ve yeni savcı suç tipini de değiştirerek jet hızıyla bir iddianame düzenlemiştir. Bu iddianameyi düzenleyen savcının da KPSS soruşturmasından dolayı sıkıntılı olması, bu yöntemin nereden miras kaldığı hakkında fazlasıyla düşündürücüdür. Kaybedilen seçimi sözde geri getirmek için başvurulan bu adi yöntem, tekrar ediyorum, bizim yolumuzdan alıkoyamayacaktır. Anketlerdeki felaketi durdurmak için, beni ’Seçilse bile yönetemeyecek’ şeklinde gösterip, Ankaralı seçmeni bu algı oyunlarıyla etkilemeye çalışmak, büyük bir çaresizliğin göstergesidir. Hiçbir şekilde sonuç vermeyecektir çünkü Ankaralı seçmen hiç olmadığı kadar kararlıdır. Acemice hayata geçirilmiş bu operasyon, dosyadan da anlaşılacağı üzere bir suç makinesi üzerinden yürütülmektedir. Aslında bu zavallı ayak oyunları sahadaki tükenmişliği ele vermektedir" ifadelerini kullandı.
"Biz, anket sonuçlarını görünce rakibimizin çamur siyasetine yöneleceğini tahmin edebiliyorduk" diyen Yavaş, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Ancak, savunmaları durumunda, yarın çocuklarının yüzüne bakamayacakları derecede bir suçluya sığınabilecek kadar düşebileceğini doğrusu düşünmemiştik. Yaptıkları haberler, siyasilerin yaptıkları açıklamalar açıkça adil yargılamayı etkileme suçu oluşturmaktadır. Kendilerine sesleniyorum, sahte evraktan, şantajdan, usulsüz görüntü kaydetmekten ve cinsel istismardan devam davalardan bu şahıs beraat ettiği takdirde memnun mu olacaksınız? Bana seçimi kaybettirmek için bir suçlunun sokakta gezmesi, hiç vicdanınız sızlatmayacak mı? Himayenize aldığınız bu şahıs mahkumiyet kararları kesinleştiğinde kaçarsa tüm mağdurların yüzüne nasıl bakacaksınız? Bir koltuk uğruna düşülen bu siyasi acziyet, bu siyaset cellatlığı, tuzak kuranların ayağına dolanmıştır. Biz en başından beri şunu söyledik."
Kaynak: İHA
"Yapılan bunca harcamaya ve kamu destekli büyük propagandaya rağmen, anket rakamları yine fark gösterdikçe, bu defa da duvarlara ’Her biji Mansur’ yazdırarak, bizim PKK’yla ittifak yaptığımız gibi alçakça bir algıya oynadılar" diyen Yavaş, "Görüldü ki duvarlara yazıyı yazan bir belediye çalışanıydı. Bunların hiçbirisi dertlerine çare olmayınca, başkan seçilmemiz durumunda mevcut belediye çalışanlarının işten çıkarılacağı, yerlerine 20 bin PKK’lının işe alınacağı yalanı devreye sokuldu. Bu komik ve adi yalan da çökecekti. Türkiye’de dağlarda toplam 700 PKK’lının kaldığı bizzat İçişleri Bakanının beyanıydı. Bu kadar yalan ve iftiraya rağmen, anketlere yansıyan fark bir türlü kapatılamayınca, yeni bir algı operasyonuna ihtiyaç vardı. Benim, şeffaflık ilkesi gereği mal beyanında bulunmam, ayrıca rakibimin de mal beyanında bulunmasını istemem, şu an içinde bulunduğumuz iftira kampanyasına sebep olmuştur. Mal beyanından kaçmak için sığınılan bu yöntem, asla bu talebimizden geri adım attırmayacaktır. Biz kendimizi bir hizmet yarışında görüp herkese saygı gösterirken, ilkeli, dürüst ve mertçe yarışmayı umarken, rakibimizin farkı kapatamamanın verdiği eziklikle bundan sonra hangi kumpaslara başvuracağı maalesef meçhuldür. Bunlara da şaşırmayacağımızı ama başımızın hep dik kalacağının bilinmesini isterim" şeklinde konuştu.
"Asıl mağdur olan benim"
Yavaş, "Siyasi tarihimizin en alçakça ve en ahlaksızca yürütülen kampanyasının özeti şudur, rakibimizin can simidi gibi sarıldığı bu şahıs, resmi evrakta sahtecilik ve şantaj suçlarından hapis cezası almış bir suçludur. Bu sahteci ve şantajcı şahıs avukatlığını yaptığım şirketin şahsıma yaptığı ödemeyi alıp kaçmış, buna karşılık şahsıma bırakmış olduğu senedi icraya vermemiz sonucunda bu şahsın senetteki imzasının da sahte olduğu ortaya çıkmıştır. Yani burada asıl mağdur olan benim" dedi.
Seçim uğruna bir sahteciye imkan vermenin bir utanç vesikası olduğunu belirten Yavaş, "Bu vesileyle, o imkanı verenlerin yüzlerine silemeyecekleri bir kara leke olarak yapışmıştır. Yakın tarihimizde, örtülü ödeneği dolandırmak için Başbakanları aldatanları görmüştük de, yargıdan kaçmak için siyasileri avuçlarının içine alan bir sahteciyi ve o sahteciden medet uman siyasetçileri ilk defa görmüş olduk. İddialarda adı geçen hükümlü sahtecinin ahlak seviyesinin nerelere vardığını, sizlere verdiğim dava dosyalarında kendi gözlerinizle görebilirsiniz. Siyasi rant uğruna sığınılan bu şahsın, burada ağzıma almaktan utanacağım suçların faili olduğu ortaya çıkmıştır. Bu dosyayı okuyan namuslu, ahlaklı, şerefli herhangi birinin, ar damarını yitirmemiş birinin, bu şahsın adını ağzına alması, onun iftiralarını yayması, onu referans olarak kullanması mümkün değildir. Özellikle çocuklar konusunda zerre kadar hassasiyet taşıyan birinin, bu şahsa sahip çıktıktan sonra kendi çocuklarının veya ülkemizin çocuklarının yüzüne bakması ahlakla açıklanamaz. Şayet o şahsı araştırmadan ilişkiye girdiyseler durum çok kötü. Eğer kendilerini kullanan bu şahsı, iddia ettikleri gibi gerçekten araştırdıysalar, bu çok daha kötü bir durum. Sahteci olduğu anlaşıldıktan sonra derhal ilişkilerini kesmeleri gereken bir şahısla, üstelik sicilini araştırdıktan sonra iş tutmaya devam etmek, acilen tutuklanması gereken birini televizyonlarda gezdirmek, hem adaletin yüzünü kızartmaktır, hem de siyaseti çamura bulamaktır" diye konuştu.
Geçmişte Ergenekon davalarında kullanılan itirafçılar gibi bu konuda da hükümlü bir sahteci üzerinden gidilerek, aynı yöntemle hareket edildiğini savunan Yavaş, "Bu şahsın şikayeti üzerine hakkımda Savcılık tarafından daha önce kovuşturmaya yer yok denmişken soruşturma savcısı değiştirilmiş ve yeni savcı suç tipini de değiştirerek jet hızıyla bir iddianame düzenlemiştir. Bu iddianameyi düzenleyen savcının da KPSS soruşturmasından dolayı sıkıntılı olması, bu yöntemin nereden miras kaldığı hakkında fazlasıyla düşündürücüdür. Kaybedilen seçimi sözde geri getirmek için başvurulan bu adi yöntem, tekrar ediyorum, bizim yolumuzdan alıkoyamayacaktır. Anketlerdeki felaketi durdurmak için, beni ’Seçilse bile yönetemeyecek’ şeklinde gösterip, Ankaralı seçmeni bu algı oyunlarıyla etkilemeye çalışmak, büyük bir çaresizliğin göstergesidir. Hiçbir şekilde sonuç vermeyecektir çünkü Ankaralı seçmen hiç olmadığı kadar kararlıdır. Acemice hayata geçirilmiş bu operasyon, dosyadan da anlaşılacağı üzere bir suç makinesi üzerinden yürütülmektedir. Aslında bu zavallı ayak oyunları sahadaki tükenmişliği ele vermektedir" ifadelerini kullandı.
"Biz, anket sonuçlarını görünce rakibimizin çamur siyasetine yöneleceğini tahmin edebiliyorduk" diyen Yavaş, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Ancak, savunmaları durumunda, yarın çocuklarının yüzüne bakamayacakları derecede bir suçluya sığınabilecek kadar düşebileceğini doğrusu düşünmemiştik. Yaptıkları haberler, siyasilerin yaptıkları açıklamalar açıkça adil yargılamayı etkileme suçu oluşturmaktadır. Kendilerine sesleniyorum, sahte evraktan, şantajdan, usulsüz görüntü kaydetmekten ve cinsel istismardan devam davalardan bu şahıs beraat ettiği takdirde memnun mu olacaksınız? Bana seçimi kaybettirmek için bir suçlunun sokakta gezmesi, hiç vicdanınız sızlatmayacak mı? Himayenize aldığınız bu şahıs mahkumiyet kararları kesinleştiğinde kaçarsa tüm mağdurların yüzüne nasıl bakacaksınız? Bir koltuk uğruna düşülen bu siyasi acziyet, bu siyaset cellatlığı, tuzak kuranların ayağına dolanmıştır. Biz en başından beri şunu söyledik."