Türkiye İMSAD 4. Gündem Buluşmaları
Türk Eximbank Genel Müdür Yardımcısı Enis Gültekin: '2018 sonu itibarıyla 44,2 milyar dolarlık finansman sağladık ihracatçılara. Bu yılı da 48,4 milyar dolarla tamamlamayı bekliyoruz' 'Gelecek dönemde firmaların ihracat performansına ve verimliliğine göre bir faiz oranı belirlemeye çalışacağız' Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı Ferdi Erdoğan: 'Daha çok malı daha ucuz fiyatla satmaya başladık. Ancak tüm bu koşullara rağmen 2020’de 2425 milyar dolar seviyesine ulaşacağımıza inanıyoruz' Koç Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Görevlisi Dr. Altay Atlı: 'Çin artık kesinlikle çok düşük maliyetli bir ülke değil. Çin’de üretimdeki bir işçinin aylık ücreti Hindistan’ın 4 katı, Vietnam ve Endonezya'nın 3 katı bir maliyet ortalaması söz konusu'
Gültekin, Türkiye İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği'nin (Türkiye İMSAD) İstanbul Sanayi Odası'nda (İSO) "Fırtınalı Havada Yeni Yollar" başlığı altında düzenlendiği dördüncü "Gündem Buluşmaları" toplantısında yaptığı konuşmada, bankanın faaliyet alanlarına ve ihracatçıya yönelik desteklerine değindi.
İnşaat malzemeleri sektöründe yurt içinde bir daralma olduğunu ancak firmaların risk alarak başka pazarlara yönelmesi gerektiğine dikkati çeken Gültekin, "Bu risk yönetiminin genel prensibidir. Yumurtaları tek sepete koymayacağız. Kendi ülkemizde sıkıntı varsa hemen en yakın coğrafyadan başlayarak ihracatı artırmaya çalışacağız." ifadelerini kullandı.
İnşaat ürünleri sektörüne verdikleri finansmana da değinen Gültekin, "İnşaat ürünleri sektörüne 2,7 milyar dolarlık bir desteğimiz var. Geçen yıl 2,3 milyar dolardı. Ama sektörü genişletilmiş tanım olarak ele aldığımızda 10 milyar doların da üzerine geliyor bu destek." dedi.
Türk Eximbank'ın 1987 yılında kurulduğunu ve Türkiye'nin resmi ihracat destek kuruluşu olduğunu aktaran Gültekin, "17 şube ve 15 irtibat büromuz var. Çok yakında Eskişehir, Trabzon ve İskenderun'la birlikte 20 şubeye ulaşacağız.Türkiye'nin ihracata dayalı büyüme hedefi çerçevesinde ihracatçılarımıza hem finansman imkanlarını hem de ihracatı öğretme amacıyla Türkiye'nin her tarafını kapsadığımız bir organizasyon modelimiz var. Tabi bunun da bir doğal sınırı var. Ulaşabildiğimiz kadar ihracatçıya ulaşmaya çalışıyoruz." diye konuştu.
- "12 bin 436 ihracatçı firmaya destek veriyoruz"
Gültekin, ihracatı destekleme noktasında Türkiye'deki en büyük finansman kuruluşu olduklarını ifade ederek, şunları söyledi:
"2018 sonu itibarıyla 44,2 milyar dolarlık finansman sağladık. Bu yılı da 48,4 milyar dolarla tamamlamayı bekliyoruz. Yani ihracatın neredeyse yüzde 25'i Eximbank tarafından destekleniyor. Bunu dünyadaki diğer Eximbanklarla kıyasladığınızda bu oran diğerlerinin üstünde kalıyor. Ama tabii bizim buradaki farkımız diğer Eximbanklara göre, onlar genelde alıcı kredisi ve sigorta desteği sağlıyorlar. Bizim bir de ihracatçılara doğrudan desteğimiz var bu rakamlar içerisinde. Bu yüzden bu rakamlar dünya ortalamasının çok üzerinde seyrediyor. Sağlamış olduğumuz fonların yüzde 50'ye yakını merkez bankasından, bilançomuzun yüzde 50'sini de yurt dışından temin ettiğimiz uzun vadeli fonlardan karşılıyoruz."
Şu anda 12 bin 436 ihracatçı firmaya destek verdiklerini ve bunların içinde 9 bin 62'sinin KOBİ olduğunu dile getiren Gültekin, KOBİ'lerin ekonominin dinamizmini oluşturduğunu ve yeni pazarlara açılma açısından da daha dinamik daha esnek yapıya sahip olduklarını vurguladı.
- "Yüksek katma değer ve yüksek teknolojiye daha fazla önem vereceğiz"
Yeni finansman paketleri geliştirdiklerini de aktaran Gültekin, "Gelecek dönemde firmaların ihracat performansına ve verimliliğine göre bir faiz oranı belirlemeye çalışacağız. Her bir program için çatı limitlerimiz var ve o limitler de yönetim kurulumuz ve Cumhurbaşkanlığı tarafından onaylanıyor." diye konuştu.
Gültekin, Eximbank'ın yeni dönemdeki hedeflerine ilişkin ise şunları kaydetti:
"Biz yine ihracatı destekleyen en büyük kuruluş olmaya devam edeceğiz. Ama biraz daha stratejik olarak yüksek katma değer ve yüksek teknolojiye daha fazla önem vereceğiz. Eximbank olarak önümüzdeki dönem biraz daha bu alanlara doğru kaymaya başlayacağız hatta özel KOBİ'lere yüzde 8'den sağladığımız TL kredileri yüksek teknoloji firmalarımıza da açtık KOBİ olmasalar bile."
- "Ortalama birim fiyat düşük, miktar ise ciddi şekilde artıyor"
Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı Ferdi Erdoğan ise Türkiye'nin inşaat malzemelerinin kalite açısından dünya çapında bilinir ve güvenilir bir konumda olmasının, sektör temsilcilerini küresel ticarette emin adımlarla ilerlemeye teşvik ettiğini dile getirdi.
İç pazarda yaşanan daralma nedeniyle Türkiye'nin ihracat büyüklüğünün 180 milyar dolar seviyesine geldiğini ifade eden Erdoğan, "Son 3 aydır da bu seviyede ilerliyor. İnşaat malzemelerinde ise ihracat 21,5 milyar dolar civarında. Buna karşılık ortalama birim fiyat düşük, miktar ise ciddi şekilde artıyor. Yani daha çok malı daha ucuz fiyatla satmaya başladık. Ancak tüm bu koşullara rağmen 2020’de 24-25 milyar dolar seviyesine ulaşacağımıza inanıyoruz." dedi.
- "Çin'in bizim için gerçekten bir fırsat mı, yoksa tehdit mi olduğunu sorgulamalıyız"
Gündem Buluşmaları’nda ele alınan Asya pazarı ve Çin’i iyi incelemek gerektiğinin altını çizen Ferdi Erdoğan, şunları söyledi:
"Çin'le ilgili hayaller ve gerçekler var. Hayallerimiz; Çin’in Türkiye’nin iş ortağı olacağı, birlikte büyüyeceğimiz ve Çinli yatırımcıların gelip burada yatırım yaparak hepimizin çok güçlü olacağı yönünde. Şangay Beşlisi’nde diyalog ortağı statüsünde bulunan Türkiye’nin bu iş birliğinde daha çok güçleneceğine inanıyorum fakat diğer taraftan da Çin’in gerçekleri çok farklı. Ülkemizde Çin'e romantik bir bakış açısı var ama çok dikkatli olunması gereken bir süreçten geçiyoruz."
Ferdi Erdoğan, Sahra Altı Afrika’ya yatırımlar yaparak bu coğrafyanın kaynaklarını kullanan Çin’in, bugün Avrupa’da yatırımlarını sürdürerek, şirket satın alarak ve güçlü rakiplerini devre dışı bırakıp hedef pazarlarda güçlü olmayı planladığını vurguladı.
5 bin yıllık ticaret tecrübesi olan Çin'in, 500 yıllık bile ticaret tecrübesi olmayan ülkelerle rekabet etme gücüne sahip olduğuna dikkati çeken Erdoğan, "Çin’in yeni İpek Yolu olarak nitelendirilen 'Kuşak ve Yol' projesi hayata geçtiğinde Türkiye’nin konumu nasıl olacak? Çin trenle Avrupa’ya mal taşırken, buradan gidecek trenin vagonlarında biz de yer alacak mıyız? Yoksa dönüş vagonlarında ürün yüklemeye mi çalışacağız? Dolayısıyla bugün öncelikle Çin’in bizim için gerçekten bir fırsat mı, yoksa tehdit mi olduğunu sorgulamalıyız." ifadelerini kullandı.
- "Bütün Asya ciddi bir dönüşüm içerisinde"
Koç Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Görevlisi Dr. Altay Atlı da "Fırtına aslında en çok doğudan Asya Pasifik tarafından esiyor ve bütün dünyayı etkilemeye devam ediyor. Çinli dostlarınızla konuşurken 'Çin çok hızlı yükseldi' dememenizde fayda var çünkü kendileri bu ifadeyi kullanmıyor. Size diyecekler ki 'Birkaç yüzyıl geri gidelim. Çin aslında küresel ekonominin hep merkezindeydi. Sanayi devriminin ardından 20'nci yüzyılın ikinci yarısına kadar sadece 100 yıllık bir ara verilmişti şimdi tekrar ait olduğumuz konuma döndük.' Baktığımızda gerçekten de öyle." diye konuştu.
Günümüzde bütün Asya'nın ciddi bir dönüşüm içerisinde olduğunu vurgulayan Atlı, şöyle devam etti:
"Çin'in büyüme modelinin acısını, düşük maliyet avantajları nedeniyle ülke olarak biz de özellikle tekstil alanında çektik. Çin’in küresel ekonomiye açılması ve bütün pazarlarda yüksek pay elde etmesinin yanı sıra altyapıya yatırım yapması önemli değişimler oldu. Şimdi maliyetlere baktığımız zaman Çin artık kesinlikle çok düşük maliyetli bir ülke değil. Çin’de üretimdeki bir işçinin aylık ücreti Hindistan'ın 4 katı, Vietnam ve Endonezya'nın 3 katı bir maliyet ortalaması söz konusu. ABD'de maliyetin düşük olduğu bölgelere yaklaşmış durumda. Artık düşük maliyet yok. Şimdi Çin'in teknolojiyi her açıdan artırarak, katma değerli ürünleriyle dünya lideri olma hedefi var."
- "Ekonomide yüzde 3,5 - 4'lük büyüme beklentimiz var"
Türkiye İMSAD Ekonomi Danışmanı Dr. Can Fuat Gürlesel de dünya ve Türkiye ekonomisine yönelik değerlendirmelerini aktardığı konuşmasında, şunları kaydetti:
"Bu yıl haziran ayından itibaren dünyada küresel para politikaları değişmeye başladı. Bizim gibi gelişen ülke profillerini bu durum önemli ölçüde etkiledi. Bütün dünyada düşük faiz dönemine girdik. Şu anda küresel kriz sonrası en düşük faizlere yaklaşmış durumdayız. Bu da bizim faiz indirimleri ve ekonomik büyüme sürecine götürmemize katkı sağladı. 2020’de tamamen dış politik gelişmelerin dışında bir değerlendirmede bulunacak olursak, ekonomide yüzde 3,5 - 4'lük bir büyüme beklentimiz var."