Bakan Çelik'in Dünya Mülteciler Günü Mesajı
Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik, "Uluslararası camiadan beklentimiz, uluslararası hukuk ve külfet paylaşımı prensibi doğrultusunda sorumluluklarını yerine getirmeleridir. Ülkeler, mevcut yeniden yerleştirme taahhütlerini hızla yerine getirmeli ve daha fazla sayıda sığınmacıya kapılarını açmalıdırlar" dedi.
AB Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik, Dünya Mülteciler Günü nedeniyle yayımladığı mesajda, "Dünyanın dört bir yanında yaşanan savaşlar ve istikrarsızlıklar sonucu yaklaşık 65.6 milyon kişi evlerini terk etmek zorunda kalmış ve göç meselesi çağımızın en ciddi insani meselelerinden biri haline gelmiştir. 2015’de zulümden ve çatışmadan kaçan 1 milyondan fazla insanın Avrupa kıyılarına ulaşmasıyla birlikte mülteci krizi olarak adlandırılan insani trajedi, esasen temel insan haklarına saygı ve evrensel değerler krizidir. Mazlumların her zaman yanında olan ülkemiz, 3,5 milyonu Suriyeli olmak üzere 4 milyona yakın sığınmacı ile dünyada en çok sığınmacı barındıran ülke konumundadır. Bu konuya ülkemiz, en başından itibaren evrensel insani değerler çerçevesinde yaklaşmış ve göç politikasından uyuma, çocuk ve kadınların korunmasından uluslararası işbirliğine kadar birçok alanda çalışma ve faaliyetlerini kesintisiz sürdürmüştür. Ülkemize sığınmış Suriyelilere geçici koruma sağlanarak, eğitim ve sağlık hizmetlerine ücretsiz erişimleri temin edilmiştir" ifadelerini kullandı.
Türkiye’nin artan göç akınlarının etkilerini azaltmak için uluslararası alanda da elinden geleni yapmaya devam ettiğini vurgulayan Çelik, şunları kaydetti:
"Bu kapsamda 18 Mart Türkiye-AB uzlaşısıyla emsalsiz bir işbirliği modelini hayata geçirerek, zulümden kaçan göçmenlere yasal ve güvenli bir yol temin edilmiştir. En önemlisi bu işbirliği sayesinde Ege Denizi’nde yaşanan ölümler çok büyük oranda azalmıştır. Ne yazık ki eş zamanlı olarak bazı AB ve Avrupa Konseyi üye ülkelerinde uluslararası koruma yükümlülükleri göz ardı edilmiş, sığınma hakkının önüne duvarlar örülmüş, kitlesel göç akınları olağanüstü hal sebebi haline getirilmiş, çocuklar çoğu zaman refakatsiz sınır dışında bekletilmiş, aralarında çocuk ve hamilelerin olduğu göçmen gemilerine limanlar kapatılmış ve sığınma hakkına yönelik bireysel değerlendirmeler titizlikle yapılmamıştır. Avrupa Birliğinin üzerine kurulduğu değerler sistemi, en önemli sınamasını göç kriziyle vermiş ve maalesef birçok AB ülkesi bu insani krize evrensel insani değerlerle uyumlu bir karşılık verememiştir. Bunun bedelini de güvenli gelecek beklentisiyle bir AB ülkesine ulaşmak için yola çıkanlar ödemişlerdir. Şu ana kadar ne yazık ki zulümden kaçan bu insanların barınma sorunu, orantısız olarak birkaç ülke tarafından omuzlanmaktadır. Uluslararası camiadan beklentimiz, uluslararası hukuk ve külfet paylaşımı prensibi doğrultusunda sorumluluklarını yerine getirmeleridir. Ülkeler, mevcut yeniden yerleştirme taahhütlerini hızla yerine getirmeli ve daha fazla sayıda sığınmacıya kapılarını açmalıdırlar."
"Göç, salt güvenlik odaklı yaklaşımla yönetilebilecek bir konu değildir" diyen Bakan Çelik, "Öznesi insan olan düzensiz göç sorununun çözümü mutlak surette insani bir yaklaşım gerektirmektedir. Sınır kontrollerine ve güvenliğine harcanan para ve emeğin önemli bir kısmı, sığınmacıların ihtiyaçları ile zorunlu göçün nedenlerinin giderilmesi için harcanmadığı sürece bu sorun katlanarak büyüyecektir. Bu çerçevede külfet paylaşımı mevcut ağır tabloyu hafifletmek için gerekli olsa da tek başına yeterli bir adım değildir. Bu noktada uluslararası topluma düşen en önemli sorumluluk düzensiz göçün nedenlerinin ortadan kaldırılması ve göçmenlere yönelik daha yapıcı ve kapsayıcı çözümler geliştirilmesidir" açıklamasında bulundu.
Kaynak: İHA
Türkiye’nin artan göç akınlarının etkilerini azaltmak için uluslararası alanda da elinden geleni yapmaya devam ettiğini vurgulayan Çelik, şunları kaydetti:
"Bu kapsamda 18 Mart Türkiye-AB uzlaşısıyla emsalsiz bir işbirliği modelini hayata geçirerek, zulümden kaçan göçmenlere yasal ve güvenli bir yol temin edilmiştir. En önemlisi bu işbirliği sayesinde Ege Denizi’nde yaşanan ölümler çok büyük oranda azalmıştır. Ne yazık ki eş zamanlı olarak bazı AB ve Avrupa Konseyi üye ülkelerinde uluslararası koruma yükümlülükleri göz ardı edilmiş, sığınma hakkının önüne duvarlar örülmüş, kitlesel göç akınları olağanüstü hal sebebi haline getirilmiş, çocuklar çoğu zaman refakatsiz sınır dışında bekletilmiş, aralarında çocuk ve hamilelerin olduğu göçmen gemilerine limanlar kapatılmış ve sığınma hakkına yönelik bireysel değerlendirmeler titizlikle yapılmamıştır. Avrupa Birliğinin üzerine kurulduğu değerler sistemi, en önemli sınamasını göç kriziyle vermiş ve maalesef birçok AB ülkesi bu insani krize evrensel insani değerlerle uyumlu bir karşılık verememiştir. Bunun bedelini de güvenli gelecek beklentisiyle bir AB ülkesine ulaşmak için yola çıkanlar ödemişlerdir. Şu ana kadar ne yazık ki zulümden kaçan bu insanların barınma sorunu, orantısız olarak birkaç ülke tarafından omuzlanmaktadır. Uluslararası camiadan beklentimiz, uluslararası hukuk ve külfet paylaşımı prensibi doğrultusunda sorumluluklarını yerine getirmeleridir. Ülkeler, mevcut yeniden yerleştirme taahhütlerini hızla yerine getirmeli ve daha fazla sayıda sığınmacıya kapılarını açmalıdırlar."
"Göç, salt güvenlik odaklı yaklaşımla yönetilebilecek bir konu değildir" diyen Bakan Çelik, "Öznesi insan olan düzensiz göç sorununun çözümü mutlak surette insani bir yaklaşım gerektirmektedir. Sınır kontrollerine ve güvenliğine harcanan para ve emeğin önemli bir kısmı, sığınmacıların ihtiyaçları ile zorunlu göçün nedenlerinin giderilmesi için harcanmadığı sürece bu sorun katlanarak büyüyecektir. Bu çerçevede külfet paylaşımı mevcut ağır tabloyu hafifletmek için gerekli olsa da tek başına yeterli bir adım değildir. Bu noktada uluslararası topluma düşen en önemli sorumluluk düzensiz göçün nedenlerinin ortadan kaldırılması ve göçmenlere yönelik daha yapıcı ve kapsayıcı çözümler geliştirilmesidir" açıklamasında bulundu.