'Din Magazin Boyutunda Ele Alınmamalı'
Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ahmet Yaman: 'Din konusu basitçe işlenecek ve magazin boyutunda öylesine ele alınacak bir konu değildir. İslam'ı konuşuyorsunuz. Böyle önemli bir konu elbette son derece ciddiyet ve ehliyet gerektirir'
SEFA ŞAHİN - Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ahmet Yaman, ramazan ayında televizyon kanallarında yayınlanan iftar ve sahur programlarına ilişkin, "Din konusu basitçe işlenecek ve magazin boyutunda öylesine ele alınacak bir konu değildir. İslam'ı konuşuyorsunuz. Böyle önemli bir konu elbette son derece ciddiyet ve ehliyet gerektirir." dedi.
Yaman, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Müslümanların ramazan ayında diğer aylara nispetle ibadet ve sosyal hayatında çok yönlü manevi bir atmosfer oluştuğunu ifade etti.
Ramazan ayında televizyonlarda yayınlanan iftar ve sahur programlarının manevi atmosferin oluşmasına ciddi katkısı bulunduğunu belirten Yaman, ciddi ve ehliyetli katılımcılarla icra edilen programların hem dini bilgilenme hem de kültürel aydınlanma açısından faydalı olduğunu söyledi.
Yaman, "Din konusu basitçe işlenecek ve magazin boyutunda öylesine ele alınacak bir konu değildir. Sonuçta Yüce Allah'ın buyruklarını ve Hazreti Muhammed'in dünya görüşünü yani İslam'ı konuşuyorsunuz. Böyle önemli bir konu elbette son derece ciddiyet ve ehliyet gerektirir. Bazı programlarda din adına yanlış bilgilerin verildiği, polemiklere girildiği ve vatandaşımızın zihninin bulandırıldığı da bir gerçek maalesef. Bunda az önce vurguladığım eksikliğin, yani ciddiyet ve ehliyet noksanlığının esas etken olduğunu tekrar ifade etmeliyim." diye konuştu.
- "Dini terimlerin doğru kullanılmadığı görülüyor"
Bu programların vatandaşlarda dini duygu ve bilgilerin artması yönünde olumlu katkıları bulunduğunu fakat ideal noktaya ulaşılmadığını değerlendiren Yaman, sözlerine şöyle devam etti:
"Bazı programlarda sunucuların dini altyapıya sahip olmadığı, konu seçiminin ihtiyaç temelli olmadığı, verilen dini bilginin sağlıklı olmadığı, ayetlerin doğru anlamlandırılmadığı, uydurma hadislerin bolca kullanıldığı, Batıni aşırı yorumlara gidildiği, dini terimlerin doğru kullanılmadığı, halkımızın yüzyıllardır benimseyegeldiği İslam inanç ilkelerine uymayan sözlerin sarf edildiği, yani itikadi sapmaların olduğu ve yine yerleşik fıkıh yani dini yaşayış kültürümüze aykırı nevzuhur yaklaşımların sergilendiği de görülmektedir. Dinin kendisini ve hükümlerini ciddiyetle ve gerçekten ehliyetli kimselerle müzakere etme hepimizin görevidir"
- "Yanlışlıkların giderilmesi için çalışmalar yapılıyor"
Yaman, Din İşleri Yüksek Kurulunca bu yanlışlıkların giderilmesi için öteden beri bazı çalışmalar yapıldığına işaret ederek, Kurul bünyesindeki bir komisyonun özellikle iftar ve sahur programlarını takip ederek raporladığını anlattı.
Bu raporların müzakere edilip medya yetkilileriyle paylaşıldığını bildiren Yaman, şunları kaydetti:
"Bu paylaşımı Sayın Diyanet İşleri Başkanımız her ramazan öncesinde medya temsilcileriyle yaptığı toplantılarda bir kez daha gerçekleştirir. Yapılan yanlışlara, kurumsal sorumluluk ve duyarlılık gereği işaret eder ve olması gereken ideal yayıncılığa dair de görüşlerini paylaşır. Dediğim gibi bu irşad her ramazan öncesinde tekrarlanır. Ama maalesef aynı hatalar zaman zaman yine tekrarlanmaktadır."
Kaynak: AA
Yaman, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Müslümanların ramazan ayında diğer aylara nispetle ibadet ve sosyal hayatında çok yönlü manevi bir atmosfer oluştuğunu ifade etti.
Ramazan ayında televizyonlarda yayınlanan iftar ve sahur programlarının manevi atmosferin oluşmasına ciddi katkısı bulunduğunu belirten Yaman, ciddi ve ehliyetli katılımcılarla icra edilen programların hem dini bilgilenme hem de kültürel aydınlanma açısından faydalı olduğunu söyledi.
Yaman, "Din konusu basitçe işlenecek ve magazin boyutunda öylesine ele alınacak bir konu değildir. Sonuçta Yüce Allah'ın buyruklarını ve Hazreti Muhammed'in dünya görüşünü yani İslam'ı konuşuyorsunuz. Böyle önemli bir konu elbette son derece ciddiyet ve ehliyet gerektirir. Bazı programlarda din adına yanlış bilgilerin verildiği, polemiklere girildiği ve vatandaşımızın zihninin bulandırıldığı da bir gerçek maalesef. Bunda az önce vurguladığım eksikliğin, yani ciddiyet ve ehliyet noksanlığının esas etken olduğunu tekrar ifade etmeliyim." diye konuştu.
- "Dini terimlerin doğru kullanılmadığı görülüyor"
Bu programların vatandaşlarda dini duygu ve bilgilerin artması yönünde olumlu katkıları bulunduğunu fakat ideal noktaya ulaşılmadığını değerlendiren Yaman, sözlerine şöyle devam etti:
"Bazı programlarda sunucuların dini altyapıya sahip olmadığı, konu seçiminin ihtiyaç temelli olmadığı, verilen dini bilginin sağlıklı olmadığı, ayetlerin doğru anlamlandırılmadığı, uydurma hadislerin bolca kullanıldığı, Batıni aşırı yorumlara gidildiği, dini terimlerin doğru kullanılmadığı, halkımızın yüzyıllardır benimseyegeldiği İslam inanç ilkelerine uymayan sözlerin sarf edildiği, yani itikadi sapmaların olduğu ve yine yerleşik fıkıh yani dini yaşayış kültürümüze aykırı nevzuhur yaklaşımların sergilendiği de görülmektedir. Dinin kendisini ve hükümlerini ciddiyetle ve gerçekten ehliyetli kimselerle müzakere etme hepimizin görevidir"
- "Yanlışlıkların giderilmesi için çalışmalar yapılıyor"
Yaman, Din İşleri Yüksek Kurulunca bu yanlışlıkların giderilmesi için öteden beri bazı çalışmalar yapıldığına işaret ederek, Kurul bünyesindeki bir komisyonun özellikle iftar ve sahur programlarını takip ederek raporladığını anlattı.
Bu raporların müzakere edilip medya yetkilileriyle paylaşıldığını bildiren Yaman, şunları kaydetti:
"Bu paylaşımı Sayın Diyanet İşleri Başkanımız her ramazan öncesinde medya temsilcileriyle yaptığı toplantılarda bir kez daha gerçekleştirir. Yapılan yanlışlara, kurumsal sorumluluk ve duyarlılık gereği işaret eder ve olması gereken ideal yayıncılığa dair de görüşlerini paylaşır. Dediğim gibi bu irşad her ramazan öncesinde tekrarlanır. Ama maalesef aynı hatalar zaman zaman yine tekrarlanmaktadır."