Muhafız Alayı Darbe Davası
FETÖ'nün darbe girişimi sırasında Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayındaki faaliyetlere ilişkin, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın eski başyaveri Albay Ali Yazıcı, eski Alay Komutanı Albay Muhsin Kutsi Barış'ın da aralarında yer aldığı 534 kişinin yargılandığı davaya sanık savunmalarıyla devam edildi.
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimi sırasında Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayındaki faaliyetlere ilişkin, aralarında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eski başyaveri Albay Ali Yazıcı, eski Alay Komutanı Albay Muhsin Kutsi Barış'ın da yer aldığı 534 kişinin yargılandığı davaya sanık savunmalarıyla devam edildi.
Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Cezaevi Yerleşkesi'nde yapılan duruşmanın öğleden sonraki bölümünde, darbe girişimi sırasında Genelkurmay Başkanlığı Karargahı'na giden grupta yer alan eski ikmal astsubayı sanık Osman Küçük, savunma yaptı.
Küçük, darbe girişimi öncesinde 18 Temmuz'da tatbikat olacağı bilgisi verildiğini, bunun için hazırlık yaptıklarını, darbe girişimine dair hiçbir duyum almadığını savundu.
Darbe girişimi günü, mesaiden sonra evine gittiğini belirten Küçük, akşam saat 21.00'de WhatsApp grubundan "Pars" koduyla mesaj geldiğini, tatbikatın beklediklerinden erken başladığını düşündüğünü söyledi.
Bölük astsubayı Mehmet Yıldırım'ı aradığını ve durumu teyit ettiğini aktaran Küçük, aracı olmadığı için bir başka arkadaşıyla saat 21.50'de Muhafız Alayına gittiğini kaydetti.
Bölükte teçhizatlarını aldıklarını ve hazırlanarak takım düzenine geçtiklerini anlatan Küçük, saat 22.30 sıralarında alay komutanı Muhsin Kutsi Barış'ın geldiğini ve "Arkadaşlar, Genelkurmay'a IŞİD tarafından saldırı oldu. Şehit ve yaralılar var. Çatışmalar devam ediyor. Siz de o bölgede emniyet almak üzere görevlendirildiniz." dediğini bildirdi.
Küçük, bu ifadeleri tatbikatın senaryosu olarak düşündüğünü ifade etti.Barış'ın herkesin telefonlarının alınması talimatı da verdiğini belirten Küçük, binbaşı Hüseyin Turan'ın bilgisi dahilinde telefonunu yanına aldığını söyledi.
Genelkurmay Başkanlığı'na intikal sırasında olağandışı bir durum görmediğini dile getiren Küçük, Akay kavşağında durduklarını, daha sonra Kızılay istikametine gidip, ters yöne girerek Güvenpark'a geldiklerini kaydetti.
Etrafta polis dışında kimse görmediğini ve bu nedenle saldırının gerçek olabileceğini düşündüğünü ileri süren Küçük, saat 23.50 sıralarında Genelkurmay Başkanlığı kuzey nizamiyesine geldiklerini ifade etti.
Mahkeme Başkanı Murat İlhan'ın, "bu sırada kendilerine bilgi veren kimse olup olmadığı" sorusu üzerine Küçük, hiç kimsenin aramadığını, dışarıda da polisten başkasını görmeyince saldırı tehdidi olduğunu düşündüğünü yineledi.
Askerleri komutanlarının söylediği şekilde yerleştirdikten sonra, emir haricinde kimsenin silah kullanmamasını istediğini öne süren Küçük, bu sırada Başbakanlık'a giden yolda sırtı kendilerine dönük halde polisler bulunduğunu, 10 kadar da vatandaş gördüğünü söyledi.
Karargahtaki subaylara da ne olduğunu sorduğunu aktaran Küçük, bu kişilerin YAŞ toplantısı için mesaideyken silah sesleri üzerine hücum yeleklerini giyerek indiklerini söylediklerini aktardı.
İlerleyen saatlerde kalabalığın arttığını, tankların gelmesiyle polisin kalabalığı kontrol edemez hale geldiğini anlatan Küçük, iki tankın vatandaşlar tarafından durdurulduğunu bildirdi.
Tankların periskoplarının kırılmaya çalışıldığını ve tankın namlusunun dönmeye başladığını belirten Küçük, tank şoförlerinin görmeden hareket ettiklerini ileri sürdü ve büyük bir tehlike yaşandığını ifade etti.
Küçük, iki askerinin o bölgede bulunması nedeniyle tankların yanına gidip vatandaşları yatıştırmaya çalıştığını ancak başarılı olamadığını ileri sürdü. Sanık Küçük, daha sonra tankların Genelkurmay kapılarını kırarak içeri girdiğini söyledi.
Bu sırada vatandaşların zarar görmemesi için havaya ikaz atışı yaptıklarını savunan Küçük, vatandaşları korumaya çalıştığını, kimsenin zarar görmemesi için elinden geleni yaptığını iddia etti.
- "Tatbikat senaryosu olarak değerlendirdim"
Eski komando muhafız bölük astsubayı sanık Mehmet Yıldırım da savunmasına suçlamaları reddederek başladı.
Bir noktaya kadar tatbikat hazırlığı kapsamında faaliyetlerini yürüttüklerini ifade eden Yıldırım, darbe girişimini öğrendikten sonra pasif davranışları ve gösterdikleri iradeyle darbenin karşısında yer aldıklarını savundu.
Darbe girişiminin yaşandığı gün nöbetçi olduğunu, alarm faaliyetinin başlamasının ardından personelin toplanmasıyla ilgilendiğini anlatan Yıldırım, gerekli usule göre mühimmat alıp dağıttığını söyledi.
İçtima sonrasında faaliyetin sona ereceğini düşündüğünü ileri süren Yıldırım, faaliyetin alay dışında yapılacağının kendisine daha önce söylenmediği iddiasında bulundu.
Toplanan personel hazır olduktan sonra, alay komutanı Barış'ın, "Genelkurmay'a yönelik IŞİD saldırısı var, çatışmalar devam ediyor, şehit ve yaralılar var, Allah yardımcınız olsun." dediğini aktaran Yıldırım, planlı tatbikatlarda da böyle yapıldığını, bu nedenle söylenenleri tatbikat senaryosu olarak değerledirdiğini ifade etti.
Yıldırım, daha sonra Barış'ın talimatıyla telefonların toplandığını ancak kendisinin bölüğünde hiç uzman çavuş olmaması nedeniyle telefonunu bırakmadığını söyledi.
- "Sonik patlamaları anormal karşılamadım"
Sanık Yıldırım, Mahkeme Başkanı İlhan'ın sorusu üzerine, kendisini kimsenin aramadığını savundu.
Genelkurmay'a gidince gördükleri karşısında gerçekten saldırı olduğunu düşündüğünü ileri süren Yıldırım, Genelkurmay'ın içine girene kadar uçak sesi duymadığını, duyduğu sonik patlamaları ise anormal karşılamadığını söyledi.
İlerleyen saatlerde tankların geldiğini, iki tankın dışarıda kaldığını anlatan Yıldırım, vatandaşların tankın üzerine çıktığını, engellemeye çalıştığını aktardı.
Vatandaşların zarar görmemesi için havaya ikaz atışı yaptıklarını öne süren Yıldırım, amaçlarının vatandaşın iradesini kırmak değil, emniyetini sağlamak olduğu iddiasını dile getirdi.
Bu tankların kapıyı kırarak içeri girdiklerini, ardından vatandaşların da geldiğini aktaran Yıldırım, vatandaşlarla konuşmaya çalışırken özel kuvvetler ekiplerinin kendilerine doğru ateş ettiğini, kendilerinin de dönerek ateş kes emri verip vatandaşı oradan tahliye ettiklerini savundu.
Mahkeme Başkanı İlhan'ın, "Pars" planının hazırlanmasında görev alıp almadığını sorduğu Yıldırım, bölük astsubayı olduğu için üsteğmenin hazırlamaya başladığı isim listesini tamamladığını söyledi.
Başbakanlık avukatı Serhat Kemal Yılmaz da sanığa, "Sanık önceki ifadesinde 'Cengiz albayın emirlerinin aksine geri çekildik ve araçlarımızın yanına gittik, Cengiz albay gelerek tankları ve tankçıları indirmemiz gerektiğini söyledi ve hepsini vurmamızı istedi. Dönüş yaptık, 3-4 kez havaya ikaz atışı yaptım ancak bu atışları koruma amaçlı tanklardan vatandaşların zarar görmemeleri için yaptım.' diyor. Bu bir çelişkidir. Neden tanklara ateş etmediniz?” sorusunu yöneltti.
Sanık Yıldırım ise "Cengiz albayın olayı ertesi gün sabah saatlerinde olmuştu, ikaz atışı ise gece olmuştu. Vatandaşın zarar görmesini engellemek için yapmıştım. Amacım zarar vermek olsaydı, hedef gözeterek atış yapardım." savunmasını yaptı.
- "Doğruyu bilip de söylemeyen suçsuzların vebaline ortaktır"
Eski uzman çavuş sanık Murat Çayan ise darbe girişiminin yaşandığı 15 Temmuz'da mesaiden sonra evine gittiğini, saat 21.05'te astsubay başçavuş Mehmet Yıldırım'ın arayarak, tatbikat yapılacağını söylediğini aktardı.
Haberi alınca kendi aracıyla alay komutanlığına gittiğini belirten Çayan, saat 21.30 civarında Genelkurmay Başkanlığının önünden geçtiğini, burada olumsuz bir durum görmediğini söyledi.
Çayan'ın savunma yaparken zorlanması üzerine Mahkeme Başkanı İlhan, sanığın bir süre dinlendikten sonra savunmasına devam etmesini istedi.
Başkan İlhan, bu sırada, "Mahkememizin görevi sapla samanı birbirinden ayırmak, varsa suçsuzları bir an önce ortaya çıkarmak. Bu nedenle doğruyu bilip de söylemeyen ve şimdiye kadar giydiği TSK üniformasının hakkını vermeyen insanlar suçsuzların vebaline ortaktır. Bunun herkes tarafından bilinmesini istiyoruz." dedi.
Gerçeği söylemekten endişe edenler için kanunda bir düzenleme bulunduğunu anlatan İlhan, "Bu düzenlemede, 'Sanığın yüzüne karşı suç ortaklarından birinin veya bir tanığın gerçeği söylemeyeceğinden endişe edilirse mahkeme sorgu ve dinleme sırasında o sanığın mahkeme salonundan çıkarılmasına karar verebilir.' diyor. Yani diğer sanıkların huzurunda gerçeği söylemekten endişe eden varsa talebi doğrultusunda salonu boşaltarak, sanığı tek başına dinleme imkanımız da var. Bunun bütün sanıklar tarafından bilinmesini istiyoruz." diye konuştu.
Sanık Çayan, daha sonra savunmasına devam etti. TSK'da görev yapan personelin mesai mefhumu gözetmeden çalıştığını belirten Çayan, bu nedenle çağrıyı garipsemediğini, alaya gittikten sonra da teçhizatını alarak takımların toplandığı yere yöneldiğini kaydetti.
İkmal astsubayı Osman Küçük'ün kendisine 5 dolu şarjör verdiğini, diğer personele de şarjörler dağıtıldığını anlatan Çayan, herkesin takımını öğrenmeye çalıştığını, bir kargaşa olduğunu söyledi.
Daha sonra alay komutanı Barış'ın, Genelkurmay karargahına DEAŞ tarafından saldırı yapıldığını, kendilerinin de emniyet için gideceklerini söylediğini aktaran Çayan, Barış'ın emriyle cep telefonlarını bıraktıklarını, bu saatten sonra kimseyle görüşme imkanının olmadığını ifade etti.
Genelkurmay'a girdikten sonra silahların tam dolu olmasının istendiğini, tabur komutanı Fedakar Akça'nın da çevre güvenliği alınması emrini verdiğini dile getiren Çayan, bulunduğu bölgede 1,5-2 saat hareketlilik olmadığını savundu.
Çayan, yanlarına gelen üstlerine ısrarla neler olduğunu sorduğunu ancak net bir yanıt alamadığını ileri sürdü.
İlerleyen saatlerde bulunduğu bölgeye halkın geldiğini, hakaretlerde bulunarak darbe yapıldığını söylediğini ifade eden Çayan, böylece saat 02.30 sıralarında darbe girişiminden haber olduğunu kaydetti.
Bunun üzerine askerlere sivil halkla diyaloğa girilmemesi emrini verdiğini ve silahları bıraktırdığını savunan Çayan, "Bizlere emanet edilen vatan evlatlarına zarar gelmemesi için elimden geleni yaptım. Ateş etmedim, askere ateş ettirmedim. Kimseye zarar vermedim, verdirmedim." ifadelerini kullandı.
İlerleyen saatlerde Fedakar Akça'nın kendilerini toplayarak birliğe dönüleceğini söylediğini ancak adının Cengiz olduğunu belirten bir albayın "Emir komuta bende, buradan çıkamazsınız, polisin vur emri var." dediğini aktaran Çayan, bunun üzerine araçlardan inerek emniyetli bir yerde beklediklerini söyledi.
Daha sonra Mahkeme Başkanı İlhan, sanığa sulh ceza hakimliğindeki ifadesini hatırlatarak, "Genelkurmay'a girdikten sonra silahların tam dolu olmasının istendiğini, 'polis, sivil kim yaklaşırsa vurun' emri verildiğini söylemişsin." dedi.
Sanık Çayan ise bu emrin safari gömlekli tanımadığı personel tarafından verildiğini bildirdi.
Başkan İlhan'ın, "Bu normal bir emir mi?" sorusu üzerine de Çayan, "Normal değil. O esnada, ondan önce de silah sesleri ve sivil halkın söyledikleri üzerine defalarca amirlerime neler olduğunu sormama rağmen kimseden net bir cevap alamadım." savunmasını yaptı.
Duruşmaya yarın sanık savunmalarıyla devam edilecek.
Kaynak: AA
Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Cezaevi Yerleşkesi'nde yapılan duruşmanın öğleden sonraki bölümünde, darbe girişimi sırasında Genelkurmay Başkanlığı Karargahı'na giden grupta yer alan eski ikmal astsubayı sanık Osman Küçük, savunma yaptı.
Küçük, darbe girişimi öncesinde 18 Temmuz'da tatbikat olacağı bilgisi verildiğini, bunun için hazırlık yaptıklarını, darbe girişimine dair hiçbir duyum almadığını savundu.
Darbe girişimi günü, mesaiden sonra evine gittiğini belirten Küçük, akşam saat 21.00'de WhatsApp grubundan "Pars" koduyla mesaj geldiğini, tatbikatın beklediklerinden erken başladığını düşündüğünü söyledi.
Bölük astsubayı Mehmet Yıldırım'ı aradığını ve durumu teyit ettiğini aktaran Küçük, aracı olmadığı için bir başka arkadaşıyla saat 21.50'de Muhafız Alayına gittiğini kaydetti.
Bölükte teçhizatlarını aldıklarını ve hazırlanarak takım düzenine geçtiklerini anlatan Küçük, saat 22.30 sıralarında alay komutanı Muhsin Kutsi Barış'ın geldiğini ve "Arkadaşlar, Genelkurmay'a IŞİD tarafından saldırı oldu. Şehit ve yaralılar var. Çatışmalar devam ediyor. Siz de o bölgede emniyet almak üzere görevlendirildiniz." dediğini bildirdi.
Küçük, bu ifadeleri tatbikatın senaryosu olarak düşündüğünü ifade etti.Barış'ın herkesin telefonlarının alınması talimatı da verdiğini belirten Küçük, binbaşı Hüseyin Turan'ın bilgisi dahilinde telefonunu yanına aldığını söyledi.
Genelkurmay Başkanlığı'na intikal sırasında olağandışı bir durum görmediğini dile getiren Küçük, Akay kavşağında durduklarını, daha sonra Kızılay istikametine gidip, ters yöne girerek Güvenpark'a geldiklerini kaydetti.
Etrafta polis dışında kimse görmediğini ve bu nedenle saldırının gerçek olabileceğini düşündüğünü ileri süren Küçük, saat 23.50 sıralarında Genelkurmay Başkanlığı kuzey nizamiyesine geldiklerini ifade etti.
Mahkeme Başkanı Murat İlhan'ın, "bu sırada kendilerine bilgi veren kimse olup olmadığı" sorusu üzerine Küçük, hiç kimsenin aramadığını, dışarıda da polisten başkasını görmeyince saldırı tehdidi olduğunu düşündüğünü yineledi.
Askerleri komutanlarının söylediği şekilde yerleştirdikten sonra, emir haricinde kimsenin silah kullanmamasını istediğini öne süren Küçük, bu sırada Başbakanlık'a giden yolda sırtı kendilerine dönük halde polisler bulunduğunu, 10 kadar da vatandaş gördüğünü söyledi.
Karargahtaki subaylara da ne olduğunu sorduğunu aktaran Küçük, bu kişilerin YAŞ toplantısı için mesaideyken silah sesleri üzerine hücum yeleklerini giyerek indiklerini söylediklerini aktardı.
İlerleyen saatlerde kalabalığın arttığını, tankların gelmesiyle polisin kalabalığı kontrol edemez hale geldiğini anlatan Küçük, iki tankın vatandaşlar tarafından durdurulduğunu bildirdi.
Tankların periskoplarının kırılmaya çalışıldığını ve tankın namlusunun dönmeye başladığını belirten Küçük, tank şoförlerinin görmeden hareket ettiklerini ileri sürdü ve büyük bir tehlike yaşandığını ifade etti.
Küçük, iki askerinin o bölgede bulunması nedeniyle tankların yanına gidip vatandaşları yatıştırmaya çalıştığını ancak başarılı olamadığını ileri sürdü. Sanık Küçük, daha sonra tankların Genelkurmay kapılarını kırarak içeri girdiğini söyledi.
Bu sırada vatandaşların zarar görmemesi için havaya ikaz atışı yaptıklarını savunan Küçük, vatandaşları korumaya çalıştığını, kimsenin zarar görmemesi için elinden geleni yaptığını iddia etti.
- "Tatbikat senaryosu olarak değerlendirdim"
Eski komando muhafız bölük astsubayı sanık Mehmet Yıldırım da savunmasına suçlamaları reddederek başladı.
Bir noktaya kadar tatbikat hazırlığı kapsamında faaliyetlerini yürüttüklerini ifade eden Yıldırım, darbe girişimini öğrendikten sonra pasif davranışları ve gösterdikleri iradeyle darbenin karşısında yer aldıklarını savundu.
Darbe girişiminin yaşandığı gün nöbetçi olduğunu, alarm faaliyetinin başlamasının ardından personelin toplanmasıyla ilgilendiğini anlatan Yıldırım, gerekli usule göre mühimmat alıp dağıttığını söyledi.
İçtima sonrasında faaliyetin sona ereceğini düşündüğünü ileri süren Yıldırım, faaliyetin alay dışında yapılacağının kendisine daha önce söylenmediği iddiasında bulundu.
Toplanan personel hazır olduktan sonra, alay komutanı Barış'ın, "Genelkurmay'a yönelik IŞİD saldırısı var, çatışmalar devam ediyor, şehit ve yaralılar var, Allah yardımcınız olsun." dediğini aktaran Yıldırım, planlı tatbikatlarda da böyle yapıldığını, bu nedenle söylenenleri tatbikat senaryosu olarak değerledirdiğini ifade etti.
Yıldırım, daha sonra Barış'ın talimatıyla telefonların toplandığını ancak kendisinin bölüğünde hiç uzman çavuş olmaması nedeniyle telefonunu bırakmadığını söyledi.
- "Sonik patlamaları anormal karşılamadım"
Sanık Yıldırım, Mahkeme Başkanı İlhan'ın sorusu üzerine, kendisini kimsenin aramadığını savundu.
Genelkurmay'a gidince gördükleri karşısında gerçekten saldırı olduğunu düşündüğünü ileri süren Yıldırım, Genelkurmay'ın içine girene kadar uçak sesi duymadığını, duyduğu sonik patlamaları ise anormal karşılamadığını söyledi.
İlerleyen saatlerde tankların geldiğini, iki tankın dışarıda kaldığını anlatan Yıldırım, vatandaşların tankın üzerine çıktığını, engellemeye çalıştığını aktardı.
Vatandaşların zarar görmemesi için havaya ikaz atışı yaptıklarını öne süren Yıldırım, amaçlarının vatandaşın iradesini kırmak değil, emniyetini sağlamak olduğu iddiasını dile getirdi.
Bu tankların kapıyı kırarak içeri girdiklerini, ardından vatandaşların da geldiğini aktaran Yıldırım, vatandaşlarla konuşmaya çalışırken özel kuvvetler ekiplerinin kendilerine doğru ateş ettiğini, kendilerinin de dönerek ateş kes emri verip vatandaşı oradan tahliye ettiklerini savundu.
Mahkeme Başkanı İlhan'ın, "Pars" planının hazırlanmasında görev alıp almadığını sorduğu Yıldırım, bölük astsubayı olduğu için üsteğmenin hazırlamaya başladığı isim listesini tamamladığını söyledi.
Başbakanlık avukatı Serhat Kemal Yılmaz da sanığa, "Sanık önceki ifadesinde 'Cengiz albayın emirlerinin aksine geri çekildik ve araçlarımızın yanına gittik, Cengiz albay gelerek tankları ve tankçıları indirmemiz gerektiğini söyledi ve hepsini vurmamızı istedi. Dönüş yaptık, 3-4 kez havaya ikaz atışı yaptım ancak bu atışları koruma amaçlı tanklardan vatandaşların zarar görmemeleri için yaptım.' diyor. Bu bir çelişkidir. Neden tanklara ateş etmediniz?” sorusunu yöneltti.
Sanık Yıldırım ise "Cengiz albayın olayı ertesi gün sabah saatlerinde olmuştu, ikaz atışı ise gece olmuştu. Vatandaşın zarar görmesini engellemek için yapmıştım. Amacım zarar vermek olsaydı, hedef gözeterek atış yapardım." savunmasını yaptı.
- "Doğruyu bilip de söylemeyen suçsuzların vebaline ortaktır"
Eski uzman çavuş sanık Murat Çayan ise darbe girişiminin yaşandığı 15 Temmuz'da mesaiden sonra evine gittiğini, saat 21.05'te astsubay başçavuş Mehmet Yıldırım'ın arayarak, tatbikat yapılacağını söylediğini aktardı.
Haberi alınca kendi aracıyla alay komutanlığına gittiğini belirten Çayan, saat 21.30 civarında Genelkurmay Başkanlığının önünden geçtiğini, burada olumsuz bir durum görmediğini söyledi.
Çayan'ın savunma yaparken zorlanması üzerine Mahkeme Başkanı İlhan, sanığın bir süre dinlendikten sonra savunmasına devam etmesini istedi.
Başkan İlhan, bu sırada, "Mahkememizin görevi sapla samanı birbirinden ayırmak, varsa suçsuzları bir an önce ortaya çıkarmak. Bu nedenle doğruyu bilip de söylemeyen ve şimdiye kadar giydiği TSK üniformasının hakkını vermeyen insanlar suçsuzların vebaline ortaktır. Bunun herkes tarafından bilinmesini istiyoruz." dedi.
Gerçeği söylemekten endişe edenler için kanunda bir düzenleme bulunduğunu anlatan İlhan, "Bu düzenlemede, 'Sanığın yüzüne karşı suç ortaklarından birinin veya bir tanığın gerçeği söylemeyeceğinden endişe edilirse mahkeme sorgu ve dinleme sırasında o sanığın mahkeme salonundan çıkarılmasına karar verebilir.' diyor. Yani diğer sanıkların huzurunda gerçeği söylemekten endişe eden varsa talebi doğrultusunda salonu boşaltarak, sanığı tek başına dinleme imkanımız da var. Bunun bütün sanıklar tarafından bilinmesini istiyoruz." diye konuştu.
Sanık Çayan, daha sonra savunmasına devam etti. TSK'da görev yapan personelin mesai mefhumu gözetmeden çalıştığını belirten Çayan, bu nedenle çağrıyı garipsemediğini, alaya gittikten sonra da teçhizatını alarak takımların toplandığı yere yöneldiğini kaydetti.
İkmal astsubayı Osman Küçük'ün kendisine 5 dolu şarjör verdiğini, diğer personele de şarjörler dağıtıldığını anlatan Çayan, herkesin takımını öğrenmeye çalıştığını, bir kargaşa olduğunu söyledi.
Daha sonra alay komutanı Barış'ın, Genelkurmay karargahına DEAŞ tarafından saldırı yapıldığını, kendilerinin de emniyet için gideceklerini söylediğini aktaran Çayan, Barış'ın emriyle cep telefonlarını bıraktıklarını, bu saatten sonra kimseyle görüşme imkanının olmadığını ifade etti.
Genelkurmay'a girdikten sonra silahların tam dolu olmasının istendiğini, tabur komutanı Fedakar Akça'nın da çevre güvenliği alınması emrini verdiğini dile getiren Çayan, bulunduğu bölgede 1,5-2 saat hareketlilik olmadığını savundu.
Çayan, yanlarına gelen üstlerine ısrarla neler olduğunu sorduğunu ancak net bir yanıt alamadığını ileri sürdü.
İlerleyen saatlerde bulunduğu bölgeye halkın geldiğini, hakaretlerde bulunarak darbe yapıldığını söylediğini ifade eden Çayan, böylece saat 02.30 sıralarında darbe girişiminden haber olduğunu kaydetti.
Bunun üzerine askerlere sivil halkla diyaloğa girilmemesi emrini verdiğini ve silahları bıraktırdığını savunan Çayan, "Bizlere emanet edilen vatan evlatlarına zarar gelmemesi için elimden geleni yaptım. Ateş etmedim, askere ateş ettirmedim. Kimseye zarar vermedim, verdirmedim." ifadelerini kullandı.
İlerleyen saatlerde Fedakar Akça'nın kendilerini toplayarak birliğe dönüleceğini söylediğini ancak adının Cengiz olduğunu belirten bir albayın "Emir komuta bende, buradan çıkamazsınız, polisin vur emri var." dediğini aktaran Çayan, bunun üzerine araçlardan inerek emniyetli bir yerde beklediklerini söyledi.
Daha sonra Mahkeme Başkanı İlhan, sanığa sulh ceza hakimliğindeki ifadesini hatırlatarak, "Genelkurmay'a girdikten sonra silahların tam dolu olmasının istendiğini, 'polis, sivil kim yaklaşırsa vurun' emri verildiğini söylemişsin." dedi.
Sanık Çayan ise bu emrin safari gömlekli tanımadığı personel tarafından verildiğini bildirdi.
Başkan İlhan'ın, "Bu normal bir emir mi?" sorusu üzerine de Çayan, "Normal değil. O esnada, ondan önce de silah sesleri ve sivil halkın söyledikleri üzerine defalarca amirlerime neler olduğunu sormama rağmen kimseden net bir cevap alamadım." savunmasını yaptı.
Duruşmaya yarın sanık savunmalarıyla devam edilecek.