AİHM'nin Cemevleri Kararı
Cem Vakfı Onursal Başkanı Prof. Dr. Doğan: '11 sene süren hukuk mücadelesinin sonucunda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, üç konuda çok önemli kararlar verdi' 'AİHM kararında, Sünni İslam'a verilen desteğin benzerinin Alevilere verilmemesine ayrımcılıktır diyor, çok net açık bir şekilde' 'Yeni Anayasa'nın yazılımı konusunda bu karar A'dan Z’ye kadar okunmalıdır. Yeni Anayasa, bu kararın ışığı altında şekil almalıdır' 'Türkiye’nin karşısında artık 47 devlet var. Bu kararın gereğinin yerine getirilmesi onların namus meselesidir. Kesinleşmiş bir karar bütün devlet organlarını bağlar. Onun için hükümet uymamazlık yapamaz'
Cem Vakfı Onursal Başkanı Prof. Dr. İzzettin Doğan, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) Alevilere yönelik almış olduğu kararın çok önemli olduğunu belirterek, '11 sene süren hukuk mücadelesinin sonucunda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, üç konuda çok önemli kararlar verdi' dedi.
Doğan, Taksim The Marmara Oteli'nde düzenlediği basın toplantısında, AİHM'in cemevleri kararına ilişkin açıklamalarda bulundu.
AİHM'nin 90 sayfalık kararında birçok noktaya temas ettiğini kaydeden Doğan, 'Burada Alevilerle, Alevilerin çocuklarıyla ve Alevi-Devlet ilişkisinin tüm boyutlarıyla ele alındığı ilk defa böylesine bir karara tanık oluyoruz' diye konuştu.
Alevilerin, devlet kademelerinde yok sayıldığını ve ayrımcı bir muameleye tabi tutulduğunu iddia eden Doğan, 'Yani başka bir ifade ile Aleviler, bu ülkede Alevi kimliğiyle yok hükmündedirler. Yok muamelesine tabi tutuluyorlardı. Alevi bir kimsenin vali, kaymakam, emniyet müdürü yapılmadığı bir ülkede; Aleviler büyük bir olgunluk içinde kendilerine İslam inancının vermiş olduğu büyük kemalatla, bunu büyük ihtilaflar cebir ve şiddete dönüştürmeden ama siyasal kanallardan devlete yönetme sorumluluğu yüklenenlere iletmek suretiyle sonuç almaya çalıştılar' ifadelerini kullandı.
Alevilere yönelik ayrımcılık ve ayıpların son bulması için sürekli çalıştığını dile getiren Doğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
'Okullar kendi inancınızı öğretmiyorsa, sadece Sünni anlayışın öğretildiği bir İslami anlayışı ile tüm çocukları yetiştirmeye kalkıyorsa bunun doğuracağı sonuç gayet açıktı, netti. Bu kadar büyük bir kitleyi küstürüyorsanız, en azından kırıyorsanız, onu kucaklamaya hazır pusuda bekleyen çok büyük, dev uluslararası güçler vardı ve bekliyorlardı. Eşit muamele yapmazsanız, Alevileri bu güçlerin bir kargaşa faktörü olarak kullanacaklarını söyledik. Bunu söylerken de kendi içimizde Aleviliği, Caferiliği, Mevleviliği, Bektaşiliği ve kendilerini buna yakın gören başka düşünce ekollerini de Aleviliğin birer parçası olarak kabul ettik. İnanç özgürlüğünü, bu kesimlerde en azında Sünni kardeşlerimize tanındığı kadar tanınmasını istedik.'
Zaman zaman bu alandaki adaletsizliğin giderilmesi için önemli adımlar atılmasına rağmen sonuca bir türlü varılamadığını ifade eden Doğan, her seferinde siyasi parti liderlerinin Başbakan ve Cumhurbaşkanlığı düzeyindeki kişilerin Sünni oyları kaybetme endişesi nedeniyle Cumhuriyet tarihi boyunca Alevi kesimine haksızlık yapılmasına devam edildiğini savundu.
Doğan, şunları dile getirdi:
'İster sağ, ister sol partiler olsun hepsinin bize söylediği şey: ‘Hocam, bu meseleyi ele alamayız. Aldığımız takdirde Sünni oylarını kaybederiz’ şeklinde oldu. Oysa bizim İslam anlayışımızda cebir ve şiddete, kin ve nefrete yer yoktur. Hazreti Mevlana’nın dediği gibi ‘nerede savaş varsa biz orada yokuz, nerede barış varsa biz orada varız.’ Onun için en doğru yolun bu olduğunu, toplumsal kesimleri kargaşadan uzak tutacak bir yapının ülkeye huzur ve saadet getireceğini düşünerek bir yol seçtik. Bundan hareketle bir yol olarak yargı yolunu seçtik. Yargı yolu son hedefimizdi. Bunun üzerine üç ayrı davada konuyu mahkemeye taşıdık.'
- '11 yıllık süreç'
11 sene önce mahkemelere Alevilerin genel bütçeden bir pay almasını sağlamak için gittiklerini anlatan Doğan, ikinci olarak da Alevilik inancının ders kitaplarında yer almasını ve cemevlerinin hukuku statüye kavuşturulmasını talep ettiklerini vurguladı.
“İstediklerimizin hiçbir gerçekleşmedi ve siyasilerden bize gelen bir şey olmadığı için yargı yolunu denedik” diyen Doğan sözlerini şöyle sürdürdü:
“Aleviler hep dışarıdan tutuldu. Hukukçuların yaptıkları katkılarla, davaları kazanmaya başladık. 11 sene süren hukuk mücadelesini Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne taşıdık. AİHM üç konuda çok önemli kararlar verdi.
Camilerin kullandığı elektrik ve su için devlet para almıyor. Peki Alevilerin cemevlerinden niye elektrik ve su parası alıyorsunuz. AİHM buradaki adaletsizliği ortaya koydu. Ayrıca çok net olarak bir inanç grubunun nasıl tarif edildiğine o toplumun dini liderlerinin karar vereceğini hükme bağladı. Yani ‘Babalar’ ve ‘Dedeler’ karar verir diyor. Babalar kelimesini görmedim ama biliyorum ki, bunun içinde dedeler ve babalar da var.”
Çok daha önemli bir başka konunun ise sadece Aleviler için değil, tüm dini topluluklar için çok önemli kriterlerin getirildiğini aktaran Doğan, “Bundan çok büyük mutluluk duyduk. Aleviler artık büyük şehirlerde yaşıyorlar. İstanbul, İzmir, Antalya, Adana ve diğer büyük şehirlerde çok büyük bir Alevi nüfusu var. Peki bunlar çocuklarını nasıl okutacaklar? Alevilerin özellikle kendi inançlarını, kendilerinden sonra gelecek kuşaklara aktarmaları için ne gibi imkanlar veriyor. AİHM kararında, Sünni İslam’a verilen desteğin benzerinin Alevilere verilmemesi bir ayrımcılıktır diyor. Çok net açık bir şekilde. Yeni Anayasa’nın yazılımı konusunda bu karar, A’dan Z’ye kadar okumalıdır. Yeni Anayasa, bu kararın ışığı altında şekil almalıdır” dedi.
- 'Tercüme edilip vatandaşlara dağıtılacak'
Doğan, AİHM’in 90 sayfalık kararını tercüme edeceklerini dile getirerek, “Tercümeleri yapılacak ve büyük bir ihtimalle vatandaşlara ücretsiz olarak dağıtılacak. Çünkü , karar sadece Alevileri ilgilendirmiyor. Türkiye’de tüm inanç gruplarını kapsıyor. Belirli bir örgütlenmesi, belirli bir tabanı ve belirli bir felsefesi derinliği olacak gibi çeşitli kriterleri var. Alevilerin çocuklarını okutacakları bir okulları yoktur. Burada da bir haksızlık konusu olduğuna karar veriyor. Öyleyse burada da bir haksızlık söz konusudur. Dolayısıyla Aleviler de “Dede” yetiştirmek için okullarını açmalıdırlar” yorumunu yaptı.
Açıklamaların ardından Doğan, gazetecilerin AİHM kararına ilişkin sorularını cevapladı. AİHM’nin 3 Haziran 2015 tarihinde almış olduğu kararının Büyük Dairesi’nde 16 Nisan 2016 hükme bağlandığını dolayısıyla Alevilerin genel bütçeden pay almaları gerektiğinin kesinleştiğini aktaran Doğan, “Divan, Alevilere büyük bir haksızlık ve ayrımcılık yapıldığını hükme bağladı' dedi
- 'Türkiye'nin karşısında artık 47 devlet var'
'Hükümetin AİHM kararlarını görmezden gelmesi halinde sizler ne yapacaksınız?' şeklindeki bir soruyu ise Doğan, şöyle yanıtladı:
“Bu devlet hepimizin devleti. Farklı muameleye tabi tutması, devletin sadece onlara ait olduğunu göstermez. Aleviler de bu devletin aslı kurucularıdır. AİHM’in verdiği kararları benimsedikleri ilan etmiş 47 devlet var. AİHM kararlarında temel hak ve özgürlüklere dokunmayacaksınız. Onların kendilerini özgürcü ifade etmesine imkan vereceksiniz. Cebir ve şiddeti teşvik etmediği sürece özgürlükler sınırlandırılamaz deniliyor. Uymama gibi bir şey olamaz. Türkiye'nin karşısında artık 47 devlet var. Bu kararın yerine getirtilmesi onların namus meselesidir. Kesinleşmiş bir karar bütün devlet organlarını bağlar. Onun için uymamazlık yapamaz. Hükümetin bunu riske edeceğini sanmıyorum. Bir de Avrupa’yı ayağa kaldıracak, 'ben böyle bir kararı tanımıyorum, uymuyorum' diyemez. Peki böyle bir ihtimal yok mu? Olabilir. Olursa yanlış yapar. Yüzbinlerce, dava ile karşı karşıya kalır. Onun için hükümet böyle bir kargaşa ile karşı karşıya kalmak istemiyorsa, Alevilerin inanç önderleriyle bir araya gelerek birlikte hareket etmelidir.'
Kaynak: AA
Doğan, Taksim The Marmara Oteli'nde düzenlediği basın toplantısında, AİHM'in cemevleri kararına ilişkin açıklamalarda bulundu.
AİHM'nin 90 sayfalık kararında birçok noktaya temas ettiğini kaydeden Doğan, 'Burada Alevilerle, Alevilerin çocuklarıyla ve Alevi-Devlet ilişkisinin tüm boyutlarıyla ele alındığı ilk defa böylesine bir karara tanık oluyoruz' diye konuştu.
Alevilerin, devlet kademelerinde yok sayıldığını ve ayrımcı bir muameleye tabi tutulduğunu iddia eden Doğan, 'Yani başka bir ifade ile Aleviler, bu ülkede Alevi kimliğiyle yok hükmündedirler. Yok muamelesine tabi tutuluyorlardı. Alevi bir kimsenin vali, kaymakam, emniyet müdürü yapılmadığı bir ülkede; Aleviler büyük bir olgunluk içinde kendilerine İslam inancının vermiş olduğu büyük kemalatla, bunu büyük ihtilaflar cebir ve şiddete dönüştürmeden ama siyasal kanallardan devlete yönetme sorumluluğu yüklenenlere iletmek suretiyle sonuç almaya çalıştılar' ifadelerini kullandı.
Alevilere yönelik ayrımcılık ve ayıpların son bulması için sürekli çalıştığını dile getiren Doğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
'Okullar kendi inancınızı öğretmiyorsa, sadece Sünni anlayışın öğretildiği bir İslami anlayışı ile tüm çocukları yetiştirmeye kalkıyorsa bunun doğuracağı sonuç gayet açıktı, netti. Bu kadar büyük bir kitleyi küstürüyorsanız, en azından kırıyorsanız, onu kucaklamaya hazır pusuda bekleyen çok büyük, dev uluslararası güçler vardı ve bekliyorlardı. Eşit muamele yapmazsanız, Alevileri bu güçlerin bir kargaşa faktörü olarak kullanacaklarını söyledik. Bunu söylerken de kendi içimizde Aleviliği, Caferiliği, Mevleviliği, Bektaşiliği ve kendilerini buna yakın gören başka düşünce ekollerini de Aleviliğin birer parçası olarak kabul ettik. İnanç özgürlüğünü, bu kesimlerde en azında Sünni kardeşlerimize tanındığı kadar tanınmasını istedik.'
Zaman zaman bu alandaki adaletsizliğin giderilmesi için önemli adımlar atılmasına rağmen sonuca bir türlü varılamadığını ifade eden Doğan, her seferinde siyasi parti liderlerinin Başbakan ve Cumhurbaşkanlığı düzeyindeki kişilerin Sünni oyları kaybetme endişesi nedeniyle Cumhuriyet tarihi boyunca Alevi kesimine haksızlık yapılmasına devam edildiğini savundu.
Doğan, şunları dile getirdi:
'İster sağ, ister sol partiler olsun hepsinin bize söylediği şey: ‘Hocam, bu meseleyi ele alamayız. Aldığımız takdirde Sünni oylarını kaybederiz’ şeklinde oldu. Oysa bizim İslam anlayışımızda cebir ve şiddete, kin ve nefrete yer yoktur. Hazreti Mevlana’nın dediği gibi ‘nerede savaş varsa biz orada yokuz, nerede barış varsa biz orada varız.’ Onun için en doğru yolun bu olduğunu, toplumsal kesimleri kargaşadan uzak tutacak bir yapının ülkeye huzur ve saadet getireceğini düşünerek bir yol seçtik. Bundan hareketle bir yol olarak yargı yolunu seçtik. Yargı yolu son hedefimizdi. Bunun üzerine üç ayrı davada konuyu mahkemeye taşıdık.'
- '11 yıllık süreç'
11 sene önce mahkemelere Alevilerin genel bütçeden bir pay almasını sağlamak için gittiklerini anlatan Doğan, ikinci olarak da Alevilik inancının ders kitaplarında yer almasını ve cemevlerinin hukuku statüye kavuşturulmasını talep ettiklerini vurguladı.
“İstediklerimizin hiçbir gerçekleşmedi ve siyasilerden bize gelen bir şey olmadığı için yargı yolunu denedik” diyen Doğan sözlerini şöyle sürdürdü:
“Aleviler hep dışarıdan tutuldu. Hukukçuların yaptıkları katkılarla, davaları kazanmaya başladık. 11 sene süren hukuk mücadelesini Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne taşıdık. AİHM üç konuda çok önemli kararlar verdi.
Camilerin kullandığı elektrik ve su için devlet para almıyor. Peki Alevilerin cemevlerinden niye elektrik ve su parası alıyorsunuz. AİHM buradaki adaletsizliği ortaya koydu. Ayrıca çok net olarak bir inanç grubunun nasıl tarif edildiğine o toplumun dini liderlerinin karar vereceğini hükme bağladı. Yani ‘Babalar’ ve ‘Dedeler’ karar verir diyor. Babalar kelimesini görmedim ama biliyorum ki, bunun içinde dedeler ve babalar da var.”
Çok daha önemli bir başka konunun ise sadece Aleviler için değil, tüm dini topluluklar için çok önemli kriterlerin getirildiğini aktaran Doğan, “Bundan çok büyük mutluluk duyduk. Aleviler artık büyük şehirlerde yaşıyorlar. İstanbul, İzmir, Antalya, Adana ve diğer büyük şehirlerde çok büyük bir Alevi nüfusu var. Peki bunlar çocuklarını nasıl okutacaklar? Alevilerin özellikle kendi inançlarını, kendilerinden sonra gelecek kuşaklara aktarmaları için ne gibi imkanlar veriyor. AİHM kararında, Sünni İslam’a verilen desteğin benzerinin Alevilere verilmemesi bir ayrımcılıktır diyor. Çok net açık bir şekilde. Yeni Anayasa’nın yazılımı konusunda bu karar, A’dan Z’ye kadar okumalıdır. Yeni Anayasa, bu kararın ışığı altında şekil almalıdır” dedi.
- 'Tercüme edilip vatandaşlara dağıtılacak'
Doğan, AİHM’in 90 sayfalık kararını tercüme edeceklerini dile getirerek, “Tercümeleri yapılacak ve büyük bir ihtimalle vatandaşlara ücretsiz olarak dağıtılacak. Çünkü , karar sadece Alevileri ilgilendirmiyor. Türkiye’de tüm inanç gruplarını kapsıyor. Belirli bir örgütlenmesi, belirli bir tabanı ve belirli bir felsefesi derinliği olacak gibi çeşitli kriterleri var. Alevilerin çocuklarını okutacakları bir okulları yoktur. Burada da bir haksızlık konusu olduğuna karar veriyor. Öyleyse burada da bir haksızlık söz konusudur. Dolayısıyla Aleviler de “Dede” yetiştirmek için okullarını açmalıdırlar” yorumunu yaptı.
Açıklamaların ardından Doğan, gazetecilerin AİHM kararına ilişkin sorularını cevapladı. AİHM’nin 3 Haziran 2015 tarihinde almış olduğu kararının Büyük Dairesi’nde 16 Nisan 2016 hükme bağlandığını dolayısıyla Alevilerin genel bütçeden pay almaları gerektiğinin kesinleştiğini aktaran Doğan, “Divan, Alevilere büyük bir haksızlık ve ayrımcılık yapıldığını hükme bağladı' dedi
- 'Türkiye'nin karşısında artık 47 devlet var'
'Hükümetin AİHM kararlarını görmezden gelmesi halinde sizler ne yapacaksınız?' şeklindeki bir soruyu ise Doğan, şöyle yanıtladı:
“Bu devlet hepimizin devleti. Farklı muameleye tabi tutması, devletin sadece onlara ait olduğunu göstermez. Aleviler de bu devletin aslı kurucularıdır. AİHM’in verdiği kararları benimsedikleri ilan etmiş 47 devlet var. AİHM kararlarında temel hak ve özgürlüklere dokunmayacaksınız. Onların kendilerini özgürcü ifade etmesine imkan vereceksiniz. Cebir ve şiddeti teşvik etmediği sürece özgürlükler sınırlandırılamaz deniliyor. Uymama gibi bir şey olamaz. Türkiye'nin karşısında artık 47 devlet var. Bu kararın yerine getirtilmesi onların namus meselesidir. Kesinleşmiş bir karar bütün devlet organlarını bağlar. Onun için uymamazlık yapamaz. Hükümetin bunu riske edeceğini sanmıyorum. Bir de Avrupa’yı ayağa kaldıracak, 'ben böyle bir kararı tanımıyorum, uymuyorum' diyemez. Peki böyle bir ihtimal yok mu? Olabilir. Olursa yanlış yapar. Yüzbinlerce, dava ile karşı karşıya kalır. Onun için hükümet böyle bir kargaşa ile karşı karşıya kalmak istemiyorsa, Alevilerin inanç önderleriyle bir araya gelerek birlikte hareket etmelidir.'