Burundan Konuşuyorsanız Dikkat
Toplumda en fazla karşılaşılan sağlık sorunlarından birisinin sinüzit olduğunu belirten Kulak Burun Boğaz ve Baş Boyun Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Bahadır Baykal sinüzit ile ilgili bilinmeyen bazı noktalara da değinerek önemli bilgiler verdi.
Op. Dr. Bahadır Baykal, sinüslerin yüz ve kafa kemiklerinin içerisine yerleşmiş içi havalı boşluklar olduğunu söyleyerek, "Üst çene kemiğinde karşılıklı iki büyük yanak sinüsü, alın kemiği içerisinde bir büyük alın sinüsü, gözlerin arasına yerleşmiş küçük odacıklardan oluşan etmoid sinüsler ve kafa tabanında yerleşmiş bir de derin bir sinüsümüz bulunmaktadır. Sinüslerin ayrı ayrı ya da bölgesel olarak sadece bir yüz yarısında ya da hep birlikte iltihaplanma haline sinüzit denilmektedir" dedi.
Baş ağrısı, burun akıntısı ve ateş gibi belirtilerin yeni başladığı klinik tablonun akut sinüzit olduğunu kaydeden Op. Dr. Baykal, "Çoğu zaman farkında olmayız ama 10-15 günden beri sürmekte olan uzamış nezle hali aslında bir akut sinüzittir. Yıllarca tekrarlayan belirtilerle karşılaşıyorsak sinüzitin kronikleşmiş olduğu söylenebilir. Akut ve kronik sinüzitte farklı olmakla birlikte genel olarak; burun tıkanıklığı, burun ve geniz akıntısı, burundan konuşma, koku alma bozuklukları, sık sık nezle grip olma ve bunların kolay kolay geçmeyişi, özellikle çocuklarda daha fazla olmak üzere inatçı öksürükler. Zaman zaman ateş de olur." diye konuştu.
Özellikle yanak sinüslerinin (maksiler sinüsler), konumları nedeniyle üst çene dişleri ile yakın ilişkide olduğuna dikkat çeken Op. Dr. Baykal, "Bu bölgedeki dişlerden bazılarının kökleri yanak sinüsünün içine girmiş olabilir. Aslında bu durum herhangi bir soruna yol açmaz ancak bu dişlerin iltihaplandığı durumlarda veya diş çekimi sonrasında sinüzit gelişebilir. Eğer kökü yanak sinüsünün içinde olan bir diş çekilirse, sinüs boşluğu ile ağız içerisindeki kirli ortam arasında bağlantı olacaktır. ’Oroantral fistül’ olarak adlandırdığımız bu durumda ağızdaki bakteriler sinüs içerisine giderler ve sinüzite yol açarlar. Bu açıklık fark edildiği anda kapatılmalıdır, aksi halde sık tekrarlayan sinüzit atakları olur." ifadelerini kullandı.
Acı kavuna dikkat
Op. Dr. Baykal,"Çocuklar daha sık viral üst solunum yolu infeksiyonlarına yakalandıkları için ve sinüsleri henüz tam olarak kendilerini temizleyemedikleri için daha kolay sinüzite yakalanabilirler. Ayrıca halk arasında geniz eti denilen adenoid varlığı ve bazı anatomik koşullar da sinüzit oluşumuna zemin hazırlayabilir. Ancak çocuk sinüzitlerini tanı koymak, izlemek ve tedavi etmek açısından erişkinlerinkinden farklı olarak ele almak gerekir. Maalesef ülkemizde pek çok konuda olduğu gibi sinüzit tedavisinde de alternatif uygulamalar adı altında yanlış şeyler yapılabiliyor. Mesela halk arasında acı kavun denilen bitkinin suyunun, burna uygulandığında, sinüziti tedavi ettiği iddia ediliyor. Benim hastalarımın arasında da bu bitkiyi kullanan ve uygulama sonrası bol miktarda koyu sıvı aktığını söyleyenler var. Halbuki akan sıvı kesinlikle iltihap değil. Acı kavun burun içindeki tüm dokuları kimyasal olarak yakmaktadır. Uygulama sonrası akan sıvı ise iltihap değil, kimyasal olarak yanmış dokulardır. Burun dokularını yakarak sinüzit tedavi edilemeyeceği gibi, acı kavuna bağlı alerjik şok ve ölüm riski olması bu bitkiyi oldukça tehlikeli yapıyor. Burun ve sinüs hastalıklarıyla yoğun olarak ilgilenen bir hekim olarak bu bitkinin kullanılmasını asla önermiyorum. Yani hastalarımız kaş yaparken göz çıkarma riskiyle de karşı karşıya kalabilirler. İlla ki bitkisel tedavi almak isteyen hastalara ise önerim ekinezya çayı olabilir." dedi.
"Önemli olan tedaviye ara vermemek ve yarım bırakmamaktır"
Sigara içen, alkol kullanan, sürekli kirli havayı soluyan ya da klimatize kapalı ortamlarda çalışan bir kişinin, hijyen ve yaşam koşullarını iyileştirilmediği sürece tek başına tedavinin yeterli olmadığını ifade eden Op. Dr. Baykal, "Sinüzit tedavisinde de ilk seçenek hemen daima antibiyotiktir. Bazen oldukça uzun süre kullanmak gerekir. Dört hafta aralıksız tedavi verdiğim hastalarım var. Ancak bu noktada önemli olan tedaviye ara vermemek ve yarım bırakmamaktır. Aksi takdirde yeterli fayda görülmez. Eğer hastamızın şikayetleri uzun süreli ilaç tedavileri ile geçmiyorsa, baş ağrıları hayatını olumsuz etkilemeye başlamışsa sinüzit ameliyatları tedavide seçenek olarak düşünülmelidir. Bazen sinüzit ile birlikte burun kemik eğriliği ya da burun etlerinin aşırı büyümesinden olabilir, bu durumda kombine bir yaklaşımla aynı anda hem burun hem de sinüs ameliyatı yapılabilir. Günümüzde yeni teknikler tanımlanmış olsa bile sinüslerin burun içine açıldığı kanalların cerrahi olarak endoskop yardımıyla özel aletler ile genişletilmesi oldukça yüz güldürücü sonuçlar verir." şeklinde konuştu.
Kaynak: İHA
Baş ağrısı, burun akıntısı ve ateş gibi belirtilerin yeni başladığı klinik tablonun akut sinüzit olduğunu kaydeden Op. Dr. Baykal, "Çoğu zaman farkında olmayız ama 10-15 günden beri sürmekte olan uzamış nezle hali aslında bir akut sinüzittir. Yıllarca tekrarlayan belirtilerle karşılaşıyorsak sinüzitin kronikleşmiş olduğu söylenebilir. Akut ve kronik sinüzitte farklı olmakla birlikte genel olarak; burun tıkanıklığı, burun ve geniz akıntısı, burundan konuşma, koku alma bozuklukları, sık sık nezle grip olma ve bunların kolay kolay geçmeyişi, özellikle çocuklarda daha fazla olmak üzere inatçı öksürükler. Zaman zaman ateş de olur." diye konuştu.
Özellikle yanak sinüslerinin (maksiler sinüsler), konumları nedeniyle üst çene dişleri ile yakın ilişkide olduğuna dikkat çeken Op. Dr. Baykal, "Bu bölgedeki dişlerden bazılarının kökleri yanak sinüsünün içine girmiş olabilir. Aslında bu durum herhangi bir soruna yol açmaz ancak bu dişlerin iltihaplandığı durumlarda veya diş çekimi sonrasında sinüzit gelişebilir. Eğer kökü yanak sinüsünün içinde olan bir diş çekilirse, sinüs boşluğu ile ağız içerisindeki kirli ortam arasında bağlantı olacaktır. ’Oroantral fistül’ olarak adlandırdığımız bu durumda ağızdaki bakteriler sinüs içerisine giderler ve sinüzite yol açarlar. Bu açıklık fark edildiği anda kapatılmalıdır, aksi halde sık tekrarlayan sinüzit atakları olur." ifadelerini kullandı.
Acı kavuna dikkat
Op. Dr. Baykal,"Çocuklar daha sık viral üst solunum yolu infeksiyonlarına yakalandıkları için ve sinüsleri henüz tam olarak kendilerini temizleyemedikleri için daha kolay sinüzite yakalanabilirler. Ayrıca halk arasında geniz eti denilen adenoid varlığı ve bazı anatomik koşullar da sinüzit oluşumuna zemin hazırlayabilir. Ancak çocuk sinüzitlerini tanı koymak, izlemek ve tedavi etmek açısından erişkinlerinkinden farklı olarak ele almak gerekir. Maalesef ülkemizde pek çok konuda olduğu gibi sinüzit tedavisinde de alternatif uygulamalar adı altında yanlış şeyler yapılabiliyor. Mesela halk arasında acı kavun denilen bitkinin suyunun, burna uygulandığında, sinüziti tedavi ettiği iddia ediliyor. Benim hastalarımın arasında da bu bitkiyi kullanan ve uygulama sonrası bol miktarda koyu sıvı aktığını söyleyenler var. Halbuki akan sıvı kesinlikle iltihap değil. Acı kavun burun içindeki tüm dokuları kimyasal olarak yakmaktadır. Uygulama sonrası akan sıvı ise iltihap değil, kimyasal olarak yanmış dokulardır. Burun dokularını yakarak sinüzit tedavi edilemeyeceği gibi, acı kavuna bağlı alerjik şok ve ölüm riski olması bu bitkiyi oldukça tehlikeli yapıyor. Burun ve sinüs hastalıklarıyla yoğun olarak ilgilenen bir hekim olarak bu bitkinin kullanılmasını asla önermiyorum. Yani hastalarımız kaş yaparken göz çıkarma riskiyle de karşı karşıya kalabilirler. İlla ki bitkisel tedavi almak isteyen hastalara ise önerim ekinezya çayı olabilir." dedi.
"Önemli olan tedaviye ara vermemek ve yarım bırakmamaktır"
Sigara içen, alkol kullanan, sürekli kirli havayı soluyan ya da klimatize kapalı ortamlarda çalışan bir kişinin, hijyen ve yaşam koşullarını iyileştirilmediği sürece tek başına tedavinin yeterli olmadığını ifade eden Op. Dr. Baykal, "Sinüzit tedavisinde de ilk seçenek hemen daima antibiyotiktir. Bazen oldukça uzun süre kullanmak gerekir. Dört hafta aralıksız tedavi verdiğim hastalarım var. Ancak bu noktada önemli olan tedaviye ara vermemek ve yarım bırakmamaktır. Aksi takdirde yeterli fayda görülmez. Eğer hastamızın şikayetleri uzun süreli ilaç tedavileri ile geçmiyorsa, baş ağrıları hayatını olumsuz etkilemeye başlamışsa sinüzit ameliyatları tedavide seçenek olarak düşünülmelidir. Bazen sinüzit ile birlikte burun kemik eğriliği ya da burun etlerinin aşırı büyümesinden olabilir, bu durumda kombine bir yaklaşımla aynı anda hem burun hem de sinüs ameliyatı yapılabilir. Günümüzde yeni teknikler tanımlanmış olsa bile sinüslerin burun içine açıldığı kanalların cerrahi olarak endoskop yardımıyla özel aletler ile genişletilmesi oldukça yüz güldürücü sonuçlar verir." şeklinde konuştu.