'15 Temmuz Öncesi Ve Sonrası' Paneli
AK Parti Ankara Milletvekili Ünal:'Hükümetin 2004 yılında MGK kararına uyup, Fetullahçılara karşı bir hareket başlatması intihar olurdu. O hükümet, o gün orada biterdi. CHP, MHP ve diğer partiler de bürokrasinin tarafları da AK Parti'nin üzerinde sevinçle dans ederlerdi'
AK Parti Ankara Milletvekili Aydın Ünal, 'Hükümetin 2004 yılında MGK kararına uyup, Fetullahçılara karşı bir hareket başlatması intihar olurdu. O hükümet, o gün orada biterdi. CHP, MHP ve diğer partiler de bürokrasinin tarafları da AK Parti'nin üzerinde sevinçle dans ederlerdi.' dedi.
Ünal, ODTÜ Mezunları Birliği Vakfı (ODTÜ-MEBİVA) tarafından, Hacı Bayram Veli Camii Konferans Salonu'nda düzenlenen '15 Temmuz Öncesi ve Sonrası' panelinde konuştu.
Aydın Ünal, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimini engellemeye çalışırken, darbeci askerlerin kurşunuyla başından vurulan ve tedavi gördüğü hastanede bugün şehit olan Özcan Özsoy'a Allah'tan rahmet, yakınlarına ve Türk milletine başsağlığı diledi.
Türkiye'de son yıllarda yaşananları anlayabilmek ve doğru tespitler yapabilmek için geçmişte neler yaşandığına dikkat etmek gerektiğini belirten Ünal, panelistlerden Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İlhami Güler'in 'Türkiye'de İslamcılığın içinde bir güç mücadelesi yaşandığı' söylemine katıldığını ifade etti.
Özellikle 1980'li yıllarda Fetullahçılarla Refah Partililer arasında Müslümanların özgür yaşayabilmeleri için iktidarı elde etme yöntemi konusunda derin tartışmalar yaşandığını aktaran Aydın Ünal, 'Refah Partisi tarafı bu işin siyasetle gerçekleşebileceğini söylüyordu. Fetullahçılar da derinden, sessizce giderek, devleti içeriden fethederek bunun gerçekleşebileceğini söylerlerdi. Birbirimize o zaman meşru cemaatler olarak bakardık. İyi ilkeleri, idealleri hedefleri olan meşru cemaatler olarak bakardık. Bunu da 'hayırda yarış' gibi görürdük.' diye konuştu.
Ünal, bu tartışmanın bir diğer boyutunun da Refah Partisi'nin, Milli Görüş Hareketi'nin Fetullahçılara nasıl baktığı konusu olduğunu belirterek, şöyle devam etti:
'Tartışma sadece felsefi ve siyasi boyutta yürümüyordu. Aynı zamanda o kan uyuşmazlığı, birbirini sevmeme, birbirinden hoşlanmama 80'li yıllarda çok net bir şekilde hissediliyordu. Özellikle 28 Şubat ile birlikte 90'larda bu daha da belirginleşti.
Fetullah Gülen 15 Temmuz'dan sonra uluslararası bir gazeteye verdiği röportajda şöyle bir şey anlattı; Tayyip Erdoğan, Fetullah Gülen'e, partinin bölünme aşamasında ziyarete gidiyor, konuşuyorlar, sonra ayrılıyor. Asansörde güya Cumhurbaşkanımız yanındakilere şunu söylemiş; (Önce bunlardan başlayacaksın, önce bunların kafasını keseceksin)'
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın böyle bir şey söyleyip söylemediğini bilmediğini, ancak söylemiş olabileceğini aktaran Aydın Ünal, 'Söylemiş olması çok yüksek ihtimal. Çünkü iki hareketin birbirine bakışını değerlendirdiğiniz zaman, birbirlerini sevmeyen, birbirlerinden hoşlanmayan ve hiçbir şekilde birbirleriyle ittifaka girmeyen iki hareket var ortada. 28 Şubat'ta bu iki hareketin birbiriyle nasıl karşı karşıya geldiğini de hepimiz biliyoruz.' ifadelerini kullandı.
Ünal, AK Parti'nin kurulduğu andan itibaren her ne kadar Fetullahçılarla birlikte yol yürüme safhası olsa da bunun 70, 80, 90'lardaki birbirinden hoşlanmama durumunu ortadan kaldırmadığını ileterek, şunları söyledi:
'2001'den itibaren birlikte bir yol yüründü ama hiçbir zaman birbirlerini sevmediler. Zaman zaman çok ileri gidenler oldu. Bunu dershane tartışmasında da gördüm, 17 Aralık'tan sonra da gördüm. Bugün birçok şey ortaya çıkıyor. Pensilvanya'ya gidip ziyaret eden siyasetçiler var, çok abartılı şekilde övgüler yağdıranlar var. Ama ben Cumhurbaşkanımızın özellikle bu örgüte karşı her zaman mesafeli olduğunu, hiçbir zaman abartıya kaçmadığını çok iyi biliyorum.'
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ı tutuklama teşebbüsünden 6 ay sonra yapılan Türkçe Olimpiyatları'ndaki konuşmasında FETÖ elebaşına, 'Gel artık, bitsin bu hasret' diye bir çağrı yaptığını anımsatan Aydın Ünal, şöyle dedi:
'Siz MİT Müsteşarı'nı tam Başbakan ameliyata girecekken, narkozlu bir haldeyken tutuklamaya kalkacaksınız. Adeta bir darbe girişiminde bulunacaksınız. Bundan 6 ay sonra Başbakan çıkacak 'Gel artık, bitsin bu hasret' çağrısı yapacak ve bu çağrı da bir taktik olarak görülmeyecek. Bu anlaşılır bir durum değil. Başbakan'ın bu çağrıyla Fetullah Gülen'i ciddi bir şekilde köşeye sıkıştırdığı yorumları da yapılmıştı.'
- 'Bu zorunlu bir birliktelikti'
Ünal, AK Parti'nin FETÖ ile geçmişte zorunlu bir beraberlik durumunda kaldığının altını çizerek, 2000'li yılların başında, askeri vesayetin çok güçlü olduğu bir dönemde ayakta kalmaya çalışan, üzerine bir takım darbe senaryolarının yazıldığı bir hükümet olduğunu hatırlattı.
AK Parti'nin 2011'e kadar 'güle oynaya' gelmediğini vurgulayan Aydın Ünal, 'Böyle bir hükümetin 2004 yılında MGK kararına uyup, Fetullahçılara karşı bir hareket başlatması intihar olurdu. O hükümet, o gün orada biterdi. CHP, MHP ve diğer partiler de bürokrasinin tarafları da AK Parti'nin üzerinde sevinçle dans ederlerdi. Bu bir zorunlu birliktelikti.' şeklinde konuştu.
Ünal, 'AK Parti'nin FETÖ tarafından kandırıldığı' iddiaları için 'Kandırıldığımızı düşünmüyorum' değerlendirmesinde bulunarak, 'Bu örgütün ne olduğunu biliyorduk. Recep Tayyip Erdoğan'ın bu örgütün ne olduğunu çok iyi bildiğini düşünüyorum. O anlamda bir kandırılma yok. Bunların CIA ile ABD ile bağlantısını, Türkiye ile olan zayıf irtibatlarını Recep Tayyip Erdoğan da biliyordu diye tahmin ediyorum. Ama başka bir kandırma vardı.' ifadelerini kullandı.
Moderatörlüğünü araştırmacı yazar Süleyman Arslantaş'ın yaptığı panele, Aydın Ünal ile Prof. Dr. İlhami Güler'in yanı sıra AK Parti Düzce Milletvekili İbrahim Korkmaz, gazeteci yazar Ceren Kenar ile yazar Kürşat Atalar da konuşmacı olarak katıldı.
Kaynak: AA
Ünal, ODTÜ Mezunları Birliği Vakfı (ODTÜ-MEBİVA) tarafından, Hacı Bayram Veli Camii Konferans Salonu'nda düzenlenen '15 Temmuz Öncesi ve Sonrası' panelinde konuştu.
Aydın Ünal, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimini engellemeye çalışırken, darbeci askerlerin kurşunuyla başından vurulan ve tedavi gördüğü hastanede bugün şehit olan Özcan Özsoy'a Allah'tan rahmet, yakınlarına ve Türk milletine başsağlığı diledi.
Türkiye'de son yıllarda yaşananları anlayabilmek ve doğru tespitler yapabilmek için geçmişte neler yaşandığına dikkat etmek gerektiğini belirten Ünal, panelistlerden Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İlhami Güler'in 'Türkiye'de İslamcılığın içinde bir güç mücadelesi yaşandığı' söylemine katıldığını ifade etti.
Özellikle 1980'li yıllarda Fetullahçılarla Refah Partililer arasında Müslümanların özgür yaşayabilmeleri için iktidarı elde etme yöntemi konusunda derin tartışmalar yaşandığını aktaran Aydın Ünal, 'Refah Partisi tarafı bu işin siyasetle gerçekleşebileceğini söylüyordu. Fetullahçılar da derinden, sessizce giderek, devleti içeriden fethederek bunun gerçekleşebileceğini söylerlerdi. Birbirimize o zaman meşru cemaatler olarak bakardık. İyi ilkeleri, idealleri hedefleri olan meşru cemaatler olarak bakardık. Bunu da 'hayırda yarış' gibi görürdük.' diye konuştu.
Ünal, bu tartışmanın bir diğer boyutunun da Refah Partisi'nin, Milli Görüş Hareketi'nin Fetullahçılara nasıl baktığı konusu olduğunu belirterek, şöyle devam etti:
'Tartışma sadece felsefi ve siyasi boyutta yürümüyordu. Aynı zamanda o kan uyuşmazlığı, birbirini sevmeme, birbirinden hoşlanmama 80'li yıllarda çok net bir şekilde hissediliyordu. Özellikle 28 Şubat ile birlikte 90'larda bu daha da belirginleşti.
Fetullah Gülen 15 Temmuz'dan sonra uluslararası bir gazeteye verdiği röportajda şöyle bir şey anlattı; Tayyip Erdoğan, Fetullah Gülen'e, partinin bölünme aşamasında ziyarete gidiyor, konuşuyorlar, sonra ayrılıyor. Asansörde güya Cumhurbaşkanımız yanındakilere şunu söylemiş; (Önce bunlardan başlayacaksın, önce bunların kafasını keseceksin)'
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın böyle bir şey söyleyip söylemediğini bilmediğini, ancak söylemiş olabileceğini aktaran Aydın Ünal, 'Söylemiş olması çok yüksek ihtimal. Çünkü iki hareketin birbirine bakışını değerlendirdiğiniz zaman, birbirlerini sevmeyen, birbirlerinden hoşlanmayan ve hiçbir şekilde birbirleriyle ittifaka girmeyen iki hareket var ortada. 28 Şubat'ta bu iki hareketin birbiriyle nasıl karşı karşıya geldiğini de hepimiz biliyoruz.' ifadelerini kullandı.
Ünal, AK Parti'nin kurulduğu andan itibaren her ne kadar Fetullahçılarla birlikte yol yürüme safhası olsa da bunun 70, 80, 90'lardaki birbirinden hoşlanmama durumunu ortadan kaldırmadığını ileterek, şunları söyledi:
'2001'den itibaren birlikte bir yol yüründü ama hiçbir zaman birbirlerini sevmediler. Zaman zaman çok ileri gidenler oldu. Bunu dershane tartışmasında da gördüm, 17 Aralık'tan sonra da gördüm. Bugün birçok şey ortaya çıkıyor. Pensilvanya'ya gidip ziyaret eden siyasetçiler var, çok abartılı şekilde övgüler yağdıranlar var. Ama ben Cumhurbaşkanımızın özellikle bu örgüte karşı her zaman mesafeli olduğunu, hiçbir zaman abartıya kaçmadığını çok iyi biliyorum.'
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ı tutuklama teşebbüsünden 6 ay sonra yapılan Türkçe Olimpiyatları'ndaki konuşmasında FETÖ elebaşına, 'Gel artık, bitsin bu hasret' diye bir çağrı yaptığını anımsatan Aydın Ünal, şöyle dedi:
'Siz MİT Müsteşarı'nı tam Başbakan ameliyata girecekken, narkozlu bir haldeyken tutuklamaya kalkacaksınız. Adeta bir darbe girişiminde bulunacaksınız. Bundan 6 ay sonra Başbakan çıkacak 'Gel artık, bitsin bu hasret' çağrısı yapacak ve bu çağrı da bir taktik olarak görülmeyecek. Bu anlaşılır bir durum değil. Başbakan'ın bu çağrıyla Fetullah Gülen'i ciddi bir şekilde köşeye sıkıştırdığı yorumları da yapılmıştı.'
- 'Bu zorunlu bir birliktelikti'
Ünal, AK Parti'nin FETÖ ile geçmişte zorunlu bir beraberlik durumunda kaldığının altını çizerek, 2000'li yılların başında, askeri vesayetin çok güçlü olduğu bir dönemde ayakta kalmaya çalışan, üzerine bir takım darbe senaryolarının yazıldığı bir hükümet olduğunu hatırlattı.
AK Parti'nin 2011'e kadar 'güle oynaya' gelmediğini vurgulayan Aydın Ünal, 'Böyle bir hükümetin 2004 yılında MGK kararına uyup, Fetullahçılara karşı bir hareket başlatması intihar olurdu. O hükümet, o gün orada biterdi. CHP, MHP ve diğer partiler de bürokrasinin tarafları da AK Parti'nin üzerinde sevinçle dans ederlerdi. Bu bir zorunlu birliktelikti.' şeklinde konuştu.
Ünal, 'AK Parti'nin FETÖ tarafından kandırıldığı' iddiaları için 'Kandırıldığımızı düşünmüyorum' değerlendirmesinde bulunarak, 'Bu örgütün ne olduğunu biliyorduk. Recep Tayyip Erdoğan'ın bu örgütün ne olduğunu çok iyi bildiğini düşünüyorum. O anlamda bir kandırılma yok. Bunların CIA ile ABD ile bağlantısını, Türkiye ile olan zayıf irtibatlarını Recep Tayyip Erdoğan da biliyordu diye tahmin ediyorum. Ama başka bir kandırma vardı.' ifadelerini kullandı.
Moderatörlüğünü araştırmacı yazar Süleyman Arslantaş'ın yaptığı panele, Aydın Ünal ile Prof. Dr. İlhami Güler'in yanı sıra AK Parti Düzce Milletvekili İbrahim Korkmaz, gazeteci yazar Ceren Kenar ile yazar Kürşat Atalar da konuşmacı olarak katıldı.