66. Frankfurt Kitap Fuarı
Fuarda, 'Darbenin Panzehiri Kültürdür' söyleşisi yapıldı.
66. Frankfurt Kitap Fuarı'nda Türkiye ulusal standında 'Darbenin Panzehiri Kültürdür' söyleşisi yapıldı.
Söyleşide konuşan yazar Süleyman Seyfi Öğün, dünya tarihinde yaşanan önemli hadiselerin sembolleri haline gelen birçok fotoğraf bulunduğunu belirterek, 15 Temmuz'da Türkiye'de çok dramatik bir olay yaşadığını anlattı.
O akşam yüzbinlerce insanın sokağa çıkarak, asker kılığına girmiş birtakım unsurları durdurmak için canını ortaya koyduğunu dile getiren Öğün, 'Bu belki yedi sekiz saatlik hikayeydi ama içinde binlerce hikaye vardı. Biz fotoğraflarla, videolarla bunu her gün yeniden bir başka tarafıyla görüyoruz.' dedi.
Tankların önünde duran, darbecilere karşı çıkanların Türkiye sokaklarında her gün rastlanan sıradan insanlar olduğunu aktaran Öğün, konuşmasını şöyle sürdürdü:
'İşin ilginç tarafı bu fotoğraflar dünyada çok fazla yankı uyandırmadı. Mesele de burada başlıyor. Galiba biz biraz tarihe, yaşadığımız hayata, toplumsal çehremize seçmeci yakınlıklar üzerinden bakıyoruz. Bazı şeyleri seçiyor, bazılarını seçmiyoruz. Burada da şöyle bir problem ortaya çıkıyor; 15 Temmuz dünyada anlaşılmak isteniyor mu? Çünkü bir fotoğrafın etkisini gösterebilmesi ancak o fotoğrafa ilginin niyetiyle anlaşılabilir. Niyetler çok önemli. Buraya baktığımız zaman çok çarpıcı bir şey görüyoruz. Galiba pek anlamak istemediler. Anlamak istemediler çünkü anlamak çok zahmetli bir iş olabilir.'
Öğün, Nietzsche'nin 'Bazı şeylere inanmak hayatı kolaylaştırıyor. Hele hele anlamayı kör bir yargıya oturttuğunuz zaman işiniz daha kolay bir hale geliyor. Bir şeyi kör bir yargıya saplamak onu anlamamak isteğidir.' sözünü hatırlatarak, bu sözü Almanya'da söylüyor olmanın kendisine ilginç geldiğini kaydetti.
Dünyanın birçok ülkesinde Türkiye'ye karşı bir ön yargı olduğunu savunan Öğün, şu değerlendirmeyi yaptı:
'15 Temmuz'da halihazırda darbe girişimi, genel olarak Türkiye'deki siyasal tablo, trendler, gelişmeler dünyada özel olarak bir yargının konusu. Türkiye hakkında genel bakış şu; 'Türkiye'de demokrasi kilitlenmiş vaziyette, özgürlükler sınırlandırılıyor, Türkiye'nin totaliter ve otoriter bir lideri var, gücünü arttırmak için civataları sıkıyor.' Ne kadar anlayarak bu yargı ileri sürülüyor? Yargılar bu kadar köşeli hale geldiği zaman anlamayla ilgili de problem ortaya çıkıyor. Beni biraz da sarsan tarafı bu işin, bunun Almanya'da da böyle olması. Alman sağı, solu bu konuda ittifak etmiş vaziyette. İngiltere ve Fransa'da da aynı tablo görülüyor. Siyasal hayatın bütün bölünmelerinin ittifak ettiği şey; Türkiye'nin manzarası. Niye Almanya benim için kritik, çünkü Almanya'nın felsefi derinliği, epistomoloji tarihi, bilgi kuramsal tarihi çok ilginç bir noktadan hareket ediyordu. Objektif olmak, bir şeyi belli bir mesafeden anlamak değil, içinden anlamak iddiasındaydı.'
- 'AK Parti, Türkiye için bir milat'
AK Parti Mardin Milletvekili, gazeteci-yazar Orhan Miroğlu da 15 Temmuz hadisesini anlamak için Türkiye'nin siyasi haritasını bilmek gerektiğini söyleyerek, AK Parti'nin siyasi yaşama girmesini Türkiye için bir milat olarak değerlendirdi.
Miroğlu, 15 Temmuz'un birçok fotoğrafı olduğuna vurgu yaparak, şunları dile getirdi:
'Ben bir parlamenterim, o gece parlamento binasının korunması gerektiğine dair bir fikir arkadaşlarımız arasında tedavüle girince, evde bir muhasebe yaptık. Biz dört kişilik bir aileyiz, evde engelli bir oğlum ve bir kızım var. Kızım İstanbul'da çalışıyor ama o gece bizi ziyarete gelmişti. Meclis'e gideceğimi söyledim, kızım 'Ben de geleceğim.' dedi, anneleri de gelmek istedi, oğlumu yalnız bırakamazdık, eşimin evde kalması konusunda mutabakata vardık.'
Önce Başbakan Binali Yıldırım, ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın halkı sokağa çağırdığını hatırlatan Miroğlu, 'Ben doğrusunu isterseniz, Sayın Erdoğan'ın bizi o gece hiç yalnız bırakmayacağını, bana ve belki milyonlarca insana güç verecek eminlikte bir insan olduğunu biliyordum.' dedi.
Miroğlu, kızıyla birlikte Meclis'in Dikmen kapısına vardıklarında içeri giremedikleri için Genel Kurula yöneldiklerini paylaşarak, 'Meclis sıralarına oturduk, medyaya demeçler verdik, bütün gruplar konuşma yaptı. Bekir Bozdağ konuşurken Meclis'e ilk bomba düştü, bariz hissettik. Bir toz bulutu kalktı ama Meclis'ten ayrılmadık, direnişin devam edeceğine dair medyaya açıklamalarımızı yapmayı sürdürdük.' şeklinde konuştu.
Darbe girişiminin ertesi günü, Türkiye'nin tarihi bir gecenin şafağına, demokrasi ve özgürlükler, bir ülkenin bağımsızlığı adına kazanılmış bir sabaha uyandığını vurgulayan Miroğlu, tekrarının yaşanmamasını diledi.
66. Frankfurt Kitap Fuarı, 23 Ekim'de sona erecek.
Kaynak: AA
Söyleşide konuşan yazar Süleyman Seyfi Öğün, dünya tarihinde yaşanan önemli hadiselerin sembolleri haline gelen birçok fotoğraf bulunduğunu belirterek, 15 Temmuz'da Türkiye'de çok dramatik bir olay yaşadığını anlattı.
O akşam yüzbinlerce insanın sokağa çıkarak, asker kılığına girmiş birtakım unsurları durdurmak için canını ortaya koyduğunu dile getiren Öğün, 'Bu belki yedi sekiz saatlik hikayeydi ama içinde binlerce hikaye vardı. Biz fotoğraflarla, videolarla bunu her gün yeniden bir başka tarafıyla görüyoruz.' dedi.
Tankların önünde duran, darbecilere karşı çıkanların Türkiye sokaklarında her gün rastlanan sıradan insanlar olduğunu aktaran Öğün, konuşmasını şöyle sürdürdü:
'İşin ilginç tarafı bu fotoğraflar dünyada çok fazla yankı uyandırmadı. Mesele de burada başlıyor. Galiba biz biraz tarihe, yaşadığımız hayata, toplumsal çehremize seçmeci yakınlıklar üzerinden bakıyoruz. Bazı şeyleri seçiyor, bazılarını seçmiyoruz. Burada da şöyle bir problem ortaya çıkıyor; 15 Temmuz dünyada anlaşılmak isteniyor mu? Çünkü bir fotoğrafın etkisini gösterebilmesi ancak o fotoğrafa ilginin niyetiyle anlaşılabilir. Niyetler çok önemli. Buraya baktığımız zaman çok çarpıcı bir şey görüyoruz. Galiba pek anlamak istemediler. Anlamak istemediler çünkü anlamak çok zahmetli bir iş olabilir.'
Öğün, Nietzsche'nin 'Bazı şeylere inanmak hayatı kolaylaştırıyor. Hele hele anlamayı kör bir yargıya oturttuğunuz zaman işiniz daha kolay bir hale geliyor. Bir şeyi kör bir yargıya saplamak onu anlamamak isteğidir.' sözünü hatırlatarak, bu sözü Almanya'da söylüyor olmanın kendisine ilginç geldiğini kaydetti.
Dünyanın birçok ülkesinde Türkiye'ye karşı bir ön yargı olduğunu savunan Öğün, şu değerlendirmeyi yaptı:
'15 Temmuz'da halihazırda darbe girişimi, genel olarak Türkiye'deki siyasal tablo, trendler, gelişmeler dünyada özel olarak bir yargının konusu. Türkiye hakkında genel bakış şu; 'Türkiye'de demokrasi kilitlenmiş vaziyette, özgürlükler sınırlandırılıyor, Türkiye'nin totaliter ve otoriter bir lideri var, gücünü arttırmak için civataları sıkıyor.' Ne kadar anlayarak bu yargı ileri sürülüyor? Yargılar bu kadar köşeli hale geldiği zaman anlamayla ilgili de problem ortaya çıkıyor. Beni biraz da sarsan tarafı bu işin, bunun Almanya'da da böyle olması. Alman sağı, solu bu konuda ittifak etmiş vaziyette. İngiltere ve Fransa'da da aynı tablo görülüyor. Siyasal hayatın bütün bölünmelerinin ittifak ettiği şey; Türkiye'nin manzarası. Niye Almanya benim için kritik, çünkü Almanya'nın felsefi derinliği, epistomoloji tarihi, bilgi kuramsal tarihi çok ilginç bir noktadan hareket ediyordu. Objektif olmak, bir şeyi belli bir mesafeden anlamak değil, içinden anlamak iddiasındaydı.'
- 'AK Parti, Türkiye için bir milat'
AK Parti Mardin Milletvekili, gazeteci-yazar Orhan Miroğlu da 15 Temmuz hadisesini anlamak için Türkiye'nin siyasi haritasını bilmek gerektiğini söyleyerek, AK Parti'nin siyasi yaşama girmesini Türkiye için bir milat olarak değerlendirdi.
Miroğlu, 15 Temmuz'un birçok fotoğrafı olduğuna vurgu yaparak, şunları dile getirdi:
'Ben bir parlamenterim, o gece parlamento binasının korunması gerektiğine dair bir fikir arkadaşlarımız arasında tedavüle girince, evde bir muhasebe yaptık. Biz dört kişilik bir aileyiz, evde engelli bir oğlum ve bir kızım var. Kızım İstanbul'da çalışıyor ama o gece bizi ziyarete gelmişti. Meclis'e gideceğimi söyledim, kızım 'Ben de geleceğim.' dedi, anneleri de gelmek istedi, oğlumu yalnız bırakamazdık, eşimin evde kalması konusunda mutabakata vardık.'
Önce Başbakan Binali Yıldırım, ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın halkı sokağa çağırdığını hatırlatan Miroğlu, 'Ben doğrusunu isterseniz, Sayın Erdoğan'ın bizi o gece hiç yalnız bırakmayacağını, bana ve belki milyonlarca insana güç verecek eminlikte bir insan olduğunu biliyordum.' dedi.
Miroğlu, kızıyla birlikte Meclis'in Dikmen kapısına vardıklarında içeri giremedikleri için Genel Kurula yöneldiklerini paylaşarak, 'Meclis sıralarına oturduk, medyaya demeçler verdik, bütün gruplar konuşma yaptı. Bekir Bozdağ konuşurken Meclis'e ilk bomba düştü, bariz hissettik. Bir toz bulutu kalktı ama Meclis'ten ayrılmadık, direnişin devam edeceğine dair medyaya açıklamalarımızı yapmayı sürdürdük.' şeklinde konuştu.
Darbe girişiminin ertesi günü, Türkiye'nin tarihi bir gecenin şafağına, demokrasi ve özgürlükler, bir ülkenin bağımsızlığı adına kazanılmış bir sabaha uyandığını vurgulayan Miroğlu, tekrarının yaşanmamasını diledi.
66. Frankfurt Kitap Fuarı, 23 Ekim'de sona erecek.