Çanakkale'de Baro Başkanları Toplantısı

Çanakkale'nin Bozcaada ilçesinde, 21 baro başkanının katılımıyla gerçekleştirilen toplantının sonuç bildirgesinde, terörle hukuk sınırları içinde mücadeleden taviz verilmemesi istendi.

Bildirgede, Ege, Marmara ve diğer bölgelerden gelen baro başkanlarının, Türkiye'nin içinden geçtiği kritik günlerde, gerek Avukatlık Kanunu'nun ilgili maddesi gerekse temel yurttaşlık görevi ve topluma karşı sorumluluğun gereği, milli mücadelenin ön sözünü oluşturan bir büyük destanın 100'üncü yılında, destanın yazıldığı Çanakkale'de bazı hususların kamuoyuyla paylaşılmasını gerekli gördüğü belirtildi.

Türkiye'nin çok sıkıntılı günlerden geçtiğini, hızla kardeş kavgası, bölünme, parçalanma ve kaosa sürüklendiği, emperyalist bir planlama içerisinde anayasal sisteme, üniter devlete, ülkenin bölünmez bütünlüğüne karşı "sözde özerklik" ilanlarıyla fiili, eylemli bir kalkışma ve ayaklanmanın söz konusu olduğu ifade edilen bildirgede, şu değerlendirmelerde bulunuldu:

"Anayasaya bağlı kalacağına, hukukun üstünlüğünü gözeteceğine ant içmiş olan Cumhurbaşkanı, anayasadan kaynaklanmayan yetkileri kullandığını, rejimin fiili olarak değiştirildiğini açıkça ikrar etmiştir. Oysa anayasaya göre hiç kimse anayasadan kaynaklanmayan bir yetkiyi kullanamaz. Her ne kadar cumhurbaşkanının seçilme usulü değişmişse de yetkilerinde yasal bir değişiklik olmamıştır. Bu durumda hukuki bir değişiklik olmadığı halde, fiili olarak anayasanın değiştirildiği anayasal sistemin uygulanmayacağı itiraf edilmiştir. Bu ciddi bir hukuksuzluktur. Meclis, cumhuriyetin savcıları ve yargı bunun gereğini yapmalıdır."

Bildirgede, yurttaşların hak ve özgürlüklerinin güvencesi, koruyucusu ve kollayıcısı avukatların pek çok sorununun bulunduğu, bunların esasen avukatların kişisel sorunu olmaktan çok hukuk güvenliği bakımından yurttaşların sorunları olduğuna işaret edildi.

Devletin ve milletin varlığının, cumhuriyetin büyük bir tehdit altında olduğu, hukukun askıya alındığı bir ortamda avukatlık mesleğine ilişkin sorunların çözümünün mümkün görülmediği vurgulanan bildirgede, şunlar kaydedildi:

"Gerçekten hukukun ve hukuk devletinin, anayasanın fiilen ortadan kaldırıldığı bir ortamda avukatların da görevlerini etkin biçimde yapmaları olanaksız hale gelmiştir. Bu nedenlerle bu aşamada öncelikle terörle kararlılıkla, ancak devlet olmanın sorumluluğu ve hukuk sınırları içinde kalınarak mücadele edilmeli, bu mücadeleden taviz verilmemelidir. Emperyalizmin dayattığı terör ve bölünmeye karşı tarihi gerçeklerden ders çıkararak etkin tavır sergilenmelidir. Yurttaşlar arasında etnik, mezhepsel, bölgesel hiçbir ayrım gözetilmeksizin herkes için daha fazla demokrasi ve özgürlük talep edilmelidir. Yaşanarak görülmektedir ki hukuk güvenliği herkes için bir gerekliliktir. Hiçbir gücün yargıya egemen olmasına izin verilmemelidir. Ülkeyi yönetenlerin anayasaya, hukuka, yargı denetimine, ülkenin bölünmez bütünlüğüne bağlı olarak hareket etmesi bir zorunluluktur. Bu nedenle hızla hukuk devletinin temeli olan kuvvetler ayrılığına, yargı bağımsızlığına ve hukukun üstünlüğüne geri dönülmelidir. Bununla birlikte avukatların yargının kurucu unsuru ve hak arama özgürlüğünün güvencesi olduğu göz ardı edilmemelidir. Bir zamanların hukuk tanımaz, bazı 'kudretli' savcılarının ülkeyi kaçarak terk etmesi, özellikle elinde bulundurduğu yargısal yetkilerini başka güç odakları adına farklı amaçlarla kötüye kullanan tüm hakim ve savcılar için bir ders olmalıdır."

- "Siyaset arenasında seviye ve üslup muhafaza edilmeli"

Bildirgede, üniter devletten, misak-ı milli ile belirlenen sınırlardan, anayasanın değiştirilemez ilk dört maddesi ile anayasal sistem ve ilkelerden, hukuk devleti ve demokratik rejimden, ülkenin bir karış toprağından hiçbir şekilde vazgeçilemeyeceği ve taviz verilemeyeceği belirtildi.

Türkiye'yi kanlı bir boğazlaşmaya götürecek birtakım provokasyonlara karşı uyanık olunması gerektiği, etnik veya mezhepsel ayrımların reddedilmesi, kardeşlik ve birlikten uzaklaşılmaması, milli birlik ve beraberliğe, hukukun üstünlüğüne sımsıkı sarılınması, emperyalizme karşı bütün olunması istenen bildirgede, "Siyaset arenasında belirli bir seviye ve üslup muhafaza edilmeli, ülkenin ve ulusun çıkarları, cumhuriyet değerleri ortak payda ve yol gösterici olmalıdır" ifadesi kullanıldı.

Bildirgeye, Adana Barosu Başkanı Mengücek Gazi Çıtırık, Ankara Barosu Başkanı Hakan Canduran, Aydın Barosu Başkanı Gökhan Bozkurt, Balıkesir Barosu Başkanı Yaşar Meyvacı, Bilecik Barosu Başkanı Halime Aynur, Bolu Barosu Başkanı Ferit Atalay, Bursa Barosu Başkanı Ekrem Demiröz, Çanakkale Barosu Başkanı Bülent Şarlan, Edirne Barosu Başkanı Atalay Tutal, Isparta Barosu Başkanı Gökmen Gökmenoğlu, İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal, İzmir Barosu Başkanı Aydın Özcan, Kırklareli Barosu Başkanı Harun Saygılı, Kocaeli Barosu Başkanı Sertif Gökçe, Manisa Barosu Başkanı Ali Arslan, İçel Barosu Başkanı Alpay Antmen, Muğla Barosu Başkanı Cumhur Uzun, Uşak Barosu Başkanı Baki Kantar, Sakarya Barosu Başkan Vekili Yeliz Aydın İpek, Tekirdağ Barosu Başkanı Huriye Altay Erol ile Yalova Barosu Başkanı Hakan Gergeroğlu imza attı.

Kaynak: AA