'Türkiye'nin Füze Projesi Stratejik Bir Karar'

Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) Güvenlik Araştırmacısı Merve Seren, "Türk-Uzun Menzilli Bölge Hava ve Füze Savunma Sistemi" (T-LORAMIDS) projesinin, Türkiye'nin Batı'daki müttefiklerine sadakatini kanıtlaması gereken bir mesele değil, stratejik bir karar olduğu ifade etti.

SETA Güvenlik Araştırmacısı Seren, "Türkiye'nin Füze Savunma Sistemi: İhale Süreci, Temel Dinamikler ve Aktörler" başlıklı raporda, Türkiye'nin savunma sanayisini modernize etme ve millileştirme politikasının önemli bir parçasını oluşturan T-LORAMIDS projesini ve ihale sürecini ele aldı.

NATO'nun Füze Kalkanı Projesi'nde kilit bir rol üstlenen Türkiye'nin halihazırda kendisine ait "sistemik, yoğun teknoloji ürünü olan entegre bir ulusal füze savunma sistemi" olmadığına işaret eden Seren, ülkenin 2002 yılı itibarıyla bu sistemi kurma yolunda güçlü bir irade ortaya koyduğunu belirtti.

Seren, Türkiye'nin, bu iradesini hayata geçireceği T-LORAMIDS projesi sürecinde, NATO ile sürdürdüğü stratejik iş birliğinin yüklediği sorumluluk ile kendi ulusal çıkarlarına dayanan tercih ve ihtiyaçları arasında bir denge kurma arayışında olduğunu ifade etti.

Bu projede teknik şartnamede yer alan hususların yanı sıra ortak üretim, teknoloji transferi, yerli katkı payı, teslim süresi ve fiyat avantajının Türkiye açısından hassasiyet arz eden ve tercihinde belirleyici kriterler olduğuna dikkati çeken Seren, yurt içi savunma sanayisini yerli teşebbüsleri geliştirmek ve güçlendirmek suretiyle millileştirmek isteyen Türkiye'nin projede özellikle Roketsan, Aselsan ve Ayesaş'a iş payı verilmesini öncelediğini aktardı.

- "Türkiye gayet şeffaf, net ve ilkeli bir duruş sergiledi"

"Yurt Dışı Hazır Alım" yöntemiyle çıkılan T-LORAMIDS projesi ihalesine ABD, Rusya, Çin firmaları ile İtalya-Fransa ortaklığına ait bir firmanın başvurduğunu anlatan Seren, şunları kaydetti:

"2012 yılında, teknik puantaj sıralaması ortaya çıktı ve Çin firması birinci sırada yer aldı. Türkiye, teknik sıralamaya rağmen NATO ve Batılı müttefikleriyle olan ilişkilerini göz önünde bulundurarak, ihaleye katılan taraflara yeni teklifler sunma opsiyonunu açık tuttu ve bu çağrıya cevaben de yeni teklifler geldi. Böylece ihale sürecinde Türkiye, bir taraftan konunun muhtemel siyasi sonuçlarını gözlemlerken, diğer taraftan da özellikle teknik ve mali boyutta pazarlık yapma avantajını elinde tutacak şekilde nihai kararını erteledi."

Seren, kararın ertelenmesinin spekülatif değerlendirmelere neden olduğunu ve füze ihalesinin Çin'e verildiği iddialarıyla yerli ve yabancı basında Türkiye'nin Batı ile olan ilişkilerini ve NATO üyeliğini sorgulayan yorumlar yapıldığını belirterek, üretilen birtakım art niyetli ve yanıltıcı argümanlara karşı Türkiye'nin kendi tezlerini yeterince savunamadığını dile getirdi.

Devletlerin alışılmış uygulamalarında böylesine kritik bir füze savunma sistemi projesi için ihaleye çıkmadıklarını, bu tür alımların genellikle devlet liderlerinin karşılıklı el sıkıştıkları stratejik pazarlıklarla gerçekleştiğini aktaran Seren, bu açıdan bakıldığında Türkiye'nin gayet şeffaf, net ve ilkeli bir duruş sergilediğini ifade etti.

- "Türkiye ulusal çıkarlarını her şeye öncelemeli"

Türkiye'nin uzun menzilde ve alçak, orta ve yüksek irtifada gelebilecek bir hava tehdidine karşı kendisine ait bir radar sistemi ve imha kapasitesine sahip olmasının kritik önem arz ettiğini vurgulayan Seren, "Ankara'nın ihaleye çıktığı bu yeni füze savunma sistemi de tespit, tehdit algılaması ve imha işlemlerinin her birini yapma kapasitesini haiz olacaktır. Dahası bu sistemin Çin'den satın alınması halinde dahi Türkiye, her halükarda NATO'nun sunduğu imkanlardan istifadeye devam edecektir" ifadelerini kullandı.

Merve Seren, "Türkiye, hava savunma sistemleri konusunda NATO'ya bağımlılığını azaltmak için atacağı her adımda, 'İttifak tarafından olumsuz karşılanma ihtimali' ile 'ülkenin ulusal çıkarlarını koruyup idame ettirebileceği stratejik bir karar alma mecburiyeti' arasında, kendisini baskı altında hissettirilmeye çalışılıyor. Oysaki füze ihalesi, Türkiye'nin Batı'daki müttefiklerine sadakatini kanıtlaması gereken bir mesele değil, tüm boyutlarıyla analize tabi tuttuktan sonra vereceği stratejik bir karardır" değerlendirmesinde bulundu.

Türkiye'nin hem alternatiflere yönelebilme hem de inisiyatif alabilme konusunda artık geçmişe kıyasla daha fazla özgüven ve potansiyele sahip bir ülke olduğunu belirten Seren, şu yorumu yaptı:

"Uluslararası güvenlik ortamında cereyan eden gelişmelerin doğurduğu ihtiyaçlara uygun olarak, Türkiye'nin hava savunma sisteminin altyapı ve performans kapasitesi sorunlarını çözümlemek için teknolojik sınırlılıklarından kurtulmak istemesi fazlasıyla rasyoneldir. Bu rasyonalite, Türkiye'nin füze ihalesinde karar aşamasında yönlendirmeye ve ikna etmeye çalışan birtakım siyasi argümanların yarattığı kaygılara yenik düşmemesini; teknik, ticari ve stratejik anlamdaki ulusal çıkarlarını her şeye öncelemesini ve korumasını gerektirmektedir."

Seren, Türkiye'nin bütün bu çabalarının en doğal hakkı olan milli savunma yeteneklerini güçlendirme gayesinin bir parçası olmasının ötesinde yorumlanmaması gerektiğini belirterek, Türkiye ile spesifik sorunları bulunan bazı ülkelerin sürece NATO üzerinden birtakım argümanlar geliştirerek müdahil olma arzularının "kabul edilemez" olduğunu kaydetti.

Kaynak: AA