Başbakan Davutoğlu, Gençlere Vasiyetini Açıkladı
Başbakan Ahmet Davutoğlu, İstanbul’da gençlerle buluştu. Davutoğlu gençlere seslenerek, “Vasiyet olarak söyleyeyim, eğer yurtdışına giderseniz orada bir tek şehit varsa gidin o şehidimiz huzurunda durun, Fatiha okuyun ve tevekkül edin" dedi.
Başbakan Davutoğlu, Haliç Kongre Merkezi’nde gençlerle bir araya geldi. Toplantıya Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Volkan Bozkır, TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı ve İstanbul Milletvekili Burhan Kuzu ve AK Parti İstanbul İl Başkanı Selim Temurci ile çok sayıda genç katıldı.
Gençlere seslenen Davutoğlu, “Bu yüzyılın nasıl geçtiğini doğru okumamız lazım ki gelecek yüzyılları kurabilelim. Tarihin derinliğine doğru yayı ne kadar gerersek, geleceğe doğru oku o kadar hızlı fırlatabiliriz. Osmanlı’dan aldığımız hızla 22., 23. yüzyıla gitmek lazım, o yüzyıllara hazırlanmak lazım. Bizim kadim coğrafyamıza doğru keşfettiğimiz her yeni alan önümüzde yeni ufuklar açıyor. Bizlerin dedeleri 1910’lu yıllarda bir imparatorluğun, cihan devletinin ve milletin onurunu korumak için 7 cephede, 10 cephede yedi düvele karşı savaştı. Onların tek idealleri vardı kendisinden sonra gelecek nesillere özgür bir ülke bırakabilmek. 15’liler nesli sizden çok daha gençti. Her yerde savaştılar. Şuan birçoğu vatan toprakları dışında kalmış birçok yerde savaştılar. Vasiyet olarak söyleyeyim eğer yurt dışına giderseniz orada bir tek şehidimizi varsa gidin o şehidimiz huzurunda durun, Fatiha okuyun ve tevekkül edin” diye konuştu.
“Tarih idraki olmadan, gelecek idraki olmaz” diyen Başbakan Davutoğlu, “Şimdi biz özgür bir ülkede cumhuriyetin çocukları olarak eğer bugün cumhuriyetin 100. yılına yürüyorsak Osmanlı’nın son neslinin verdiği büyük o fedakarlıklar üzerinde bunu yapıyoruz. Tarih idraki olmadan, gelecek idraki olmaz. Şimdiye Osmanlı’ya savaş açanların, Osmanlıca’yı yabancı dil gibi görenlerin, Selçuklu’yu anlamayanların ‘cumhuriyeti inşa edeceğiz’ fikrini öne sürmeleri, temelsiz bir çatı inşa etmek gibidir. Biz tarihi süreklilik içerisinde Selçuklu’nun, Osmanlı’nın ve Türkiye Cumhuriyeti’nin, birbirinin devamı olduğu bir tarihi çizginin takipçileriyiz” şeklinde konuştu.
“HALA ÇOCUKLU ZİHNİMDE İSYAN DUYGUSUYLA HATIRLADIĞIM CÜMLE”
Başbakan Davutoğlu, 1960 darbesinin sadece o günün iktidarına son vermediğini, aynı zamanda o günden bugüne gelen bütün darbe ve vesayetlerin alt yapısını oluşturduğunu belirterek, şöyle devam etti: “Eğer 27 Mayıs yaşanmamış olmasaydı, eğer 27 Mayıs’ın darbeci zihniyeti daha sonraki dönemlere damgasını vurmamış olsaydı, çok daha özgür bir ülkeyle çok daha erken bir dönemde tanışmış olacaktık. Çocukluğumun 1968 olaylarını hatırlarım. Rahmetli babam çok güçlü bir tarihi bilinçle, kendini okuma imkanı bulamadığı için beni o zaman yapılan bütün toplantılara götürürdü. Gazetelere çıkan ilk yazım ilkokul 5’nci sınıfta bana ayrılmış bir köşede çıkıyordu. Bir öğretmenim, geçen Sultanahmet’te de karşılaştık. Orta birinci sınıfta yazdığım bir yazı sebebiyle ki nasıl bir korku sinmiş. Rehberlik öğretmenimdi ‘ne olmak istiyorsunuz’ diye bir soru. Herkes yazı yazdı, hocamıza verdik. Sonra hocamız beni çağırdı. ‘Bunu sen mi yazdın?’ dedi.
‘Aman bunu burada yazmışsın, başka yerde zikretme. Ama çok iyi yazmışsın’ dedi.
Yazdığım şeyde şuydu: ‘Ne olacağım önemli değil, vatana millete hizmet eden, Allah rızası için çalışan biri olacağım.’ Düşünün ki nasıl bir baskı ortamı varmış o dönemde öğretmenim bunu söylerken kapıyı kapattı, kulağıma fısıldadı; ‘hep böyle düşün ama bunları çok konuşma.’ Vatan, millet ve Allah demenin suç olduğu anlamda söylemiyorum ama o dönemdeki sol vesayet, 27 Mayıs sonraki dönem, 12 Mart döneminin ağırlığı hepimizi etkilemişti. Emin olun 60-70’li yıllarda yetişen, hangi ideolojiden olursa olsun biz bir özgürleşme arayışı içindeydik. İstanbul sokaklarında dolaşırken ülkemizin düştüğü zelil dolayısıyla büyük bir isyan hali içindeydik. 1971 12 Mart sonrasında yurt dışından Karaosmanoğlu geldi, başbakan yardımcısı oldu. Söylediği şey şuydu, hala çocuklu zihnimde isyan duygusuyla hatırladığım cümle; ‘eğer bu tempoda gidersek 1995 yılında, 1971 yılındaki İtalya seviyesini varırız. İşte biz bunu kabul etmedik, şimdi de kabul etmiyoruz, gelecekte de kabul etmeyeceğiz.”
90’lı yıllarda bütün dünya büyürken, gençler yeni bir geleceğe hazırlanırken Türkiye’de gençlerin ya terörle dağda heba edildiğini, ya koalisyonlar ve ekonomik sıkıntılar altında iş bulamamaktan hayata küstüklerini anlatan Davutoğlu, “28 Şubat zulmüyle ‘başörtülüsün’ diyerek bastırıldılar, ‘imam hatiplisin’ diyerek kenara itilmeye çalışıldılar, ikna odaları kurdular. Kim kurarsa kursun, kim sizi ikna etmek isterse istesin başınız dik olsun, kimsenin iknasına ihtiyacınız yok” dedi.
Davutoğlu, hayatını öğretim üyesi olarak planlamış bir hoca olduğunu belirterek, “Ama tarih, millet ve zaruret önce başdanışmanlık, sonra Dışişleri Başkanlığı, şimdi Başbakanlık gibi büyük ve onurlu bir görevi omuzlarıma getirdi” şeklinde konuştu.
“SİYASİ HAYATIMDA GÖRDÜĞÜM EN VAHİM TABLOLARDAN BİRİ…”
Gençlere “özgüven sahibi olacaksınız” diye seslenen Başbakan Ahmet Davutoğlu, “Kritik şey özgüven. Kendine güvenen bir insandan daha güçlü bir insan olamaz. Ve kendine güvenini kaybetmiş, kendi coğrafyasına güvenini kaybetmiş bir insandan daha zayıf biri olamaz. Biz 12 yılda çok devrimler yaptık. Ama en büyük devrimimiz özgüvendir. Bizden önce geleceği kararmış, gençler bir an önce yurt dışına gitmeye çalışıyorlardı. Şimdi ise yurt dışına gittiğimizde Türkiye’ye dönmek için bizden en uygun şartların temin edilmesini isteyen gençlerimizi görüyoruz. Gençlik hiçbir zaman nesneleşmemeli, tanımlanmamalı baskı altında tek tip ideolojiye mahkum edilmemeli. 12 Eylül, 27 Mayıs, tek parti dönemi, 28 Şubat dönemi gençliği nesneleştirdi.
Bizim sizden beklentimiz özne olmanız. Özne olmanın kritik bir aşamasına geldiniz. Özellikle ilk defa oy kullanacaklar için söylüyorum. Mutlaka gidip oyunuzu kullanın. Özne olmak ülke kaderiyle ilgili, kendi kaderinizle ilgili belirleyici olmaktır. Siyasi hayatımda gördüğüm en vahim tablolardan biri, 18 yaşını seçilme yaşı olarak gündeme getirdiğimizde bir MHP milletvekilinin iki 18 yaşında genci sağına soluna alıp ‘bunlar mı bizi yönetecek?’ bizi eleştirmeye kalkmasıydı. Ben de 2 değil, 2 milyon genci yanıma alıp ‘evet bunlar ülkeyi yönetecek’ demek istiyorum. Bu aynen Kenan Evren zihniyeti. Yaşlarını büyütüp gençleri idam sehpasına gönderen zihniyet bu. Önemli olan adalet değil, önemli olan gençlerin yüreğine korku salmak. Arkadaşlar korkmayın. Biz bu ülkede halkın bize verdiği yetkiyi kullanırken tek bir gencin bile korkmasını istemiyoruz” diye konuştu.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Kimse alınmasın ama şunu ifade edeyim lise, üniversite çağlarında daha hiçbir camiden, külliyeden veya tarihi mekandan içeri bir adım atmadan batı klasikleri okumuş veya Paris’i hayal etmiş çok kişi gördüm ve hayatı Paris’ten ibaret zanneden. İstanbul’da herhangi bir camide merakla dahi bir Cuma namazını görmeden, büyük katedrallerde turistik ziyaret yaparak da oralara gitmiş çok aydın gördüm.”
Adaletsizliğe karşı isyan duygusu taşımayan birisinin insan olmayı bile hak etmediğini belirten Davutoğlu, “Filistin’de çocuklar öldürülecek ‘bekleyelim’ diyeceksiniz. Suriye’de masum kadınlar dul bırakılacak, binlerce insan öldürülecek ‘bırakalım, görelim’ diyeceksiniz. Arakan’da katliamlar olacak, ‘şimdilik susalım’ diyeceksiniz. Biz susarsak siz susmayacaksınız ve bizden hesap soracaksınız. Çünkü biz 70’li yıllarda susmadık” dedi.
Etrafındaki ateş çemberi içinde Türkiye’nin bugün bir istikrar adası olmasının, sağlam tarihi birikim üzerinde toplumsal dokusuyla ilgili olduğunu dile getiren Devutoğlu, “Çevremize bakın. İnsanlar aşiretlere ‘biz’ dedikleri için, etnik gruplara ‘biz’ dedikleri için, mezheplere ‘biz’ dedikleri için ve daha büyük bir bizi unuttukları için Irak’ta bugün kardeş kavgası var, Suriye’de kardeş kavgası var, Ukrayna’da, Mısır’da kardeş kavgası var. İhtilaf edebiliriz, farklı görüşler ifade edebiliriz ama hepimiz aynı gemideyiz ve bu gemide kim bir delik açmaya kalkarsa o geminin batmasına sebep olacak bir ihanet yaparsa, ona karşı da bütün gençlik birleşmek durumundadır” ifadelerini kullandı.
"TÜRKİYE’NİN KADERİNDEN BAĞIMSIZ BİR İNSANLIK KADERİ OLAMAZ"
Gençlere “Dünyaya açık olun” çağrısında bulunan Davutoğlu, “İnsanlığın ayrı kaderinden bir Türkiye kaderi olamaz. Ama Türkiye’nin kaderinden bağımsız bir insanlık kaderi de olamaz. Tarih burada aktı, tarih yeniden burada şekillenecek ve sizler nesiller tarihe ağırlığımızı koyma konusunda hiçbir zaman inancınızı kaybetmeyin” dedi.
Yaklaşan seçimlere de değinen Davutoğlu, “İnşallah seçimlerde hep beraber oyları kullanacağız. Netice ne olursa olsun hükümet inşallah devam edecek ama bu çerçevede son derece sağlam bir gençlik politikası zemininde sizlerin bütün meselelerine el atacağız” şeklinde konuştu.
Başbakan Davutoğlu, son 12 yıl içinde özgürlük alanlarını genişletip, istikrar ortamını sağlamlaştırdıklarını belirterek, “12, 13 yıl önce gençler başörtülü diye sınavlara giremiyordu. Bu yasak kalktı. Katsayı zulmü diye meslek liselerini ayırıp, ikinci sınıf gençlik muamelesine tabi tutuyorlardı. O zulüm kalktı. OHAL vardı Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da. Kaldırıldı. Anadilde eğitim getirildi.
Bu ülkede üniversitelerin üzerindeki birçok kısıtlayıcı hükümler kaldırıldı” dedi.
“ŞİDDETİN OLMADIĞI ÖZGÜRLÜK ORTAMINI SAĞLAYACAĞIZ”
Başbakan Davutoğlu, üniversitelerde ve liselerde gençlerin özne olmasını sağlayacak, özgüvenini teşvik edecek ortamı sağlayacaklarını ve bunu teminat altına alacaklarını ifade ederek, “Ama gençlerimizin de özgürlük ile kamu düzeni arasında veya eleştiri ile saldırı arasındaki farkı da görebilmeleri lazım. Bir siyasetçi, bir devlet adamı eleştirebilir ama hakaret edilmemeli. Politikaları eleştirebilir ama bir devlet adamı, bir siyasetçi üniversiteye geldiğinde daha onu dinlemeden hakaretler ya da ona dönük bir takım eylemler yapılmamalı. Herkesin konuşabileceği bir Türkiye diyorsak, hepimiz bu özgürlük ortamını korumaya özen göstermeliyiz. Hangi düşüncede, hangi anlayışta olursa olsun her genç bu ülkede özgürce konuşacak. Ama hangi düşüncede, hangi anlayışta olursa olsun kim şiddete başvurursa o da engellenecek. Şiddetin olmadığı özgürlük ortamını sağlayacağız” şeklinde konuştu.
Kaynak: İHA
Gençlere seslenen Davutoğlu, “Bu yüzyılın nasıl geçtiğini doğru okumamız lazım ki gelecek yüzyılları kurabilelim. Tarihin derinliğine doğru yayı ne kadar gerersek, geleceğe doğru oku o kadar hızlı fırlatabiliriz. Osmanlı’dan aldığımız hızla 22., 23. yüzyıla gitmek lazım, o yüzyıllara hazırlanmak lazım. Bizim kadim coğrafyamıza doğru keşfettiğimiz her yeni alan önümüzde yeni ufuklar açıyor. Bizlerin dedeleri 1910’lu yıllarda bir imparatorluğun, cihan devletinin ve milletin onurunu korumak için 7 cephede, 10 cephede yedi düvele karşı savaştı. Onların tek idealleri vardı kendisinden sonra gelecek nesillere özgür bir ülke bırakabilmek. 15’liler nesli sizden çok daha gençti. Her yerde savaştılar. Şuan birçoğu vatan toprakları dışında kalmış birçok yerde savaştılar. Vasiyet olarak söyleyeyim eğer yurt dışına giderseniz orada bir tek şehidimizi varsa gidin o şehidimiz huzurunda durun, Fatiha okuyun ve tevekkül edin” diye konuştu.
“Tarih idraki olmadan, gelecek idraki olmaz” diyen Başbakan Davutoğlu, “Şimdi biz özgür bir ülkede cumhuriyetin çocukları olarak eğer bugün cumhuriyetin 100. yılına yürüyorsak Osmanlı’nın son neslinin verdiği büyük o fedakarlıklar üzerinde bunu yapıyoruz. Tarih idraki olmadan, gelecek idraki olmaz. Şimdiye Osmanlı’ya savaş açanların, Osmanlıca’yı yabancı dil gibi görenlerin, Selçuklu’yu anlamayanların ‘cumhuriyeti inşa edeceğiz’ fikrini öne sürmeleri, temelsiz bir çatı inşa etmek gibidir. Biz tarihi süreklilik içerisinde Selçuklu’nun, Osmanlı’nın ve Türkiye Cumhuriyeti’nin, birbirinin devamı olduğu bir tarihi çizginin takipçileriyiz” şeklinde konuştu.
“HALA ÇOCUKLU ZİHNİMDE İSYAN DUYGUSUYLA HATIRLADIĞIM CÜMLE”
Başbakan Davutoğlu, 1960 darbesinin sadece o günün iktidarına son vermediğini, aynı zamanda o günden bugüne gelen bütün darbe ve vesayetlerin alt yapısını oluşturduğunu belirterek, şöyle devam etti: “Eğer 27 Mayıs yaşanmamış olmasaydı, eğer 27 Mayıs’ın darbeci zihniyeti daha sonraki dönemlere damgasını vurmamış olsaydı, çok daha özgür bir ülkeyle çok daha erken bir dönemde tanışmış olacaktık. Çocukluğumun 1968 olaylarını hatırlarım. Rahmetli babam çok güçlü bir tarihi bilinçle, kendini okuma imkanı bulamadığı için beni o zaman yapılan bütün toplantılara götürürdü. Gazetelere çıkan ilk yazım ilkokul 5’nci sınıfta bana ayrılmış bir köşede çıkıyordu. Bir öğretmenim, geçen Sultanahmet’te de karşılaştık. Orta birinci sınıfta yazdığım bir yazı sebebiyle ki nasıl bir korku sinmiş. Rehberlik öğretmenimdi ‘ne olmak istiyorsunuz’ diye bir soru. Herkes yazı yazdı, hocamıza verdik. Sonra hocamız beni çağırdı. ‘Bunu sen mi yazdın?’ dedi.
‘Aman bunu burada yazmışsın, başka yerde zikretme. Ama çok iyi yazmışsın’ dedi.
Yazdığım şeyde şuydu: ‘Ne olacağım önemli değil, vatana millete hizmet eden, Allah rızası için çalışan biri olacağım.’ Düşünün ki nasıl bir baskı ortamı varmış o dönemde öğretmenim bunu söylerken kapıyı kapattı, kulağıma fısıldadı; ‘hep böyle düşün ama bunları çok konuşma.’ Vatan, millet ve Allah demenin suç olduğu anlamda söylemiyorum ama o dönemdeki sol vesayet, 27 Mayıs sonraki dönem, 12 Mart döneminin ağırlığı hepimizi etkilemişti. Emin olun 60-70’li yıllarda yetişen, hangi ideolojiden olursa olsun biz bir özgürleşme arayışı içindeydik. İstanbul sokaklarında dolaşırken ülkemizin düştüğü zelil dolayısıyla büyük bir isyan hali içindeydik. 1971 12 Mart sonrasında yurt dışından Karaosmanoğlu geldi, başbakan yardımcısı oldu. Söylediği şey şuydu, hala çocuklu zihnimde isyan duygusuyla hatırladığım cümle; ‘eğer bu tempoda gidersek 1995 yılında, 1971 yılındaki İtalya seviyesini varırız. İşte biz bunu kabul etmedik, şimdi de kabul etmiyoruz, gelecekte de kabul etmeyeceğiz.”
90’lı yıllarda bütün dünya büyürken, gençler yeni bir geleceğe hazırlanırken Türkiye’de gençlerin ya terörle dağda heba edildiğini, ya koalisyonlar ve ekonomik sıkıntılar altında iş bulamamaktan hayata küstüklerini anlatan Davutoğlu, “28 Şubat zulmüyle ‘başörtülüsün’ diyerek bastırıldılar, ‘imam hatiplisin’ diyerek kenara itilmeye çalışıldılar, ikna odaları kurdular. Kim kurarsa kursun, kim sizi ikna etmek isterse istesin başınız dik olsun, kimsenin iknasına ihtiyacınız yok” dedi.
Davutoğlu, hayatını öğretim üyesi olarak planlamış bir hoca olduğunu belirterek, “Ama tarih, millet ve zaruret önce başdanışmanlık, sonra Dışişleri Başkanlığı, şimdi Başbakanlık gibi büyük ve onurlu bir görevi omuzlarıma getirdi” şeklinde konuştu.
“SİYASİ HAYATIMDA GÖRDÜĞÜM EN VAHİM TABLOLARDAN BİRİ…”
Gençlere “özgüven sahibi olacaksınız” diye seslenen Başbakan Ahmet Davutoğlu, “Kritik şey özgüven. Kendine güvenen bir insandan daha güçlü bir insan olamaz. Ve kendine güvenini kaybetmiş, kendi coğrafyasına güvenini kaybetmiş bir insandan daha zayıf biri olamaz. Biz 12 yılda çok devrimler yaptık. Ama en büyük devrimimiz özgüvendir. Bizden önce geleceği kararmış, gençler bir an önce yurt dışına gitmeye çalışıyorlardı. Şimdi ise yurt dışına gittiğimizde Türkiye’ye dönmek için bizden en uygun şartların temin edilmesini isteyen gençlerimizi görüyoruz. Gençlik hiçbir zaman nesneleşmemeli, tanımlanmamalı baskı altında tek tip ideolojiye mahkum edilmemeli. 12 Eylül, 27 Mayıs, tek parti dönemi, 28 Şubat dönemi gençliği nesneleştirdi.
Bizim sizden beklentimiz özne olmanız. Özne olmanın kritik bir aşamasına geldiniz. Özellikle ilk defa oy kullanacaklar için söylüyorum. Mutlaka gidip oyunuzu kullanın. Özne olmak ülke kaderiyle ilgili, kendi kaderinizle ilgili belirleyici olmaktır. Siyasi hayatımda gördüğüm en vahim tablolardan biri, 18 yaşını seçilme yaşı olarak gündeme getirdiğimizde bir MHP milletvekilinin iki 18 yaşında genci sağına soluna alıp ‘bunlar mı bizi yönetecek?’ bizi eleştirmeye kalkmasıydı. Ben de 2 değil, 2 milyon genci yanıma alıp ‘evet bunlar ülkeyi yönetecek’ demek istiyorum. Bu aynen Kenan Evren zihniyeti. Yaşlarını büyütüp gençleri idam sehpasına gönderen zihniyet bu. Önemli olan adalet değil, önemli olan gençlerin yüreğine korku salmak. Arkadaşlar korkmayın. Biz bu ülkede halkın bize verdiği yetkiyi kullanırken tek bir gencin bile korkmasını istemiyoruz” diye konuştu.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Kimse alınmasın ama şunu ifade edeyim lise, üniversite çağlarında daha hiçbir camiden, külliyeden veya tarihi mekandan içeri bir adım atmadan batı klasikleri okumuş veya Paris’i hayal etmiş çok kişi gördüm ve hayatı Paris’ten ibaret zanneden. İstanbul’da herhangi bir camide merakla dahi bir Cuma namazını görmeden, büyük katedrallerde turistik ziyaret yaparak da oralara gitmiş çok aydın gördüm.”
Adaletsizliğe karşı isyan duygusu taşımayan birisinin insan olmayı bile hak etmediğini belirten Davutoğlu, “Filistin’de çocuklar öldürülecek ‘bekleyelim’ diyeceksiniz. Suriye’de masum kadınlar dul bırakılacak, binlerce insan öldürülecek ‘bırakalım, görelim’ diyeceksiniz. Arakan’da katliamlar olacak, ‘şimdilik susalım’ diyeceksiniz. Biz susarsak siz susmayacaksınız ve bizden hesap soracaksınız. Çünkü biz 70’li yıllarda susmadık” dedi.
Etrafındaki ateş çemberi içinde Türkiye’nin bugün bir istikrar adası olmasının, sağlam tarihi birikim üzerinde toplumsal dokusuyla ilgili olduğunu dile getiren Devutoğlu, “Çevremize bakın. İnsanlar aşiretlere ‘biz’ dedikleri için, etnik gruplara ‘biz’ dedikleri için, mezheplere ‘biz’ dedikleri için ve daha büyük bir bizi unuttukları için Irak’ta bugün kardeş kavgası var, Suriye’de kardeş kavgası var, Ukrayna’da, Mısır’da kardeş kavgası var. İhtilaf edebiliriz, farklı görüşler ifade edebiliriz ama hepimiz aynı gemideyiz ve bu gemide kim bir delik açmaya kalkarsa o geminin batmasına sebep olacak bir ihanet yaparsa, ona karşı da bütün gençlik birleşmek durumundadır” ifadelerini kullandı.
"TÜRKİYE’NİN KADERİNDEN BAĞIMSIZ BİR İNSANLIK KADERİ OLAMAZ"
Gençlere “Dünyaya açık olun” çağrısında bulunan Davutoğlu, “İnsanlığın ayrı kaderinden bir Türkiye kaderi olamaz. Ama Türkiye’nin kaderinden bağımsız bir insanlık kaderi de olamaz. Tarih burada aktı, tarih yeniden burada şekillenecek ve sizler nesiller tarihe ağırlığımızı koyma konusunda hiçbir zaman inancınızı kaybetmeyin” dedi.
Yaklaşan seçimlere de değinen Davutoğlu, “İnşallah seçimlerde hep beraber oyları kullanacağız. Netice ne olursa olsun hükümet inşallah devam edecek ama bu çerçevede son derece sağlam bir gençlik politikası zemininde sizlerin bütün meselelerine el atacağız” şeklinde konuştu.
Başbakan Davutoğlu, son 12 yıl içinde özgürlük alanlarını genişletip, istikrar ortamını sağlamlaştırdıklarını belirterek, “12, 13 yıl önce gençler başörtülü diye sınavlara giremiyordu. Bu yasak kalktı. Katsayı zulmü diye meslek liselerini ayırıp, ikinci sınıf gençlik muamelesine tabi tutuyorlardı. O zulüm kalktı. OHAL vardı Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da. Kaldırıldı. Anadilde eğitim getirildi.
Bu ülkede üniversitelerin üzerindeki birçok kısıtlayıcı hükümler kaldırıldı” dedi.
“ŞİDDETİN OLMADIĞI ÖZGÜRLÜK ORTAMINI SAĞLAYACAĞIZ”
Başbakan Davutoğlu, üniversitelerde ve liselerde gençlerin özne olmasını sağlayacak, özgüvenini teşvik edecek ortamı sağlayacaklarını ve bunu teminat altına alacaklarını ifade ederek, “Ama gençlerimizin de özgürlük ile kamu düzeni arasında veya eleştiri ile saldırı arasındaki farkı da görebilmeleri lazım. Bir siyasetçi, bir devlet adamı eleştirebilir ama hakaret edilmemeli. Politikaları eleştirebilir ama bir devlet adamı, bir siyasetçi üniversiteye geldiğinde daha onu dinlemeden hakaretler ya da ona dönük bir takım eylemler yapılmamalı. Herkesin konuşabileceği bir Türkiye diyorsak, hepimiz bu özgürlük ortamını korumaya özen göstermeliyiz. Hangi düşüncede, hangi anlayışta olursa olsun her genç bu ülkede özgürce konuşacak. Ama hangi düşüncede, hangi anlayışta olursa olsun kim şiddete başvurursa o da engellenecek. Şiddetin olmadığı özgürlük ortamını sağlayacağız” şeklinde konuştu.