Vücudunuzda 100'Ün Üzerinde Ben Varsa Dikkat
ENTO Kulak Burun Boğaz Cerrahi Tıp Merkezi Doktorlarından Dermatoloji Uzmanı Engin Kocabaş, vücudunda 100’ün üzerinde beni olanların, kızıl saçlıların, açık tenlilerin cilt kanseri açısından riskli grupta yer aldığını söyledi. Dr. Kocabaş, “Bu grupta yer alanlar kendilerini cilt kanserine karşı güneşten çok daha fazla korumalı” uyarısında bulundu.
ENTO Kulak Burun Boğaz Cerrahi Tıp Merkezi Doktorlarından Dermatoloji Uzmanı Engin Kocabaş, ben üzerinden gelişen ve güneşe maruz kalınan alanlarda oluşan cilt kanserleri ile güneşin zararlı etkileri hakkında bilgiler verdi. Cilt kanserlerinin sadece ben üzerinden geçmediğini, birçok cilt kanserinin benin olmadığı alanlarda güneşe maruz kalan dudak, yüz, alın, saçlı deri el üzeri gibi bölgelerde geliştiğini kaydeden Kocabaş, “Malign (kötü huylu) melanom olarak adlandırdığımız benler üzerinden gelişen cilt kanserlerinde güneşin etkisi çok fazladır. Çünkü güneş ben hücrelerinde DNA hasarı yaparak, kontrolsüz çoğalıp deri kanserine yol açmasını sağlayabilir. Vücudunda 100’den fazla beni olanlar, açık tenliler, saç teni kızıl olanlar cilt kanseri açısından riskli grupta yer alırlar. Bu kişilerin güneşten çok daha dikkatli korumaları gerekiyor” diye konuştu.
“MÜMKÜNSE GÜNEŞE ÇIKMAMALIYIZ”
Güneşin yararı kadar zararlı etkilerini de bulunduğuna dikkat çeken ENTO Kulak Burun Boğaz Cerrahi Tıp Merkezi Doktorlarından Dermatoloji Uzmanı Engin Kocabaş, “Çocukluk döneminde aldığımız kontrolsüz uzun süreli güneş yanıkları ileride ciddi sorunlara yol açabiliyor. Hastalarımızdan güneşten kontrollü faydalanmalarını istiyoruz. Çünkü cilt kanserleri, birçok organ kanserinden daha fazla görülüyor ve cilt kanserinin görülme oranı git gide artıyor. Cilt kanserlerinin oluşumunda genetik nedenlerin yanı sıra çevresel faktörlerin de etkisi bulunuyor. Çevresel faktörler içerisinde güneş, en önemli tetikleyici risk faktörüdür. Güneşten mümkün olduğunca korunmalıyız. Güneşten bize gelen zararlı ultraviyole ışınlar artık ozon tabakasından büyük oranda geçiş sağlamaktadır. 10.00-16.00 saatleri arasında zararlı ultraviyole ışınlar yeryüzüne daha yoğun olarak giriyor. Bu saatlerde mutlaka güneşten korunmalıyız. Mümkünse güneşe çıkmamalıyız” dedi.
“GÖLGE BİZİ GÜNEŞTEN YÜZDE 100 KORUMAZ”
Korunmanın en kolay yolunun gölgede kalmak ve kıyafetle dolaşmak olduğunun vurgulayan Dr. Kocabaş sözlerini şöyle sürdürdü: “Güneş koruyucu kullanmalıyız. Ancak hiçbir güneş koruyucu bizi gün boyunca korumaz. Kullanımdan sonra iki üç saat aralıkla tekrar güneş koruyucu sürmeliyiz. Deniz mevsiminde düzenli olarak denize girme, banyo ve kurulanma sonrasında güneş koruyucumuzu yenilemeliyiz. Gölge bizi ultraviyole ışınlarından yüzde 70’e kadar koruyabilir. En iyi korunma yolu kıyafettir. Şemsiyeli Şezlong, ağaç, apartman gölgesi bizi güneşten yüzde 100 oranında kesinlikle korumaz. Yansıyan ışınlar nedeniyle ultroviyole ışınlara maruz kalabiliriz. Kullandığımız şapkaların çapı dahi önemlidir. Çapı 15 santimetreden düşük şapkalar güneşten korunmak için ideal şapkalar değildir. Ultraviyole ışınların bir kısmı camdan dahi geçebilir. Araçla seyahat eden kişiler de bu ışınlardan etkilenebilir.”
Kaynak: İHA
“MÜMKÜNSE GÜNEŞE ÇIKMAMALIYIZ”
Güneşin yararı kadar zararlı etkilerini de bulunduğuna dikkat çeken ENTO Kulak Burun Boğaz Cerrahi Tıp Merkezi Doktorlarından Dermatoloji Uzmanı Engin Kocabaş, “Çocukluk döneminde aldığımız kontrolsüz uzun süreli güneş yanıkları ileride ciddi sorunlara yol açabiliyor. Hastalarımızdan güneşten kontrollü faydalanmalarını istiyoruz. Çünkü cilt kanserleri, birçok organ kanserinden daha fazla görülüyor ve cilt kanserinin görülme oranı git gide artıyor. Cilt kanserlerinin oluşumunda genetik nedenlerin yanı sıra çevresel faktörlerin de etkisi bulunuyor. Çevresel faktörler içerisinde güneş, en önemli tetikleyici risk faktörüdür. Güneşten mümkün olduğunca korunmalıyız. Güneşten bize gelen zararlı ultraviyole ışınlar artık ozon tabakasından büyük oranda geçiş sağlamaktadır. 10.00-16.00 saatleri arasında zararlı ultraviyole ışınlar yeryüzüne daha yoğun olarak giriyor. Bu saatlerde mutlaka güneşten korunmalıyız. Mümkünse güneşe çıkmamalıyız” dedi.
“GÖLGE BİZİ GÜNEŞTEN YÜZDE 100 KORUMAZ”
Korunmanın en kolay yolunun gölgede kalmak ve kıyafetle dolaşmak olduğunun vurgulayan Dr. Kocabaş sözlerini şöyle sürdürdü: “Güneş koruyucu kullanmalıyız. Ancak hiçbir güneş koruyucu bizi gün boyunca korumaz. Kullanımdan sonra iki üç saat aralıkla tekrar güneş koruyucu sürmeliyiz. Deniz mevsiminde düzenli olarak denize girme, banyo ve kurulanma sonrasında güneş koruyucumuzu yenilemeliyiz. Gölge bizi ultraviyole ışınlarından yüzde 70’e kadar koruyabilir. En iyi korunma yolu kıyafettir. Şemsiyeli Şezlong, ağaç, apartman gölgesi bizi güneşten yüzde 100 oranında kesinlikle korumaz. Yansıyan ışınlar nedeniyle ultroviyole ışınlara maruz kalabiliriz. Kullandığımız şapkaların çapı dahi önemlidir. Çapı 15 santimetreden düşük şapkalar güneşten korunmak için ideal şapkalar değildir. Ultraviyole ışınların bir kısmı camdan dahi geçebilir. Araçla seyahat eden kişiler de bu ışınlardan etkilenebilir.”