'Halit Refiğ'i Anma Programı' Düzenlendi
İSTANBUL - İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Kültür Daire Başkanlığı Kültürel Etkinlikler Müdürlüğü, Türk Sineması'nda, birçok unutulmaz filme imza atan usta yönetmen ve senarist Halit Refiğ'i anma programı düzenledi.
Ali Emiri Efendi Kültür Merkezi'ndeki etkinliğe katılan İBB Kültür Daire Başkanı Abdurrahman Şen konuşmasında, alimin ölümünün, alemin ölümü gibi olduğunu belirterek, "Halit Refiğ'in ölümü de Türk milleti için alemin ölümü gibidir. Bu açığı kapatmanın yolu, Halit Refiğ'i, onun fikirlerini, düşüncesini sağlıklı anlayıp, hayatımızda, uygulamalarımızda kullanmamızla mümkün" ifadelerine yer verdi.
Şen, Halit Refiğ'e sadece "sinemacı" olarak bakmanın yetersizliğine vurgu yaparak, "Halit Refiğ'in sinemada bir düşünce ve fikir insanı olduğunu, yazı ve sohbetlerinin yanı sıra filmlerinde de bu ideolojisini, düşüncesini, dünyaya bakış açısını bizlerle paylaştığını görüyoruz" dedi.
Ünlü sinemacının 19-20 yaşlarında bir gençken, güncel öngörüleri olduğunun altını çizen Şen, şunları kaydetti:
"İlk yazılarından bir tanesi, 'Sinemada bağımsızlık olması gerektiği'. Bu bile herhalde başlı başına yeterli. Günümüze kadar birçok insan bağımsızlıktan bahsetti ama 'nasıl' sorusuna, 'Batı'nın ya da Hollywood'un kodlarına yaslanarak' bağımsızlık cevabı sunanlar oldu. Halit Abi'nin bağımsızlıktan anladığı, yerli, Anadolulu ve doğulu bir bağımsızlık."
Abdurrahman Şen, ünlü yönetmenin yazdığı yazılar ve medyaya verdiği röportajlarda yer alan çeşitli başlıklara da değinerek, "Türkiye'de fikir sahiplerimizin, aydınlarımızın, tam Batı'nın istediği biçimde, birbirimizi kalıplayıp, damgalayarak dört köşeye dağıtıp, kimsenin kimseden fikir alışverişi yapmamasını sağlayarak, kendi hegemonyasını sürdürme ortamında, bizlerin Halit Refiğ ve Kemal Tahir'le buluşması ve bu buluşmanın ortaya daha sağlıklı ve iki kanatlı kuşlar olmasını sağlaması, Batı'yı belki de en çok korkutan olay. Onun için bizim bu noktada Batı'yı daha fazla korkutmaya ve kanatlarımızı ikili hale getirmeye ihtiyacımız var" diye konuştu.
Şen ayrıca, Halit Refiğ ile yaşadıkları çeşitli anılarını aktardı.
- Saydam: "Yazarken de ağladım. Okurken de ağlarım"
Gazeteci ve yazar Ali Saydam, 1980'li yıllarda, kendisi için tam bir kırılma noktası olan dönemde Halit Refiğ ile tanıştığını söyleyerek, "O gün bugündür, hayatımda ettiğim hiçbir laftan, sözden pişman değilim" dedi.
Refiğ'in vefatından bir gün sonra, "Babam ve Ustamı Kaybettim" başlıklı bir yazı yazdığını belirten Saydam, "O yazıyı yazarken de ağladım. Okurken de ağlarım" ifadelerini kullanarak, gözyaşları içinde yazıyı dinleyicilerle paylaştı.
Ali Saydam, ünlü sinemacının kendisinde eleştirdiği yönlere de değinerek, şu bilgileri verdi:
"Bende şunları eleştirirdi. Bütünsellik içinde bakamamak, konuları başkalarından dinleyip okumak, kaynağına inememek yani gazete entellektüeli olmak. Tarihi derinlik kazanamamak, resmi tarihe takılı kalmak. Memleket sevgisini demode bir duygusallık olarak görmek. Bunların hepsi bende vardı. İslamiyeti ve kültürünü önyargılarla yadsımak. Bu nedenle, içinde yaşadığı milletin ortak ruhi şekillenmesini kavrayamamak. Her Müslümanı şeriatçı mürteci, her subayı darbeci faşist, her zengini vahşi kapitalizmin bir uzantısı, yabancılarla iş yapan her Allahın kulunu vatan haini olarak görmek. Allahtan Halit Refiğ ile ilgili pişmanlıklarım yoktur. Ona saygıda hiçbir zaman kusur etmedim."
Yönetmen ve senarist Mesut Uçakan da sinema alanına girdiği zamanlarda "ilk tanıştığı" ve "ilk ukalalık yaptığı" yönetmenin Refiğ olduğunu dile getirerek, sıcak ve unutulmaz dostukları olduğunu kaydetti.
Uçakan, Halit Refiğ'in çalışmalarını yaptığı ve öncülük ettiği “Ulusal Sinema” akımına değindiği konuşmasında, "Düşünce olarak ulusal sinema, öyle dönemsel birşey değil. Benim kanımca da toplumu kurtarıcı bir yaklaşımdır" ifadelerine yer verdi.
- Gülper Refiğ: "Sürekli olarak, ben sanatçı değilim, derdi"
Halit Refiğ'in eşi Gülper Refiğ de eşinin her zaman hayret ve şaşkınlıkla dinlenen ve anlaşılması zor bir insan olduğunu dile getirerek, "Sürekli olarak, 'yavrucuğum, ben sanatçı değilim' derdi ve münakaşa ederdik. Hiçbir şey anlamıyordum. Bir de ne başkası kendisini anlatsın ne de kendisi kendisini anlatsın, böyle şeylerden hiç hoşlanmazdı."
Eşinin vefatının ardından yazacağı kitap için yaptığı okumalarda Doğan Kardeş Dergisi'nde yayınlanan bir yazının dikkatini çektiğini aktaran Refiğ, şöyle devam etti:
"Doğan Kardeş Dergisi 20. yılında. Benim canım eşim de 21 yaşında. Çok güzel bir dergi. Oraya çocuk yaşta şiir yollayanlar bugün sanat camiamızın çok seçkin isimleri. Orada, 'Niçin sinemayı seçtim' konusunda şöyle bir söz söylüyor, 'Ben devamlı olarak, duruş ve düşüncelerimi başkalarına iletmek için çok kuvvetli bir istek duyuyorum' diyor. İşte bu, bir şimşek gibi beynimde çaktı. Yani düşünüyor. Bu düşüncelerini de paylaşmak istiyor. Sinema çok güçlü bir iletişim aracı. Çünkü sinemanın içinde edebiyat, mimari, resim, müzik gibi bütün sanatlar var."
Gülper Refiğ, eşinin 3 yaşındayken annesinden okuma öğrendiğini ve her gece ansiklopediler ile uyuduğunu söyledi.
Etkinliğin moderatörlüğünü yapımcı, yönetmen ve sinema yazarı Alican Sekmeç üstlendi.
Halit Refiğ'i anlatan bir belgeselin de sunulduğu etkinliğin sonunda, katılımcılara, İBB tarafından hazırlanan "Türk Sinemasının Yorgun Savaşçısı" kitabı hediye edildi.
Kaynak: AA
Şen, Halit Refiğ'e sadece "sinemacı" olarak bakmanın yetersizliğine vurgu yaparak, "Halit Refiğ'in sinemada bir düşünce ve fikir insanı olduğunu, yazı ve sohbetlerinin yanı sıra filmlerinde de bu ideolojisini, düşüncesini, dünyaya bakış açısını bizlerle paylaştığını görüyoruz" dedi.
Ünlü sinemacının 19-20 yaşlarında bir gençken, güncel öngörüleri olduğunun altını çizen Şen, şunları kaydetti:
"İlk yazılarından bir tanesi, 'Sinemada bağımsızlık olması gerektiği'. Bu bile herhalde başlı başına yeterli. Günümüze kadar birçok insan bağımsızlıktan bahsetti ama 'nasıl' sorusuna, 'Batı'nın ya da Hollywood'un kodlarına yaslanarak' bağımsızlık cevabı sunanlar oldu. Halit Abi'nin bağımsızlıktan anladığı, yerli, Anadolulu ve doğulu bir bağımsızlık."
Abdurrahman Şen, ünlü yönetmenin yazdığı yazılar ve medyaya verdiği röportajlarda yer alan çeşitli başlıklara da değinerek, "Türkiye'de fikir sahiplerimizin, aydınlarımızın, tam Batı'nın istediği biçimde, birbirimizi kalıplayıp, damgalayarak dört köşeye dağıtıp, kimsenin kimseden fikir alışverişi yapmamasını sağlayarak, kendi hegemonyasını sürdürme ortamında, bizlerin Halit Refiğ ve Kemal Tahir'le buluşması ve bu buluşmanın ortaya daha sağlıklı ve iki kanatlı kuşlar olmasını sağlaması, Batı'yı belki de en çok korkutan olay. Onun için bizim bu noktada Batı'yı daha fazla korkutmaya ve kanatlarımızı ikili hale getirmeye ihtiyacımız var" diye konuştu.
Şen ayrıca, Halit Refiğ ile yaşadıkları çeşitli anılarını aktardı.
- Saydam: "Yazarken de ağladım. Okurken de ağlarım"
Gazeteci ve yazar Ali Saydam, 1980'li yıllarda, kendisi için tam bir kırılma noktası olan dönemde Halit Refiğ ile tanıştığını söyleyerek, "O gün bugündür, hayatımda ettiğim hiçbir laftan, sözden pişman değilim" dedi.
Refiğ'in vefatından bir gün sonra, "Babam ve Ustamı Kaybettim" başlıklı bir yazı yazdığını belirten Saydam, "O yazıyı yazarken de ağladım. Okurken de ağlarım" ifadelerini kullanarak, gözyaşları içinde yazıyı dinleyicilerle paylaştı.
Ali Saydam, ünlü sinemacının kendisinde eleştirdiği yönlere de değinerek, şu bilgileri verdi:
"Bende şunları eleştirirdi. Bütünsellik içinde bakamamak, konuları başkalarından dinleyip okumak, kaynağına inememek yani gazete entellektüeli olmak. Tarihi derinlik kazanamamak, resmi tarihe takılı kalmak. Memleket sevgisini demode bir duygusallık olarak görmek. Bunların hepsi bende vardı. İslamiyeti ve kültürünü önyargılarla yadsımak. Bu nedenle, içinde yaşadığı milletin ortak ruhi şekillenmesini kavrayamamak. Her Müslümanı şeriatçı mürteci, her subayı darbeci faşist, her zengini vahşi kapitalizmin bir uzantısı, yabancılarla iş yapan her Allahın kulunu vatan haini olarak görmek. Allahtan Halit Refiğ ile ilgili pişmanlıklarım yoktur. Ona saygıda hiçbir zaman kusur etmedim."
Yönetmen ve senarist Mesut Uçakan da sinema alanına girdiği zamanlarda "ilk tanıştığı" ve "ilk ukalalık yaptığı" yönetmenin Refiğ olduğunu dile getirerek, sıcak ve unutulmaz dostukları olduğunu kaydetti.
Uçakan, Halit Refiğ'in çalışmalarını yaptığı ve öncülük ettiği “Ulusal Sinema” akımına değindiği konuşmasında, "Düşünce olarak ulusal sinema, öyle dönemsel birşey değil. Benim kanımca da toplumu kurtarıcı bir yaklaşımdır" ifadelerine yer verdi.
- Gülper Refiğ: "Sürekli olarak, ben sanatçı değilim, derdi"
Halit Refiğ'in eşi Gülper Refiğ de eşinin her zaman hayret ve şaşkınlıkla dinlenen ve anlaşılması zor bir insan olduğunu dile getirerek, "Sürekli olarak, 'yavrucuğum, ben sanatçı değilim' derdi ve münakaşa ederdik. Hiçbir şey anlamıyordum. Bir de ne başkası kendisini anlatsın ne de kendisi kendisini anlatsın, böyle şeylerden hiç hoşlanmazdı."
Eşinin vefatının ardından yazacağı kitap için yaptığı okumalarda Doğan Kardeş Dergisi'nde yayınlanan bir yazının dikkatini çektiğini aktaran Refiğ, şöyle devam etti:
"Doğan Kardeş Dergisi 20. yılında. Benim canım eşim de 21 yaşında. Çok güzel bir dergi. Oraya çocuk yaşta şiir yollayanlar bugün sanat camiamızın çok seçkin isimleri. Orada, 'Niçin sinemayı seçtim' konusunda şöyle bir söz söylüyor, 'Ben devamlı olarak, duruş ve düşüncelerimi başkalarına iletmek için çok kuvvetli bir istek duyuyorum' diyor. İşte bu, bir şimşek gibi beynimde çaktı. Yani düşünüyor. Bu düşüncelerini de paylaşmak istiyor. Sinema çok güçlü bir iletişim aracı. Çünkü sinemanın içinde edebiyat, mimari, resim, müzik gibi bütün sanatlar var."
Gülper Refiğ, eşinin 3 yaşındayken annesinden okuma öğrendiğini ve her gece ansiklopediler ile uyuduğunu söyledi.
Etkinliğin moderatörlüğünü yapımcı, yönetmen ve sinema yazarı Alican Sekmeç üstlendi.
Halit Refiğ'i anlatan bir belgeselin de sunulduğu etkinliğin sonunda, katılımcılara, İBB tarafından hazırlanan "Türk Sinemasının Yorgun Savaşçısı" kitabı hediye edildi.