Mhp İzmir Teşkilatı İftarı

İZMİR - MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, "Çözüm süreci dedikleri, PKK çözümüdür; barış dedikleri de devletin Doğu ve Güneydoğu'dan çekilmesidir" iddiasında bulundu.

MHP Grup Başkanvekili Vural, Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Kenan Tanrıkulu, partilerinin İzmir il teşkilatınca İnciraltı'ndaki bir restoranda düzenlenen iftara katıldı.

Vural burada yaptığı konuşmada, iftarların aynı zamanda bazı değerlerin idrak edilmesi gereken buluşmalar olduğunu ifade ederek, bu buluşmalarda Türkiye'nin içinde bulunduğu durumun iyi anlaşılması gerektiğini dile getirdi.

Türkiye Cumhuriyeti devletinin, "sözde çözüm ve barış süreci" adı altında çözüldüğünü ileri süren Vural, şu görüşleri savundu:

"PKK terör örgütü çekilecek dediler, devlet çekiliyor. Milli irade dediler, milli irade yerine, PKK'nın iradesini Doğu ve Güneydoğu'da hakim kılmaya başladılar. Böylesi bir tablonun yaşandığı Türkiye'de, bu iftar sofralarında oruçlarını açan herkesin olan biteni görmesi ve bu olan bitene karşı da tavır oluşturması gerekiyor. Türkiye Cumhuriyeti devletini AKP hükümeti nereye götürüyor, elimizi vicdanımıza koyalım. Bugün Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç diyor ki, 'bu çözüm sürecini çaresizliğimizden başlattık '.PKK terör örgütüne karşı acizliğini ifade etmiş bir AKP'nin, Türkiye'yi götüreceği yer, ancak ve ancak uçurumdur. Bu ifadeler Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin ve AKP'nin, PKK'ya karşı teslimiyet bayrağını çektiğini ortaya koymaktadır. Çözüm dedikleri, PKK çözümüdür; barış dedikleri de devletin Doğu ve Güneydoğu'dan çekilmesidir. Bugün maalesef güvenlik güçlerimiz, Doğu ve Güneydoğu'dan çekiliyor, PKK terör örgütünün teröristleri de asayiş birimleri kuruyor, yol kontrolü yapıyor, diplomalar dağıtıyorlar, her şeyi yapıyorlar."

-"Analar ağlamıyor mu"

Vural, çözüm sürecine "analar ağlamasın" denilerek başlandığını ancak gelinen noktanın ortada olduğunu belirterek, "Böyle bir tabloyu gören analarımız ağlamıyor mu" diye sordu.

Şehitlerin bu ülkede, ay yıldızlı bayrağın yerine paçavralar olmasın, millet egemenliği bölünmesin, devletin iradesi hakim olsun diye şehit olduklarını dile getiren Vural, şöyle devam etti:

"Bugün sözde çözüm ve barış süreci adı altında maalesef, PKK terör örgütü, Türkiye'nin Doğu ve Güneydoğusunda devleti teslim almış durumdadır. Doğu ve Güneydoğu'dan vatandaşlarımız, Kürt kökenli kardeşlerimiz arıyor; 'Evet biz terörden bıktık, biz çözüm istedik, terör bitsin istedik. Analar ağlamasın istedik ama biz burada PKK devleti kurulsun istemedik. Benim devletim nerede' diye soruyor. Nerede bu devlet, nerede?"

-Demirtaş'ın sözleri

Vural, BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın, "Erbil'de toplanması planlanan konferansla Kürtler'in, hangi devlette, hangi statüde yaşayacaklarını belirleyecekleri" yönündeki sözlerine de tepki gösterdi.

Türk milletinin, bir bütün olarak nerede yaşayacağına Serv Anlaşması'nı yırtıp atarak ortaya koyduğu Lozan Barış Anlaşması ile karar verdiğini belirten Vural, şunları söyledi:

"Türk milleti, yedi düvel Sevr'i getirdi, yırtıp attı. Milli kurtuluş savaşıyla kaderimizi tayin ettik ve bu coğrafyada Türk milletinin dirliğiyle, bütünlüğüyle beraber, birlikte bir kader çizgisinde olacağımızı ifade ettik. Kürt kökenli insanlar, 'Ben Türk milletinin birliğinden yanayım' dedi.

'Türkiye Cumhuriyeti devleti, benim devletimdir' dedi.

Sen kim oluyorsun da Kürtlerin temsilcisi olarak bu coğrafyada yaşayan vatandaşlarımızı bizden koparacaksın, ayrı bir devlet sevdasına gireceksin de kendi kaderini tayin edeceksin?"

BDP Batman Milletvekili Ayla Akat Ata'ın, "Yeni bir Lozan'ın geldiği" şeklindeki sözlerine de tepki gösteren Vural, "Türkiye Cumhuriyeti devletinin kuruluş tapusu olan, kurucu anlaşması olan Lozan'ı hiç kimse delemeyecektir" dedi.

-"Zihinler işgal altında"

Vural, Lozan'ın tartışıldığı bir ortamda, Lozan öncesi durumla bugün yaşananların aynı olduğunu savunarak, şöyle konuştu:

"Sevr Anlaşması neyse bugün de AKP'nin çözüm ve barış süreci aynıdır. Bugün maalesef, o gün Sevr ile Kürdistan'ı kurduramayanlar, bugün AKP'nin teslimiyetiyle Doğu ve Güneydoğu'da Kürdistan kurduruyorlar.

Böyle bir şey olamaz. Türk milleti ve Türk devleti aciz değildir, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, AKP aciz olabilir ama Türk milleti aciz değildir. Çaresiz olan bu işgal zihniyetini benimseyen müstevlilerdir. Bugün Türkiye belki Sevr'in getirdiği o işgal sürecini yaşamıyor ama maalesef zihinleri işgal edilenler tarafından yönetiliyoruz."

-Suriye'deki gelişmeler

Suriye'de yaşanan iç savaş nedeniyle kuzey bölgesinde yaşanan gelişmeleri de değerlendiren Vural, "PYD'nin temsilcisi yurtdışından Türkiye'ye getiriliyor, PKK paçavrasını asanlar Türkiye'de hükümet tarafından karşılanıyor. Bu ne zillettir, bu ne utanmazlıktır. Türkiye Cumhuriyeti devletinin onurunu, şerefini ayaklar altına aldınız" ifadelerini kullandı.

Vural, PKK terör örgütünün, gelinen noktada artık uluslararası seviyede de Türkiye Cumhuriyeti devletini yöneten hükümetin muhatabı haline geldiğini öne sürerek, şöyle devam etti:

"Şu tabloya bakar mısınız, dört parçalı Kürdistan'ı AKP eliyle kurdurmak isteyen emperyalistler bir oyuncak bulmuşlar. Maalesef bugün iradesini yabancılara teslim etmiş Recep Tayyip Erdoğan ve AKP eliyle cumhuriyetimiz tehlikededir. Artık AKP bir mili güvenlik tehdidi olmuştur. AKP'den kurtulmak, Türkiye'nin güvenliği için önemlidir. O bakımdan bunu sandıkta başaracağız inşallah."

Vural, bu gidişata dur diyecek tek gücün Milliyetçi Hareket Partisi olduğunu savunarak, "Önümüzdeki ilk yerel seçimlerde AKP'ye hak ettiği dersi vermemiz lazım. Bütün bunların söylediklerine karşı, gördük uyardık, 'yapmayın, etmeyin' dedik ama ecdadımızın dediği gibi 'nush ile uslanmayanı etmeli tekdir, tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir '.Millet nerede kötek vuracak, sandıkta kötek vuracak" ifadelerini kullandı.

-MHP Genel Başkan Yardımcısı Tanrıkulu

Ahmet Kenan Tanrıkulu da Lozan Anlaşması'nın 90. yıldönümünde, rencide edici durumlarla karşı karşıya olunduğunu öne sürdü.

Ülkeyi risk altına sokan iç ve dış gelişmelerin yanı sıra ekonomide de kritik gelişmelerin söz konusu olduğunu savunan Tanrıkulu, AK Parti iktidarı döneminde tüketici kredileri borcunun 2002 yılına göre geçen 11 yıllık süreçte 99 kat, kredi kartı borçlarının ise 18 kat arttığını söyledi.

Tanrıkulu, işsizlikte 2002 yılına oranla en ufak bir düzelme yaşanmadığını, bununla birlikte 2002 yılında asgari ücretle 26 gram altın alınabilirken 2013'te 9 gram alınabilir hale gelindiğini dile getirdi.

Esnaf ve çiftçinin de büyük sıkıntılar içerisinde olduğunu savunan Tanrıkulu, "AKP tarafından yaratılan ekonomik ve sosyal karamsarlığın dağılması ve istikrar için, Milliyetçi Hareket Partisi olarak çalışmalarımızı sürdürmekteyiz. Ülkemizin ekonomik anlamda daha fazla değer kaybetmemesi için gerekli reformları yapacak bilgi ve donanıma sahip sağlam bir siyasi iradenin 44 yıldır var olması, bu süreçte büyük önem taşımaktadır" ifadelerini kullandı.

Kaynak: AA