Başbakan Erdoğan, Müsiad'ın İftarına Katıldı
İSTANBUL - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Her darbe, kime karşı olursa olsun, hangi ülkede, hangi gerekçeyle yapılırsa yapılsın, demokrasinin, halkların, o ülkenin geleceğinin katilidir" dedi.
Erdoğan, Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneğinin Haliç Kongre Merkezi'nde düzenlenen geleneksel iftar programında yaptığı konuşmada, dünya ülkelerinin, özellikle de demokratik, gelişmiş ülkelerin bölge coğrafyasında yaşanan olaylara karşı takındıkları çifte standartlı tutumun, çok ciddi bir güven bunalımı oluşturduğunu söyledi.
Filistin'de, Afganistan'da, Irak'ta çifte standartlı tutumlara şahit olunduğunu ifade eden Erdoğan, "Bosna Hersek'te savaş döneminde sivil ve masum insanlar toplu halde katledilirken, dünyanın sustuğuna, bu katliamları görmediğine, görmezden geldiğine şahit olduk. Aynı adaletsiz yaklaşımı, aynı çifte standartlı yaklaşımı şu anda Suriye'de ve Mısır'da görüyoruz" dedi.
Erdoğan, Suriye'de 100 bine yakın insanın öldürüldüğünü belirterek, "Hala ciddi bir ses, ciddi bir yaklaşım yok. Suriye halkı, dünyanın ilgisizliği nedeniyle her gün çok acı katliamlar yaşıyor" dedi.
Mısır'ın, demokratik ülkeler tarafından desteklenen askeri darbe nedeniyle yalnız kalmanın, yalnız bırakılmanın derin acısını yaşadığını belirten Erdoğan, şöyle devam etti:
"Yaşanan her hadise arkasında çok büyük yıkımlar çok büyük bir adaletsizlik ve güvensizlik duygusu bırakıyor. Acı hadiseler yaşandıktan sonra fiziki yaralar tedavi edilse de kalpler tamir edilemiyor, kalplerdeki yaraya maalesef şifa bulunamıyor. Türkiye olarak özellikle İslam coğrafyasında derinleşen adaletsizlik ve güvensizlik duygusuna her fırsatta dikkatleri çektik. BM nezdinde, NATO'da, AB'de, ABD, Rusya, Çin gibi ülkeler nezdinde, bölgedeki rahatsızlığı, bölgedeki rahatsızlığın nedenleri ve sonradan ortaya çıkacak sorunları çok samimi bir dille ifade ettik. Medeniyetler İttifakı girişimiyle de aslında bizim yapmak istediğimiz buydu. Halkların, ülkelerin çifte standartlı, yanlı, taraflı yaklaşımlar neticesinde nasıl yalnızlık hissettiğini ortaya koyduk. Medeniyetler İttifakı girişimiyle, bu güven bunalımını aşmaya çalıştık. Ne yazık ki bizim Türkiye olarak bütün çağrılarımıza, uyarılarımıza rağmen, hem dünya üzerinde hem de İslam coğrafyasında adaletsizlik, yalnızlık, güvensizlik duygusunu körükleyen girişimler son sürat devam ediyor."
-Mısır'da yaşanan olaylar
Erdoğan, Mısır'da yaşanan olayların bölgenin geleceği, bölgenin Batıyla ilişkileri açısından çok ciddi komplikasyonlara sebep olacağına işaret ederek, "Bosna, Filistin meselelerine karşı takınılan çitfe standart kalpleri yaralamışken, şimdi Mısır'a karşı takınılan tavır da kalplerdeki yarayı daha çok derinleştirecek, yaraların tedavisini daha da zorlaştıracaktır" diye konuştu.
-"Darbe, o ülkenin geleceğinin katilidir"
Başbakan Erdoğan, konuşmasında şunları söyledi:
"Bize günlerce Tahrir Meydanı'nı gösterdiler, günler boyunca Cumhurbaşkanı Mursi'ye yönelik protestoları gösterdiler. Tahrir Meydanı'nda gösterilerin olması, bir darbeyi meşru hale getirmez. Mısır'da cumhurbaşkanın İhvanı Müslümin üyesi olması bir darbeyi meşru hale getirmez. Eğer meydanlar bir göstergeyse, o zaman Adeviye Meydanı'nı nereye koyacaksınız? Yani her cumhurbaşkanı seçiminden sonra meydanlarda bu tür gösteriler oluyorsa, hemen bir darbe mi olacak? Böyle yanlış bir yaklaşım olabilir mi? Eğer meydanlar bir göstergeyse, Mısır'ın hemen her şehrinde toplanan milyonları, onların haykırışlarını nereye koyacaksınız?
Biz Türkiye olarak çok net bir ilkeden bahsediyoruz. İktidarda kim olursa olsun, hangi ülkede olursa olsun, her darbe gayri meşrudur. Eğer Mısır'da Muhammed Mursi değil de seçimle gelmiş olmak kaydıyla şu andaki yönetim olsaydı, bu yönetime karşı bir darbe yapılsaydı, biz, hiç tereddütsüz, o darbenin de karşısında tavır alırdık. Zira her darbe, kime karşı olursa olsun, hangi ülkede, hangi gerekçeyle yapılırsa yapılsın, demokrasinin, halkların, o ülkenin geleceğinin katilidir."
Türkiye'nin yakın tarihimizde dört darbe yaşadığını kaydeden Erdoğan, her darbenin farklı kesimleri hedef aldığını, her darbenin mağdurları olduğu gibi, darbeden rant sağlayanların da olduğunu söyledi.
Her darbenin üzerinden zaman geçtikçe, halkın, sandıkta tepkisini çok net şekilde ortaya koyduğunu dile getiren Erdoğan, şöyle konuştu:
"Darbeleri reddettiğini, darbelerin karşısında olduğunu, darbe yapanları cezalandırdığını gösterdi. Bazıları demokratik darbe diye nitelendirebilir, darbeleri makul görenler, haklı görenler, kendileri için bir kazanç kapısı olarak görenler olabilir. Ama insan olmanın, insanlık onuru taşımanın gerektirdiği duruş, hiç ama dameden, ancak demeden, lakin demeden her darbeye karşı çıkmak, her darbeyi kınamak, gayri meşru görmektir.
Geçmişte darbeler, askerin sokağa çıkması, sıkıyönetim ilan etmesi, televizyon, radyo kanallarını işgal etmesiyle gerçekleşiyordu. Bugün ise işte Mısır'da gördüğümüz gibi meydanlar, medya, sosyal medya, illegal gösterilere zemin hazırlıyor ve silahlı güçler onun arkasından gelebiliyor. Tüm bu oyunların, senaryoların, projelerin hesaba katmadığı nokta var. Onların nasıl tuzakları varsa, Allah'ın da bir tuzağı var, halkların da bir tuzağı var."
Kaynak: AA
Filistin'de, Afganistan'da, Irak'ta çifte standartlı tutumlara şahit olunduğunu ifade eden Erdoğan, "Bosna Hersek'te savaş döneminde sivil ve masum insanlar toplu halde katledilirken, dünyanın sustuğuna, bu katliamları görmediğine, görmezden geldiğine şahit olduk. Aynı adaletsiz yaklaşımı, aynı çifte standartlı yaklaşımı şu anda Suriye'de ve Mısır'da görüyoruz" dedi.
Erdoğan, Suriye'de 100 bine yakın insanın öldürüldüğünü belirterek, "Hala ciddi bir ses, ciddi bir yaklaşım yok. Suriye halkı, dünyanın ilgisizliği nedeniyle her gün çok acı katliamlar yaşıyor" dedi.
Mısır'ın, demokratik ülkeler tarafından desteklenen askeri darbe nedeniyle yalnız kalmanın, yalnız bırakılmanın derin acısını yaşadığını belirten Erdoğan, şöyle devam etti:
"Yaşanan her hadise arkasında çok büyük yıkımlar çok büyük bir adaletsizlik ve güvensizlik duygusu bırakıyor. Acı hadiseler yaşandıktan sonra fiziki yaralar tedavi edilse de kalpler tamir edilemiyor, kalplerdeki yaraya maalesef şifa bulunamıyor. Türkiye olarak özellikle İslam coğrafyasında derinleşen adaletsizlik ve güvensizlik duygusuna her fırsatta dikkatleri çektik. BM nezdinde, NATO'da, AB'de, ABD, Rusya, Çin gibi ülkeler nezdinde, bölgedeki rahatsızlığı, bölgedeki rahatsızlığın nedenleri ve sonradan ortaya çıkacak sorunları çok samimi bir dille ifade ettik. Medeniyetler İttifakı girişimiyle de aslında bizim yapmak istediğimiz buydu. Halkların, ülkelerin çifte standartlı, yanlı, taraflı yaklaşımlar neticesinde nasıl yalnızlık hissettiğini ortaya koyduk. Medeniyetler İttifakı girişimiyle, bu güven bunalımını aşmaya çalıştık. Ne yazık ki bizim Türkiye olarak bütün çağrılarımıza, uyarılarımıza rağmen, hem dünya üzerinde hem de İslam coğrafyasında adaletsizlik, yalnızlık, güvensizlik duygusunu körükleyen girişimler son sürat devam ediyor."
-Mısır'da yaşanan olaylar
Erdoğan, Mısır'da yaşanan olayların bölgenin geleceği, bölgenin Batıyla ilişkileri açısından çok ciddi komplikasyonlara sebep olacağına işaret ederek, "Bosna, Filistin meselelerine karşı takınılan çitfe standart kalpleri yaralamışken, şimdi Mısır'a karşı takınılan tavır da kalplerdeki yarayı daha çok derinleştirecek, yaraların tedavisini daha da zorlaştıracaktır" diye konuştu.
-"Darbe, o ülkenin geleceğinin katilidir"
Başbakan Erdoğan, konuşmasında şunları söyledi:
"Bize günlerce Tahrir Meydanı'nı gösterdiler, günler boyunca Cumhurbaşkanı Mursi'ye yönelik protestoları gösterdiler. Tahrir Meydanı'nda gösterilerin olması, bir darbeyi meşru hale getirmez. Mısır'da cumhurbaşkanın İhvanı Müslümin üyesi olması bir darbeyi meşru hale getirmez. Eğer meydanlar bir göstergeyse, o zaman Adeviye Meydanı'nı nereye koyacaksınız? Yani her cumhurbaşkanı seçiminden sonra meydanlarda bu tür gösteriler oluyorsa, hemen bir darbe mi olacak? Böyle yanlış bir yaklaşım olabilir mi? Eğer meydanlar bir göstergeyse, Mısır'ın hemen her şehrinde toplanan milyonları, onların haykırışlarını nereye koyacaksınız?
Biz Türkiye olarak çok net bir ilkeden bahsediyoruz. İktidarda kim olursa olsun, hangi ülkede olursa olsun, her darbe gayri meşrudur. Eğer Mısır'da Muhammed Mursi değil de seçimle gelmiş olmak kaydıyla şu andaki yönetim olsaydı, bu yönetime karşı bir darbe yapılsaydı, biz, hiç tereddütsüz, o darbenin de karşısında tavır alırdık. Zira her darbe, kime karşı olursa olsun, hangi ülkede, hangi gerekçeyle yapılırsa yapılsın, demokrasinin, halkların, o ülkenin geleceğinin katilidir."
Türkiye'nin yakın tarihimizde dört darbe yaşadığını kaydeden Erdoğan, her darbenin farklı kesimleri hedef aldığını, her darbenin mağdurları olduğu gibi, darbeden rant sağlayanların da olduğunu söyledi.
Her darbenin üzerinden zaman geçtikçe, halkın, sandıkta tepkisini çok net şekilde ortaya koyduğunu dile getiren Erdoğan, şöyle konuştu:
"Darbeleri reddettiğini, darbelerin karşısında olduğunu, darbe yapanları cezalandırdığını gösterdi. Bazıları demokratik darbe diye nitelendirebilir, darbeleri makul görenler, haklı görenler, kendileri için bir kazanç kapısı olarak görenler olabilir. Ama insan olmanın, insanlık onuru taşımanın gerektirdiği duruş, hiç ama dameden, ancak demeden, lakin demeden her darbeye karşı çıkmak, her darbeyi kınamak, gayri meşru görmektir.
Geçmişte darbeler, askerin sokağa çıkması, sıkıyönetim ilan etmesi, televizyon, radyo kanallarını işgal etmesiyle gerçekleşiyordu. Bugün ise işte Mısır'da gördüğümüz gibi meydanlar, medya, sosyal medya, illegal gösterilere zemin hazırlıyor ve silahlı güçler onun arkasından gelebiliyor. Tüm bu oyunların, senaryoların, projelerin hesaba katmadığı nokta var. Onların nasıl tuzakları varsa, Allah'ın da bir tuzağı var, halkların da bir tuzağı var."