İşte Ayak Düşmanı Ayakkabılar
İzmir - Ayakkabı modası her zevke yanıt verecek şekilde gelişmesine rağmen yoğun olarak tercih edilen bazı ayakkabı türlerinin ayak sağlığı için büyük bir tehdit oluşturduğu belirtildi. Özellikle babet türü topuksuz ayakkabılar nedeniyle topuk dikeni gibi hastalıkların görülme yaşının giderek düştüğü ifade ediliyor.
Paris Podoloji Yüksekokulu'nda eğitim gördükten sonra bu ülkede ayak sağlığı uzmanı yani "podolog" olarak görev yapan Mehmet Çırak, AA muhabirine yaptığı açıklamada yasal düzenlemelerin henüz oturmaması nedeniyle Türkiye'de podolojinin emekleme aşamasında olduğunu söyledi.
Türkiye'nin ayakla ilgili hastalıklar konusunda Avrupa ülkelerine göre daha kötü durumda olduğunu ifade eden Çırak, bunun büyük ölçüde yanlış ayakkabı tercihlerinden ve ayakkabı giyme kültüründeki farklılıklardan kaynaklandığını savundu.
Genelde yüksek topuklu ayakkabıların sağlık için zararlı olduğunun bilindiğini ancak topuğu olmayan, ayağı tutmayan, yanları yumuşak olan ayakkabıların risklerinin görülmediğini söyleyen Çırak, böyle bir ayakkabının vücut ağırlığının yüzde 70'ini topuklar üzerine bindirdiğini ve postürel kasların gerginliğini çok artırdığını, belde olması gereken hafif çukuru düzleştirdiğini ve bel fıtığını tetiklediğini kaydetti.
Topuksuz ayakkabıların dizlerde aşırı basınç yaparak menisküs gibi hastalıkları da tetikleyebileceğine işaret eden Çırak, böyle bir ayakkabının uzun süre kullanılmasının ayak altındaki planter kasların gerginliği artıracağını ve topuk dikeni hastalığına neden olabileceğini vurguladı.
Türkiye'de bu hastalıkların görülme sıklığının Avrupa ülkelerine göre daha sık olduğuna dikkati çeken Çırak, özellikle topuk dikeni hastalığında ilginç bir gelişme yaşandığını belirtti.
Topuk dikeni hastalığının 10 yıl öncesine kadar genelde 35-40 yaş üstü, kilolu, sürekli ayakta kalan insanlarda ve üçte iki çoğunlukla kadınlarda görüldüğünü dile getiren Çırak, şu bilgileri verdi:
"Son 10 yılda ayakkabı modasındaki değişimle topuk dikeni hastalığı artık yaş ya da kiloya bağlı olmaksızın görülmeye başladı.
Bize 20-25 yaşında incecik kızlar topuk dikeni rahatsızlığı nedeniyle gelmeye başladı.
Ayakkabı tercihlerine baktığımızda babet türü ya da topuksuz bez spor ayakkabılarını yoğun olarak kullandıklarını görüyoruz. Ayakkabının ayağı kavramaması, arka kısmının yumuşak olması ve topuğun olmaması nedeniyle ayak içe düşüyor. Bu durum dizlerin iç kısmında baskı oluşturuyor ve menisküs olarak bilinen hastalıklara ve kireçlenmeye davetiye çıkarıyor. X bacak hastalığı ve bel bölgesi şikayetlerinin de en önemli nedenleri arasında ayakkabı yanlış ayakkabı tercihi yatıyor.
Sağlıklı ayakkabının arka bölümü burundan 2-4 santimetre yüksek olmalı, topuk çevresini saran bölüm sert olmalı, ayağı önden bağcık, bant ya da tokayla kavramalı. Tabanın izolasyon özelliğine sahip zemindeki düzensizliklere karşı koruyucu olacak biçimde kalın olması gerekiyor. Spor ayakkabılar için de aynı kurallar geçerli. Burada da önemli olan ayakkabının arka bölümü yani topuk bölgesinin sert olması, bileği tutması gerekiyor."
Bazı spor dallarında sporcu ihtiyaçlarına yanıt vermek amacıyla üretilmiş ayakkabı türlerinin günlük kullanım için uygun olmayabileceğine dikkati çeken Çırak, örneğin boks ayakkabısı ya da araba yarışlarında sürücülerin kullandığı ayakkabıların günlük kullanım için sağlıklı olmadığına işaret etti.
-"Ayakkabının pahalı olması sağlıklı olduğu anlamını taşımıyor"
Son dönemde yoğun kar yağışının görüldüğü ülkelerde karda rahat yürümeyi sağlayan topuksuz çizmelerin da yoğun olarak tercih edildiğini gözlediklerini, bu çizmelerin sert zeminde kullanılmasının ayak sağlığı problemlerine neden olabileceğine değinen Çırak, ayakkabının pahalı olmasının sağlıklı olduğu anlamını taşımadığını, oğlak derisi gibi pahalı malzemelerden yapılan bir ayakkabının da sayılan özellikleri taşımaması halinde sağlıksız olmaktan kurtulamayacağını anlattı.
Çırak, Türkiye'de evde ayakkabı giymeme kültürünün de ayak sağlığı problemlerine yol açabildiğini öne sürdü.
Tüm çocukların düz taban olduğunu, bunun kalıtsal bir sorun yoksa 5 yaş civarında kendiliğinden düzeldiğini, ayakkabı giyilmesinin bu düzelmenin yaşanmasında etkili olduğunu söyleyen Çırak, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Çocuklar evin içinde ayakkabı kullanmıyorlar ve daha uzun süre yalın ayak kalıyorlar. Sadece okula gittiklerinde doğru ayakkabıyı seçiyorlar. Küçük yaşlarda ayakkabı giyilmediği için ayağın aksını tutan kalkedon denilen arka kemikte olması gereken düzelme olmuyor. Evin içinde ayakkabı yerine tabanı sert, topuk çevresi destekli patikler de kullanabilir. Bir çocuğun günde 30-45 dakika yalınayak basması derideki zemini algıyan sinirlerin gelişmesi için yeterlidir. Çocukların yalın ayak gezmesinin ayak gelişimi için iyi olduğu inanışı doğru değil. İskelet sisteminin doğru biçimde gelişmesi için çocukların ayakkabı giymesi gerekiyor."
Kaynak: AA
Türkiye'nin ayakla ilgili hastalıklar konusunda Avrupa ülkelerine göre daha kötü durumda olduğunu ifade eden Çırak, bunun büyük ölçüde yanlış ayakkabı tercihlerinden ve ayakkabı giyme kültüründeki farklılıklardan kaynaklandığını savundu.
Genelde yüksek topuklu ayakkabıların sağlık için zararlı olduğunun bilindiğini ancak topuğu olmayan, ayağı tutmayan, yanları yumuşak olan ayakkabıların risklerinin görülmediğini söyleyen Çırak, böyle bir ayakkabının vücut ağırlığının yüzde 70'ini topuklar üzerine bindirdiğini ve postürel kasların gerginliğini çok artırdığını, belde olması gereken hafif çukuru düzleştirdiğini ve bel fıtığını tetiklediğini kaydetti.
Topuksuz ayakkabıların dizlerde aşırı basınç yaparak menisküs gibi hastalıkları da tetikleyebileceğine işaret eden Çırak, böyle bir ayakkabının uzun süre kullanılmasının ayak altındaki planter kasların gerginliği artıracağını ve topuk dikeni hastalığına neden olabileceğini vurguladı.
Türkiye'de bu hastalıkların görülme sıklığının Avrupa ülkelerine göre daha sık olduğuna dikkati çeken Çırak, özellikle topuk dikeni hastalığında ilginç bir gelişme yaşandığını belirtti.
Topuk dikeni hastalığının 10 yıl öncesine kadar genelde 35-40 yaş üstü, kilolu, sürekli ayakta kalan insanlarda ve üçte iki çoğunlukla kadınlarda görüldüğünü dile getiren Çırak, şu bilgileri verdi:
"Son 10 yılda ayakkabı modasındaki değişimle topuk dikeni hastalığı artık yaş ya da kiloya bağlı olmaksızın görülmeye başladı.
Bize 20-25 yaşında incecik kızlar topuk dikeni rahatsızlığı nedeniyle gelmeye başladı.
Ayakkabı tercihlerine baktığımızda babet türü ya da topuksuz bez spor ayakkabılarını yoğun olarak kullandıklarını görüyoruz. Ayakkabının ayağı kavramaması, arka kısmının yumuşak olması ve topuğun olmaması nedeniyle ayak içe düşüyor. Bu durum dizlerin iç kısmında baskı oluşturuyor ve menisküs olarak bilinen hastalıklara ve kireçlenmeye davetiye çıkarıyor. X bacak hastalığı ve bel bölgesi şikayetlerinin de en önemli nedenleri arasında ayakkabı yanlış ayakkabı tercihi yatıyor.
Sağlıklı ayakkabının arka bölümü burundan 2-4 santimetre yüksek olmalı, topuk çevresini saran bölüm sert olmalı, ayağı önden bağcık, bant ya da tokayla kavramalı. Tabanın izolasyon özelliğine sahip zemindeki düzensizliklere karşı koruyucu olacak biçimde kalın olması gerekiyor. Spor ayakkabılar için de aynı kurallar geçerli. Burada da önemli olan ayakkabının arka bölümü yani topuk bölgesinin sert olması, bileği tutması gerekiyor."
Bazı spor dallarında sporcu ihtiyaçlarına yanıt vermek amacıyla üretilmiş ayakkabı türlerinin günlük kullanım için uygun olmayabileceğine dikkati çeken Çırak, örneğin boks ayakkabısı ya da araba yarışlarında sürücülerin kullandığı ayakkabıların günlük kullanım için sağlıklı olmadığına işaret etti.
-"Ayakkabının pahalı olması sağlıklı olduğu anlamını taşımıyor"
Son dönemde yoğun kar yağışının görüldüğü ülkelerde karda rahat yürümeyi sağlayan topuksuz çizmelerin da yoğun olarak tercih edildiğini gözlediklerini, bu çizmelerin sert zeminde kullanılmasının ayak sağlığı problemlerine neden olabileceğine değinen Çırak, ayakkabının pahalı olmasının sağlıklı olduğu anlamını taşımadığını, oğlak derisi gibi pahalı malzemelerden yapılan bir ayakkabının da sayılan özellikleri taşımaması halinde sağlıksız olmaktan kurtulamayacağını anlattı.
Çırak, Türkiye'de evde ayakkabı giymeme kültürünün de ayak sağlığı problemlerine yol açabildiğini öne sürdü.
Tüm çocukların düz taban olduğunu, bunun kalıtsal bir sorun yoksa 5 yaş civarında kendiliğinden düzeldiğini, ayakkabı giyilmesinin bu düzelmenin yaşanmasında etkili olduğunu söyleyen Çırak, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Çocuklar evin içinde ayakkabı kullanmıyorlar ve daha uzun süre yalın ayak kalıyorlar. Sadece okula gittiklerinde doğru ayakkabıyı seçiyorlar. Küçük yaşlarda ayakkabı giyilmediği için ayağın aksını tutan kalkedon denilen arka kemikte olması gereken düzelme olmuyor. Evin içinde ayakkabı yerine tabanı sert, topuk çevresi destekli patikler de kullanabilir. Bir çocuğun günde 30-45 dakika yalınayak basması derideki zemini algıyan sinirlerin gelişmesi için yeterlidir. Çocukların yalın ayak gezmesinin ayak gelişimi için iyi olduğu inanışı doğru değil. İskelet sisteminin doğru biçimde gelişmesi için çocukların ayakkabı giymesi gerekiyor."