Türkiye'nin Ab Üyeliği
Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, Güney Kıbrıs Rum kesiminin Maraş önerisine ilişkin olarak, yeni bir plan içinde yeni bir harita konusu gündeme gelirse ve iki taraf bunu tartışıp kabul ederse Türkiye olarak buna sıcak bakabileceklerini belirterek, "Ama fasıl açmak için AB'nin tarihinde hiçbir ülke toprak tavizinde bulunmamıştır. Türkiye asla bunun ilki olmayacaktır. Bunun hayalini bile kurmasınlar" dedi.
NTV'de yayımlanan bir programda Türkiye'nin AB üyeliğine ilişkin gelişmeleri değerlendiren Bağış, 3 yıl aradan sonra yeni bir faslın açılmasına ilişkin kararı "gecikmiş bir olumlu gelişme" olarak nitelendirdi. Kararın bir önceki dönem başkanlığında alındığını ancak Almanya'nın itirazı nedeniyle ilerleme raporu sonrasına bırakıldığını hatırlatan Bağış, raporun akabinde faslın açılması için gerekli işlemlerin başlatılmasını talep ettiklerini anlattı. AB üyesi ülkelerin de 22 no'lu faslın 5 Kasım'da açılması kararı aldıklarını söyleyen Bağış, Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz ile Brüksel'e giderek faslın açılışını gerçekleştireceklerini belirtti.
Türkiye'nin 23. ve 24. başlıklarla ilgili beklentileri sorulan Bağış, ilerleme raporunu yayımlarken AB'nin Genişlemeden Sorumlu Üyesi Stefan Füle'nin çok net bir açıklama yaparak, bu iki faslın açılması yönünde bir çağrıda bulunduğunu hatırlattı. Egemen Bağış, şunları söyledi:
"Aslında biz Türkiye olarak bu fasılların açılmasına çok sıcak yaklaştığımızı hep vurguluyoruz. Çünkü gerek demeçlerde gerek görüşmelerde Türkiye'ye yöneltilen eleştirilerin yüzde 90'ı bu iki fasılla alakalıdır. Temel haklar, yargı, ifade özgürlüğü, vicdan özgürlüğü gibi konular Türkiye-AB ilişkilerinde en sık gündeme gelen konulardır. Bu konuların incelendiği fasıllar da 23. ve 24. fasıllardır. AB'nin iki yıl evvel almış olduğu bir karar çerçevesinde bu iki fasıl öncelikli fasıldır. Yani aday ülkeler bu iki faslı açmadan diğer fasılları açmamalıdırlar.
Türkiye bugüne kadar 14 faslı açmış bir ülke olarak bu fasılları henüz açamamıştır. Açamamasının sebebi de Türkiye ve Türkiye'nin eksiklikleri değil, AB'nin bu fasılların açılış kriterlerini belirleyememesidir. Bunun tek sebebi de bu iki faslın diğer fasılların öncelikli fasılları hale getirilmesine dahi oy veren Güney Kıbrıs Rum yönetiminin bir aday ülke olarak Türkiye'nin bu fasılları açmasını engellemesidir. Yani bir yandan AB Türkiye'ye devamlı olarak 'ödevini yap' diyor ama ödevin ne olduğunu bir türlü söyleyemiyor. Çünkü üye ülkelerden bir tanesi buna mani oluyor. AB'nin içindeki oy birliği şartı da maalesef bir tek ülkenin dahi, bir yarım ada ülkesi olsa bile, bir süreci tıkayabilmesine fırsat veriyor. Aslında ekonomik krizlerinin de en büyük sebebi bu oy birliği şartıdır."
Diğer 27 ülkenin Güney Kıbrıs Rum yönetimini de ikna ederek bu iki faslın önündeki engelleri kaldırmasını sağlayacağını umut ettiklerini belirten Bağış, Türkiye'nin de zaten bu konudaki birçok adımı attığının altını çizdi.
Bugün alınan kararla ilgili Almanya'nın tutumundaki değişikliği değerlendirmesi istenen ve sorun yaratması muhtemel ülkeler sorulan Bağış, bugüne kadar tüm kararların oy birliğiyle alınması nedeniyle "şu ya da bu ülke engel yaratıyor" demekten çok bazı temel konular üzerinde odaklanmak gerektiğini vurguladı.
Avrupa'da şu an üç kez oyunu artırarak seçim kazanan iki liderin Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Angela Merkel olduğunu hatırlatan Bağış, şöyle devam etti:
"Merkel'in seçimleri geride bırakmasıyla birlikte Türkiye'nin fasılları üzerindeki hassasiyetler üzerinde bir rahatlama olması çok doğaldır. Nereden bakarsan bizim Almanya ile olan ticari ilişkimiz diğer AB üyesi ülkelerden çok daha yüksektir. Zannediyorum bu faslın açılmasıyla ilgili engel Almanya'nın iç siyasetine ilişkin bir süreçti ve o süreç geride kaldı. Merkel şu anda yeni bir hükümet kurma çabası içinde, koalisyon ortağını belirleyecek. Potansiyel ortaklar Türkiye'nin AB üyeliğine sıcak yaklaşan siyasi partilerdir. Ben uzun vadeli ilişkilerimizde Almanya ile daha farklı bir ortamı yakalayacağımıza inanıyorum. Ülkeler bazında engel ortaya çıkarmaktansa prensipler bazında tavırlarımızı ortaya koymamız gerekir diye düşünüyorum."
- Kıbrıs meselesi
Kıbrıs meselesinin çözülmemiş olmasının Türkiye'den çok Avrupa'nın ve en çok da Kıbrıs'ın çıkarlarına zarar verdiğini ifade eden Bağış, Güney Kıbrıs Rum yönetiminin desteklemediği Annan Planı'nın mükemmel olmasa da o güne kadar ortaya çıkmış en makul barış projelerinden biri olduğunu belirtti.
Bağış, Türkiye olarak, "Güney Kıbrıs Rum yönetiminin müzakerecisini biz Ankara'da kabul edelim. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin müzakerecisini de Atina' kabul etsin ve karşılıklı bir süreç başlasın" şeklinde bir yaklaşım sergilediklerini anlatarak, "Umut ediyorum ki yeni bir formül ortaya atılır, yıl sonuna kadar yeni bir plan ortaya çıkar ve iki tarafın kabul ettiği bir çözüm olur. Türkiye olarak da biz destekleriz. Yeter ki adanın vatandaşları huzur içinde birlikte yaşayabilsinler" diye konuştu.
Böylelikle Türkiye'nin müzakere sürecinde çok ciddi bir hızlanma yaşanacağına da işaret eden Bağış, Güney Kıbrıs Rum kesiminin "Maraş önerisi"ne ilişkin şu değerlendirmede bulundu:
"Maraş konusu kapsamlı çözümün bir parçasıdır. Güney Kıbrıs'ta bazı siyasilerin dillendirdiği gibi Kıbrıs'ta fasıl açmak için tek karış toprak dahi vermez. Biz tam üyelik için bile toprak vermeyiz. Sadece ve sadece iki tarafın makul bulacağı her türlü opsiyonu destekleyeceğimizi söylüyoruz. Ama bu kapsamlı çözümün parçası olmalıdır. Annan Planı'nın içinde bu vardı ama bunu reddeden Güney Kıbrıs'ın vatandaşları oldu. Şimdi yeni bir plan içinde yeni bir harita konusu gündeme gelirse ve iki taraf bunda uzlaşırsa, iki tarafın hakları da demokratik bir süreç içinde bunu tartışıp, sonra da kabul ederlerse, Türkiye olarak biz buna sıcak bakabiliriz ama fasıl açmak için AB'nin tarihinde hiçbir ülke toprak tavizinde bulunmamıştır. Türkiye asla bunun ilki olmayacaktır. Bunun hayalini bile kurmasınlar."
- İlerleme raporunda yapısal değişiklik
AB İlerleme Raporu'nu geçmişteki ilerleme raporlarıyla kıyaslayan Bağış, bazı siyasi konuların genel tartışma içinde değil de ilgili faslın altında ele alındığı yapısal bir değişikliğin görüldüğünü ve bunun daha makul bir yaklaşım olduğunu ifade etti.
Türkiye'nin attığı reform adımlarını ve özellikle demokratikleşme paketinin geniş bir şekilde raporda yer aldığını ve bunun bir memnuniyet yarattığını gördüklerini söyleyen Bağış, bunun da Türkiye'nin kendi reform kararlılığını destekleyen, teşvik eden ve aynı zamanda da teyit eden bir süreç olduğunun altını çizdi.
AB ülkeleri de dahil olmak üzere dünyada mükemmel tek bir ülke olmadığına işaret eden Bağış, her ülkenin üzerinde çalışması gereken konu ve mücadeleleri olduğu gibi Türkiye'nin de olduğunu ancak bugünün Türkiyesinin, tarihinin en demokratik ve şeffaf dönemini yaşadığını vurguladı.
Geçen seneki raporda "Türkiye'de hoşgörüsüzlük kültürü var" cümlesiyle adeta hakaret içeren bir yaklaşım sergileyen AB'nin bu sene "inanç özgürlüğü konusunda çok önemli adımlar atılmıştır" deyip bunları ve yanı sıra bazı eleştirileri de ifade ettiğini anlatan Bağış, "Rapor objektif olunca bizim reaksiyonumuz da objektif olur. Ama rapor aşağılayıcı olunca bizim reaksiyonumuz da onun muadili olur. Biz sadece karneyi milletimizden alacağımıza inanıyoruz ama dostlarımızın da görüşlerini önemseriz. Bu süreçte Türkiye hiçbir şekilde başka ülkelerin yöneteceği bir konumu kabul etmez ama başka ülkelerin önerilerini de ciddiye alır, onlara da öneriler götürür. Bu zaten ortaklığımızın bir gereğidir" dedi.
Rapordaki Gezi olaylarında polisin aşırı güç kullandığı yönündeki görüşün hatırlatılması üzerine Egemen Bağış, Başbakan Erdoğan'ın bir hafta boyunca sabahlara kadar süren uzun toplantılar yaptığını ve bütün görüşmelerin sonunda parkın içinde inşa edilmesi öngörülen kışlayı yapmayı durduracaklarını açıkladığını hatırlatan Bağış, akabinde toplumsal olaylarda kullanılan bazı teçhizatlar, bunların hangi durumlarda ne ölçüde kullanılacağıyla ilgili yönetmelikler de yayımlandığını ve Türkiye'nin üzerine düşen adımları attığını belirtti.
Bağış, "Ancak şu da bir gerçektir ki gösteri yapılan tek yer Türkiye değil. Biz Atina, Madrid, Paris, Londra'daki gösterileri de görüyoruz. Türkiye'yi eleştiren bazı ülkelerin iğneyi dönüp azıcık da kendilerine batırırlarsa çuvaldızı da bizim göğsümüze hançerleyebilirler" diye konuştu.
İnsan haklarında gelişme ihtiyacının sadece bazı ülkelerde değil aynı zamanda Avrupa Birliği'nde de olduğunu söyleyen Bağış, ilişkilerin karşılıklı diyalog içerisinde götürülmesi gereken bir süreç olduğunu vurguladı. Türkiye'nin hassas bazı süreçleri geride bıraktığına dikkati çeken Bağış, AB ile vize muafiyeti ile ilgili gerekli adımların da kısa süre içinde atılacağını kaydetti.
Bağış, 5 Kasım tarihini önemli bir milat olarak gördüklerini ancak tek çiçekle de bahar olmayacağını belirterek, "3 yıllık süreçte Sayın Başbakanımızın Brüksel'e bir ziyareti olmamıştı. Biz Türkiye olarak bunu bilinçli bir şekilde tehir etmiştik. Başbakanımızın Aralık-Ocak dönemi içerisinde planlanan ziyareti çerçevesinde kendi muhataplarıyla orada görüşmesi söz konusu olacaktır" diye konuştu.
ODTÜ'deki yol tartışmasına ilişkin görüşleri sorulan Bağış, konunun Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı ile ODTÜ Rektörü'nün birlikte aldıkları ve daha önceden planlanmış, uzlaşılmış bir kararın tezahürü olduğunu ifade etti.